Düz Mantık

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar Adı: 
Hakan Yavuz

İsrail’in yardım gemisine yaptığı saldırı karşısında alınan tavırlarda, düz mantığın hâkim olduğunu görüyorum. Bu tespitimde, AKP ve yandaşlarının tavırlarını kast etmiyorum. Aksine, kendini “ulusalcı”, “sosyal demokrat”, “Cumhuriyetçi” olarak adlandıran, AKP muhalifi kesimlerin tavırları üzerinde duruyorum.

Şimdilik bu kesimleri kısaca “muhalefet” olarak adlandıralım ve konuyu açalım.

31 Mayıs 2010 Pazartesi gününden bu yana izlediği tavırla, “muhalefet” sınıfta kalmıştır. İşte size, saldırıdan itibaren “muhalefet” adına yazılanlara birkaç örnek: “Bu Bizim Savaşımız Değil”, “Hamaslaşmak!” ve en sonunda, “Günah Keçisi İsrail”.

Yalçın Küçük’ün “İsrail Türkiye’de, İsrail’den daha güçlü” tezi böylece kanıtlanmış oluyor.

İsrail askerleri, sivillerin toplandığı bir gemiye saldırıyor. İnsanları öldürüyor, zulüm ve işkenceyle, “Gazze’ye kimse yardım edemez” diyor. Ve Türkiye’de düz mantıkla hareket eden “muhalefet”, işin bir ucunda Tayyip Erdoğan ve AKP bulunduğu için, onları eleştirmek adına, neredeyse İsrail’in suçlarını göz ardı eden, İsrail yandaşı bir tavır sergiliyor.

İşte öne sürülen mazeretler.

- “Filistinliler ve Araplar geçmişte bizi sırtımızdan vurdular. Onlardan bize ne?”

- “İsrail devlet olmanın gereğini yaptı.”

- “Bu eylemi yapanlar bir kez olsun, şehit askerlerimiz için eylem yaptılar mı?”

- “Zaten gemi Türk gemisi sayılmaz. Başka bir ülke üzerine kayıtlı”

- “Meydanlara kara çarşafla, Filistin bayrağıyla çıktılar, Arapça dövizler taşıdılar. Türk Bayrağı neden çok azdı.”

- “Bu gruplar, Irak’ta Müslümanlar, Çin’de Uygur Türkleri katledilirken neden ses çıkarmadılar?”

- “Sen kendi açların dururken, nasıl gidip Gazze’ye yardım ediyorsun?”

Bu beş günlük süreçte “muhalefet” adına ortaya konulan tavır, bu ülkede Tayyip Erdoğan’ın nasıl olup da iktidarda kalabildiğini gösteren ipuçları veriyor. Böylece, bir iktidarın devrilmesi için kötü olmasının yetmeyeceği, doğru bir muhalif hareketin varlığının daha önemli olduğu gerçeği ortaya çıkıyor.

Günledir yukarıdaki tespitlerle hareket edenlerin, “stratejik baş düşman” ve “antiemperyalist milli cephe” kavramlarından haberdar olmadıkları ve siyaset adına yaptıklarının mahalle sohbetinden öteye gitmediği anlaşılıyor.

Burada elbette, elçilik-konsolosluk önlerinde, meydanlarda gösteri ve yürüyüş yapan tüm vatandaşlarımızı takdirle anarak, o siyasal kesimlerin haricinde olup da, berrak tavır alan ve güzel eylemler geliştiren, İP, TGB, TKP gibi örgütlerin haklarını da teslim etmek gerekiyor. İP ve TKP gibi siyasal partiler, bütün ideolojik farklılıklarına rağmen, eylemcileri “kara çarşaflı” diye aşağılamadan, “stratejik baş düşman” tespitlerinin gereğini yaptılar ve İsrail’e karşı açık tavır aldılar.

Gaflete düşen “muhalefet” kesimlerinin ise daha çok sözde “aydın” güruhuna mensup kişilerden oluştuğunu söylemek mümkün. Bu kesimlerin, BOP, Amerika ve İsrail diye ciddi bir sorunlarının olmadığı, hatta PKK terörünün bu zincirin bir halkası olduğunu da anlayamadıkları görüldü.

AKP-PKK-İsrail-ABD karşıtı milli hareket, İsrail’in saldırısı karşısında, ulusal ve uluslararası düzeyde güçlü bir antiemperyalist cephe geliştirme fırsatı yakalamışken, bu sözde “aydın” güruhunun yarattığı fikir kirliliği nedeni ile nesnel anlamda İsrail yandaşı bir konuma düştü.

