Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- "Utanıyorum!"
- Yüksek bilinç(!)
- Basın Özgürdür (!)
- Padişahın Fermanı!
- Pes !
- HES ler kimleri besler?
- Şen Ola Sandık, Şen Kıla
- Yeri Doldurulamayanlar
- Yaratana Karşılar, Yaratılanın Düşüncesinden Ötürü
- Bu Sorulara Cevap Arıyorum
- Referandumdan AKP’ye Güven Teyidi!
- Restaurant
- Bir Tarih Kitabı
- Toplum, Tepkisiz Olmaya Görsün
- Hiç Boyun Eğer Mi İnsan ?
Zekâ Akıl ve Kurnazlık
Adam beni açıkça kategorize ediyordu kafasında.
Sabırla, karşımdakinin hafiften demansta olmasına aldırmadan güler yüzle cevapladım. Ama beni kafasındaki şablona uyduramamış olacak ki, bu kadarcık samimiyetten faydalanıp, üzerimde mahalle baskısı kurmaya kalkıştı:
‘Bu Frenk sakalını neden bıraktın? Bu sünnete uyuyor mu? Hımm.’
İşte, biliyorum ki bu olgu aslında toplumda çok yaygın. Herkes bir diğerinden daha zeki olduğunu düşünüp diğerinin üzerinde baskı oluşturmaya çalışıyor nedense!
Aynı günün gecesi bu kez sosyalleşmek mecburiyetinde bir arada bulunduğumuz bir toplantıda, oluşturmak istediğim sohbet ortamının bu kez bilgi ve görgü açısından yetersiz bir komşu tarafından, sürekli sözüm kesilerek ve ak dediğime kara denilerek engellendiğine şahit oldum.
Ne kadar da kendisinin benden akıllı ve zeki olduğunu sanıyordu?
Ergen yaşlardaki o anlamsız tartışmalardan beri, böylesine anlamsız bir tartışma ortamında bulunmamıştım! Tartışmanın da sohbetin de, kendine özel bir zekâsı vardı ve herkes buna sahip değildi ne yazık ki! Şimdi, bu örnekleri dile getirmekteki başlıca motif, siz akıllı ve zeki olan gençlere karşınızda bir ‘’ortak akıl’’ bulunduğunu hatırlatmak içindir. Sizler evrensel uygar bir dünyanın insanı olduğunuz için birer bireysiniz, zihniniz ve vicdanınız size ait. Ama her zaman karşınızda yukarıdaki örneklerde anlatıldığından çok daha karışık olan bir ortak akıl olacaktır. Ortak akıl sizin bireyciliğinizi sevmez! Ortak akıl geçmişin toplum düzeninin kalıntısıdır; ümmet, aşiret, cemaat vs. toplulukların geçmişten süzülerek gelmiş ortak davranış biçimleridir. Topluluğun içindekiler fazla enerji ve çaba sarf etmeden, homojen bir şekilde o toplumun çoğunluğunun sahip olduğu gibi düşünürler, aykırılık yoktur, düşünmek ve sorgulamak hoş görülmez! İşte bu olgu yaşam boyu değişik renk ve tonlarda sürekli olarak karşınıza çıkacak ve sizi de içine almak isteyecektir!
Bu yazıyı zekâ ile zekânın fonksiyonları ile ve zekânın kullanımı ile ilgili aklında soru işaretleri olanlar için kaleme aldım. Çoğu insan vardır ki, zekâsının farkında değildir ve farklı olanı yadırgayan ortalama veya ortalama altı insanlardan oluşan çoğunluk tarafından baskılanırlar! Zekâ her zaman sahibine avantaj sağlamaz ne yazık ki!
Şu anda ismini hatırlayamadığım bilge bir kişi: ‘İşe yaramayan zekâ acı verir!’ demişti.
Ne yazık ki Orta Doğu ve diğer üçüncü dünyada çok yaygın olan bu kurnazlık olgusu, modern dünyada, evrensel zihin dünyasında, yani bugün ki gelişmiş ülke insanlarının zihin yapılarında ayıplanır. Onlar bir kere aldanırlar ama ikinci kere aynı durumda karşılaştıklarında ellerinde genelde karşısındakini küçük düşürecek tedbirleri hazır olur!
Öyküyü bilirsiniz; maceracı ve içi öğrenmeye arzusu ile dolu küçük köpek, bir gün evinden uzaklaşıp, ormana dalmış! Neşe ile koşturup kelebekleri kovalar ve çiçekleri koklarken, öyle uzağa gitmiş ki ormanın derinliklerinde kaybolmuş!
Tam endişelenmeye başlayıp ta ne yapacağını düşünürken, o esnada
bir de bakmış ki, karşıdan avını arayan bir leoparın geldiğini görmüş.
Korkmakla birlikte donup kalmamış, etrafına bakınmış ve yerde etlerinden yeni temizlenmiş taze kemik parçaları görmüş.
