Türk'ün Sağı Solu Yoktur

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Çok duyulan bir cümledir; “Türk’ün sağı solu belli olmaz”. Neden dersiniz? Neden belli olmaz? Yoktur da ondan. Sağ veya sol gibi kavramlar, yüzyıllarca bireyin verdiği ölesiye mücadelelerle kazandığı kavramlardır. Acaba Türk halkı böyle bir mücadele vermiş midir? Tarihe baktığımız zaman vermediğini görüyoruz. Bu yüzden de zaman içinde önüne konulan hazır kavramları anlayamamış, değerini bilememiştir. Bir gencin kullandığı, müzik çaları sonuna kadar açılmış tekerlekleri cayırdayarak geçen bir araba nasıl baba parası olduğunu hemen belli ediyorsa, bizdeki değerini bilmeden hoyratça harcadığımız sağ ve sol kavramlar da aynı şekilde sırıtır.

 

Yüzyıllar boyu ümmet kültürü içinde yetişmiş bir topluma birilerinin sunacağı bu kavramlar ancak bu kadar dejenere edilir, çorbaya çevrilir. Cumhuriyet ilan edilip kul olmaktan vatandaş olmaya geçişle birlikte, sağ ve sol kavramlar da kendilerini göstermeye başladı. Cumhuriyetin amacına ulaşması ancak sağ ve sol düşüncelerin mücadelesi ile mümkündü. Ne yazık ki her iki düşünceyi savunup içselleştirecek, arkasında duracak kitle yoktu. Ülkede, ne sağ blok oluşturacak yeterli zengin, ne de onlara karşı denge oluşturacak işçi ve küçük üretici kesimi vardı.

Cumhuriyetin gelişebilmesi, çağdaş demokrasinin filizlenebilmesi içinse bu iki kesime de ihtiyaç vardı. Devlet, karma ekonomik sistemle önce zenginleri yaratmaya çalıştı. Çünkü zenginlerin kuracağı işyerleri doğal olarak işçi kesimini oluşturacak, büyüyen katma değer küçük üreticinin gelişip çoğalmasını sağlayacak, bu sayede üretimi elinde tutanlarla, üretenler arasındaki mücadele otokontrolü, gelişmeyi, refahı sağlayacaktı.

Başta da söylediğimiz gibi, bu kavramlar için mücadele etmemiş olan sağ ve sol, bunları yüzüne gözüne bulaştıracak, bu günkü karmaşa ortamına gelmemize yol açacaktı.

Sağ kesim, devletin desteği ile oldukça hızlı bir büyüme gösterdi. Büyük çoğunluğu yabancı ülkelerde tahsil görmüş, onların kültürünü içselleştirmiş bu kesim, biriktirdikleri serveti ülkemizin ilerisini düşünerek mümkün olduğunca yaratıcı bir üretim ve özgün ihracata dönüştüreceğine, çok daha kolay olan ithalata dayalı montaj sanayine yani batının taşeronluğuna yöneldiler. Bu, onların batı ile rekabet etmesi gibi zor bir işe girişmelerini önlediği gibi daha rahat zenginleşmelerini sağladı. Karşılık olarak da, küçük üretim yapan kesimin gelişmesini önledi. Bir örnek verirsek; Geçen gün geri çağırılan Toyota otomobillerin sırf gaz pedalını yapan iki fabrika olduğunu basından öğrendik. Ne demek istediğimizi anlatmak için güzel bir örnek sanırım.

Kolay gelişen zengin kesim, zenginlikleri arttıkça daha çok devlete sırt dayadılar. Öyle ki, kendi çıkarları ülke çıkarının çok çok önüne geçti. Uzun yıllardır büyük şirketlerin bilançolarındaki devlet tahvili ile sağladıkları gelir, birçoklarının üretimden gelen gelirlerini aşmış durumdadır. Yani bu ülkede kazandıkları bu parayı üretip, ihracat yapıp, istihdam çoğaltarak çoğaltmak yerine, kolay olanı yapıyor, devlet tahvili ile zenginleşiyorlar. Ne üretim, ne de istihdam artmıyor. %20’yi aşan işsizliğin büyük nedenlerinden biri de budur.