İsrail karşıtı (anti-emperyalist, anti-küreselci) mücadele çıtasının yükseltilmesi fırsatı ve bu anlamda İsrail’le olan bütün ekonomik-siyasi ilişkilerin kesilmesi yönünde bir toplumsal muhalefet geliştirmek ve AKP iktidarını bu konuda açmaza sürüklemek varken, bu sözde “aydın” güruhu, “bu bizim savaşımız değil” diyerek, milli hareketin önüne barikat kurdu.

İsrail karşıtı mücadelelere “Hamaslaşmak!” diyerek karşı çıkan yazar, niyeti ne olursa olsun sonuçta, Gazze’deki ablukayı kabullenen teslimiyetçi FKÖ ve Mahmud Abbas’la aynı konuma düştü.

Daha da ötesi, “aydın” güruhunun oluşturduğu bu “muhalefet”, aldığı tavır sonucunda, Gazze’ye yardım götüren “organizatörlerin İsrail’le uzlaşma yolunu seçmemelerini, otoriteye baş kaldırmak” olarak tanımlayan F. Gülen’le aynı safta yer aldı.

Bu tespitimi aşırı bulup, “o yazar Cumhuriyetçidir” diye itiraz edebilirsiniz. Fakat şu gerçeği göz önüne almanızı dilerim: Toplumsal ve siyasal duruşlar, niyetlerin ötesinde nesnel konumlarıyla anlam kazanırlar. “Bütün yollar Roma’ya çıkar” deyişi gibi, siyasal incelikten, berraklıktan, esneklikten, mücadele azminden ve samimiyetten yoksun bütün düz mantıklar da aynı yere, yani gericiliğin merkezine hizmet ederler.

 

Hakan YAVUZ
iletisim@PolitikaDergisi.com
sosyologhakanyavuz@gmail.com

 

Yorumlar

bence sn yazar bugunkü(pazar)

bence sn yazar bugunkü(pazar) yılmaz özdil in yazısını okuyun siz.
bir de butun yahudileri aynı cuvala sokmak ve israil hükümeti=yahudiler demek mi duz mantık sizin bu yaptıgınız mı acaba onu da cok merak ediyorum.

OLGULARA BAKINIZ

Sayın "Okur" adlı Yorumcu,

Yılmaz Özdil'in yazısını okudum. Merkez medya kafası ile yazılmış bir yazı. Bu yazar gibi Holding Medyalarından maaş alan, Türkiye'ye Etiler-Levent hattından ve Plazalardan bakanların benim için hiç bir kayda değer yanı yoktur.

Her nekadar Atatürkçülükten söz etseler ve her ne kadar BOP Eşbaşkanı Tayyip'e karşı çıksalarda, böylesi "salon Atatürkçülerinin", benim gibi otuz seneyi aşkın bir süredir Türk Devrimi için mücadele eden Milliyetçi-Devrimcilerin gözünde, kıymet_i harbiyesi yoktur. Bu nedenle, benim yazıma karşı bu şahsın yazısının başvuru kaynağı olarak gösterilmesini gereksiz bir davranış olarak görüyorum.

Yorumunuzda yazdığınız, "butun yahudileri aynı cuvala sokmak ve israil hükümeti=yahudiler demek mi" tümcesinin tartışmaya değer önemli bir konu olduğunu düşünüyorum. Şimdi size olguları sıralayacağım. Lütfen bunları dikkate alınız ve üzerinde düşününüz.

1- Necmettin Erbakan - Numan Kurtulmuş şahsiyetlerinin siyasal çizgisi "Milli Görüş" olarak adlandırılmakta ve Milli Görüşçüler, Tayyip Erdoğan'ı "dönek" olarak kabul etmektedirler.
2- Milli Görüş siyasi çizgisi "Anti-Siyonist" olduğunu ve "İsrail devletine karşı mücadele ettiğini" ifade etmekte, ve asla "Musevi" kelimesini kullanmamaktadır.
3- İHH Başkanı Bülent Yıldırım, Milli Görüş'e yakın bir kişidir ve 5 Haziran günü Saadet Partisinin düzenlediği Çağlayan mitinginde konuşma yapmıştır.
4- Mavi Marmara gemisinde Musevi Din adamı, İsrail saldırısına tepki gösterenler arasında İstanbul'daki ve NewYork'daki Musevi Cemaati mensupları ve son olarak Çağlayan mitinginde bir başka Musevi Din Adamı yer almıştır.

Bütün bu olgular, Mavi Marmara eyleminin "Musevi düşmanlığı" şeklinde algılanamayacağını gösteren önemli kanıtlardır. AKP ve Tayyip Erdoğan, bir yandan İsrail'le çok yoğun işbirliği yapmakta, diğer yandan da "One Minute" şovları ile halkımızı kandırmaktadır.

