EGEMEN İDEOLOJİ VE SOLUN DEĞERLERİ

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Emre Fidan
Yazının Yazıldığı Tarih: 
7 Kasım 2009

 

Dinci liberalizmin ideolojik hâkimiyeti altındaki bir ülkede solun-sosyalistlerin belki de en önemli görevi, yıllarca mücadele ederek kazandıkları değerleri bu ideolojik saldırı karşısında inatla savunabilmek ve kaybetmemektir. İki karşıt ideoloji arasındaki bu hegemonik mücadelede dinci liberalizm olabildiğince alçak ve olabildiğince ikiyüzlü söylemler geliştirmektedir. Bu söylemlerle, kendisine sağdan-soldan destek çıkacak bir kitle yaratmaktadır. Bazı sivil toplum kuruluşları, yazarlar, çizerler, akademisyenler, gazeteciler, gazeteler…(Soros fonları başka ne işe yarayacak ki…)
 
Paranın ve iktidarın gücünü iyi kullandıklarını kabul etmek gerekiyor. Ancak bu oyunu bozmak için yine de solun eli kuvvetli… Çünkü yıllarca karşısına dikildikleri kavramlara hiçbir açık vermeden sahip çıkıp, sola karşı kullanmaları imkânsız. Her zaman bir açıkları olacak, zayıf noktaları olacak. Bu ikiyüzlü oyunu bozmanın en kestirme yolu zayıf noktalara yüklenmek.

 

 
Demokrasi tuzağı Sovyetler Birliği’nin çözülüşünde işe yaradığı anda sağcıların elinde sosyalizme karşı bir silaha dönüşmüştür. Silahı ters çevirebilmek için AKP demokrasisinden söz edenlere Güler Zere’yi hatırlatmak gerek ya da 1 Mayıs ‘polis’ Bayramını, Ergenekon davasındaki hukuksuzluğu, üniversiteye kayıt olduğu an tüm bilgileri cemaatlerin eline geçen üniversite öğrencilerini…
 
Ergenekon mevzubahis olduğunda AKP’nin darbe karşıtlığına şükredip Nazlı Ilıcak ve Abdurrahman Dilipak’la ‘Darbeye Dur De’mekten çekinmeyenlere şunu sormak gerekir; Kontrgerillanın ve darbe girişimcilerinin haklandığı iddia edilen davada emperyalizmden, işbirlikçi sermaye sınıfından ve CIA’den göstermelik olarak bile söz edilmemesi ilginç değil mi?.. 12 Eylül’ün mimarı Kenan Evren’in Marmaris’te ki villasında inzivada olması ya da ‘darbe karşıtı’ dinci liberalizmin hocaefendisi Fethullah’ın, Sızıntı dergisinin Ekim-1980 sayısındaki başyazısında ’’ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi yetişen Mehmetçiğe bir kez daha selam duruyoruz’’ yazması…
 
Uzun yıllar yükselen, toplumsallaşan sol mücadeleye karşı açıkça darbecilik yapanların son birkaç yıldır darbe karşıtı hareketin duayeni yerine konmalarını sayısız örnekle mahkûm edebiliriz.
Nedir Türkiye solunu imana getiren? Veli Küçük’ün içeri tıkılması mı? Evet, Veli Küçük içeri tıkılmıştır ancak bir halk düşmanı olduğu için değil, devletin çözülüşü sürecinde işe yaramayacağı veya bu yola taş koyabileceği için…
 
Solun bunu görmesi ve emperyalizmin, sermayenin yeni katiller bulma/yaratma konusundaki yeteneğini ezberinde tutması gerekiyor.
 
Konu halk düşmanlığı ve darbecilik olunca dinci liberalizmin zayıf noktaları çok daha zayıf…
 
