Tarih

Dersim'den Vaz mı Geçtik?

Yazar: 
Tamer Yazar
Yazının Yazıldığı Tarih: 
28-10-2013

Adına Dersim İsyanı, Dersim Katliamı ya da Dersim Soykırımı deyin, değişen ne olacak sahi?

1937 senesinde yaşanan olaylarda öldürülen binleri geri getirebilecek misiniz?

Peki ya orada uygulanan şiddetin günümüze kadar uzanan acılarını silebilecek misiniz?

Hatta kaybolan yaşamları!

Sürgün edilenleri!

Asimile edilenleri!

Değiştirilen isimleri!

Hala Sultan İlahiyat Koleji

Lefkoşa'nın Haspolat bölgesinde kurulan ve sonraki etaplarının da yapımı devam eden "Hala Sultan İlahiyat Kompleksi", 193 yıldan sonra adada Türkler tarafından ilahiyat alanında kurulan ilk eğitim yuvası.

İngiliz Sömürge döneminde Vakıflar İdaremiz, İngilizler, Rumlar ve Ermeniler tarafından planlı ve bilinçli bir şekilde yıkıma uğratılmış, elinden mülkleri, toprakları ve gelir getiren önemli varlıkları alınarak güçsüzleştirilmiştir.

İngiliz Kraliyet Yönetimi, İstanbul'da 4 Haziran 1878 tarihinde İngiliz Elçisi Henry Layard ve Sadrazam (Başbakan) Saffet Paşa arasında imzalanan ve Sultan Abdülhamid Han tarafından da "Egemenlik haklarım baki kalmak kaydı ile onaylarım" cümlesi ile parafe edilen Kıbrıs Konvansiyonu adlı kiralama anlaşmasına harfiyen sadık kalsaydı ve kendi ulusal çıkarları doğrultusunda kalleşçe davranmasaydı, bu gün Kıbrıs adasında taşınmaz malların yüzde sekseni Türklere ait olacaktı.

Din-Devlet-Toplum İlişkisi (2)

Referans İçerik: 
Din-Devlet-Toplum İlişkisi

Din ve vicdan özgürlüğü kavramının Dünya’da nasıl ele alındığını kısaca inceledikten sonra Türkiye’ye geri dönelim. Cumhuriyet Devrimi ile uzun yıllar şöyle veya böyle dini kurallarla yönetilmiş, bilimsel anlamda olgun bir eğitim sistemi olmamış bir ülkeyi bilimin, aklın egemen olduğu bir yapıya dönüştürme çabası neticesinde laiklik anayasal bir kavram olarak karşımıza çıktı. Bu sayede din resmi bir devlet politikası haline geldi ve dini inançların biri diğerinin tahakkümü altında olması engellenmeye, tüm inançların devlet tarafından eşit düzeyde desteklenmesi sağlanmaya çalışıldı. Zira bu türden keskin bir dönüşümün kendiliğinden -Cumhuriyet’in ilanından sonra dahi halifenin olduğu bir ortamda-  halkta karşılık bulmasını beklemek hayalcilik olurdu.

Bu Film “Orta Doğu”

Yazar: 
SADULLAH BAKIRTAŞ
Yazının Yazıldığı Tarih: 
16.09.2013

Vizyona Giriş Tarihi : 14 Mayıs 1948

Filmin adı : Son Firavun ve Askerleri

Senarist : İsrail

Yönetmen : ABD

Başrol : Sisi - Esed

Seyirci : Ümmet-i Muhammed

Sponsor : Suudi Arabistan ve BAE 

Orta Doğu ve dolayısıyla İslam Coğrafyası kan içinde.

Bir Darbenin Ardından

Yazar: 
Deniz Demir
Yazının Yazıldığı Tarih: 
12.09.2013

   12 Eylül 1980… Her şeyi unutuverip bomboş ve pervasız bir bakış attığımızda sade bir tarihten başka bir şey ifade etmiyor aslında.Oysa çok değil hafızalarımızı biraz zorladığımızda belki yitip giden bir gelecek belki kayıplara uğurlanan bir ömür,belki de sonsuzluğa emanet edilen bir evlat,bir eş,bir baba ya da bir anne oluyor bu tarih.Tüm bunların yanında aslolan bir realite var ki o da bu tarihin Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinde hatta ve hatta Türk toplumunun tüm sosyal,kültürel,ekonomik vs.yapısında adı gibi darbe yapmış olması.Peki ne olmuştu?Gelin biraz tarih denen tozlu arşivin sayfalarını şöyle bir kurcalayalım. Öğrenci olayları,halk hareketi,sokak çatışmaları,karanlık cinayetler…Sabah okula diye çıkıp geri dönmeyen evlatlar,ders saatlerinde boş olan derslikler,atılan sloganlar,yitip giden umutlar…Bir tarafta kendilerini devrimci olarak adlandıranların "Kahrolsun Faşizm" nidaları öbür tarafta kendini ülkücü olarak tanımlayanların "Ülkücü Hareket Engellenemez Komünistler Rusya’ya" sloganları…Genel olarak karşıt görüşteki bu iki unsur başrol olarak meydanlarda olsa da aslında herkes bir gizemli gücün meydanlardaki ateşi harlandırdığının da farkındaydı belki de…Peki kimdi bunlar?Var olduğunu hep bildiğimiz ama hiç görmediğimiz ağabeylerimiz miydi?

