Temmuz 2013

Gezi Olayları ve Dünyadaki Emsalleri Üzerine

Daha evvel yazacaktım lakin, biraz daha olaylara kuş bakışı bakabilmek için bekledim. Gezi Parkı olayları nasıl oldu da böyle birden bire patladı ? Önce elimizdeki doneleri doğru değerlendirmek lazım ondan sonra geleceğe ilişkin öngörülerde bulunabiliriz ancak.

Öncelikle 2009 yılına, İran'ın başkanlık seçimi zamanına geri dönelim.  Seçimi Ahmedinejad kazanmış ve rakibi Musavi seçimde hile olduğunu savunmuştu. O dönemde, hatırlarsanız İran'da kitleler sokağa dökülmüş, şiddet insanların kalbinden caddelere taşmıştı. Facebook ve Twitter özellikle bu eylemcilerin örgütlenmesinde önemli rol oynamıştı. Ahmedinejad, tıpkı buradaki hükümet başı'nın yaptığı gibi olayları örgütleyenlerin, yurtdışı bağlantılı olduğunu öne sürmüştü.

Denenmemiş Olasılıkları Görebilmek...

Yazar: 
Kerem Güner
Yazının Yazıldığı Tarih: 
08.07.2013

Bundan yaklaşık dört sene evvel Bursa 'da gözaltına alınan 46 ESP 'linin mahkemedeki suç aletleri dosyasına; birkaç salsa aleti, birkaç pankart ve üç beş bildirinin yanı sıra Brezilyalı eğitmen Paulo Freire’nin kaleme aldığı ‘Ezilenlerin Pedagojisi’ adlı kitap konulmuştu. Demekki örgütün adı Ezilenlerin Sosyalist Platformu olunca polis, rahip Freire 'nin kitabını örgütün manifestosu sanmıştı...

Ezilenlerin Pedegojisi...

Öğrencilik yıllarımda bizim eğitim fakültesi (orada bi fakülte var uzakta) öğrencilerinin okuduktan sonra '' ay çok aptal bir kitap'' dediği bu kitabın dikkat çektiği önemli bir nokta vardı.

İnsanlığın Düşü: Üst İnsan (1)

Sizi konunun ana çerçevesini çizen transhümanizme götürmeden önce, hümanist felsefe üstüne göz attırmayı düşünüyorum. Bu konuda birkaç ayrıntıyı bilirsek transhümanizmi kavrayabiliriz.

 

Edebi ve felsefi bir düşünce akımı olarak 14. yüzyılda İtalya'dan diğer Avrupa ülkelerine yayılan bu kavram modern kültürün taşıyıcısı olarak tarihte yerini almıştır. Hümanizm insanı her şeyi ölçütü kabul eden ve onu konu edinen bir düşünce olmasının yanı sıra; özellikle Rönesans düşünürleri arasında insanı temel alan, onun kim olduğu ve evrendekini yerini müşahede eden bir eğilimdir. Bu bağlamda Klasik döneme ait ama Ortaçağ'da kaybolan "insan" ve "ruh" kavramlarını tekrar ele almıştır. Hümanist anlayış, Klasik dönem çalışmalarından elbette etkilenmiştir, fakat onu tekrar etmemiş; onu aşmıştır. Yani Ortaçağ hümanistleri aslında bulundukları çağın değerlerini reddedip, yeni arayışlar, yeni yorumlar içerisine girmişlerdir. Toplum tarafından "insan sevgisi" ifade edilmiş olsa bile, terimsel olarak içine sevgiyi almaz. Bu terim bilimsel ve felsefi bir bakış açısı sunar bize. İnsanı merkeze aldığı için bir fiilin değerlendirilmesi "insana göre" yapılmaktadır. Bu açıdan seküler bir yapısı olduğuna kanaat getirebiliriz. Bu noktada deist, ateist ve agnostik düşüncelerle ilişki içinde olsa bile, etik tabanlı bir felsefi görüş olduğu için bunlarla ilgilenmez.

Ajan-Casus-İstihbaratçı

Küresel güçler oyun sahasında rakibi etkisizleştirmek, yenmek, teslim almak, bir daha güç kazanmaması için öncelikli savaş oyunu olan istihbarat oyunu oynar. Her ülkede iktidarıyla muhalefetiyle, yandaşı ve karşıtı medyasıyla, akademisyenleriyle iktidar mücadelesi verilir.
 
Tabii ki kullanılan en önemli argüman bilgidir. Ve bilgiyi elde etmek için kullanılan yöntem ve araçlardır. (Nurullah Aydın; İşte İstihbarat, Kumsaati yy, Nurullah Aydın; İstihbarat ve İstihbaratçı, Paraf yy.)
 
Dünya'da siyasi casusluk yanında teknoloji ve sanayi casusluğu da yeni teknolojilerle birlikte ileri düzeye geldi.
 

Eşek

İnsanlar; şüphesiz evcil ya da ehlileştirilebilir hayvanlardan çok fayda sağlar.
 
İnsan; yakın çevresindeki bu yaratıkların ne kadar faydalı olduklarını ve hayatı insanlar için kolaylaştırdıklarını çoğu kez düşünemez bile! Öylesine ki; diğer insanları tanımlamada çoğu kez kullanılır. Hatta algılaması zayıf olana kuş beyinli deriz. En aşağılayıcı olarak da eşek gibi, köpek gibi, kedi gibi deriz. Oysa bu üç hayvan en eski evcilleşen ve insanla iç içe olan hayvanlardır.
 
