Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- "Artık Kaybedecek Bir Şey Yok!"
- Bir Yanlış, Dört Doğruyu mu Götürdü?
- Nâzım Hikmet'i Anlamak - IV
- Ne Yapalım, Takdir-i İlahi!
- İsrail'in Önlenemez Terörü
- Bir Türk Dünya’ya Bedel, Bir Başbakan Arap’a Derbeder!
- "Erzurum’dan Çevirmişler Yolumu" / Cumhurum, Sen Rahat Uyu (!)
- Bedelsiz Bedelli
- Gel Gel, Bak "Biz" Buradayız!
- Köylülüğü Öldürmeliyiz!
- Bencillikten Uzak Hizmet
- Türban Sorunu Çözüldü mü?
- Birey Olmak
- Humeyni'nin Ayak Sesleri
- Deliğe Süpüreceğiz... Haydi!
Anlamıyorum!
“Atatürkçü” Türk Silahlı Kuvvetleri, mevcut tüm siyasal partilere eşit mesafede ve siyaset üstü / dışı bir kurumdur.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile belirlenen Cumhuriyetin temel niteliklerine gönülden bağlı olmak zorundadır.
Komünist yönetimlerin askeri veya İran rejim ordusu gibi;
İktidarda bulunan partinin amaçlarına hizmet eder bir hale getirilmek istenmesi,
İktidar partisinin söylem ve eylemleri ile mevcut rejim karşıtı oluşunu dile getirmemesinin sağlanmaya çalışılması,
Doğal bir süreç sayılabilir mi?
Türk Silahlı Kuvvetleri mevcut hiyerarşik yapı içinde başbakana bağlıdır.
Başbakan, bir hedefin ele geçirilmesini veya bir saldırının püskürtülmesini Türk Silahlı Kuvvetlerinden isteyebilir.
Başbakan, ülkenin rejimini değiştirmek, iktidarını sürekli kılmak maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden “biat” etmesini isteyemez.
İsterse, Türk Silahlı Kuvvetleri de verilen görevi yaparsa; TSK, partinin askeri kanadını oluşturur.
Demokratik seçim ile iktidara gelen parti, demokratik seçim ile iktidarını kaybetme korkusunu; devletin kolluk kuvvetleri ve güvenlik birimlerini kendi siyasi görüşüne göre teşkilatlandırmanın mücadelesini veriyor, hakim ve savcıları atama yetkisi talep ediyorsa, bu, “sivil dikta” arzuladığının göstergesidir.
Mevcut iktidarın;
Devletin sosyal, siyasi, ekonomik ve hukuki kurumlarını yıpratarak tamamen “Siyasal İslamcı” kadrolaşmayı benimsediği, sömürü esaslarına dayalı bir düzen kurmayı amaçladığı izlenmektedir.
İktidar partisi, iktidara gelmeden önce ülkemizde;
İşsizlik sorunu ve gelecek kaygıları artmış, insanların tek yardımın Allah’tan geleceğine inancı hâkim olmuştur.
Bu ekonomik kriz atmosferinde istihdam, sosyal haklar ve yolsuzlukla mücadele sözü veren yepyeni bir oluşum olduğunu iddia eden siyasi parti seçim ile iktidara gelmiştir.
7 yıllık iktidarı süresince, yoksulluktan beslendiği tezini canlı tutarak;
Gelir dağılımındaki adaletsizliği arttırmış; yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi verenlerin artması için gerekli düzenlemeleri yapmış; kredi kartı mağdurlarının sayısını arttırmak için yasal düzenlemeler getirmiş; tarım ve hayvancılık sektörünü dışa bağımlı hale getirerek para kazanamaz duruma sokmuş; aile bağlarını zayıflattığı, boşanma davalarındaki artış ile belgelenmiş; inançlı insanların inançlarını kaybetmek üzere olduğu, gelecek beklentisinin kalmadığı gayrikanunî yollardan para kazanmaktan başka şansı kalmayan halk kitlelerinin yaratıldığı adli işlemlerdeki adi suç oranlarındaki artış ile resmiyet kazanmıştır.
İnsanlar arasındaki güven ve itimadın kaybolduğu, sevgi ve saygı bağlarının kaybolduğu herkes tarafından dile getirilmeye başlamıştır.
Bugün; darbe iddialarını,
Yargıda ve yüksek öğretim kurumlarındaki kadrolaşma çalışmalarını,
Türban tartışmalarını,
Gündem dışına itersek; elimizde yoksulluk-yolsuzluk-yağmacılık gündemi kalacaktır.
Haliyle böyle bir gündem ile güne başlamak istemeyen iktidarın, yel değirmenlerine saldırarak taraftar toplamaya çalışmasını doğal karşılıyorum.
Eğitim seviyesi her geçen gün artan ülkem vatandaşlarının, Sanço rolüne soyunmasını anlayamıyorum.
3.500 terörist için açılım üstüne açılım yapanların, yatırım üstüne yatırım yapanların;
36.500 TEKEL işçisine kapılarını kapatmasını anlayamadığım gibi...
Dünya İslam Birliği söylemi ile yola çıkanların,
Laik-sosyalist İslam bloku kurma çalışmaları yapan İran’a arkalarını dönüp,
Emperyalizmin gölgesinde krallık ile yönetilen Suudi Arabistan’a, el pençe divan durmasını anlayamadığım gibi…
Serhat KUŞDOĞAN
iletisim@PolitikaDergisi.com
Yorumlar
Düzelti
"Türk Silahlı Kuvvetleri mevcut hiyerarşik yapı içinde başbakana bağlıdır." demişsiniz yazınızda bu külliyen yanılgıdır.
