Bilim/Kuramsal

Neo-Liberaller, Sosyal Demokratlar ve Marksistler

Bildiğiniz gibi iktisat bilimi, diğer bütün bilimler gibi felsefe çıkışlıdır. Dolayısıyla her türlü iktisadi düşüncenin temelini atan insanlar, aynı zamanda da büyük düşünürlerdir.

Bunlardan ana akım öncüleri olarak, Malthus, A. Smith, Ricardo ve K. Marx’ı sayabiliriz. Diğer pek çok iktisatçı, genel olarak bu isimlerin takipçileridirler. Mesela bugünki  “new right” olarak tabir edilen piyasa muhafazakarları (özellikle 70’lerden sonra Reagen ve Thatcher ile siyasete taşınan, Hayek ve Milton Friedman’ın fikir babalığını yaptığı) genel itibariyle Adam Smith’in ekolünden gelmedirler.

"Nereden Çıktı Bu MH-P"

Yazar: 
Sevda EĞER

 



 


 

1958 senesinde Özel Harp Dairesi kuruldu.

Amacı: Ülke bütünlüğünü tehlikeye atacak durumlarda gerilla yöntemleriyle halk arasında direnişi örgütlemek.

 


1958 senesinde Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi kuruldu. Türkeş kurulduğu günden itibaren desteklediği CKMP’ye resmi olarak 1965’de geçti ve 1969’da partinin ismi Milliyetçi Hareket olarak değiştirildi. Alpaslan Türkeş 9 ışık kitabı ile birlikte genel başkanlığa yerleşti. İlk söylediği söz şu cümle olacaktı: Harekat başladı! Bir askerden de başka söz beklenemezdi!

 

1917 yılında Ekim Devrimi’ni gerçekleştiren Lenin’in bir isteği vardı! Tüm dünyaya komünizmi yaymak! Almanya, Japonya, Fransa, İtalya, Macaristan, Bulgaristan ve Norveç’de ciddi taraf bulan sosyalistler; İngiltere, ABD gibi liberal ülkelerde, Baltıklarda yahut Polonya, Finlandiya gibi burjuva ülkelerinde hızla yükselen milliyetçilik akımlarıyla baş etmek zorunda kaldı. Zaman içinde tüm Avrupa’ya ve Baltık Ülkeleri’ne yayılan aşırı milliyetçi tavır Lenin’i az gelişmiş ülkelere yönlendirdi.

Sosyalist Sol, Mustafa Kemal’i Kucaklamalıdır

Yazar: 
Sevda EĞER

K

 

 emalizm orta sınıfların ideolojisi olagelmiştir; çünkü Kemalizm laik ve demokratiktir.

GDO’lu Ürünlerin İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri Ve Rant Pazarı

Genetiği değiştirilmiş organizmaların yer aldığı gıdalar, ülkemizde de kendisine ciddi bir pazar payı buluyor. Ancak GDO’lu ürünlerin insan, çevre ve hayvan sağlığı üzerine olumsuz etkileri tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de halen tartışma konusu.

GDO’nun ilk ana çıkış nedeni olarak, açlığa çözüm olduğu ileri sürülmüştü. Açlıktan insanları ölen Afrika ülkelerine dağıtma planları gösterilmiş umut vaat edilmişti. Ancak, açlık ile boğuşan Afrikalı ülkeler ABD’nin genetiği değiştirilmiş ürünlerden oluşan gıda yardımlarını, “normal gıda” istediklerini belirterek geri çevirmekteler.

ABD bu tepkiye “dilencinin seçme hakkı olamaz” şeklinde karşılık verse de Afrika dahi insan sağlığını tehdit eden bu gıdaları tüketmek istemiyor.

İnsanların beslenmesi için üretilen bitkilerin genleri ile oynanmış, herhangi bir genetik bağı veya benzer özelliği olmayan, bir başka deyişle doğal süreçlerde eşleşmeyen canlıların esleştirilerek doğada olmayan hibritlerinin oluşturulması ne tür etkiler doğurur tam olarak bilinmiyor.

Kendi türünden ya da kendi türü dışındaki bir canlının genin aktarılması ile değiştirilen özellikler, çevre, ekolojik dengeye zarar veriyor. GDO tohum ekilmiş topraklar üzerinde uzun yıllar doğal tohumlar yetişmiyor. Kendinden başkasına yaşam hakkı tanımayan, kendini yiyen, arı, kelebek gibi canlıların hayatını da tehdit ediyor. Evrimsel olarak faklı noktalardaki canlıların birinden diğerine aktarılan gen ya da genlerin, aktarıldığı organizmada çalışabilmesi için, organizmaların değişikliğe uğraması gerekmektedir.