İşgalden Kurtuluşa İZMİR

Yıl 1081: İzmir, Çaka Bey liderliğinde Türkler tarafından fethediliyor.
Yıl 1919: ABD İşgal komutanlığı yönetiminde Yunanlar, İzmir’i işgal ediyor.
Yıl 1922: İzmir, 9 Eylül günü, Mustafa Kemal liderliğinde işgalden kurtuluyor.
Yıl 1952: NATO Güneydoğu Avrupa Müttefik Kara Kuvvetleri Komutanlığı kuruluyor.
Yıl 2001: Afganistan işgalinde harekat üssü oluyor.
Yıl 2003: Irak işgalinde harekat üssü oluyor.
Yıl 2009: NATO Müttefik Hava Komutanlığı üssü oluyor.
Yıl 2011: Libya’nın bombalanma üssü oluyor. 
 

Sivas Kongresi ve Milli Ses

Hayalleriyle yaşayanlar Türkiye’yi; komşu ve bölge ülkelerle ilişkileri sorun haline getirmişlerdir. İçte ise küresel odakların emrinde örtülü işgal yönetimi sürmektedir.
2013 Türkiye’si, 1919 Türkiye’sinin şartları düşünüldüğünde farklı mı?
 
Avrupa-Haçlı güçlerince, Osmanlıyı paylaşma anlaşmaları yapıldı.
İlk görüşmeyi, 1908’de Estonya'nın başkenti Reval (Talin)'de İngiltere ile Rusya yaptı..
- Boğazlar (Brest litowsk gizli antlaşması), İngiltere ile Rusya arasında,
- Londra Antlaşması, İtilaf Devletleri ile İtalyan arasında
- Sykes-Picot Antlaşması,­ İngiltere ile Fransa arasında
- St. Jean de Maurienne Antlaşması, İngiltere, Fransa, İtalya arasında.
- Balfour Deklarasyonu, İngiltere tarafından imzalandı.
Bu paylaşım Antlaşmaları Mondros Ateşkes Antlaşması ile uygulanmaya konuldu.
 

Sykes-Picot Can Çekişiyor (3)

Referans İçerik: 
Sykes-Picot Can Çekişiyor (1)
Referans İçerik: 
Sykes-Picot Can Çekişiyor (2)

II. Dünya Savaşından sonra dünyanın jandarmalığını ABD İngilizlerden devralırken, Fransızlar da Rusya’ya devretmek üzereydi… Avrupa'nın aslanları Almanya ve Avusturya askeri güçlerini tamamen yitirirken, İtalya da yok olmaktan kıl payı kurtuldu. Savaştan hemen sonra uzun yıllar sürecek olan iki kutuplu dünya dönemi ve Soğuk Savaş çatışmaları başladı.

Sömürgeler birbiri ardına özgürlüklerini kazanıp Cumhuriyetlerini ilan ettikleri esnada, iki kutuplu dünyada taraf seçmek zorunda kaldılar. Ya Batı yanlısı olacaklardı ya da kısaca Rusya olarak anılan "Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği"nin yandaşı…

Ortadoğu'nun Önemi

ORTADOĞU’NUN TARİHSEL ÖNEMİ

Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Rusya Doğu’ya doğru ilerlerken, İngiltere, sömürgesi olan Hindistan’ın kuzeyinde olası bir tehdit unsurunu göz ardı etmeyerek bu bölgede kontrolü sağlamak amacıyla harekete geçmiştir.[1] Bu noktada bulunan Afganistan’ın jeopolitik önemi bu sayede ortaya çıkmıştır. Daha sonraları petrolün bulunması ve kullanılmaya başlamasıyla jeostratejik önemi artan İran, Irak bölgelerine olan yakınlığı ve bağlantı noktası olmasıyla da Afganistan bir kez daha önem kazanmıştır. Bu yaklaşımla Afganistan’ı kontrol altına alacak olan gücün aynı zamanda Hindistan’ı da kontrol altına alacağı sonucuna ulaşılmıştır.  İngiliz Doğu Hindistan şirketinde çalışan bir istihbarat subayı olan yüzbaşı Arthur Conlly, istihbarat ve bilgi toplaması için Han Ali takma adıyla görevlendirildiği Orta Asya’da Rusya ve İngiltere’nin rekabetine atıfta bulunarak “Büyük Oyun” kavramını ortaya atmıştır.[2]

Sykes-Picot Can Çekişiyor (2)

Referans İçerik: 
Sykes-Picot Can Çekişiyor (1)

Ortadoğu'da I. Dünya Savaşı sonrası Osmanlı toprakları üzerinde Sykes-Picot Antlaşması içeriğince kurulan tüm devletler, İngiliz ve Fransız Yönetimi altında 1946 yılına kadar varlıklarını manda, sömürge ve benzeri yönetim modelleri altında sürdürdüler.

Aralarında T. E.Lawrence ve Gertrude Bell'in de yer aldığı, başkanlığını da İngiltere Sömürgeler Bakanı Winston Churchill'in yaptığı 40 kişilik İngiliz heyeti, 1921 yılında Kahire'de yaptıkları bir toplantıda Ortadoğu'da manda, sömürge ve benzeri yönetim modelleri altında hayata geçecek bu devletlerin sınırlarını belirledi.

Ortaya çıkan harita, 1916 yılında Sykes ve Picot'un üzerinde mutabakata vardıkları haritadan çok farklıydı. Bu yeni haritanın özelliği, bölgede yaşayan insan topluluklarının ve kabilelerin etnik ve dini yapılarını dikkate almadan sadece İngilizlerin Akdeniz'den Basra körfezine kadar güvenli bir koridor içinde hareket edebilmesini sağlayacak şekilde düzenlenmiş olmasıydı.

İçeriği paylaş