Anti-emperyalist her kesimin, İsrail'in zorbalığına ve BOP Eşbaşkanı Erdoğan'ın işbirlikçi rolüne karşı çıkması gerekir. Bu nedenle olgularda andığım siyasi kesimleri AKP ile bütünleştirmeye değil, ayrıştırmaya ve Tayyip Erdoğan'ı tecrit etmeye önem verilmelidir.

bence siz o plazaların

bence siz o plazaların camından bakıyorsunuz gibime geliyor..o mitinglerde musevileri yanlarına almaları hayatları boyunca yahudi düşmanlıgı yapanların düşüncelerini değiştirmez.içlerine girince o insanların cemaatlerin yahudilere nasıl baktıgını görebilirsiniz.

bir yazarımızda greenpeace olsaydı oyle eleştirirmiydiniz demişti.bende ona o soruyorum bu yardımı yapanlar ve aynı dusuncedekiler o greenpeace ı desetekler miydi.

başka bir soru daha.:filistinliler müslüman olmasa o ihh oraya o yardımı yapar mıydı.

bunun insani yardımla alakalı olmadıgını gorememek esas halkın icinden olmayanların ve bizim toplumumuzun nasıl bir inanc ve anlayışa sahip oldugunu bilmeyenlerin bakış acısı olabilir bence.

DEĞİNDİĞİNİZ KONULAR ÖNEMLİ

Mustafa Bey,

Tamam, değindiğiniz konular önemli. Örneğin, o baskılar Gazze'de vaya başka bir yerde Müslüman olmayanlara yapılsa, IHH nasıl bir tavır takınırdı? Bu konuda açıklamaları var. "Biz aynı ambargo başka din mensuplarına da yapılsa, aynı yardımı yaparız" diyorlar. Şimdi bu açıklama üzerine, elde başkaca bir kanıt olmadan, "hayır siz samimi değilsiniz" demek yanlış olur.

Aynı şekilde, "Museviliği hedef almıyoruz" diyorlar. Buna da "hayır yalan söylüyorsunuz" denemez. Ancak söylediklerinin aksi bir davranış veya fikirleri olursa, o zaman eleştiri yapılır.

Benim üzerinde durmak istediğim konunun özü şu: İsrail (ABD ile birlikte), ülkemizi tehdit eden BOP ve Haçlı Seferinin düzenleyicisi mi? Evet mi, hayır mı? Herkes konumunu bu soruya göre belirlemeli.

Bunun cevabında "evet" diyerek anlaşıyorsak, ortaya çıkan sonuç şudur: Gemi saldırısı üzerine her vatansever, her Atatürkçü, her Cumhuriyetçi, İsrai'e karşı sert ve kesin bir tavır almalıydı. Böyle olsaydı, bu ciddi konu, Tayyip Erdoğan gibi BOP ve ABD işbirlikçilerinin istismarına bırakılmazdı. AKP'nin karşısında Gazze ve Filistin sorunlarına (bunlar gerçekte BOP sorunudur) sahip çıkan bir muhalefet olsaydı, samimi Müslüman vatandaşlarımızı daha fazla kandırmaları engellenebilirdi.

bu arada ismim mustafa.ismimi

bu arada ismim mustafa.ismimi belirtmemişim kusura bakmayın..

Yanılıyorsunuz???

Hakan Bey,
İsrail'in OECD üyeliğini onaylarken "Katil İsrail" sloganını kullanmayan Recep Bey,
İnsani yardım konvoyunu, ikili ilişkiler aracılığı ile yasal yoldan Gazze'ye gönderebilirdi.
Türkiye- İsrail ilişkileri her zaman buna müsaittir.
İnsanlarımız ölmeden insani yardım yapılamıyor mu?
Yapılıyor!
İnsanlarımız ölmeden AKP iç siyasette kitleniyor,
AKP iç siyasette hamle kazansın diye ölen insanları İsrail değil,
Oraya bile bile ölüme gönderenler öldürdü,
Ülkemin muhalif sesleri böyle söylüyor
Yanılmayınız...

.