Bu kesim sürekli devlet ile içli dışlı olmasına rağmen görece küçük bir kesimdir. Özellikle son 60 yıldır iktidara gelen isimleri farklı ama görüşleri sağ olan partiler, bir yandan bu kesimle ilişkilerini sıcak tutarken bir yandan da kendilerine biat bilinci ile bağlı yeni zengin kesim yaratmaya çalıştılar. İhracatın ithalatı hiçbir zaman karşılamadığı ülkemizde bu iş nasıl başarıldı dersiniz? Görevi bütün kesimlerin hakkını korumak, arada hakem olmak olan hükümetler, diğer kesimin haklarını yandaşlarına peşkeş çektiler. Aslında sol kesimin üyesi olması gereken küçük esnaf ve üreticinin büyük bir bölümünü sağa yamadılar. Hiçbir uyum olmamasına rağmen.

Sol, yani işçi, memur, köylü, küçük üretici kesimi hiçbir zaman sağ kesime paralel bir şekilde gelişemedi. Karma ekonomi döneminde biraz gelişme göstermeye çalışan işçi ve memur kesimi, sağ görüşlü hükümetlerin hışmına uğradılar. Sendikasızlaştırıldılar. Bir araya gelmeleri önlendi. İtiraz edenlerde hapse atıldı, etkisizleştirildi. Bir yandan da bu büyük kesimin denetim altında tutulabilmesi için akla hayale gelmeyecek yöntemlere başvuruldu.

Eğitim yozlaştırıldı, cumhuriyet ile birlikte kaldırılan yobaz zihniyet hortlatıldı. Sistemli bir şekilde insanların kendilerine güveni törpülendi. Satılmış medya, uyutucu TV programları, sahte gündemler, hep bu kesimi uyutmaya yönelik sahnelendi. Günümüzde yaşanan olaylara önyargısız bir bakılırsa, oynanan oyunlar net bir şekilde görülecektir.

Her an kafasına balyoz yiyen bir sol, doğal işlevi dışında bir kuruş fazla çıkar için her şeyi yapabilen sağ.

Türk’ün sağı solu yoktur söylemi gerçektir.

 Cem Osman TAMTÜRK

 

iletisim@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Türk Sağı vardır,Türk solu yoktur!

Türkiye Solu vardır, Türkiye Sağı yoktur.
Yıllarca verilen ölüm kalım mücadelelerinde karşılaştıkları zorbalıklar neticesinde zaman zaman duraklamış olmaları Türkiye Solu gerçeğini değiştirmez.

Türkiye solu memleket içinde ve dışında;
hem hükümetlerle, hem askerle, hem polisle, hem ülkücülerle, hem liberallerle, hem islamcılarla, hem oportünistlerle, faşist örgütler ve kapitalizm yandaşı patronlarla/akademisyenlerle, hem ABD tesislerini memleketin ortasına dikenlerle, İsrail ve Arap işbirlikçileriyle, hem de kontrgerilla/derin devlet tehdidiyle yaşama alanı bulmaya çabalamış ve bulmuştur.

Nerede bir işçi, öğrenci, memur direnişi var sol oradadır. Tüm haksızlıklara karşı dimdik durmaktadır. Saklanmadan gizlenmeden onuruyla hakkını istemiş ve her koşulda direnmeyi bilmiştir. Nerede bir faili meçhul var? Irk, renk, görüş, ideoloji ayrımı yapmadan oradadır sol, hesap sormak için!

Bu gün Tekel direnişinde de sol hakkını isteyen kitlenin yanında yerini almıştır. Tıpkı, emperyalizme yalakalık yapmakta solu hiç yanıltmayan sağın, patronların yanında durması gibi.

Sol, memleketin bağımsızlaşması için hayatı pahasına mücadele verirken; sağ, solun yoluna taş koyma vazifesini üstüne almıştır.

Türkün Sağı solu yoktur.

Keşke bu gün tekel işçilerininm direnişine yurdun bir çok yerinden işçi, köylü, küçük esnaf örgütlerinden destek direnişi gelseydi Memurlar direnişe aktif destek verseydi soldan söz edebilirdik. Muhakkak ki ünüversitelerde, işçi sendikalarında bir kısım sol görüş var. Ama yeterli değil. Seçimlerde kendini sol olarak lanse eden pertilerin aldığı oy meydanda. Ülkemizin bu günkü sosyo ekonomik şartlarına bakarsak oyların en az %70 i sol partilerde olması gerekirdi. Saygı ve selamlar...

