Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- Karşıtlık İnsanı Güçlü Kılar
- Millî Siyaset(!)...
- Yurtta Barış Dünyada Barış!
- 26 Ağustos mu Daha Önemliİ?.. Yoksa 30 Ağustos mu?
- Ortadoğu’da Bilinmeyenli Bir Denklem ‘’Suriye’’
- Meclisten Geçen Tezkere Ulusal Çıkarlarımız İçin midir ?
- İnsan Hakları Tuzağına Karşı Aşı Geliştirme Zorunluluğu
- “Patriot” Füzeleri Türkiye’ye Niçin Getiriliyor?
- Suriye Meselesi, Bağımsız ve Egemen Bir Devletin İç İşlerine Karışıp Karışmama Meselesidir!
- AKP dış politikası giderek çıkmaza giriyor.
- Suriye, Demokrasi, Terör ve Hukuk Devleti
- Suriye’ye Dış Müdahale Olabilir Mi?
- Yeni Anayasa’nın İçeriği Sanki Devlet Sırrı
- Suriye Düşerse, Türkiye de Düşer
- Çatışmalar Sadece Türkiye’de Değil
Durum, Sıcak ve Sapı Kanlı Bıçak...
Ülke; kenti, dağı ve ovası ile kan gölüne döndü.
Şehit haberleri artık kanıksanan sıradan haberlere dönüştü.
Türkiye hükümeti Irak’ı bölen ayrılıkçı güçlerin arkasındadır.
Suriye’yi bölüp parçalamak için düğmeye basmış olan emperyal güçlerin ileri karakolu olarak görev yapmaktadır.
Kendisi borç batağında yüzerken, verilen bir talimatla türlü sorunlarla karşı karşıya geldiği Yunanistan’a 5 milyar Dolar “hibe” yapabilecek kadar hovarda bir ekonomik çizgide bata çıka yürümekte, en yüksek faizi sunduğu uluslararası finans kuruluşlarının bu nedenle ülke içinde serbestçe volta attıkları sanal bir ortamda “sıcak para” siyasetinden yarar ummaktadır…
Atlantik ötesinin çıkar ve talimatları doğrultusunda İran’la göğüs göğse gelinmekte, hiçbir ulusal neden olmadan bu ülkeye karşı düşmanlık siyaseti güdülmektedir.
Rusya ile sürdürülen siyasetin ipleri ABD’nin elindedir.
Türkiye “yurtta sulh dünyada sulh” ilkesinin çok ötesine geçmiştir.
Üstelik bu siyasetlerin belirlenmesinde, ulusal çıkarların ve vatanın savunulması gereklerinin değil, emperyal güçlerin stratejik hedeflerinin yer almakta olmasıdır.
Türkiye’nin Suriye ile ne gibi bir çelişkisi vardır?
Irak’ın kuzeyindeki yapılanma Türkiye’nin ulusal çıkarlarına karşı ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Ama Türkiye Hükümeti bu yapılanmanın baş mimarlarından birisidir.
İran başta olmak üzere bu komşu ülkelere karşı İsrail’in bölge siyasetini koruduğu aşikar olan “füze kalkanları”nın Anadolu’nun ortasına yerleştirilmesi nasıl açıklanabilir?
Türkiye’de bağımsız yargı ilkesinin dibi kazınırken, “ileri demokrasi”yi tesis etme kandırmacası ile yola çıkan bir siyaset, mecliste yer alan muhalefet partilerince desteklenmekte, ama ülkenin dört bir yanında örgütlenen toplumsal muhalefetin feryadı artık çok daha gür bir sesle yankılanmaktadır.
Ülke zor durumdadır.
Karanlık günler yaşanmaktadır.
Ama yerelde hala durumun vahametini tam olarak idrak etmemiş “Atatürkçü”ler bulunmaktadır.
Bıçak, her nedense henüz bu kişilerin kemiğine dayanmamıştır.
Ya da her nasılsa kınından çıkmış olan o keskin bıçağın kendi küçük dünyalarını sıyırıp geçeceğini ummaktadırlar.
Hayır o bıçak menziline ulaştığında bu ülkede yaşayan namuslu, yurtsever hiçbir kişiyi sıyırmayacaktır.
Hiç kimse bu saldırının sonuçlarından kendisini kurtaramayacaktır.
İşte onun için Mustafa Kemal Atatürk, “Ya bağımsızlık, ya ölüm!..” demiştir.
Çünkü emperyalizmin kanlı bıçağının hedefi olmaktan kurtulmak ancak o bıçağı etkisiz hale getirmekten geçer.
Çünkü Nazım Babamızın da dediği gibi, o bıçak,
Sapı kanlı, kör bir bıçaktır…
Ve ülkemiz,
“Sapı kanlı,
demiri kör
bir bıçaktı sıcak…” dizelerindeki kadar ısınmıştır, sıcaktır…
Faruk HAKSAL
Faruk.Haksal@PolitikaDergisi.com
farukhaksal@gmail.com
www.soruyusormak.com
www.dnm-ler.com
Ek | Boyut |
---|---|
sicak.jpg | 21.39 KB |
- Faruk HAKSAL içeriği
- 15233 okunma
Yorumlar
Yeni yorum gönder