Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- Sevgi Üzerine
- Sevgisiz Hayat
- Yeni İnsanda Huxley'in İzleri
- 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü
- Savaş Severlerin Tatil Günü; 1 Eylül Dünya Barış Günü
- İçimizdeki Devrim!
- 23 Nisan; Ne Zaman "Çocuk Bayramı" Oldu?
- 14 Şubat Yazısı: Sevda Üstüne Denemeler I: "Aşksız Geleceğe Ağıt"
- “1 Milyar Kadın Dans Ediyor” Eylemi İçin Dans Ettik
- Tadını Tadanlara Afiyet Olsun
- Bize Her Gün 8 Mart...
- Gezi Gerçekleri!
- Tik Tak Tik Tak Olurmu Hiç Çalışmamak?
- Çözülme...
- Nevruz, Yenigün, Hıdırellez
Tüketmeyi Daha Çok Seviyoruz
Sevgililer günü olan 14 Şubat tarihine ve içeriğine yönelik birçok söylence vardır. Bunlardan biri, bu günün başlangıcını, Eski Roma İmparatorluğu’na götürür. Eski Roma İmparatorluğu’nda 14 Şubat çok önemli ve tarihi bir gündür. Roma tanrılarının kraliçesi olan, kadınlık ve evlilik tanrıçası Juno’ya duyulan saygı ve sevgiden kaynaklanıyordu bu önem. Roma halkı 14 Şubat gününde çalışmaz ve tatil yapardı. Bu tatil günü bir bayram havasında geçerdi.
Bu bayram daha çok genç kızlar ve erkekler için önem taşıyordu. Katı kurallara bağlanmış olan kadın erkek ilişkileri özellikle gençler üzerinde çok etkiliydi. Karşı cinsle birlikte olma ortamı ve imkanı olmayan gençler 14 Şubat günü bir araya gelebiliyorlar ve birbirlerine sadece o gün, (bir günlük) “eş” olabiliyorlardı. Bu “eş” olma durumunda karşı cinsten seçilen insan, doğru bir tercihle seçilmişse, bu durum daha sonra evlilik halini de alabiliyordu.
Benzerlik yerinde olur mu, tam olarak emin değilim ama Eski Roma’da ki bu gelenek, İslamiyet’in ilk dönemlerinde yoğun olarak yapılan muta nikahına benzemektedir. İslam’ın ilk yıllarında uzun zaman kadınlardan uzak kalanlar için muta nikahına izin verilmiştir. Muta nikahı, karşı cinslerden iki insanı geçici süreler için nikahlamaktır. Bu nikahın süresi bir kez cinsel birleşmeden az olamaz ve en fazla da 99 yıl olabilir. Sünni inanışına göre daha çok savaş zamanlarında uygulanmıştır ve Hayber Savaşı’ndan sonra haram kılınmış ve yasaklanmıştır.
Eski Roma’da, Lupercalia adında bir bayram yapılırdı ve amacı kötü ruhları şehirden kovmaktı. 13 Şubatta başlar ve iki gün sürerdi. İşte, 14 Şubat sevgililer günü de bu bayramın ortasında yapılırdı. Evlenmek ve eş bulmak isteyen genç kızlar adlarını bir kağıda yazarak bir kaba atarlardı. Genç bekar erkekler kaptaki bu kağıtlardan çekerek kimin adı yazıyorsa o kızla bayram boyunca birlikte olur ve bu çiftler arasında bir sevgi ya da aşk doğarsa bu ilişki evliliğe taşınırdı. Tersi durumda ise ayrılırlardı ve gelecek bayramı beklerlerdi.
Bir başka söylenceye göre ise, Roma İmparatoru 2.Claudis ordusuna asker bulamamaya başlar. Bu durumun nedenini ise Romalı erkeklerin kadınlara olan düşkünlüklerinde görür. 2.Claudis bu askerliğin önündeki engelleri kaldırmak için Roma’da tüm evlilik ve nişanlılıkları yasaklar.
Sevgililer Günü’yle ilgilenenler, Aziz Valentine adını mutlaka duymuşlardır. Claudius’un evlilikleri kaldırıp nişanlılıkları yasakladığı dönemde yaşamıştır. Bir başka papaz olan Aziz Marius’la birlikte yasağa rağmen, kendilerine başvuran genç çiftleri gizlice evlendirmeye devam etmiştir. Ancak bu durum uzun sürmez ve yaptıkları kısa sürede ortaya çıkar. Aziz Valentine insanları gizlice evlendirip kralın emrine karşı geldiği için tutuklanır ve dövülerek öldürülür. Öldürüldüğü tarih M.Ö 270 yılının 14 Şubat’ıdır. Aziz Valentine’nin kim olduğu ise ayrıntılı
olarak bilinmemektedir.
Başka kaynaklara göre ise, bu özel günün kutlanma nedeni, Romalı Aziz Valentine’nin Hıristiyanlığı seçmesidir. Baskı ve uyarılara rağmen bu kararından vazgeçmemesi ve bunun üzerine öldürülmesidir. Diğer bir söylenti ise Aziz Valentine’nin öldürülme nedenini, Roma İmparatoru 2.Claudius’un emirlerine uymaması ve baş kaldırmasına bağlar. M.Ö.496 yılında Papa Gelasius Aziz Valentine anısına 14 Şubat’ı Aziz Valentine Günü olarak ilan eder.