Ayıp!

Bahsettiğiniz -son derece klasik haline gelen- ‘sol kimi kurtarmış?’ yahut ‘sol varmış da memleket niye hala kurtulmamış?’ öykülerini hatırlatmaktadır.
Sizi tenzih ederek söyleyebilirim ki bu tip ifadeler en insaflı tabirle algısız insanların kıymetsiz lakırdılarından ibarettir. Zira bu ülkeyi ‘sol’ değerler bu günlere taşımıştır.

Hal-i hazırda işçiler hakları için eylem yapabiliyorsa, protesto yahut grev hakkını kullanabiliyorsa bu evrensel sosyalist mücadelelerin bir sonucudur. Dünyanın dört bir yanındaki antiemperyalist işçilerin ölüm kalım direnişleriyle edinilmiş haklardır bunlar. Öyle gökten zembille inmemiştir.

Bu gün Türkiye’de sol yoktur demek, ayıptır, nankörlüktür. Tarihi bilmemekle aynı şeydir. Açıp okumamakla!

40 yıl önce 6. Filo’yu def etmek isteyenler solculardı.
Menderes hükümetinin faşizanlığına ilk karşı duran solculardı.
Kore’ye asker gönderilmesine ilk karşı çıkanlar solculardır.
SEATO ve CUNTA’ya, NATO’nun koşulsuz yaptırımlarına, ABD üslerine, özelleştirmelere, İMF’ye karşı olanlar sosyalist gençlerdi.
1960 larda insanlar hak aramaya çıkacakları zaman Fikir kulüpleri Federasyonu’nun, DEV-GENÇ’in (Deniz Gezmiş) kapısını çalıyordu. Gecekondularını yıkmaya gelen zabıtalara karşı eylem yapacak insanlar bile sosyalist öğrencilerden yardım bekliyordu.
Tüm meçhul ölümlerde, işkencelerde, karakol yahut hapishanelerde tutukluların muhatap olduğu onur kırıcı müdahalelerde, müdahil olanlar daima sosyalist gençlerdi.
Irk, din ayrımcılığının görüldüğü her yerde korkmadan sesini yükselten soldu.
Faşist yahut İslamcı yayınlar ölüm fermanları verip intikam yeminleri ederken, sol yayınların matbaaları yakılmakta dergiler gazeteler parçalanmakta, gazete sahipleri 60-90 günlük gözaltılar da işkence görmekteydi. Haftalarca yayın yasağı konmaktaydı. Gazeteciler askeri mahkemelerde yargılanmaktaydı.

Sosyalist organizasyonlar ve bireysel olarak insanlar bu koşullarda bile hayatı pahasına bildiklerini söylemekten çekinmemiştir.

Bu gün memlekette yolunda giden tek bir şey var ise; kendilerinin ve ailelerinin hayatları pahasına bağımsız bir memleket için onur mücadelesi veren insanların hatırınadır. O insanların, sosyalist hareketin toplum üzerinde yarattığı kamuoyu baskısının neticesidir.

Sosyalizm bir parti değildir. İki de bir ‘CHP sol mu şimdi’ tartışmasına girmek gülünç olacaktır. Sosyalizm bir insan da değildir. İki de bir ‘Baykal mı kurtaracak bizi’ toplarına girmek daha da gülünç olacaktır.

Aslında asıl sinir bozucu olan, en çok, kendine ‘solcu’ diyenlerin ‘Türk solu’ yok demesi! Zira ‘Türk solu’ olmaz ‘Türk faşizmi’ olur. O demeye çalıştığınız, ‘Türkiye Solu’ olur ki aslında o da yanlış. Siz en iyisi Türkiye de sol.. şeklinde yakının.

Merhaba, Son derece samimi

Merhaba,
Son derece samimi olduğuna inandığım yorumunuz için teşekkürler. İnanıyorum çünki; O bahsettiğiniz 6.Filoyu protesto eyleminde bulunan, 80 darbesinin en acı tokatlarına maruz kalan, yıllarca kendine gelemeyen solculardan biri de benim.
Şunu iyi bilelim. Sol bir ufak kesimin başarabileceği bir şey değildir. Çünkü karşısında ABD, hükümet güçleri, işbirlikçiler vardır. İşçi, köylü, küçük esnaf,üniversite gençliği solun birleşik gücü olmak zorundadır. Olamadığı içindir ki, sizğinde yorumunuzda bahsettiğiniz acıları yaşadık. Gerçek sol Türkiyede egemen olurmu bilemem ama en azından sosyal demokratların yönetime gelebilmesi için çok çalışmalıyız diye düşünüyorum. Saygı ve selamlar...

