Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- Nâzım Hikmet'i Anlamak - IV
- "Artık Kaybedecek Bir Şey Yok!"
- Bir Yanlış, Dört Doğruyu mu Götürdü?
- Ne Yapalım, Takdir-i İlahi!
- Bir Türk Dünya’ya Bedel, Bir Başbakan Arap’a Derbeder!
- İsrail'in Önlenemez Terörü
- Gel Gel, Bak "Biz" Buradayız!
- Bedelsiz Bedelli
- Deliğe Süpüreceğiz... Haydi!
- "Erzurum’dan Çevirmişler Yolumu" / Cumhurum, Sen Rahat Uyu (!)
- Türban Sorunu Çözüldü mü?
- Provokasyon!
- Humeyni'nin Ayak Sesleri
- Münafık Sorular
- Nisan 1
Tarihin Akışı ve Yandaş Medya
Yandaş medya, İran’ın Gazze’ye doğru yola çıkan “yardım” gemisini görmüyor, işitmiyor…
Yandaş medya, işsizliği, artan borç yükünü, yabancılara pazarlanan millî değerlerimizi umursamıyor…
Ancak… Yandaş medyanın manşetlerinden inmeyen uzatmalı konu, Ergenekon’dur…
Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarıdır.
Kafes soruşturmasıdır, Kürt açılımıdır, “van münit”tir…
Dikkat edin, es geçilen konularla manşete çıkartılan konular, her zaman aynı eksenin birbirine zıt kutuplarında yer almaktadır.
Anayasa Mahkemesi’ne saldırı, Danıştay, Yargıtay, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerine çamur bulaştırma girişimleri ile, Kürt açılımı politikası, Ergenekon, Kafes ve benzeri dosyalar arasında birbirlerine kopmaz bağlarla iliştirilmiş bir strateji yer almaktadır.
Bu aynı stratejiden kaynaklanan politikalar ve taktik vuruşlar vardır…
Sözünü ettiğimiz bu stratejinin en önemli ortak niteliği ise, dış kaynaklı olmasıdır.
Zaten Türkiye’nin sorunlarının en başında, bu “dış kaynaklı” stratejilere bağımlı olmak ve yabancı çıkarlar gözetilerek oluşturulmuş politikaların taşeronluğunu üstlenmiş olmak gelmektedir.
- Türkiye’nin yurtsever “öncü”leri niçin “tam bağımsız Türkiye” hedefini bir slogan haline getirmişlerdir?..
Çünkü ülkenin kaderinin, yabancıların çıkarlarına odaklı bir eksenden kurtarılmasını istemektedirler de ondan…
- Türkiye tam bağımsız bir ülke konumuna tekrar ulaştığında ne olacaktır?..
Ülkenin dış politikası, ekonomisi ve eğitim politikası tamamen kendi milli hedeflerine göre yönlendirilip, uygulamaya konulacaktır.
Millî Devlet yeniden kurulacaktır.
Türkiye’nin hukuku, sözünü ettiğimiz ilkelerin öncülüğünde süzülerek yeniden gözden geçirilecektir.
Hukuk, tekrar millî çıkarların koruyucusu durumuna yükseltilecektir.
Yargı, milli çıkarların, kişisel hak ve özgürlüklerin ve halktan yana demokrasinin bekçisi olacaktır.
Cumhuriyet, gerçekten “cumhur”a ait olan yeniden yapılanmaya tabi tutulacaktır.
Türkiye tekrar ve yeniden Atatürk Türkiye’sinin ilkelerine, heyecanına ve idealine kavuşacaktır.
Türkiye bir şeyhler ve “hoca efendi”ler ülkesi olmaktan kurtarılacak, laik bir Cumhuriyet olarak “payidar olacaktır…”
İşte yandaş medyanın “global” derdi, bu yükselişe takoz koymaktır.
İşte Türkiye’nin yurtsever öncülerinin hedefi, bu yükselişe bir tuğla daha ilave edebilmektir.
Mücadele; “istemezük”çü takozcularla, aydınlık düşüncenin savunucusu yurtsever güçler arasındadır…
Tarihin akışı ise, her zaman ilerlemeden, aydınlık düşünceden ve insan haklarının gelişmesinden yana olmuştur…
İlerleme, aydınlanma ve insan haklarının gelişmesi, her zaman umulan ölçülerde hızlı gerçekleştirilemeyebilir.
Ama tarihin akış yönü bellidir.
Ve bu yönü hiçbir baba yiğit, keyfen ve dilediği gibi değiştiremez…
Faruk.Haksal@PolitikaDergisi.com
- Faruk HAKSAL içeriği
- 12558 okunma
Yorumlar
Yeni yorum gönder