Bugünkü şekliyle ilk Sevgililer Günü kutlaması, 1800’lü yıllarda Amerika’da Esther Howland’ın sevgilisine kart yollamasıyla başlamıştır. Sonraki yıllarda kapitalizmin “tüketim, eğlence ve reklâm” anlayışı aracılığıyla pompalanarak yaygın bir toplumsal vak’a halini almıştır.
Tarihsel kökeni ne olursa olsun, bugünkü haliyle Sevgililer Günü kutlamaları insanların “sevgiye olan ihtiyaçları”nı kullanmanın, yönlendirmenin ve sömürmenin ayrıca toplumsal “nesneleşme”nin bir aracı halini almıştır. Kapitalizm, dev tekeller üzerinden pazara sürmediği insana ait hiçbir değer bırakmamıştır. Sevgi de bunlardan biridir. Sevgisizliğin ve yabacılaşmanın had safhada yaşandığı, bencilliğin ve kendi çıkarlarını düşünmenin yükselen değerler arasına girdiği kapitalizm koşullarında, insanları daha fazla “tüketim manyağı” yapmak için, hemen hemen her şey için bir gün ilan etmede asıl amaç o gün insanları bir şeyler satın aldırmaya ve tükettirmeye sevk etmek ve daha fazla kazanmak, kar elde etmektir.
Günümüzde sevgi ve aşk ilişkileri sürekli cinsel temalarla paralel ve çoğu zaman bir arada ifade edilmektedir. Aşk, sevgi gibi insana ait ve insani kavramların içerikleri tüketimle eş tutulmaktadır. Sevgili, kapitalist pazar ilişkileri içerisinde kolay ulaşılan bir metadan öte bir anlam ifade etmemektedir.
Alphan Telek, “Yeni İnsanda Huxley’in İzleri” makalesinin bir yerinde, disütopik(*) romanların en iyilerinden biri olan Aldous Huxley’nin Cesur Yeni Dünya romanında aşk ve sevgi ile ilgili geçen bir olayı anlatmaktadır. “Bu disütopik topluma dışarıdan katılan eski kafalı (!) genç adam, çok beğendiği kızın elini tutmaya bile çekinirken ve bunu büyük bir yücelik ve ulviyet olarak düşünürken, sevdiği güzel kız onun karşısında bir gün soyunup senin olmak istiyorum der. İşte bu anda genç adam kızdan tiksinir, çünkü o aşkın zor içerdiğini bilir. Kolay ulaşılanda aşk aranmaz.”
Günümüzde sevgisizlik, bencillik ve bireycilik üçgeni insanı kuşatmış durumdadır. Bu kuşatılmışlık altında insan daima kolay olanı seçmekte ve kendi önüne konanı kabul etmektedir. Dar bir alanda kısa paslaşmalara dönüştürülen yaşamda insan, farkında olmadan bütün değerlerini yitirme noktasına gelmiştir. İnsanın en güzel yanı olan sevme özelliği de daralmış, küçülmüş, kendini ve karşı cinsten birini sevmenin ötesine geçemeyecek sınıra çekilmiştir. Böylesi küçülmüş bir dünyada sevginin ya da sevgililer gününü kutlamak, insanların kendilerini kandırmaktan başka bir şey değildir. Bu yüzden bizler, içinde yaşadığımız kapitalist üretim ilişkileri içerisinde çokça sahte sevgi kutlamalarına tanık olacağız. “Disütopik topluma dışarıdan katılan eski kafalı (!)” çoğu devrimci-sosyalistte katılır bu sahte yaşam ilişkilerine.
Basında sık sık rastlanan sevdiği insanı öldürme haberlerinde, “neden öldürdün” diye sorulduğunda “çok seviyordum” yanıtı aslında bu sahte sevgilerin anlamlı bir özetidir. Kapitalizmin insanlara bulaştırdığı sevgi ilişkileri, “sevgililer günü kutlama” ve “sevgili senin olmayınca onu öldürme” fiilleri arasında sıkışıp kalmıştır.
Sonuç olarak sevgilinin, sevdiğimiz insanların bir nesneden öte anlam ifade etmediği ilişki tarzlarında, ilişkiyi her gün yeniden üretmek, sevgiliyle her gün yeniden karşılaşmak ve paylaşımı çoğaltmak mümkün olamaz. Toplumun hemen hemen bütün kesimlerinde sevgiliye böyle bakılırken, “Sevgililer Günü” kutlamak, sevgiyi nesneleştirmekten başka bir şey değildir. Kapitalizmin tükettirme mantığıyla kullandığı sevgisiz sahte yaşamlar ve bu yaşamların kutlama günü olan “Sevgililer Günü” yaşanmaya değmeyecek kadar anlamsız ve boştur.
(*)Disütopik Toplum: Geleceğe dair kurgulanan ütopik bir toplum anlayışının karşıtını(anti-tezini) tanımlamak için kullanılmaktadır.
Mehmet Ali YAZICI
Yorumlar
Yeni yorum gönder