Sol mu o da ne ?

Türkiye'de hiç bir zaman sol olmamıştır sadece belli bir kesimin ideolojik faaliyetlerini yürütmesiyle var gibi görünmüştür.Bir çok sendikanın 30 yıllık faaliyetlerini ve kimliklerini herkes çok iyi biliyor. 6.filodan bahseder durursunuz 68 kuşağı dersiniz o zaman bu safta yer alanların hepsi şimdi medya patronlarının emrinde burjuva hayatı yaşıyor eğer bu solculuksa bu haklı mücadeleyse ben ülkemde böyle karşıt düşünce istemiyorum.Düşmanım da olsa delikanlı olsun diye bir söz var gerçekten de öyle.Emperyalizmin,kapitalizmin her eyleminde solun mücadelesini görürsünüz demişsiniz.Sol her zaman sadece ABD emperyalizmine karşıdır bunun nedeni de Sovyet destekli bir oluşum olmasıdır.Aksini iddia ediyorsanız önce sorularımı cevaplayın;hep ABD ve İsraile tepki gösterdiniz Doğu Türkistan'da zulüm gören Türkmenler için kimse Çin'e karşı eylem yapmadı,ABD'ye başkaldırdığı için Che ve arkadaşlarına hayran kalırken Rusya'nın akıl almaz yöntemlerle mahvettiği Çeçen halkı için bağımsızlık mücadelesi veren Çeçen komutanlardan neden bahsetmediniz Che yerine neden Şamil Basayev'i Aslan Mashadov'u hiç savunmadınız.Irak'ta,Çeçenistan'da,Türkistan'da emperyalizmin kanlı emellerinden zarar görmüş insanlar için onların bağımsızlığı için mücadele veren Yusuf Ziya Arpacık'ı neden hiç soldan duymadık?
Madem emperyalizme karşılardı neden hep programlanmış gibi sadece ABD'ye odaklandılar.Burdan anlıyoruz ki sol asla samimi değildir ve hep kendi içinde çelişmiştir.Ancak sağ her zaman sağlam temellerde ilerlemiştir.Türk-İslam ülkesinde milliyetçi-muhafazarlar her zaman her türlü emperyalizme karşı durmuştur ve tarih onları her zaman haklı çıkarmıştır.Ha bir de sol da anlamadığım bazı belirgin çelişkiler de vardır,komünizmin yılmaz bekçilerinden TürkSolu dergisini incelemenizi tavsiye ederim.Bu kadar faşistliği ne ABD'de ne de İsrail'de görebilirsiniz..

Kişileri değil fikirleri

Çoğu zaman benzer yanılgılara düşüyoruz. Fikirleri kişilere giydiriyoruz. Oysa fikir bir deniz se kişi sadece bir kayık. Evet Türkiyede etkili olabilecek kadar sol görüş savunan kişi yoktur. ABD ne karşı çıkanı veya Sovyetlere sempati ile bakan herkesi solcu saymak kolaycılık olur. Olaylar göstermiştir ki, bu kişilerin çoğu sadece kişisel çıkar peşindedir. Türkiyede ne solu oluşturacak bilinçte bir işçi kesimi (kısa dönemler hariç) ne onları destekleyecek bilinçte memur ve köylü kesimi vardır. Bu yüzden de türkiyede sol yoktur diyebiliriz. Peki sağ varmıdır? ABD yanlısı ve emperyalizm kuyrukçuluğuna din yorganını örtünce sağcı oluyorsunuz. Artık o yorganın altında yapılan her şey uygun. Bu sağ düşünce değildir. Belki bir gün gerçekten sağ ve sol düşünce ile tartışacağımız günler gelecektir.

Düzeltme

Yine düzeltme yapayım dedim ama bu yorumun neresini,hangi bir yerini düzelteyim.

1)Demişsin ki: 6.filodan bahseder durursunuz 68 kuşağı dersiniz o zaman bu safta yer alanların hepsi şimdi medya patronlarının emrinde burjuva hayatı yaşıyor eğer bu solculuksa bu haklı mücadeleyse ben ülkemde böyle karşıt düşünce istemiyorum.

