Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- "Utanıyorum!"
- Pes !
- Yüksek bilinç(!)
- Basın Özgürdür (!)
- Padişahın Fermanı!
- Şen Ola Sandık, Şen Kıla
- Toplum, Tepkisiz Olmaya Görsün
- Bu Sorulara Cevap Arıyorum
- Ba(*)baya Mektup
- Referandumdan AKP’ye Güven Teyidi!
- Bir Tarih Kitabı
- Benim Demokrasim, Senin Demokrasin, Onun Demokrasisi
- BDP Kendi Çalıp Kendi Oynuyor Ama...
- Gerçek Sorumlu Kimdir?
- Em/ Ce/ Kare = Yaşam
"Kayseri Zulası" Fena Patladı
Konum, görev ve temsiliyet anlamında hareket ve yetki alanı yasalarla belirlenmiş olan cumhurbaşkanı “siyaset” yapamaz.
Yaparsa eğer bunun adı cumhurbaşkanlığı değil, başka bir şey olur ki, bunu burada söylemeye aldığımız terbiye izin vermez.
Kayseri belediye başkanı için “Ben ona kefilim.” demiştir Abdullah Gül.
Evet, aynen böyle demiştir ve derken de basbayağı ve fütursuzca “siyaset” yapmıştır.
Oysa cumhurbaşkanlığı makamı “siyaset yapma makamı” değildir.
Cumhurbaşkanlarının siyaset yapmaları şeklinde tarif edilebilecek çirkin ve de ahlak dışı anlayış bu ülkede kendisine Turgut Özal aracılığıyla yer bulmuştur.
Cumhurbaşkanı herkesin cumhurbaşkanı olmak zorundadır.
Önümüzdeki günlerde, Kayseri Büyükşehir belediyesindeki yolsuzluk ve rüşvet iddiaları gerçeklik kazanırsa Abdullah Gül bu defa ne yapacak, ne söyleyecektir diye çok ama çok merak ettiğimizi belirtmek isteriz.
Bu arada altının çizilmesi gerekiyor; kimi hâkimlere, özellikle de HSYK üyesi hâkimlere, gündemle ilgili olarak her görüş belirttiklerinde Recep Tayyip tarafından “Çıkarırsın o cübbeni, girersin bir siyasi partiye, siyasetini o zaman yaparsın.” diyerek dizginleyemediği bir öfke ve kinle saldırıldığını hatırladıkça, aynı tavrın Abdullah Gül için de neden gösterilmediğini sormak galiba hakkımız olsa gerek.
Siz Recep Tayyib’in Abdullah Gül için, “İnersin o makamdan ve kime kefil olacaksan olursun, siyasetini de o zaman yaparsın.” dediğini duydunuz mu? ya da duyabileceğinizi umuyor musunuz?
İşte zurnanın zartladığı yer tam da burasıdır.
Abdullah Gül kimin cumhurbaşkanıdır?
Özhaseki’nin mi, sizin mi?
Bunu hep söylüyorum, yineleyeyim…
Kayseri zulası fena patlamıştır ve hepsi birden altında kalmışlardır.
1) Var olduğu iddia edilen “Rüşvet Skandalı” savcı tarafından soruşturulmamıştır. Olay medyaya yansıyınca da söz konusu savcı, biraz da zorunluluktan olsa gerek, “elinde belge olan getirsin” demiştir. Bu cümleyi sarf eden bir adama savcılık yaptırılmamalıdır. Kendi görevini başkalarına yıkan bir kişi savcılık yapamaz. Belge bulmak, suçu ve suçluyu soruşturup kovuşturmak kamuoyunun değil, savcının görevidir. Bu anlamda olmak üzere, savcının o cümlesi ibretliktir, acizliktir, çaresizliktir.
Kılıçdaroğlu, Recep Tayyip’in “cezaevinde” dediği kişinin bu durumunu zaten bildiklerini, ama Recep Tayyip’in danışmanlarınca yanıltıldığını söylerken ki “İYİMSERLİĞİNE” katıldığımız söyleyemeyiz. Hani insan bazı şeyleri önceden hissedermiş ya, bizimde içimizde, Recep Tayyip’in birçok şeyden, hatta her şeyden haberdar olduğuna dair kuvvetli bir duygu kendine yer bulmuş durumdadır.
BENZER DURUM, “DENİZ FENERİ” OLAYINDA DA SAHNELENMİŞTİR.
Siz siz olun ve DENİZ FENERİ SOYGUNUNU ASLA UNUTMAYIN.
BU DAVA DA TIPKI “KAYSERİ ZULASI” GİBİ TAM 3 YILDIR ÜSTÜ ÖRTÜLMEYE ÇALIŞILAN BİR SOYGUN OLAYIDIR.
Hem de, “YÜZYILIN EN BÜYÜK VİCDAN SOYGUNU”
Bunu biz değil, dünyaca ünlü Alman yayın organı DER SPIEGEL söylemektedir.
Aykut Zahid Akman’ın, dünyanın bir ucuna kumar oynamaya gitmesine karşılık, tam 3 yıldır Almanya sınırları içerisine ne olur ne olmaz düşüncesiyle adımını bile atmamış olması boşuna değildir.
diye buyuran Hüseyin Çelik ve benzerleri ne yapsa, ne etse, o İzmir, Hüseyin Çelik’in de içerisinde bulunduğu güruh tarafından asla zaptedilemeyecek ve ele geçirilemeyecektir.
Kapasitesi artık ihtiyaca cevap veremeyen Tahtalı Barajı’nın yerine, yeni bir baraj için her şeyi hazırlayan İzmir Belediyesi’nin bu çabalarına karşılık Recep Tayyip tarafından “BARAJI BEN YAPACAĞIM, OYU ONLAR ALACAK, YOK ÖYLE YAĞMA.” dediğini sadece İzmirliler değil, bütün Türkiye biliyor ve aklından çıkarmıyorken Hüseyin Çelik’in bu şehir için sarf ettiği sözler tıpkı Kayseri’deki savcının “elinde belgesi olan getirsin” sözleri gibi ibretliktir! Ve derslerle doludur aslında.
Mevcut iktidar, son çare olarak İzmir’ ve İzmirlileri; “BELEDİYELERLE HÜKÜMET BİR AHENK, BİR UYUM İÇİNDE OLMALIDIR, BİRBİRLERİNE BENZEMELİDİR” sözleriyle açıkça tehdit etmiştir. Bu tehdit geleneğini, tıpkı cumhurbaşkanlarının siyaset yapmaya başlamaları gibi, bu ülkenin sıradan bir refleksi haline getiren de Turgut Özal’dır.
Hani şu tam 18 yıldır, her sonbahar başlangıcında “Babamı öldürdüler.” deyip ortalıklara fırlayan Ahmet Özal’ın babası Turgut Özal…
Bozacı, şahit ve şıracı hesabı yani…
Son söz: “İZMİR BUNLARA TESLİM OLMAYACAKTIR!
Yorumlar
Yeni yorum gönder