Laikos

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Hasanarda DURĞUN

Geçen gün ahbaplarımdan biriyle sohbet ederken; "ben Başbakanın Laikliği savunmasını doğru bulmuyorum, bundan ötürü AK Parti sitelerinde hükümeti ve başbakanı eleştirdim" demişti.Bende hemencecik ona sordum. Peki, neden Başbakanın Laikliği savunmasını doğru bulmuyorsun, bunun eleştirilecek ne yanı var?

Aziz dostum şöyle cevap verdi: "laik olan ülkeler bile laikliği doğru dürüst uygulamıyor ve (düne kadar icra edilen laiklik ve ya medya laikliği) laikliğe karşı bu zamana kadar mücadele etmiş bu konuda bir hayli yıpranmış olan bir siyasi temsilcinin laikliği savunması doğru değil" dedi.

Dostum laikliği kabataslak geçmişten günümüze gelen sert uygulamalarından edindiği tecrübeleri ve birilerinin tekelinde olan biçimiyle ele alıyordu sadece, oysa laiklik demokrasinin diğer bir sacayağıdır. “ daha önceki yazılarımda da bu konuda bir hayli bir şeyler yazmıştım”

Laiklik, diğer ilkeler gibi cumhuriyet yönetimlerinde halkın bütününün ortak değeridir. Bir zümreye terk edildiğinde yahut bir kısım elitistin tasarrufuna bırakıldığında böyle sonuçlar doğuracağı apaçık belli. Ancak laiklik mevzusu İslam dininin de temellerinden biridir. Nasıl mı? Şimdi Peygamber Efendimizin veda hutbesini okuyan bir kimse orada insanların Etnik ve Dini bir takım özelliklerinden dolayı farklı uygulamalara tabi tutulamayacağının açık seçik topluma yaklaşık bin beş yüz yıl önce ilan edildiğini görür ve bu bağlamda toplumsal ayrışmayı bütünün zehri, dayanışma ve mutabakatın ise bu işin panzehiri olduğunu kavrar.
    
Bu konuda uygar dünyadaki bir takım yanlışlıklar bu işi masa altı etmenin nedeni de olamaz. Eğer bir refah ortamı oluşacaksa bu uygulamayı başka insanlar ortaya attı diye ötelemek anlamsız ve yararsız olur. Gelişen ve değişen dünya bünyesinden kopuk olmak ve o bünyeye sancılı bir biçimde zoraki eklemlenmek daha sarsıcı olur. Küresel standartları ertelemek sadece zaman ve enerji kaybettirir.

Öte yandan yeni bir şekillenme dönemi geçiren Ortadoğu ve dünya sistemi bizleri bu gelişmelerin içine çekmektedir. Burada insancıl olanın yanında olmak ve birtakım yönetimlerin çeşitli maskelere bürünerek değerlerini ve kaynaklarını tahrip ettiği dağınık halde olan yeni bir yol arayan ülkelere bu konuda ön ayak olmak elbette önemli bir husustur. Ön ayak olma mevzusu tartışılabilir, kimileri çeşitli menfaatler uğruna buralara gidildiğini öne sürebilir, bu tartışma konusunun gerçekliğini ise sadece zaman belirleyecektir.

Daha ötesi kimileri çeşitli rüyalara kapılıp ve bu rüyalara işlerine geldiği biçimde yorumlarda getirebilir, Yaşasın Emperyal Türkiye gibi sloganlar da türetebilirler. Şayet ben Yeni Türkiye’nin Emperyal bir biçime dönüşmesini istemem, var olan teknoloji ve değişim araçlarını baskısı altındaki yarı sömürge mazlum devletlerine karşı biçimlendirici araçlar olarak kullanmasını istemem. Bu emekleme dönemindeki ülkelerin daha insancıl ve daha huzurlu bir toplumsal dönüşümü için kullanmasını isterim. Ancak bu sayede değişen yeryüzü sisteminde örnek bir model olunabilir ve insanlığın geleceği için haneye bir artı yazılabilir. Bu sayede uluslar arası topluma faydalı bir hizmet sunulabilir.

iletisim@PolitikaDergisi.com
 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.