Bolivya'ya Az Kaldı! Petrolüm Nerede?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Mehmet TURAN

 

20. Yüzyıl ansiklopedisinde ilginç birkaç dipnotla karşılaştım. Döndüm bu sefer Che, Fidel belgesellerini de karıştırmaya. Uzak diye görmemezlikten gelmek yakışmaz…
 
1972 Bolivya’sını hatırlar mısınız? Hani halkın, zaten kendisine ait olan madenleri, kendi ülkesinde, üstelik iki kez satın aldığı dönemi! Bolivya çinko ve kurşun madenlerinin zengin olduğu bir Güney Amerika ülkesidir. Madenleri daha sonradan üç burjuva ailesinin tekeline dahil olmuştur. Her ne kadar 1955 yılında millileştirilse de, 1966 yılında yaklaşık 200 bin dolar gibi bedava sayılabilecek bir ücrete M.Choscild adında bir işadamına satıldı.

 
Daha sonraları ise madenlerin %49’luk hissesi U.S Steel Corporation ve Engelhards Minerals and Chemicals adlı iki şirket bünyesine girdi.
 
O dönemde dikkat edilecek bir husus da Gerenal Torres’in madenleri millileştirmek istemesi üzerine sağcıların darbesiyle alaşağı edilmesidir. Bu nasıl milliyetçilik, orası da tartışmalıdır. O dönemin solcuları bu madenlerin devletleştirilmesi gerektiğini savunurken tam tersine sağ kesim emperyalizmden haz duyar bir şekilde, sanki çok her şey yerli yerindeymiş gibi gayet rahat bir tavır takınıyordu. Bugün o ülkede yaşanan olaylar dünyada büyük yankılar bulmuş ve diğer sağcılarında zan altında kalmasını sağlamıştır. Ama ne gariptir ki, Morales’in tavizleri sayesinde, sağcılar yeniden bir hareketlenme başlattı...
 
Bizim ülkemizde yaşanan iki, üç darbe hemen hemen her güm temcit pilavı gibi ısıtılıp, halkın önüne seriliyor. “Burası darbeler ülkesi, darbelerin ortasında büyüdük…” sözler haykırılıyor. Ne ilginçtir ki; Bolivya’da 1825’ten 1970’lere kadar değişen 187 hükümetin, 170’i darbe ile alaşağı edilmiştir. Şu hali gördükten sonra, nerdeyse askerin boynuna sarılacağız…
 
Bolivya’da ölen Che Guevara‘nın da hakkını bu yazıda vermek gerekir. Amerika, askerini yığmadan sadece ekonomisini kullanarak, kolayca bu ülkeyi işgal etmişti. Che ise halkı örgütlemek ve bu işgali sonlandırmak amacıyla Küba’dan, Bolivya’ya gitmişti… Gerilla sözcüğü herkesi kızdırıyor. Burada şöyle bir gerçek var. Kadınlar fuhuşa zorlanıyor, gençler hizmetçilik yapıyor, halk köleleşmiş… Fakirlik, yoksulluk halkı derin ümitsizliklere götürüyor.
 
Bolivya’da insan ömrünün yaklaşık 40 yıl olduğu az okumadık. Bugün kot taşlama haberleri bizim medyada gündemde… Amerika o dönemde bu işleri Bolivya gibi Latin Amerika ülkelerinde yapıyordu. Maalesef kırkında ölenlerin bir hayli fazla olduğu bir ülke Bolivya… Nazım Hikmet’in “büyük insan yirmisinde evlenir, kırkında ölür.” dizeleri hep bu bölgeyi çağrıştırıyor.
 
Her zamanki gibi darbeyle gelen Barzel, tazminat olarak 8 milyon dolar değer biçilen madenlerin hisselerini geri almak için iki firmaya mecburi olarak 13,4 milyon vermeyi kabul etmiştir. Fakat acıdır ki parası olmadığından, bu ücreti üç Amerikan bankasından kredi çekerek temin etmiş ve yaklaşık faizleriyle birlikte 18 milyon dolar ödemek zorunda kalmıştır. Vay be, nasıl da yardım eli uzatıyorlar adama…
 
Peki, şimdilerde durum nasıl?
 
Daha geçen günlerde Bolivya’nın bu seferde petrolü gündemdeydi. Tıpkı Zeynep Güneş‘in de dediği gibi; Bolivya hem Amerika kıtasının en zengin doğalgaz yataklarına sahip, hem de en yoksul ülkeler sıralamasında listenin ilk sıralarında. Ülkenin dış borcunun 16 katından çok daha fazla olan, 100 milyar doların üzerindeki petrol ve doğalgaz rezervlerine rağmen Bolivyalıların %65‘i yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Buna rağmen petrol tekelleriyse yatırdıkları her 1 dolar karşılığında 10 dolar kazanıyor.
 
 Bolivya’yı fazla uzatmak istemiyorum. Yazmaya ne kalem, ne kağıt yeter... Ama aynı şekilde dünyanın öteki ucunda farklı bir millet, hem de geçmişinde dünyayı yönetmiş bir millet, onu hızla takip ediyor.
 
