Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- 17 Ağustos Özel Bülteni
- Suriye, Demokrasi, Terör ve Hukuk Devleti
- Bu Sorunun Yanıtı Yok...
- Bu Halk Çok Deprem Yaşadı..
- ‘最多大拇指 30 Ağustos Uluslararası Zafer Bayramı ! ’
- Lozan ve Post-Modern Bilinç
- Dil, Düşünce ve Kültür Arasındaki İlişki
- 24 Temmuz'u Fark Etmenin Önemi…
- Millî Siyaset(!)...
- Ya Ayrışıp Yok Olacağız ya da Birleşip Kurtulacağız…
- Hatta Onlara Bile Anlatmalıyız…
- Kutlu Olsun!..
- 30 Ağustos'da Yenilseydik
- Kirletilmeye Çalışılan “Resmi” Kavramı
- HANGİ ZAFERİ KUTLUYORUZ?
26 Ağustos mu Daha Önemliİ?.. Yoksa 30 Ağustos mu?
26 Ağustos Büyük Taarruz’un başladığı gün…
30 Ağustos ise, o büyük şahlanışın zaferle sonuçlandığı gün.
Hangisi daha önemli?
Soruyu bir de şöyle soralım:
- Yumurta mı tavuktan çıkar?. Yoksa tavuk mu yumurtadan?
Ama bu noktada altını çizmek istediğimiz sözü küçük anlamı büyük bir nokta var.
Bizce, 26 Ağustos, en az 30 Ağustos kadar anlamlı bir gündür…
Çünkü esas olan, uluslararası emperyalizmin işgalci güçlerini önüne katıp denize dökebilecek bir güce ve birliğe ulaşmak ve sahip olmaktır.
Önemli olan, omuz omuza, tek bir hedefe doğru ulusun bütün gücünü seferber edebilecek bir bütünlüğe ulaşmaktır.
Eğer bu birlik ve beraberliği sağlayabiliyorsanız, zafer zaten kaçınılmazdır.
Zafer, başarılı çalışmanın zorunlu bir sonucudur.
Birliğin, beraberliğin, milli bütünlüğün ve kurmay zeka ve tecrübesine sahip bir kadro hareketinin kaçınılmaz bereketidir.
2012 yılının Türkiye’sinde 26 Ağustosu anmak ve kutlamak işte bunun için bir kez daha önemlidir.
Çünkü ülkemizin içinden geçmekte olduğu iğneli fıçıda ihtiyacımız olan şey, bu birlik ve beraberlik ruhudur.
Bölünmeye, milli devleti yıkmaya, ülkeyi ortaçağ karanlığına geri döndürme çabalarına karşı direnç oluşturan, örgütlü birliktelik tek çıkış yolumuzdur.
Tam bağımsızlık, aydınlanma düşüncesi, demokratik hukuk devleti ve Cumhuriyetimizin temel değerleri bu birlikteliğin yapı taşlarıdır.
26 Ağustos’u bu bilinç ve kararlılıkla anarak kutlamamız, içinde yaşamakta olduğumuz süreçte çok çok önemlidir.
Mustafa Kemal’in askerleri 26 ağustos günü emperyalizme karşı son darbeyi indirmek için Kocatepe’den koşar adım yola çıkmışlardı.
Bugün ise Türk Silahlı Kuvvetleri, emperyalizmin ileri karakolluk görevini ifa etmek amacıyla “Mazlum Milletler”e karşı saldırı hazırlığı içindedir.
Suriye ile Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl bir çelişkisi vardır?
Bu ülkeye savaş açacak inandırıcı bir nedenimiz var mıdır?
Suriye’deki rejim sorunsalı Suriye’nin bir iç meselesidir.
Türk Hükümeti, Suriye’deki rejimi yeteri ölçüde demokratik bulmadığı için bu ülkeye savaş açacaksa, bu stratejinin devamındaki ülke acaba hangisi olacaktır?
Bir diğer önemli nokta:
- Acaba Türkiye Cumhuriyeti, yeteri ölçüde demokratik midir?
- Demokrasinin uygulanmasında “yeterli” düzeyi kim belirlemektedir?
Tüm ekonomik ve siyasi kararların Amerikan parlamentoları dışında finans çevreleri tarafından oluşturulmuş “düşünce kuruluşları” adı verilen örgütler içinde belirlenen Amerika Birleşik Devletleri acaba yeteri ölçüde demokratik midir?
Türkiye halkının kurtuluş yolu birleşmekten geçmektedir.
Kurtuluş reçetesi, omuz omuza olmaktır.
Hareket noktası: Kurtuluş azmi ve milli bütünlüktür.
İşte 26 Ağustos günü Gazi Mustafa Kemal önderliğindeki Türk öncü güçleri bunu sağlamıştır.
Bundan sonraki adımın 30 Ağustos zaferi olması doğal bir zorunluluktur.
Faruk HAKSAL
- Faruk HAKSAL içeriği
- 16295 okunma
Yorumlar
Yeni yorum gönder