Dinci liberalizmin bir hücumu da tepeden inmeciliğe… Türkiye’nin burjuva devrim sürecini ve önderliğini tepeden inmecilikle suçluyorlar. Burjuva devriminin dünyadaki örneklerinden ders çıkaran Kemalizmin, devrim sürecinden halkı uzak tutma çabası ve devrimin ‘demokratik’ yanını törpüleyişi aşikârdır ancak bu eleştiriyi dinci liberalizmin ideologları yapıyorsa orada durmak gerekir ve hatırlamak; ‘‘Ayakların başları yönettiği bir yerde kıyamet kopar’’ diyen dinci liberalizmin siyasi önderini… AKP ve AKP uşakları Kemalizme tepeden inmeci diye yükleniyorsa emekçi halkın çıkarlarını savunduğu için değil, devletin çözülüş sürecine altyapı hazırlamak için. Eğer Kemalizme tepeden inmeci diyeceksek, bunlara tepeden inmecinin allahı demeliyiz.
Dinci liberalizmin saldırısında kullandığı kavramlardan biri de özgürlükçülük… Türban serbestîsini özgürlükçülük adına savunanların aklına emekçi çocuklarının eğitim görme özgürlüğü hiçbir zaman gelmiyor. Aksine utanmadan eğitimin paralı olmasını savunuyorlar. Yani aslında emekçilere piyasanın özgürlüğünü dayatıyorlar.
AKP’nin sunduğu özgürlük; eşitlikten koparılmış, emekçilere hiçbir zaman ulaşmayan ve emperyalizmin planlarına hizmet eden sahte bir özgürlük.
 
Solun mücadele ederek kazandığı değerleri kirletip, kendi amaçları için kullanıyorlar. Sol, dinci liberalizmin kurallarıyla oynanan bu ikiyüzlü oyunda küçük hesaplar peşinde koşarak kendini avutmak yerine sosyalizm mücadelesini yükseltmelidir. Tüm bu değerler gerçek anlamını sosyalizmde bulacaktır.
 
Güzel günler göreceğiz!
 

Yorumlar

:))

Sol'un meselesi okumayı bırakmaktır aslında! 1980'deki kırılma sonrası (Özal sayesinde)dayatılan Liberizasyon insanları popülizmin oyuncağı haline getirmiştir. Mahir Çayan'ın manifestoları üzerine bir kelime koyamamıştır mesela insanlar. Deniz Gezmiş'in savunmasına ve tabii iddiasına bir cümle daha ekleyebilen olmamıştır. Korku mu, bıkkınlık mı, tembellik mi.. Ya da az önce söylediğim Liberalizm'in dayattığı bireyi sermayeye odaklayan ekonomi politikaları mı... Ne?
Okuma ve kendini eğitme bakımından eskiden (1999 öncesi) sağ da perişan durumdaydı-haksızlık etmeyeyim, sağın durumu daima soldan kat be kat beter olmuştur bu konuda-!
Gerçek bir formalizm ekseninde ve tamamen güdülerle hareket eden bir kalabalıktan ibaretti sağ. Okumak, bilgiye-mantığa dayalı düşünce sistemiyle ideoloji geliştirmek filan yok. En iyi yaptıkları şey, iki politik türlü dinleyip önüne geleni sopalamaktı? Ama artık öyle değil? Okuyorlar, evet bende inanamamıştım ama öyle. Ve okudukça faşizm ekseninden -esas olmaları gereken yer olan- liberalizme doğru sapıyorlar. Oradan da ver elini Emperyalizm köleliğini kabulleniş. Özünü buluyorlar yani.
Solun yapması gereken de odur,Kendi özünü bulmak. Uyanmak ve silkelenmek! Sol -yazık ki- evrimini tamamlayamadan, Marmaris'de ki emekli ve dostlarının eliyle kırılmıştır. Özal ve Demirel'de marifetin üzerine tüy dikmiştir. Muhalif duruşunu yitirmiştir sol. Görme, anlama, eleştirme, sorgulama, reddetme gibi evreler yerini kayıtsız seyretmeye ve dayanaksız ve yersiz bağırıp çağırmaya bırakmıştır. Evrimini tamamlamış bir elin beş parmağı kadar olan nitelikli insanların çabası da ne çare ki boş yığının çıkardığı uğultu sayesinde arada kaynamaktadır.

Not: PD'de böyle yazılar görmeye alışık değilim. Umut verici :)

cevap

teşekkürler yorumun için...
sağ ideoloji bugun bir faşist baskı rejimi yerinde, demokrasi oyununu oynuyor aslında...Kendi çıkarları için kullanabileceği yaraları kaşıyor ve kanatıyor, Irak'ta da böyle yapmışlardı...Geçmişe gelince solun çok büyük bir fırsatı kaçırdığı malum, bugun o geçmişe yanmak yerine yine aynı toplumsal mesruiyeti yakalamamız lazım... Bu halkın yüzünü bize dönmesini sağlamalıyız

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.