Cevap:68 Kuşağı'ndan kimleri tanıyorsun ve şu anda hangileri medya patronu açıklarsan sevinirim. Biz bilmiyoruz,sen biliyorsan açıkla öğrenelim. Yalnız sakın Aydın Doğan deyip,güldürme bizi. Dev-Sol, Dev-Yol ve Halkın Kurtuluşu örgütü davaları halen devam etmekte, cezaevlerimde binlerce devrimci yatmaktadır.

2) Demişsin ki: Sol her zaman sadece ABD emperyalizmine karşıdır bunun nedeni de Sovyet destekli bir oluşum olmasıdır.

Cevap:Bu nasıl bir yorumdur çözemedim. Soğuk Savaş'a atıf yapıyorsan, Soğuk Savaş kalmadı artık. Sovyetler Birliği fesh edildi. Şu cümleyi okuyan biri ne düşünür anlamak güç gerçekten.

3) Doğu Türkistan'da yaşayan birini sadece Türk olduğu için bir solcu savunmaz. Hele ki Doğu Türkistan'da yaşayanlar ABD emperyalizminin işbirlikçisi ise. Bu arada Çin sosyalist değildir. Bize 2'de 1, Çin'i örnek göstermeyin. Örneğinizi Küba'dan,Venezuella'dan,Bolivya'dan, Ekvator'dan verin,verebilirseniz...

Çeçenistan olayını Sevda çok güzel özetlemiş. Bizler gerici-dinci ayaklanmalara değil ilerici bağımsızlık savaşlarına destek veririz. Örneğin İran'da Musaddık...

4) ABD'ye odaklanılmasının sebebi, bu devletin emperyalist-kapitalist sistemin mihenk taşı oluşudur. 19.yüzyıldan önceki sosyalistler ise İngiltere'ye odaklanmıştır. Zira o devrin en büyük emperyalist-kapitalist devleti İngiltere'dir.

5) Sağ'ın temelleri epey sağlamdır katılıyorum. Türkeş, ABD gezisinden sonra "Tanrı Dağları Kadar Türk sloganının yanında Allah-u Ekber dağları kadar Müslüman" sloganını da eklemiştir. Aynı Türkeş,ABD gezisi öncesi İslamiyet'i yerden yere vuruyordu. ABD ile işbirliği yapan ülkücülerin temelleri epey sağlamdır ve okyanus ötesindedir. 12 Eylül öncesinde "Komünizmle Mücadele Dernekleri" vasıtasıyla NATO'nun emrinde olan ülkücüler her zaman güce biat etmişlerdir. Bunu hükümet olduklarında da bizzat gördük.

6) Türk Solu, Sol bir dergi değildir. Tüm "Sosyalist" hareketler tarafından yaftalanmıştır ve ırkçı ilan edilmiştir. Zira "Sol'un" Türk'ü,Kürd'ü olmaz. Sol enternasyonaldir. Bir zamanlar Kızılelma kurmak isteyip ülkücülere yanaşanlar ile sosyalistlerin hiçbir ilişkisi yoktur ve olmayacaktır.

Bu arada Osman Tamtürk Bey

Bu arada Osman Tamtürk Bey yazınız için tebrik ederim.Belli noktalar dışında katılıyorum.Özellikle Turgut Özal'ı fazlaca yad(!)ettim yazınızı okurken.Sağolsun döneminde hırsızlık yasal hale geldi,zengin daha zengin fakir daha fakir oldu.Bugün onların sancağını taşıyan hükümet te görevini başarıyla yerine getiriyor.

Teşekkür ederim

Turgut Özal Türk siyasi hayatının dönemeçlerinden biri. İstesek te istemesekte hepimizi bir şekilde etkiledi.Sıkıntı, o dönemin yanlışlarını düzeltecek politikaları üretemememizden kaynaklanıyor.

Yokmuş, hem de sol!

