Nisan 2011

Gel Vatandaş Gel, Vekilliğe Gel-2

Referans İçerik: 
Gel Vatandaş Gel, Vekilliğe Gel!

Ey vatandaş, çağrımıza kulak verdiniz, demokrasi rüzgârları estirdiniz, kurduğumuz tezgâhları boş bırakmadınız, yüzümüzü kara çıkarmadınız…

3000 lira nedir ki? Başbakan dahi, aldığı maaşla geçinemiyor, eşinin bir alışverişte harcadığı para bile daha fazla. Sizin de, belki bir akşam ya da bir ay içerisinde kurduğunuz sofranın ya da kaldığınız evin kirası, o kadar ya eder ya etmez.!

Sizleri, en demokratik şekilde, bizlerin önünde ne kadar eğileceğinizi belirlemek için eğilim yoklamalarıyla, ne kadar genel merkeze bağlı olacağınızı görmek için merkez yoklamalarıyla en uygun yerlere yerleştireceğiz. İçinizi ferah tutun.

Listelere giremeyenler de üzülmesin, netice de 550 milletvekili seçilecek. Sizler de, zaten aday adayı olarak ya da sandıkta seçilemediğiniz takdirde, hem adınızı tüm Türkiye tanıyacak, hem de olası iktidar ya da iktidar ortaklığında ve belediyelerde ihaleleri kazanma şansınız artacak. Ayrıca, seçimlere kadar hiç uğramadığınız partilerde, bir anda en sevilen sayılan kişiler olacaksınız! Bunların hepsi, demokrasimizin nimetleri ve güzellikleri!

Listelere girmeye hak kazanan değerli milletvekili adaylarımız, sizler biraz daha fazla elinizi cebinize atacaksınız. Ama napalım, bunlar hep demokrasimizi daha ileriye taşımanın bedeli. Bunlar hep, size ve vatandaşlarımıza yol, su, elektrik olarak geri dönecek. Fazla etli, sütlüye karışmanıza da gerek yok. Seçimlerden önce de, seçildikten sonra da. Biz ne dersek tekrarlayın, kâfidir. Siz hiç kafanızı yormayın, ülke ve parti meselelerine!

Her Şey İnsanlar İçin

Yazar: 
Eren GİLAN

Geçen gün gazetelere göz atarken bir başlık dikkatimi çekti: “Her şey insanlar için.” Bunu söyleyen şu an Libya'yı bombalayan Batı İttifakından bir yetkili.'Libya'ya niçin böyle bir operasyon yapılıyor? Petrolle bir alakası var mı?' sorusu üzerine verilmiş bir cevap. Çok aydınlatıcı gerçekten, bunu gördüğüm anda içime bir su serpildi, ferahladım. Çünkü bundan önce yapılan tüm müdahaleler insanlar için yapıldı elbette, başka hiç bir amaç güdülmedi, eminim.


1963'te Doğu Bloğu ülkeleriyle Amerika ve müritleri diye tabir edebileceğim ülkeler Vietnam'da savaştılar. Vietnam savaşı binlerce asker ve sivilin öldüğü, acımasız bir savaştı. Komünizme karşı yapılan en büyük savaşlardan biriydi. Çünkü komünizm kötü bir şey, insanları öldürüyor, dünyada olmamalı, insanlar zarar görmemeli.Sonuç olarak Güney Vietnam'da yapılan “Her şey insanlar için.”

Kemalizmin Politik İktisadı - I

Modern çağın pek çok ideoloji ve kavramı gibi, Kemalizm de şiarını ve düsturunu, kendisinden bir önceki teorilerden almış, karma bir şekilde içselleştirmiştir. Özellikle 1930’lardan sonra etatizmin yürürlüğe konulmasıyla birlikte, devlet öncülüğünde bir kalkınma hareketi yaşandığı göze çarpmaktadır.

Bizim ilk beş yıllık kalkınma planımız, Sovyetler Birliği’nden alıntıdır. Fakat bu plan sadece başlangıç aşaması için böyledir. Pragmatist bir alıntıdır, zira 1929 büyük buhranından yara almadan, bilakis daha da büyüyerek çıkan ülke Sovyetler Birliği’dir.
Sanayileşme, iç piyasa ve üretim ilişkilerinde SSCB’ye bir yakınlaşma olduğunu gördük. Peki, uluslar arası ekonomi hususunda Türkiye rotasını hangi ülkeye, hangi teoriye çevirmişti?
Bu sualin cevabı pek açıktır: Almanya ve Friedrich List. O halde Kemalist ideolojinin yapıtaşlarından birisi olan ekonomik bağımsızlığı anlamak için, List’in teorilerinin etraflıca bilinmesi elzemdir. Bu da yetmez. List’in yaşadığı dönem, kimlerden esinlendiği ve Klasik İktisat’ın hangi teorilerine antitez sunduğunun da tahlilinin yapılması gereklidir. Maalesef üniversitelerimizde bu meselenin uzun yıllardır tehir edildiğini görmekteyiz. Bilhassa 24 Ocak kararları ve 12 Eylül sonrası Türkiye neoliberalizmi içersinde bazı heterodoks iktisatçılar dışında pek de dillendirilmediği acı bir gerçektir.
Bu durum yeni nesil gençlerin de Kemalizmi yanlış tanımalarına, Leninizm gibi Marksizmin dönüştürülmüş bir varyasyonu olduğu kanısına varmalarına yol açmaktadır. Hâlbuki gerçek, sanılandan epeyce farklıdır.