İsyanım Var Ulen (2)

Yazar: 
Sevda EĞER

 


Vali olamazsın demedim, adam olamazsın dedim.

                                                  (Pir Sultan)

 

Hızar olamazsın demedim, yazar olamazsın dedim.

                                                  (Sevda Sultan)

 

 

Hala çıkmış meydanda milliyetçilik edebiyatı yapmakta. Bölünmek parçalanmak naraları atmakta! İstismarın bini bir para!

 

Suçlulara infaz, suçlulara sehpa sunmakta! Kimmiş peki onlar AKP-DTP-PKK… “Milliyetçi Hareket” nerde peki? Ona laf yok! Onlar masum onlar ak-pak çünkü!

 

Şükür ki tapındığıma tarih var, gerçek diye bir şey var!

 

Neymiş o gerçek?

 

Anlatayım sabırsızlanma!

Ne, Nedir? Kavram Tantanası Üzerine

Yazar: 
Sevda EĞER

 “İnsan bilmediği şeye düşmandır.”<?xml:namespace prefix = o />

                                          Hz. Ali

 

   Taraf: Durduğun yer. Eskiden taraf olmayanı döverlerdi,  şimdi aynı kişilerden aman taraf olunmasın diye yenir kötekler.

Devrim—Karşı Devrim

Yazar: 
Nihat ATAR

   Canlı türleri içinde insanı farklı kılan özelliklerin başında düşünebiliyor, sorgulayabiliyor, üretebiliyor, sürekli olarak yaşamını daha iyi hale getirebilme arayışı içinde olabiliyor olması gelir. Elde ettiği her iyi ve yeni, onu bu konuda daha çok çaba sarf etmeye yönlendiriyor. Açgözlülük, doyumsuzluk, tatminsizlik olarak da yorumlanan insanın bu özelliğini, yaşamını ve neslini devam ettirme içgüdüsünün, bir garanti arayışı veya ortaya çıkış biçimidir diyebiliriz. İnsan türünün bu özelliğini, insanların oluşturduğu tüm toplumlarda ve toplumsal örgütlenmelerde de aynen görmekteyiz.<?xml:namespace prefix = o />

İdeoloji

Yazar: 
Neylan ÇEVİK

   İDEOLOJİ, sosyal bilimlerin en zor tanımlanan ve en çok spekülasyona açık olan kavramıdır. Herkes başkasının düşüncesinin ideolojik olduğunu savunur, kendi düşüncesinin ise ideolojik olabileceğini içgüdüsel olarak kabul etmez. Bu açıdan, hep kötü bir çağrışıma sebep olmuştur. Filozoflar bile ideolojiye bakış açılarında olumlu-olumsuz olarak ikiye ayrılmışlardır.

Tarih Yapraklarından Üç Devrimci (Fidel Castro, Che, M. Kemal)

Yazar: 
Ali İhsan Uğuz

   Eylül’de Küba bir başka güzeldir. Gökyüzünü delen ağaçların hüzün şarkıları söyleyip son danslarını sergileyen yaprakları, sarı ve kahverenginin en güzel tonlarıyla kaplamıştı her yeri. Güney Amerika’ya özgü çiçekler, tabiat ananın izniyle kış gelmeden son güzelliklerini sergiliyordu. Bu güzel eylül gecelerinin birinde, Küba başkanlık sarayı her zamanki hareketliliğinde değildi ve o akşam sanki konuttan cenaze çıkmış gibi sessiz ve sakindi. Etrafta kimsecikler bulunmuyor, sadece bir iki hizmet görevlisi kadının yavaşça gidip gelmeleri ve fısıltı ile birbirlerine konuşmalarına şahitlik ediyordu konutun duvarları. Başkanlık sarayının bir odasında hafif bir ışık dışarıya sızmıştı. Odada tarihin öve öve bitiremediği iki adam karşılıklı oturmuşlar kahvelerini içerken aynı zamanda ünlü Küba purolarından yakıp o akşamın anısına kendilerince cömertlik yapıyorlardı. Odadaki sessizliği, kızıl sakallı ve uzun suratlı adam bozdu:

Kapitalizm ve Kapitalizmin Birey Üzerindeki Hegemonyası

Yazar: 
Miraç ÇEVEN

   Kapitalizmin birey üzerindeki etkisini anlamak için Max Weber’in “Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu” adlı kitaba başvurmak gerekir. Ben kitabı okuyup okumadığınızı bilmediğimden Yrd. Doç. Dr. Suna Tekel’in ders notlarından alınmış bir özetle yazmaya başlıyorum:<?xml:namespace prefix = o />

İçeriği paylaş