Yazılarınızda ısrarla 'Türkiye de sol yoktur' demenizde sizin çelişkinizdir aslında. Zira ifadenizde sola dair bir özlem çektiğiniz anlaşılıyor.
Acaba beklediğiniz sol nasıl bir soldu? Sizi solun olduğuna ne ikna ederdi?
Bırakın Türkiye'yi, tüm dünyada sağda yahut solda çeşitli fraksiyonlar gelişmiştir ve bunların içerisinde de görünüşte taraf oldukları izlenimi doğsa da -çelişkiden geçtim- inanılmaz asimetrik ayrılıklar olmuştur.
Bu durum birazda her üç kişinin bir araya gelerek kişisel yorumlarla çıkış yolları aramasıyla ilgilidir. Bu noktada algıda ayırt edicilik kabiliyeti olanlar, bu tip dayanaksız -sabun köpüğü- atakları ciddiye almamayı bilmiştir.
İdeolojileri kişiye, partiye, sendikaya indirgemek gafletlerin büyüğüdür. Siz Deniz Gezmiş'i çok mu ciddiye alıyorsunuz da bizden Yusuf Apaçık edebiyatı bekliyorsunuz?

Önce aklayabiliyorsanız Susurluk’tan çatlıyı, Bahçelievler’den kırcıyı, kırcının nikah şahidi ağarı, 14’lerden türkeşi, Maraş’dan şendilleri, Abdi İpekçi’den ağcayı, Sivas’tan yazıcıyı aklayın ondan sonra SSCB hayranı sosyalistlere -diyeceğiniz kalır ise- laf atın!

Türkiye’de sol olup olmadığı darbelerden, ihtilallerden bellidir! Türkiye’de sosyalist mücadele olmasaydı Menderes hala yaşamaktaydı da, memlekette kimin bayrağı sallanmaktaydı, onu da Adnan efendinin icraatlarına bakın kendiniz takdir edin!

Çeçenlere gösterdiğiniz merhametin binde birini Sivas’da, Maraş’da, Malatya’da görmek isterdik. Aaa doğru ya, zaten tezgahlayan da sizlerdiniz değil mi, ben de ne diyorum?

Ancak ki uzaktakine buradan bayrak sallamayı bilir sağcı faşist cephe. Burnunun ucundakine bir faydası olduğu görülmemiştir. Memlekette uyuşturucu, fuhuş, kumar sektörü, tahsilat iş bitiriciliği, silah kaçakçılığı kendine ülkücü mafya diyen güruhun tekelindedir. Güneydoğulu kodaman kürt ağalarla işbirliği içerisinde hem de!

Tek bir direnişçinin yanında olduğu görülmemiş, mümkünse satırlamış, kurşunlamıştır. Sorulduğunda da ezber aynıdır: ‘Onların yanında sol var o zaman biz orda durmazuuuuuuk!’ Öğrenemediler gittiler bazı hallerde birlik olunması gerektiğini.
Acaba tekel işçilerinin yanında sol olmasaydı nasıl dayanacaklardı bu güne kadar? Ben söyleyeyim, 1 gün! Kimsenin ruhu duymayacak 2 dakikalık haber bülteninde başka geyiğe geçilecek, balık hafızası zihinler de çoktan yaşananları bellekten silecekti. Türkeşin mezarında aylarca nöbet tutanlar bir saat işçilerin yanında bekleyemezler, sol var orda çünkü maazallah bulaşır mulaşır!
Yiğidi öldürün de (hep yaptığınız şey zaten) bari hakkını yemeyin! Ha birde kendi vazifeleriniz sindirmişsiniz sıra solun vazifelenmesine gelmiş. Ne yapıp yapılmayacağı onlardan sorulur olmuş!

Kendilerine göre; SSCB’den dolayı sosyalizme taraf olanların ABD, Emperyalizm, İsrail düşmanı olmaya hakları yoktur. Çünkü bir defa komünisttir onlar! Bu komünizm ne illet bir şeydir onlar için. Hastalık gibi bir şeydir! Bir insan komünist olmaya görsün ne işçinin yanında durmaya hakları vardır, ne memurun, ne talebenin, ne gecekondulunun... Ama ülkücüler için durum tam terstir!

Daha tanımından bir haber olduklar milliyetçilik elbisesini giydiler mi iş bitti. Artık her şey onların hakkıdır. Emperyalizm yandaşlığı haklarıdır, mafyalaşmak haklarıdır, sokak ortasında ensesinden insanları vurup kaçmak haklarıdır, evlerinde çoluk çocuk doğramak haklarıdır, AB-D’ye yalakalık pahasına –Mustafa Kemal’in Bağımsızlık Savaşına rağmen- Yeni Osmanlı düşleri görmek haklarıdır, otelleri içindeki insanlarla beraber yakmak haklarıdır, kontrgerillayı arkalarına alıp tüm ilerici aydınları pusularda öldürmek haklarıdır, ırk dil din ayrımı yapmak herkesten çok onların hakkıdır!