Yurttaş, Kul, Vatandaş

Ortaçağ düzeni içerisinde insanlar “kul”du…

Yaşadığımız çağda ise, yurttaştır, vatandaştır…

İşte iki yüzyıl arasında farkın düğümü bu noktadadır…

Birinde bir kişiye sınırsız bir bağlılık vardır…

Ortaçağın insanı tanrı adına bir kişinin kuludur, kölesidir…

Hiçbir sosyal hakkı yoktur.

 

Anayasa mevcut değildir ki, anayasal hakları olsun…

Yönetene kayıtsız şartsız tabi, kimliksiz ve kişiliksiz bir biçaredir…

Bugünün çağdaş toplumlarında ise, kulluk tarihe karışmıştır…

Kul olma kültürü yerini, demokratik haklarının bilincine ulaşma imkânını içinde barındıran bir özgürlük ortamına bırakmıştır.

Ortadoğu ve Liderleri

Yazar: 
Cem Osman Tamtürk

 Terbiyesiz Sarkozy’nin şımarık bakanının ağzından kaçırdığı itiraflardan sonra artık şu Ortadoğu denilen yere ve onun liderlerine bir bakalım. Evet, Fransız bakan Claude Gueant, katıldığı bir televizyon programında, Sarkozy’nin Libya’da bir “Haçlı Seferi”ne önderlik ettiğini söyledi. Bu şaşırtıcı bir durum değildir. Sadece anlamazlıktan gelmek için bahane üretmekle ömrünü geçiren çapsız Ortadoğu liderlerinin suratlarında patlamış bir tokattır. Haçlı seferlerinin tarihin derinliklerinde kaldığını iddia edenlere de iyi bir cevaptır.


Ortadoğu’da iki bin yıldan beri ulus olma becerisini gösterememiş kabilelerden oluşan sahte devletlerin liderlerinden nasıl bir tutum beklenebilir ki? Sadece petrol ve doğalgaz olarak düşünsek bile, dünyanın ihtiyacı olan enerjinin 2/3 ünü temin eden Ortadoğu halklarının yaşamına bir bakar mısınız? Bu sefil ve yokluk içindeki yaşama kader mi diyelim, yoksa onlara liderlik etmek adına başa gelmiş kişileri de biraz sorgulayalım mı?

Kuzey Kıbrıs Hava Yolları

1974 Ekiminde kurulan KTHY, uçuşlarına T.C. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün 21 Haziran 2010 tarihli yazısı ile son vermek zorunda kalmıştı.
Büyük umutlarla kurulan KTHY bence çok başarılı bir yaşam sürdü. KTFD’ye ve KKTC’ye büyük hizmetler yaptı ama sonu çok üzücü oldu.
Düşüş KTHY’nin 2005–2009 yılları arasında siyasi bir kararla profesyonel yöneticilerin elinden alınarak amatör yöneticilerin eline verilmesiyle hızlandı ve performansında da büyük düşüşler ve gerilemeler ard arda gelmeye başladı.
2010 yılına gelindiğinde de KTHY’nin karşılaştığı mali sorunlar nedeni ile oluşan yüksek zararların, KKTC bütçe olanaklarıyla karşılanamaz hale gelmesi yeni tedbirlerin alınmasını gerekli kıldı.
Yıllar içinde KTHY sürdürülebilir bir yapıdan uzaklaştırıldığı için Bakanlar Kurulu 18 Mayıs 2010 tarihinde radikal bir karar alarak ortak bulma çalışmaları başlatmak zorunda kaldı.
Artık iflas ve batış kapıyı çalmaya başlamıştı.
Ya radikal kararlar alınacak ya da şirket batacaktı.

Sendikasını AKP'ye Bıraktı, CHP'den Aday Oldu

Bir adam var: Mustafa Özbek

 

1975 yılından beri Türk Metal Sendikasının genel başkanlığını yürütmekteydi. Başta Türk cumhuriyetleri olmak üzere bölgedeki ülkelerle sıkı ilişkiler kurdu. 1994 yılında Uluslararası Avrasya Metal İşçileri Federasyonu'nun başkanlığını üstlendi. 2005'te Yörük ve Türkmen derneklerinin bir araya gelerek kurdukları Türk Boyları Konfederasyonu’nda da başkanlık görevini üstlendi.

22 Ocak 2009 tarihinde Ergenekon soruşturmasının 11. dalga operasyonunda gözaltına alındı. Hakkındaki suçlamalar davanın üçüncü iddianamesinde yer aldı. Askerî darbe hazırlıklarında yer almak ve örgütün kasası olmakla suçlanandı, 7 Ekim 2010'da tahliye edildi.