Türkiye’de de durumlar pek iç açıcı değil. Dünya’nın en verimli on toprağından birine sahip Türkiye’nin dünya tarımına ve tüketimine katkısı nedir? Hatta dünya tarımına katkısından umudumu kestim, kendi insanına olan faydası nedir? Birilerinin boy boy reklamlarını izlesek de bir soruyu sormadan geçemeyeceğim: Madem o kadar iyisiniz, neden bugün meyveleri bile ithal eder hale geldik? IMF bizim anamızı ağlattı. NATO, BM, AB gibi efendilerimize yaranmaya çalışıyoruz…
 
Diyelim ki tarımı da bıraktık... O kadar zaman geçti bir bor madenini faaliyete geçiremedik. İşleyecek fabrika kuramadık. Bu ülkede hiç mi zengin yoktu? En lüks Amerikan taklidi Türk ekonomi dergilerinde muhabirlerin öve öve bitiremedikleri, son teknolojiyi iş yerlerinde barındıran, müthiş ekonomik stratejileri olan, birbirinden nezih işadamları her sektöre el attılar da bir madenleri mi çıkartamadılar? “Çıkartamadılar” diyince bozulurlar. Onların güçleri her şeye yetermiş ya! O yüzden “ağabeyleri izin vermediler ve çıkartmak istemediler” desem daha hoşlarına gider herhalde. Çünkü zaten emperyalistlerle işbirliği yapmaktan artık gocunur halde değiller. Bunun adı da ekonomik ortaklık, ekonomik işbirliği oldu. Onlar sadece ceplerine girene, çıkana bakarlar. Bizim bu laflarımızı televizyonlarında, gazetelerinde söyleyenleri de işte ancak yok etmeye çalışırlar. O yüzden en kral solcularımız bugünlerde sosyetenin en gözde isimlerinden oldu ya!
 
 Geçen yıl bu bor madenlerinden 300 milyon dolar ihracat yaptık. Hani şu dünya rezervinin kimisine göre %90 ‘ı, kimisine göre %75 ‘i bizde olan, elektrikten, nükleer enerjiye, otomobil yakıtından daha akıla gelmeyecek birçok derde deva olacak bor madenleri. Üstelik şimdilerde bor madenlerinin özelleştirildiğine ilişkin haberler internette sürekli dolaşıyor. Ama resmi birkaç kişi bunu yalanlamakla yetiniyor. Etibank’ın bünyesinde bulundurduğu madenleri eğer ileride iki kez satın alırsak hiç şaşırmayalım! Hükümetimiz eksik olmasın, ne kadar firma varsa özelleştirdi. İslamcılarımız o sıralar bunların sırtını sıvazlıyordu… Bunun vebalini de nasıl ödeyecekler Allah bilir.
 
Uluslararası bilim enstitülerince yapılan araştırmalara dayanarak ülkemizde çıkmadığına inanılan petrol rezervleri ne oldu da son üç dört aydır bereket fışkırır gibi bir anda çıkıverdi? Yoksa çok bildiğimiz halk arası rivayet doğru muydu (Hani şu yabancı şirketlerin bizim memleketlerimizde bulup üzerini beton dökerek kapattıkları meşhur hikâye…)? Çıkan bu petrollerin işsizlik sorununa çözüm olması muhtemel mi? Ya da en azından bize daha ucuz petrol alma imkânı sağlar mı? Unutulmasın ki ülkesinde petrol çıkmayan Yunanistan bizden çok daha ucuza petrol ve doğalgaz‘a sahip olabiliyordu… A, yoksa kurmayı düşündükleri Kürt devletine maddi kaynak olabilir mi? Ya da kabul ettirecekleri Ermeni sorununun tazminatını bu petrolle ödetebilirler mi? Onları da ilerleyen yıllarda New York Times, Washington Post, Daily News gibi gazeteleri okuyan sözde anti-emperyalist aydınlarımız sayesinde (biraz geç de olsa) öğreneceğiz. Umarım elde avuçta bir şey kalmadan tehlikeleri sezerler de çocuklarımıza da rezil bir hayat yaşatmayız.
 
 Ne Avrupa Birliği’nin, ne IMF’nin ne de çıkan madenlerin işçilere bir faydası olacağını zannetmiyorum. İspatını az önce okudunuz. Kırk yıl öncesinin Bolivya’sı ile günümüz Bolivya’sı arasındaki fark neyse, kırk yıl öncesinin Türkiye’siyle de bugün aynen karşı karşıyayız. Sadece sömürenlerin; bizi tahammül edebileceğimiz derecede soymalarını, verdikleri teknoloji ve nimetlerle kendimizi eskiye nazaran iyi hissetmemizi ve bu sayede uyutularak buna sessiz kalmamızı sağladıklarını görebiliyoruz. Her ne kadar varlık içinde yokluk yaşayan dünyanın iki farklı ülkesi de olsa, ezilen her zaman en altta olanlardır. Protesto ve mitinglerle dolu gerçek zulmün yaşandığı Bolivya ile ceplerde son teknoloji telefonların olduğu, son model lüks arabaların birinden inilip ötekine binildiği, en medeni kabul edilen ahlaksız filmler izlendiği ve ayaklardan Converse’in çıkmadığı, ellerden Coca Cola ‘nın düşmediği, fakat bunlara rağmen -sözde işçi haklarından dem vuran- insanların mitingleriyle geçecek yeni Türkiye’nin mutluluğunu paylaşıyoruz... Petrolün bir tek küresel ağabeylere faydası var… Yani ne Bolivya’ya, ne de Türkiye’ye…
 
iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Bu nasıl bir düşünce?

BOLİVYA'da 170 darbenin olması bizde 2-3 darbe olmasının normal birşey olduğunu göstermez.

Mecbur kalmadıkça darbe kaçınılmazdır..

Darbeye sövmek yerine nedenini sorgulamak gerek, ben faşistim, profesyonel faşistim. Yaşasın darbeler yaşasın Kenan Evren.. Keşke herkes onlar kadar faşist olsa.. Keşke bugün size darbeler kötü diyenler biraz namuslu olsa..

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.