Yapılan 'insani yardım' kılıfında 'siyasi organizasyon'dur. O gemidekilerin vurulacağı 1 hafta öncesinden Cumhuriyet'te yazmıştı. İsrail defalarca açıklamıştı. Durumu destekleyenlerin tamamına yakını Hamas ve Hizbullah fanatiğidir.
Zaten Recep Bey Hamas'ı terörist olarak görmediğini avaz avaz ilan ettikten sonra Hizbullah'tan da ileti geldi: 'Recep bey'in sonuna kadar arkasındayız'! Hangi 'son' olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti'nin kimlerden-nelerden medet umar hale düşürüldüğünü anlamak için kahin olmaya gerek yok sanırım.

yolculuğun sonunda ölüm varsa...

merhabalar.
sayın sevda eğer'e katılıyorum.
amacı gerçekten insani yardımda olsa,sonu şiddetle biteceği belli olan bu hareketin engellenmesi gerekirdi.
elbette akp=pkk=siyonizme kızacağız. öldürülen ve yeni gemiler gönderildiğinde öldürülecek, tutuklanacak insanların güvenliği sağlanabiliyormu ?! dünyayı ve ülkemizi işgal etmiş siyonizm'e karşı durup filistindeki ambargoyu kaldırmaya gücü olmadığı halde sadece insanları ilizyon yöntemiyle uyutan , hatta madalyonun diğer yüzünde; filistine kapılarını kapatan mısır'a ağzını dahi açmayan başbakan ve tayfasına kızacağız elbette.

insani yardım yapmak isteyen bop. planı çerçevesinden uzak ,tıpkı filistin gibi başka üllerde var.
özellikle afrika kıtasında hatta filistinden dahada şiddetli,sömürge altında iç savaşlar yüzünden yıllardır insanları suçsuz yere öldürülen,,uzuvları kesilen,açlıktan,ilaçsızlıktan kırılan sefil yaşamlar süren müslüman ülkeler var. ömrüm boyunca ne arap ülkelerinden, nede son zamanlarda sokaklara dökülen 'cihad' severler bu tür ülkeleri umursadığını görmedim bile. bakınız somali,insani yardım için uygun ,hemde müslüman bir ülkedir !
üstelik tsk. ya ait kahraman askerlerimizi taşıyan görevli gemilerimiz o
bölgedeler.
emperyalizm'in sömürgesi başka müslüman ülkelerde var

ihh. bir insani yardım kuruluşu değildir. tetikçidir. bizim uluslar arası insani yardım kuruluşumuz, her ne kadar akp.nin eline geçtiysede kızılaydır.
bu kanlı planın amacı, beyinleri yıkanmış, akıllarını kiraya vermiş insanların kanı ve canı üzerinden, akp.yi iktidarda tutmaktır.
yeni gemiler yükleniyor ! bu tabloda sizce kime kızmalıyız atatürkçü ve cumhuriyetçiler olarak ?!

devam..

*İHH başkanı kim oluyor da hükümet adına -bağlayıcı- konuşmalar yapıyor, kimden alıyor bu cesareti, neye hizmet ediyor?

*Greenpeace lafı geçiyor yukarıda. Greenpeace hiç bir zaman arkasına iktidarları alarak masumların canı pahasına mevcut düzenin bekası için uluslararası krizler yaratmaz. Daima muhalefettir. Sapla samanı karıştırmayınız.

*Siyasi organizasyonun neticesinin belli olduğu, resmen intihara çıkıldığı, gidenlerin ailelerine verdiği nasihtten bellidir: Dua edin de şehit olalım!

*Zulme karşı durmanın envai yolu vardır. Terörü arkana alarak, mevcut hükümetin ideolojisinden cesaret alarak uluslararası kaos yaratan zihniyetin barış istediğinden şüphe ederim.

*Hizbullah, Hamas, El-Kaide militanlarını merasimle karşılamanın Habur'dan gelenleri davulla karşılamaktan hiç bir farkı yoktur.

ÖNEMLİ OLAN BOP'U ANLAMAK

Bütün değerli yorumcuların, ABD-İsrail merkezli Küresel Güçlerin Büyük Ortadoğu Projesini önemsemediklerini görüyorum. Bu proje ilan edildiği şekli ile 24 ülkenin sınırlarını değiştirmeyi hedefliyor. Uluslaşmanın önüne geçmek için etnik devletçikler kurulacak. Ülkemizin bölünme sürecine sürüklenmesi de bu projenin sonucudur.

2006 yılında İsrail Lübnan'a ve Hizbullah'a saldırırmadan bir kaç gün önce Condoliza Rice "BOP'un son aşaması başlıyor" demişti. Amaç Hizbullah bahanesi ile Lübnan'a girip Suriye sınırına dayanmaktı. Sonra Suriye işgal edilecek ve Kuzey Irak'taki Barzani ile birleşilecekti. Gerisini siz düşünün.

Bütün bu gelişmelerden sonra,önemli olan "BOP" adı verilen Haçlı Seferinin karşısında kimin direndiğidir. Gerisi gerçekten teferruattır. Özellikle ABD merkezli "terör örgütü" tanımlamalarına itibar etmek, siyasi analizleri yanlışlara sürükleyebilir.

filistin in ve yapılan bu

filistin in ve yapılan bu yardımların br direnme oldugunu soyluyorsanız vay halimzie....

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.