Hemen arkasını leoparın geldiği yere doğru dönerek kemikleri kemirmeye başlamış ve bir yandan da kendi kendine söylenmeye başlamış:
- Ne kadar da lezzetli bir leoparmış! Acaba etrafta bundan bir tane daha var mıdır?
Bunu işiten leopar bir anda donmuş kalmış ve en yakındaki ağaca
tırmanarak dalların arasına saklanmış.
—Tam zamanında kurtuldum, az daha bu köpeğe yem olacaktım!
Diye düşünmüş leopar.
Bütün bunlar olup biterken bir başka ağacın üstündeki bir maymun olanları izlemekteymiş.
Yapısında yalakalık olduğundan, bildiklerini kullanarak leopara yaranabileceğini düşünmüş.
Leoparın yanına giderek neler olduğunu anlatmış.
Leopar karizması çizildiği için çok kızmış! Maymuna:
- Atla sırtıma da, gidip şunu yakalayalım! Demiş!
Ancak köpek akıllıymış, olan biteni anladığından, başladığı blöfe devam etmiş! Yine kemikleri kemirmeye devam ederken bir yandan da söyleniyormuş:
- Bu aptal maymun da nerede kaldı? Yarım saat önce bir leopar
daha getirsin diye gönderdim hâlâ haber yok!
Bu sözleri işiten leopar biz kez daha süratle geri dönerken, hırsını sırtında hâlâ sırıtmakta olan maymundan almış ve onu paralamış!
Zeki insanlar genelde rutin uğraşısı içinde iken, diğerlerinin saatlerce düşünüp de içinden çıkamadığı zor sorunların çözümünü veya doğru kararları bir an içinde bulup çıkaran insanlardır.
Bu kişilerin gerçeğe daha yakın durduklarını düşünebilirsiniz.
Ama aslında gerçek sadece o anın gerçeğidir!
Bir konu daha vardır ki, Kuantum Fiziği düşüncesinde olasılıklar sürekli değişim içindedir. A. Einstein bile: ‘’Salt gerçek sadece bir an için vardır, ondan sonra yeni bir gerçeklik ortaya çıkar! ‘’ demişti.
Konunun bu tarafını da göz ardı etmemek kaydıyla, saplantılarının ve zihniyetinin esiri olarak saatlerce düşünenlerin yerine, analitik düşünen bir zekânın daha kısa sürede gelen değerlendirmesine güvenmek daha doğrudur!
Örneğin bir kurumun, bir şirketin veya bir siyasi partinin başındaki üst yöneticisi eğer o göreve güç odaklarının zoru ile gelmeyip; liyakat sahibi olduğu için, hak ederek gelmiş bir kişi ise genelde en zeki kişi olduğu düşünülebilir. Bu durumda lider en çabuk düşünen, sistemin ürettiği bilgiyi en kısa sürede özümseyip buna göre karar alabilen kişi olacaktır. Ama durum her zaman böyle değildir, önde gelen kişi siyasi bağlantıları tarafından o göreve yukarıdan atanmış ise veya salt sermaye çoğunluğunu temsil ettiği için, babadan oğluna devreden bir güçle o pozisyonda duruyorsa; bu durumda altındaki ondan daha zeki kişilerle çalışmak durumunda olduğunda, bilgileri özümseme çok yavaş yürüyeceğinden, diğerlerinden gelen verileri tekrar tekrar almak isteyecek, her seferinde anlayamadığı noktalar bulunacağı için, ondan beklenmekte olan karar bir türlü çıkmayacaktır! Sonuçta kurumun başarı performansının düşmesi de kaçınılmaz olacaktır.
Kişinin zekâsını üç temel etken belirler:
Kalıtım: En temel faktördür, zeki anne ve babanın çocukları genellikle zeki olmaktadır.
Hamilelikteki fiziki ortam: Anne karnında iken iyi şartlarda gelişmiş çocuklar, noksan ve kötü beslenme ile stresli dış ortamdan etkilenmiş annelerin karnında büyümüş çocuklara kıyasla daha zeki olmaktalar.
Çocuklukta içinde bulunulan çevre: Çocuklarda zekâ içinde bulundukları ortamın zenginliğine koşut olarak gelişir. Örneğin iyi eğitimli ama zeki ebeveynlerin yanında ve yoğun dış veri ile büyüyen çocukların zekâsı daha ileri seviyede olmakta. (Bilim adamları çocukta zekânın %75 inin 4 yaşına kadar oturduğunu ama 20 yaşına kadar da gelişmeye devam ettiğini söylemekteler!
Psikologlar kişilerin yaşlarına özel, testler hazırlamışlar ve deneklerini o testlerin sonucuna göre,100 standart olmak üzere sınıflandırmışlardır. Bu klasik çalışmada 90 ila 109 arası IQ değeri(zekâ katsayısı) normal olarak değerlendirilmiştir.
