Mayıs 2013

Milli Görüş, Milli Duyuş, Milli Duruş İçin...

Türk Milleti’nin birliği, Türk Devleti’nin varlığı, Türk vatanının bölünmez bütünlüğü tehdit altındadır.
 
Türk Milleti’nin engin hoşgörüsü altında varlıklarını sürdüren ancak kin ve nefret duygularından sıyrılamayan azınlık kişi ve gruplar zehir kusmaya devam etmektedirler.
 
Türk Milleti; kimliksizler, kişiliksizler, etnik azgın azınlıkçılar, vatansız dincilerce teslim alınmaya çalışılmaktadır.
Türk Devleti; Türk düşmanı azınlıkçı kişilerce ve gruplarca sarsılmaktadır.
Türk vatanı; Türk düşmanı vatansızların, teröristlerin gizli açık alanı haline getirilmiştir.
 

ABD'nin Ajanları

Kurutuluş savaşı sırasında ülke işgal edilirken, yüzyıllarca Türk Milleti’nin engin hoşgörüsü altında can ve mal güvenlikleri sağlanmış dilleri ve dinleri korunmuş gayrimüslimler işgal kuvvetleriyle işbirliği yaptılar. Müslüman Türk köylerini bastılar, yaktılar, yıktılar.
 
Bazı yerli işbirlikçiler de kurtuluş savaşına karşı çıktılar. Mandacılığı köleliği kabul edip işbirliği yaptılar. 

 
Türk Milleti bir yandan açık düşmanla bir yandan içindeki devşirilmiş işbirlikçi ajanlara karşı mücadele verdi. 1952 yılında NATO ya girişle ABD ile askeri ve eğitim anlaşmalarıyla küçük Amerika hülyaları başladı. ABD Sovyetler Birliği’ne karşı komünizmle mücadele edecek ajanlar yetiştirdi. Yandaş olmayan ülkelerde, yetiştirilen ajanlarla darbe yaptırdılar.
 

ABD Vesayetinin Tarihçesi

Türkiye, 1930’lu yıllarda bağımsız politikaya yönelir. ABD Lozan anlaşmasını imzalamaz. Bugüne kadar da imzalamamıştır. Türkiye; kalkınma hamleleri ile Sadabat Paktı ve Balkan antantı ile bölgesel etkinliğe yönelir. Bu durum; İngiliz Fransız Amerikan güçlerini harekete geçirir. 1936 yılına kadar İstanbul Marmara bölgesi, limanlar işgalcilerin elindedir.
 
ABD; İkinci Dünya Savaşından, Nükleer gücü tekelinde bulunduran bir süper güç olarak çıkar. Amerikan yaşam tarzı, propagandayla dünyayı saran moda halinde idi. Bu parlak görüntünün arkasında bir emperyalist devlet vardı. ABD-İngiltere İkinci dünya savaşı sonrası birliktedir. İki ülke, tek bir politika ile küresel strateji oluşturulur.
 

27 Mayıs 1960 İhtilali

Türkiye; darbe, darbe teşebbüsleri, demokrasi, laiklik, batıcılık, Avrasyacılık, ulusalcılık, İslamcılık, çağdaşlık, Arapçılık, dincilik, ümmetcilik, Vahhabilik, Yeni Osmanlıcılık, sömürge, eyalet, Avrupacılık, Amerikancılık gibi konuların tartışıldığı bir ülke.
 
Başka bir ülkede bunlar yaşanıyor mu? Hayır. Peki ama neden Türkiye?
Çünkü Türkiye; bulunduğu jeopolitik ve jeostratejik konumu, Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu’nun merkezinde enerji havzalarının geçiş güzergâhında bir bölgedir.
 
Anadolu; yardımdadır, üç tarafı denizdir, bütün uygarlıkların beşiğidir. Ortadoğu kökenli dinlerin yerleşim yeridir. Hititler, Firikyalılar, Fenikeliler Troyalılar, İyonyalılar, Urartular Lidyalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Osmanlılar ülkesidir. Dolayısıyla dünyanın merkezidir.
 

Bilimsel Sosyalizm ve Kemalizm (Atatürkçülük) (IV)

Geçen bölümlerde; Bilimsel Sosyalizm ve Kemalizm kavramlarının, birer ideolojiyi temsil ettiklerinden, her iki ideolojinin ortak yönün bilimsel olduğundan bahsetmiştik. Ayrıca bu iki bilimsel ideolojinin uygulama alanlarının farklı olduğunu yazmıştık. Bilimsel Sosyalizm, gelişmiş, sanayileşmiş ve demokratikleşmiş kapitalist ülkelerin bir sonraki aşaması olan sosyalizmin teorik öngörülerini ve ilkelerini incelerken; Kemalizm ise emperyalizme bağımlı, az gelişmiş veya gelişmekte olan, henüz kapitalizm anlamında uluslaşma ve sınıflaşma sürecini tam olarak tamamlayamamış, demokrasisi olgunlaşmamış ülkelerin bağımsızlık, özgürlük, uluslaşma ve demokratikleşme teorisi olduğuna dikkat çekmiştik.

Bu bölümde Bilimsel Sosyalizm kavramının ortaya çıkışının kısa bir tarihçesine, içerdiği; kapitalizmle ilgili genel anlamdaki ekonomik, sosyal ve siyasi analiz ve değerlendirmelerine ve sosyalist topluma geçiş ve sosyalimin kuruluşuyla ilgili temel teorik öngörülerine ve ilkelerine kısa bir göz atacağız.