Ne ala memleket.

sol yayınlar ne dedi!

Siz gerçi Türksolu okurusunuz ya, bu yazıları da zamanında çok okumuşsunuzdur! Ben okumayanlar için örnekler vereyim dedim.

Öncelikle belirtmek gerekir ki yaşanan bütün bu şiddetin başlatıcısı ve başlıca sorumlusu Yeltsin ve takımıdır. SSCB'yi yıkmak için her yolu mübah gören bu ayyaş karşı-devrimci 1991'de Rusya federasyonunu oluşturan bütün özerk yapılara "yutabileceğiniz kadar egemenlik alın" diyerek onları teşvik etmişti. SSCB'nin yıkılması ile devlet mülkiyetini yağmalayan ve etki alanlarını paylaşan bu arada kendi içinde mücadeleye girişen mafyatik komprador oligarklar sınıfı içinde Çeçen mafyası küçük ancak yırtıcı bir gurup idi. Yeltsin'in sözüne uyan Cohar Dudayev adında bir Çeçen generali Eylül 1991'de Çeçenistan'da darbe ile iktidarı ele geçirdi, mafyatik yapının başına geçti ve Çeçenistan'da yaşayan Çeçen olmayanlara karşı şiddetli bir etnik temizliğe başladı. Ancak Dudayev bunları yapmaya başladığında 1994'e kadar Yeltsin'den hiçbir ciddi tepki görmedi, çünkü o da ülkeyi talan etmekle meşgul idi. Çeçenistan kısa sürede tam bir kanunsuzluk ve terör yuvası haline geldi. Özellikle Ruslara ve Yahudilere (evet Çeçenistan'da Yahudiler de vardı!) karşı şiddet eylemleri ve işten çıkarmalar başladı. Öldürülen, şiddet gören, soyulan, tecavüze uğrayan bu insanların şikayetlerine bürokrasiyi ele geçirmiş olan terörist mafya kulak asmıyordu çünkü zaten kendisi örgütlüyordu bu eylemleri. Böylece Ruslar, Yahudiler ve öteki Çeçen olmayan halklardan insanlar Çeçenistan'ı terk etmeye başladılar.
…….
Ruslardan ve Yahudilerden başka Çeçenistan'da yaşayan Türki halklardan olan Kumuklar ve Nogaylar da Çeçen faşizminden nasiplerini aldılar: Doğum oranları geleneksel olarak yüksek olan bu halkların temsilcilerinin sayısı bile 10 yılda 3 kat azaldı. Peki Çeçenlerin nüfusa oranı nasıl değişti dersiniz? Evet tahmin ettiğiniz gibi onların oranı arttı, 1989'da % 66'dan 2000'de % 97.4'e yükseldi. İşte etnik temizliğin daniskası!