Ergenekon tertibinden tutuksuz yargılanıyor. Onunla aynı iddialara sahip kişiler halen tutukluyken, o tutuksuz..!

“Filler Tepişirken, Ezilen Çimenler”

Yazar: 
Serhat KUŞDOĞAN

Darbe yapma ihtimali bulunan, Darbe planları ele geçirilen şahıslar yargılanırken,
Darbe yapanlara dokunulmazlık hakkı tanımak,
Darbeye davetiye çıkarmaktır.
“Darbe yaparsanız dokunulmazlık hakkına sahipsiniz, Darbe yapmazsanız her an DARBECİ yaftası ile zindanlarda çürüyeceksiniz.”
Tercih sizin!
Türkiye’nin geleceği adına korkunç bir paradigma yaratıldı.
SİVİL DARBE süreci başarısızlıkla sonuçlanırsa, DARBECİLER başlarına gelecekten endişelenmeye başladı bile...

Her şeyden önce hakkaniyet gerektiren değerlendirmeler, objektif olması gerekirken, sübjektif anlayışla karalanmaya çalışılıyor.
Birileri tepişiyor, tepişenlerden biri tepişmeyi kaybediyor.
Konumuz; Kaybeden tarafa ezilen muamelesi yapan aymayan aydınlar!
Tepişenlerin ezdiği gerçek ezilenleri, ne köşelerine, ne kitaplarına, ne de izlenme rekoru kıran tartışma programlarına konu bile etmiyorlar.
Utanmadan halkın karşısına çıkıp;
"Ezenlerin kurguladığı darbeci tarihin, ezilenlerin kefesinden yorumlanışı”
Manşetini atıyorlar.
Tepişenlerin kurguladığı darbeci anlayışın, tekmeyi yiyenler tarafından eleştirilmesinden sıkıldım artık.

Yetkin ve Sorumlu Birey= Yurttaş!

Temsilcilerimizi biz seçiyoruz…

Onları demokratik yollarla etkileme ve hatta istifaya zorlama olanaklarımız da var. Demokratik yollardan güçlü bir biçimde ortaya konabilen kamuoyu baskısı hükümetleri devirebilir.

Bütün bunları başarmak, yapılan olumsuz işlere son vermek ve Cumhuriyetimizi yeniden rayına oturtma imkânı bizim elimizde olduğuna göre, bizim adımıza işlenen suçların kişisel suçlusu olmaktan kendimizi sıyırmamız olanaklı değildir…

Bizler, halkımızın birer parçası olarak ve demokratik haklarının bilincine varmış yurttaşlar olarak, Anayasal haklarımızı kullanmaktan kaçınarak, bir kenarda pinekler ve susarsak, bizi yönetenlerin işledikleri suçların ortakları olmaktan kendimizi kurtaramayız…

Örneğin hükümet, Libya’ya saldıran emperyalist güçlerin yanında mı yer alıyor ve bizler de bu ağır “suç”a kayıtsız kalıyor ve susuyorsak, Libya’da akan kanın ve gasp edilen petrol yataklarının doğrudan suç ortağı olmaktan kurtulamayız…

 

Gerçek demokrasi, “yan gelip yatma” rejimi değildir…

Arınma Semineri (2)

Referans İçerik: 
Arınma Semineri

Bir evvelki yazımda Musa bey tarafından verilen “Arınma Semineri’nden ve “Re-shaped DNA”dan bahsetmiş ve tanımlamasını yapmıştım.

 “Re-shaped DNA” uygulaması insan vücudunu Fiziksel, Duygusal ve Spritüal (Ruhsal) olarak etkiliyor ve değişimlere uğratıyor.
Fiziksel olarak, Toksinlerin temizlenmesi, Daha genç görünüm ve genç hissetme, Enerji seviyesinin artması, Bedenle iletişimin artması, Bağışıklık sisteminin güçlenmesi, Saç ve tırnakların daha sağlıklı ve çabuk uzaması, Bedendeki enerji meridyenlerinin temizlenmesi ve Fiziksel dengenin artışına katalizör oluyor.
Duygusal olarak, Kendine güven ve kendini onaylamanın artması, Algı ve farkındalığın artması, Stresin azalması, Korkuları anlama, fark etme ve serbest bırakma, Yaşama ve akışa güvenme ve Sorunlar karşısında bakış açısını değiştirmeye katalizör oluyor.
Spritüal olarak da, Yaşam derslerine çekilme, Eskiyi bırakma, Koşulsuz sevginin farkına varma, Işığın artması, Karma temizliği, Bolluk bilinci, Ruhsal aileyle bir olma, 22’li çakra sisteminin aktivasyonu, Boyutlar arası farkındalık ve Işık işçisi olarak geçişe ve hizmete katalizör oluyor.
“Re-shaped DNA” uygulaması 4 safhadan oluşuyor.