Başbakan ve Adamları

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Her ülkede benzer durumlar vardır. Gazeteciler başbakana her türlü soruyu sorarlar ve başbakandan cevap beklerler. Eğer başbakan o soruya cevap vermekte zorlanır ise geçiştirir daha sonra danışmanları ile görüşüp uygun bir ortamda o soruyu yanıtlar. Gerçi bizim başbakana beğenmeyeceği soruları sormak kimsenin haddine düşmemiştir ama olsun. Yinede arada bir densiz gazeteci çıkar, sorar.
Bizde başbakanın danışmanları pek ortada görünmez. Ancak başbakanın dil sürçmelerini, hatalarını, yanlışlarını diğer kabine üyeleri ve parti büyükleri bertaraf eder. Kabine üyeleri kendiişleri bir yana baş işleri olarak başbakanı gelecek eleştirilerden uzak tutma görevini üstlenirler. Son örnek, Turizm bakanı Ertuğrul Günay.


Diğer kabine üyelerinden ders almış anlaşılan, kendi sorumluluk alanında başbakan yakışıksız bir şey söyleyince, cansiperane bir şekilde kendini öne atıp, kimilerinin savunma yöntemi olarak gördüğü takiye denizinde kulaç atmaya başladı.
Bu konuda kendisi bir ilk olmadığı içinde yaptığı bu savunmadan dolayı içi rahat ve çok mutlu idi. Kolay mı, seçimlere şurada birkaç ay kala eline başbakanın gözüne girmek için harika bir fırsat geçti. Kullanmamak yılların deneyimli politikacısına yakışmazdı.
Türkiye’de demokrasi denen şey böyle bir şeydi işte. Her şey başbakanın iki dudağı arasındaydı. Tabii önümüzdeki seçimlerde aday olup seçilmekte… Öyle halkın sevgisini kazanmak falan diye bir şey bizim demokrasimize uymazdı. Parti lideri, hele başbakansa, üst sıralara adını yazdı mı bu iş tamam. Kendine sağcı – muhafazakâr diyen seçmen, Liderinin üst sıralara koyduğu yılların solcu veya sosyal demokratım diyen adayını seçmekte hiçbir sakınca görmezdi. Lider ne derse o olur. Eh, tabii bu “ne derseler” birazda kömür, gıda, çıkar gibi ara sıcakla desteklenince hiçbir problem kalmazdı.

Sayın Ertuğrul Günay da bu sisteme o kadar inanmıştı ki, ismi çoktan çizik yemesine rağmen bu eylemi yaptı. Refüze edildi. Çaresizlik içinde hala çırpınıyor.
Sayın Günay, “Ben eksiksiz ve ödünsüz olarak bu görevimi yerine getirmeye çalışıyorum. Yapmam gerekeni yaptım ve aynı çizgide de yapmaya devam edeceğim” diyerek hala başbakanın teveccühüne mazhar olabileceğini düşünüyor olsa gerek.
Normal, sıradan demokrasilerde böyle bir olay asla olmaz. Hasbelkader gazeteciler Turizm bakanına “ Başbakan böyle dedi, ne dersiniz?” diye bir soru sorsa alacağı cevap, “gidin kendisine sorun” olurdu. Yine normal, sıradan, bizimki gibi ileri olmayan demokrasilerde bir bakana bu şekilde bir muamele olsa derhal istifa ederdi. Tabii o dediğimiz demokrasilerde kendini sosyal demokrat liderliğe layık gören bir kişi gidip de sırf bir koltuk için muhafazakâr – dinci bir partiden milletvekili olmaz, o partinin başkanının başbakanlık yolundaki destekçisi olmazdı.
Konuya bu açıdan bakıldığında Sayın Günay’ın gördüğü muamele normal sayılabilir. Çünkü artık başbakanın onun gibi farklı ideolojiden olanların veya öyle görülenlerin desteğine ihtiyacı yok. Yaklaşan seçimlere gelirken kendini nerede gördüğünü Yargıya, orduya, tüm medyaya yaptıkları ile gözler önüne seriyor. Eğer kazanırsa seçimlerden sonra gerçek niyetinin ne olduğunu herkes anlayacaktır. Ama en çok bir mevki uğruna kendini, birkaç kuruş uğruna kalemini, iki torba bayat gıda uğruna oyunu satanlar anlayacaktır.

İzmir, 2011
 
Cem Osman TAMTÜRK
cem.tamturk@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.