Türkiye'de Kürtlerin çoğunluğunun hayalini kurduğu hakların hepsine ve fazlasına Sovyet zamanında Çeçenler sahipti. Kendi dillerinde okulları, üniversiteleri, polisleri vb vardı. İç işlerinde özerk idiler. Herhangi bir doğal zenginlikleri yoktu ve merkezi bütçeye verdiklerinden daha fazlasını alıyorlardı. 1994-96'daki birinci Çeçen savaşının sonunda imzalanan anlaşma ile yine bağımsızlığa yakın haklar elde etmişlerdi. Çeçen halkının önemli bir kısmı aslında Rusya'dan ayrılmak istemiyordu. Ancak ulusal savaşçı kılığındaki haydutlar güruhu İslamcı teröristlerle birleşerek Çeçen halkını terörize ettiler. Komşu Dağıstan'a yayılmak istediler ancak Dağıstan halkından ummadıkları bir direniş gördüler. Etnik olarak Rusya'nın en girift, en karmaşık yerlerinden biri olan Dağıstan aynı zamanda RFKP'nin güçlü olduğu yerlerden biri.
…………………………………….
O kadar insan depremden ölmüş sanki. Çin hükümeti Türkleri katlediyor. AKP ise Çin hükümetinin bölgede huzur ve sükuneti sağlayacağından bahsediyor! Türklerin en büyük devleti Türkiye’nin yeri göğü inletmesi gerekirdi. Türk’e sahip çıkılmalıydı. AKP ise günü kurtacak beylik açıklamalar dışında bir şey yapmadı. Çin elçisi çağırılıp nota verildi diye yazdı Şeriatçı gazeteler. Halbuki yapılan Çin maslahatgüzarının çağırılıp olaylar hakkında bilgi alınması. Ticaret Bakanı boykot çağrısında bulundu ama Ticaret Bakanlığı hemen resmi bir boykot uygulamasının olmadığını açıkladı. Yani AKP iktidarda, ama resmi bir tepki göstermedi. Uygur Türkünün davası satıldı yani... Zaten AKP 7 yıllık iktidarı boyunca Türk’e ne zaman sahip çıktı ki? Türk’ün davasını nerede savundu ki Urumçi’de de savunsun... Irak’ta Türkmenler, ABD ve Kürtler tarafından katledilirken seyrettiler. Karabağ’daki Ermeni işgalini hiçe sayarak Ermenistan’la Azerbaycan’ı barıştırmaya kalkıştılar. Batı Trakya’da Türkleri yalnız bıraktılar. Bulgaristan’da oy kullanmaya giden Türklerin otobüsleri durduruldu, ırkçı Bulgarlardan meydan dayağı yedi, ses çıkarmadılar.
Kıbrıs’ta KKTC’yi peşkeş çektiler.
Türkiye’de PKK’nın Türkleri katletmesini seyreden bir iktidar gidip de Çin’de mi Türk’ün yanında olacak. Türkiye’de “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” yazılarından rahatsız olan, “Türk değil Türkiyeliyiz” diyen bir iktidar bütün dünyada da Türk düşmanı olur.

Katılmakla Birlikte

Sevda, senin yazdıklarının büyük bölümüne katılmakla birlikte ÇİN'deki olaylar hakkında yanlış bilgi sahibi olduğun kanısına vardım.

Uygur Türkleri özerk bir bölgede yaşadıkları halde, ABD tarafından kışkırtılıyorlar. (Bir bölümü) Uygur Türkleri'ni emperyalizmle bütünleştirmeye çalışan CIA ajanı Rabia Kadir, Uygur Türkleri'ni Çinliler'e karşı kışkırtmaktadır.

Medyadaki yanıltmalara rağmen, Çin hükümeti bu karışıklıktan sonra epey bir Çin'liye de idam cezası vermiştir. Şahsen "idam cezasının" her türlüsüne karşı olmakla birlikte, Çin hükümetinin bu kargaşa karşısındaki tavrının doğru ve tarafsız olduğu da nettir.

Türkiye'deki Türkleri ABD ile işbirliği yaptığı için hain ilan ediyorsak, Uygur Türklerini veya emperyalizmle işbirliği yapan Çinlileri veya diğer ırkları da bu kalıplara hapsetmeliyiz.

Emperyalizm ile işbirliğini yapan her "millet" nihai tahlilde "kişiliksizdir".

Kendini Türk hissedenlerin amacı "emperyalizme ve kapitalizme karşı" Türkleri ve Kürtleri ve tüm dünya halklarını örgütlemek; bu örgütlenişte ırk ve sınır tanımamaktır.

Evren

Elbette emperyalizm ile işbirliği yapan kim olusa olsun tavrımız birdir. Hem fikiriz.

Yukarıdaki alıntıyı verme nedenim H.Toga'nın Türksolu yayınına atıfta bulunmasıydı. Kendisinden erken davranıp bizzat ben ekledim konu ile alakalı olarak yazılmış makalelerden birini. Amacım tartışmayı genişletmekti :)

Sen de iyi bilirsin ki, bizler asla öz eleştiri yapmaktan çekinmeyiz. Hatayı yapan kim olursa olsun, hangi cephede durursa dursun hakettiği cevabı yüzüne karşı almıştır. Başkalarındaki koşulsuz biat, prensibimizde yer bulamamıştır.

Eksiklerimizi de yüreklilik ve samimiyetle dile getirmekte herhangi bir sakınca görmemişizdir. Aklımıza yahut mantığımıza sığmayan düşünce veya davranış daima karşımızda ıspat edilmeye muhtaçtır.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.