Köpek, kedi ve kuş artık evlerde müstesna köşelerde. Yalnız eşek yaşamımızdan yavaş yavaş çekilmiştir. Çekilmiştir ama insanlar yine de kendi ilerlemesinde bu kadar önemli rol oynayan eşeği hemcinslerine hitap olarak kullanmaya devam ediyor.
 

Müslümanlar Aldatılıyor mu?

Dünya’da Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkeleri savaş alanı peki ama neden?
Satırla kafa kesiyor, ciğerleri söküp yiyorlar. Yakıyorlar, yıkıyorlar, katlediyorlar. İslam dünyasında kim en iyi Müslüman, tartışması yaşanıyor. 1400 yıldır bitmeyen bir kavgadır bu. Kimse kimseyi beğenmiyor. Herbiri birinin peşinden gidiyor, en doğru yol budur diyor. Hiçbir konuda uzlaşmış değiller.
 
Tek kutsal kitap, tek peygamber-elçi olmasına rağmen herkese göre bir İslam algısı var. Peki ama neden? Kuran tefsirleri bile aynı değil. Kavramlara verdikleri anlam da aynı değil.
 
Yaşadıkları önemsedikleri de aynı değil. Peki neleri aynı?
 

İşgal Uzmanı ABD Büyükelçisi!

Lozan’ı imzalamayan, başkan Wilson prensiplerine göre Türkiye, Kafkasya ve Ortadoğu’ya bakan ABD büyükelçisi ile bu kez Kürt açılım-saçılım projesinde devrede. Büyükelçi akil adam görevinde, Güneydoğu’yu dolaşıyor. Niçin? Hangi misyonla, hangi görevle?
 
ABD; küresel hegemonya stratejini uygulamaya koyduğu 1945 yılından sonra özellikle başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu ülkelerine en iyi yetişmiş deneyimli diplomatlarını gönderir.
 
Wikileaks belgelerinde yer alan diplomatların her ülke iç politikasına ilişkin ayrıntılı raporları göz önüne alındığında bu açıkça görülür. Kaldı ki belgelerin dünyada meydana getirdiği sarsıntı üzerine ABD dışişleri yetkilileri de diplomatların parlak birer görevli olduklarını açıklamışlardı.
 

Kaos, Uyanış ve Diriliş

Kuzey Afrika’dan başlayan Ortadoğu’yu içine alan yeni yönetim yeni sistem kurma projesini önce Türkiye’de uygulamaya koydular.
 
Ana üs olması istenen Türkiye’de demokrasi içinde Türkiye baharı başlattılar. Özellikle eğitilen, yetiştirilen etnik kimlikli, ılımlı İslamcıları ve kimliksiz liberalleri devşirdiler. Türkiye; demokratik sistem içinde dönüşüm geçirdi.
 
Yeni stratejide kullanılamayacağı bilinen Gladio tasfiye edildi. Ilımlı İslamcılardan ve Etnik azınlıklardan Yeni Gladio örgütlendirildi, eyleme geçirildi. İleri demokrasi, demokratikleşme adı altında Din-iman görüntüsü ile medya, sermaye, bürokrasi yapısal dönüşüm geçirdi.
 
Avrupa’da Portekiz/İspanya, İtalya ve Yunanistan ekonomik krizlerle boğuşurken, Kuzey Afrika ve körfez bölgesindeki İslam Ülkelerinde kanlı bir süreç yaşatıldı. Tunus’la başlayan Arap baharı gerçekte kan baharı, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’yu süratle sardı.
 

Uyuyanlar ve Uyananlar

ABD-İngiltere-Fransa; BOP ile Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da değişim ve dönüşümle yeni sistemini yeni kadrolarla kurmak istedi. Türkiye hayali Neo-Osmanlı hülyalarıyla ittifaka dahil edildi. Önce Türkiye’de değişim ve dönüşüm gerçekleştirildi.
 
Tunus, Libya, Yemen, Mısır, Suriye uygulama alanı oldu. İstedikleri lider ve kadroları işbaşına getirdiler. Yüzbinlerce insan katledildi, kentler yakılıp yıkıldı. Dikiş patladı.
 
Batı’nın iktidara getirdiği kadrolar siyasal İslamcılar radikal İslamcılar; halkın istediği adalet eşitlik ve özgürlük taleplerini yerine getiremedi. Ve halk ayaklandı, batı işbirlikçilerini Mısır’da devirdi.
 
Türkiye’deki durum ne?
Bir kesime göre ülkede sorun var, bir kesime göre ülkede sorun yok.
Peki gerçek durum ne?
 

Müslümanlarda Akıl Tutulması

Bu dinciler; İslam’ın kutsal kitabı Kur’an’da belirtilen Müslümanlara benzemiyor. Ya neye benziyorlar?
 
Kur’an; akıl ve bilim öncülüğünde, hoşgörüyü, barış içinde birarada yaşamayı, insanı hayvanı bitkiyi doğayı bir bütün olarak görmeyi, anlamayı, bilmeyi öngörür.
 
Ancak insanlık tarihi boyunca her din’de olduğu gibi İslamcı istismarcılar da din’in esas ilkelerini tersyüz ettiler, etmeye de devam ediyorlar.
 
Ilımlı İslamcılar birçok ülkede iktidara geldi, beceremediler.
 
Ilımlı siyasal radikal İslamcılar; demokrasiyi, insan haklarını, özgürlüğü, dürüstlüğü, hakkı hukuku, adaleti, hoşgörüyü barış içinde birarada yaşamayı anlayamadılar, özümleyemediler, kabullenemediler. Dillerinde nefret, gözlerinde kin, midelerinde haram, ellerinde kan var.