IQ uzun yıllar zekânın ölçü birimi olarak kabul görmekle birlikte, 1970 li yılların ortalarından itibaren çoklu zekânın anlaşılmasıyla, klasik IQ testlerinin ancak matematik ve mantık zekâsını ölçmekte faydalı olabileceği, Batı toplumlarının dışında farklı sosyal ve kültürel kökenden gelen toplumlarda çalışmadığı görülmüştür.
(Aslında en pratik yöntem, kişinin göz hareketliliğinin onun zekâsını gösterdiği şeklindeki genel kabuldür. Kişinin zihinsel yoğunluğuna paralel olarak gözlerdeki hareketlilik de artmaktadır. Halkın ‘cin gibi bakıyor!’ diye tabir ettiği kişiler böyle kişilerdir! Bunun yanı sıra sözel beceriler, yani halk deyimiyle: ‘Leb demeden leblebiyi anlayanlar’ ve ilk defa işitmiş olsa bile zor kelimeleri hatasız tekrar edebilenler de, bu kategoridendir!)
Duygusal zekânın ne olduğuna gelince;
Daniel Goleman, 1995 yılında yayınlanan "Duygusal Zeka" adlı kitabında "Duygusal zekayı kişinin kendi duygularını anlaması, başkalarının duygularına empati beslemesi, ve duygularını yaşamı zenginleştirecek biçimde düzenleyebilmesi yetisi" olarak tanımlamış.
Peter Salovey ve John Mayer, ise Duygusal Zekayı şöyle açıklamışlar: "Bir kişinin kendi ya da başkalarının hislerini ve duygularını yansıtabilme, onları ayırt edebilme ve kişinin düşüncesi ve eyleminde bu bilginin kullanılmasıdır."
Klasik eğitimde elinde iyi dereceleri olan ve zeki kabul edilen çok kişinin, çevre ile ilişkilerde ne ölçüde geride olduğu başlangıçta çok şaşırtıcıydı. İş hayatında hepiniz diğerlerine taciz ölçüsünde bağırdığı için yöneticilik basamağında alt sıralardan ileri gidemeyenleri, arkadaşlarıyla uyum sağlayamadığı için dışlanan nice yüksek lisanslıları veya erdem ve karakter denen olaya yabancı doktoralıları görmüş olabilirsiniz!
Duygusal zekâ önemlidir, hele mantıksal zekâ ile birlikteyse, sahibine mutluluk ve başarı yollarını açar.
EQ kısaltması ile ifade edilen duygusal zekâ niteleyici olduğundan, IQ gibi kantatif testlerle ölçülememekle birlikte, yine de aşağıdaki test örneğindeki gibi çalışmalarla duygusal zekâ mevcudiyeti test edilebilmekte ve deneğin duygusal zekâsı konusunda bir fikir sahibi olunabilmektedir.
Duygusal zekâ testinden bir örnek:
Telefonda kızgın bir müşteri ile karşı karşıyasınız; müşterinin alamadığını iddia ettiği bir servis hizmeti sebebi ile size bağırması haksızlık ama öte yandan bir müşteri kaybetmek şirketiniz için kayıp olacak, ona karşılık vermeniz ise bir şikayet durumunda işinizi riske sokacak. Bu durumda telefondaki temsilcinin takınacağı en iyi tutum aşağıdakilerden hangisidir:
a) Size şirketin ödediği ücret telefonda bu azarları işitmenizi karşılamaz.Telefonu anlayışsız müşterinin yüzüne kapatırsınız.
b) Müşteriye böyle davranmasının haksızlık olduğunu, sizin sadece işinizi yapmaya çalıştığınızı ve böyle davranmazsa çok mutlu olacağınızı söylersiniz.
c) Bütün çabanızla şirketinizi ve görevli arkadaşınızı savunursunuz.
d) Müşteriye durumunu anladığınızı ve bunu telafi etmek için ne yapabileceğinizi söylemesini ve ona göre ilgili bölümle ne yapabilecekleri konusunda görüşebileceğinizi söylersiniz.
Cevabınız (a) şıkkı ise, duygusal zekânızı kullanmadığınız anlamı çıkar. Tercihiniz(b) ise ne kadar doğru bir düşünce olsa da karşı tarafı anlama gayretiniz ve yetinizin olmadığını gösterir. (c)seçeneğindeki gibi savunma, genelde karşı tarafın kavga isteğini kamçıladığından, duygusal zekâ sahipleri bu şekilde davranmaktan kaçınırlar. Sonuç olarak karşı tarafı en iyi anlayan ve onu yönlendirebilecek davranış biçimi (d) şıkkındadır.
müzik zekâsı(örneğin Mozart gibi bir dahi müzikçi eğer o dönemde IQ testi olsaydı, belki de başarısız çıkacaktı!),
resim zekâsı,
spor zekâsı(Neden az sayıda bazı futbolcu, o büyük ve keyif veren hareketlerini ne zaman ve nasıl yapacağına çabuklukla karar verebilirken, diğer bazıları ‘ne yapayım?’ diye düşünüp topu kaybediyor?)
Yorumlar
Yeni yorum gönder