Güvensizlik Önergesi Komedisi

30 Mayıs perşembe günü ‘Erken Seçim’ kararı KKTC Meclisinde görüşülecek. Büyük bir olasılıkla kabul edilecek ve 28 Temmuz pazar günü de erken seçim yapılacak.

 

Tabii bu kabulün yasa haline gelebilmesi için de yasal bir süreç var. KKTC Meclisinin kabul ettiği "Erken Seçim Yasası"nın Cumhurbaşkanı tarafından aynı gün onaylanması ve Devlet Matbaasının da aynı gün Resim gazeteyi basması gerekmekte. Bu sürecin son günü 30 Mayıs, eğer seçim günü de gün sayımı içinde kabul ediliyorsa.

2023 Sonrası Dünya…

Bugünkü küresel ve emperyalist anlayışın dünyayı götürmek istediği hedef açıktır. Bu hedefe yürüyen güçler bunu artık çok da saklamıyorlar. Bu hedef tek dünya devleti düzenidir. Günümüzde bile mevcut devletlerin içlerindeki sorunlar kaosa dönüşüyorken nasıl olacak da efendilerin istediği sessiz sakin itaatkâr bir dünya devleti oluşturulacak? Bu sorunun cevabı da çoktan verilmiştir. Dünya, bin kadar küçük şehir devletlerine bölünecek, başlarına birer finans uzmanı ve banka şubesi konulacak ve böyle yönetilecek. Hatırlayınız, eskiden tavuklar doğada gezer, yeminin büyük çoğunluğunu doğadan temin ederdi. Özgür tavukların eti çok lezzetli olurdu. Ancak gezerek çok enerji yakarlar ve çabuk büyümezlerdi. Üstelik yaptıkları yumurta sayısı da daha düşüktü. Şimdi ise tavukların özgürlüğü ellerinden alındı. Hiç kıpırdamadan hormonlu yapay yemlerle besleniyorlar. Hem daha hızlı gelişiyor, hem de daha çok yumurta veriyorlar. Yani özgür olmayan tavuklar efendiler için daha verimli oluyorlar. Küçücük devletlere sıkıştırılmış, ufku dar insanlardan da daha fazla verim alınacağı, onların daha itaatkâr olacağı hesaplanıyor.

Çözümü PKK’nn Çekilmesinden İbaret Sanmak

Yazar: 
Ahmet Güvenç
Yazının Yazıldığı Tarih: 
29.05.2013

Cumhuriyet tarihi boyunca ülke için atılmış en önemli adımlardan biri olan PKK'nın çekilme sürecinin son derece dikkatli bir şekilde okunması gerekir. Kürt sorununu PKK'dan ve sorunun çözümünü PKK'nın sınır dışına çekilmesinden ibaret sanmak beraberinde büyük bir gaflete düşmeyi ve sonrasında da hezeyanı getirir.

Cumhuriyet rejiminin kangreni olmuş Kürt sorununu otuz yıllık PKK ekseninde değerlendirmek, sorunu ve sorunun çözümünü PKK'dan ibaret sanmak son derce yanlıştır. Kürt halkının, çok değil son on yılda yüzlerce kez onları yok saymış, asimile etmeye çalışmış, alt-üst kimlik saçmalığını öne sürmüş, sayısız hakaretlerde bulunmuş iktidarın, çözüm süreci için attığı bu büyük adımın samimiyetinden şüphe etmeleri gerekir.

Türkiye'de Alevi Olmak

Yazar: 
Ahmet Güvenç
Yazının Yazıldığı Tarih: 
24.05.2013

Alevilik ile ilgili sorun en az Kürt meselesi kadar mühimdir. Zira ne onlar kendilerini bugüne kadar net olarak tanımlayıp taleplerini de net bir şekilde ifade ettiler, ne de iktidar sahibi Sünniler Alevilerle ilgili tasarruflarını samimiyetle belirttiler. Böylece her geçen gün çözmesi biraz daha zorlaşan bir düğüm haline geldi bu mesele

Türkiye'de alevi olmak nedir diye soruyorum kendime ve şu cevapları alıyorum. Tarihimizin en acı hatıralarının oyuncuları olmaktır. Yeni taşındıkları mahallede başkalarının aksine sanki vebalıymış gibi kimse tarafından kapısı çalınmamaktır. Herkesin birbiriyle samimi olduğu varoş mahallerinde bile yalnız bırakılmaktır. Sünni halkın anlayışsızlığı ve hoşgörüsüzlüğü yüzünden adetlerini, gelenek ve göreneklerini açıkça ifade etme cesaretini gösterememektir.

“İki Ayyaşın Yaptığı Yasa”

Yukarıdaki başlık Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinde 10 yıldır başbakan olan beyefendiye ait. Evet, yanlış duymadınız. Beyefendi daha önce bu ülkenin yönetiminde bulunan milletin seçtiği bir millet vekili için bu tabiri kullanabiliyor.

“Ayyaş”

Bu tabiri milletin bir  vekili için kullanabiliyorsa yarın kendisi için söylenecekleri şimdiden kabul etmiş demektir. Kaldı ki böylesi bir baskı ve korku imparatorluğu kurmamış olsaydı kim bilir bu gün bile kendisi için neler denirdi.

Baskı deyince başbakanın bu günkü konuşmasını izlerken bu kelime geçtikçe gülümsedik. Bakın ne diyor.