öncelikle
1- İki kurum arasında hiyerarşik bir bağ yoktur.
2- "Yasaların tanıdığı" yetki ve sorumluluk çerçevesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin komutanı olarak Genelkurmay Başkanlığı görevlidir. Yasalardan aldığı yetki ile bu görev bilinci ile eyledikleri çerçevesinde başbakana karşı sorumludur.
yani demem o ki;
Yasa buysa dudur! Yok değiştireceklerse anayasayı ve ilgili iç hizmet kanununu yenisine göre yazarsınız.
Okumadan yazmayınız.
Erdinç AYDIN
Başbakan'a karşı sorumlu
Başbakan'a karşı sorumlu olduğu zaman, hiyerarşik yapı olmuyor mu?
Askerlik veya emir komuta hakkında yeterli bilgiye sahip misiniz?
Yasa'nın Özünde bağlı olduğu kişi ve kurumlar gayet açık ortadadır.
Kabullenmemeye çalışmanın manasızlığının farkında mısınız?
Genelkumay Başkanının, Başbakana emir vermesi gerektiğine inannanlardan mısınız?
Külliyen yanılgı içerisindesiniz...
Yasayi yaz once sonra uydur yorumu
Buraya yasayi yazin, yorum istemiyorum sizden oncelikle...
"Bagli" mi "Sorumlu" mu diyor yasada?
Yasa degisirse onu da okur onuda carpitir yazarsiniz nasil olsa ...
Son sozler:
Yasayi yaz buraya ...
Sorunuza gelince: Ne Basbakan, ne Genelkurmay Baskani emir almaz... Onlar bagli olduklari yasalarla belirlenen sinirlarda kalsinlar yeterlidir...
Erdinç bey yasa aramaya
Erdinç bey yasa aramaya başladınız.
Okumadan yazma diyordunuz, şimdi çarpıtma demeye başladınız.
Doğru bazen insanları mutlu etmez.
Siz sizi mutlu etmeyen doğrulardan kaçıyorsunuz.
Düşüncelerinizi sert ve alaycı bir dille de olsa paylaştığınız için teşekkür ederim.
E-mail adresinizi gönderirseniz, Anayasa ve İç Hizmet kanunu ile ilgili konferans slaytlarımı size arzedebilirim.
Boşuna mail atmayınız...
Boşuna mail atmayınız... Anayasanın 117. maddesinin (başka mealleri varsa) ne olduğunu yazınız bağlı mı sorumlu mu?
Anayasa Madde 117-
"Genelkurmay başkanı,... görev ve yetkileri kanunla düzenlenir. Genelkurmay Başkanı, bu görev ve yetkilerinden dolayı Başbakana karşı sorumludur.
..."
Oku maddeyi... "Sorumlu" mu yazıyor "Bağlı" mı
Siz okuyup istifade edin diye okumanızı salık verdim . Kolayına kaçmayın diye ama ne fayda ...
Yazdım, okuyunuz madem ki okumadan yazıp konferans veriyorsunuz vay ki vay :)))
KÜLLİYEN YANILĞI, TOP YEKÜN SALDIRI;
Hiyerarşik yapı yatay değildir.
Bu yapı bir krallık sistemi de değildir.
Hiyerarşik yapı Yetki, Sorumluluk, astlık/üstlük ilişkilerini düzenler.
Hiyerarşik yapı içinde, inisiyatifiniz yetkilerinizle sınırlıdır.
Yetkinizi aşan konularda sorumlu olduğunuz kuruma teklifte bulunursunuz.
Yukarıdaki madde de Genelkurmay ile Başbakanlık arasındaki hiyerarşik yapı açıkça anlatılmıştır.
Şimdi de "Anlamıyorum" yazımı tekrar okuyunuz.
ilk yorumunuzu tekrar okuyup, hatanızı anlayabilirseniz,
Mesele kalmaz,
Okumak güzel birşey, bir de okuduğunuzu anlayabilseniz,
Keşke yorumlarınız ile beni doğruya yöneltebilseniz,
Okumak, bilmek, anlamak konusunda tez canlısınız.
Herkes okur, bir de okuduğunun özünü anlayabilmek ???
Sabit olan bir şey var ki; "Anlamıyorsunuz" :)
Maddeyi okuyup anlayasınız diye size yazdım. Siz "bağlı" demişsiniz yazınızda. Yasada "sorumlu" yazıyor.
"Sorumlu" sizce "Bağlı" anlamına geliyorsa sizin Türkçede bilemem.
Bizim Türkçe "sorumluya" "bağlı" denmiyor...
En iyisi yurdum insanı, sen başka arkadaşlara konferans ver. Ben yasalarda ve din kitaplarında kelime değiştirip anlam kayması yaratmayı amaç sayanları pek kaale almıyorum.
Amacım sadece kelime hatanızın farkındaysanız düzeltin demekti yok siz kasıtlı yapıyormuşsunuz o zaman diyecek tek cümle kalıyor; yanılgı içinde değilsiniz, yanıltma gayreti gütmektesiniz.
Kal sağlıcakla...
Bilgi
Erdinç Bey Politika Dergisi yazarlarımızdandır. Mail adresine herhangi bir makalesinin alt kısmından ulaşmanız mümkündür.
Mail adresi konusunda
Mail adresi konusunda YARDIMCI OLDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.
Yeni yorum gönder