Sovyetler Sonrası Dış Politika: "Kapitalist Rusya'da Neler Oluyor?"

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Ahmet Erdal AKSUNGUR
Yazının Yazıldığı Tarih: 
07. 12. 2011

Bugün Dünyada ve Rusya’da olup biten dikkat çekici olayları ele alıp değerlendirmek, “bugünkü Rusya” kadar tümüyle kokuşmuş Kapitalist Dünyayı; bu Kapitalist Dünyanın sürekli baş döndürücü estetik makyaj malzemeleriyle kokulanıp gizlenmeye çalışılan “çürümüş maddesini”; göz kamaştırıcı yapay yaldızlarla bezenerek güzellik malzemeleriyle süslenen “bunak ruhunu” daha iyi kavramaya yardımcı olabilir.

 

Bugün insanlığın yarıdan fazlasının yaşadığı Asya Kıtası’nın en önemli iki ülkesi Rusya ve Çin’dir. Bu ülkeler de ve eksenlerinde neler olup bittiğini bilmeden; bu ülkelerde geçmişteki Sosyalizmin gücü ve mirası üzerine oturarak Topluma ve Devlete egemen olan güçlerin yapısını ve neler düşünüp hangi planlarla hareket ettiklerini kavramadan, bugünkü dünyanın gidişi de, yakın gelecekte insanlığı nelerin beklediği de kolay kolay anlaşılamaz…

Sovyetler Birliği’nden sonra Dış Politika

21. Yüzyıl Dünyası

V. Putin, günlük İZVESTİA gazetesinde 4 Ekim günü yayınlanan bir makalesinde, eski Sovyet Cumhuriyetleri üzerinde kurulmuş yeni Kapitalist Devlerle birlikte bir “EURASIATIQUE BİRLİK” kurulmasını teklif etti. Putin o yazısında şöyle diyor:

 

“Biz, yeni politik ve ekonomik değerler üstünde sıkı bir bütünleşmeyle çağdaş dünyanın kutuplarından biri olabilecek yetenekte, güçlü ve uluslar-üstü bir birlik modeli öneriyoruz.”

 

Putin’in bu satırlarından ve önerdiği isimden de kolayca anlaşılabileceği gibi, eskiden “Batı” denilen tüm Kapitalist Devletlere karşı oluşmuş olan “Sosyalist Doğu Bloğu” sınırları içinde bulunan bugünkü tüm Devletler, bu birlik içinde toplanarak, 2011 yılındaki “Çağdaş Dünyada” yeni bir “Kutup” oluşturulmak isteniyor. Tüm İnsanlık ve Dünya açısından, böyle bir “Kutup Birliği”nin gerçekleştirilebilme olanağı ve ihtimali, nasıl ve ne zaman gerçekleştirilebileceği bir yana, gerçekleştirilebilirse ne olur?

 

Tıpkı Kapitalizmin doğuş döneminden 1917 Ekim Devrimi’ne kadar olduğu gibi, sık sık kurulup, yeryüzünü kendi “Kutupları” adına “Sömürü ve tahakküm alanları” yapmak için girişilmiş, irili ufaklı  “Paylaşım Savaşları” ile döktükleri kanlar içinde boğulup dağılan “Kapitalist Devlet İttifakları”ndan ve “Kutuplaşmaları”ndan biri daha gerçekleşmiş olur.

 

Putin’in bu sözlerini, alışılmış günlük “politik manevralardan” biri olarak değil de, ciddi bir “Fikir” olarak ele alırsak, her şeyden önce ister istemez,  insanın gözünün önünde, “Çağdaş” denilen bugünkü “2011 Dünyası” değil, üzerinden tam yüz yıl geçmiş olan “1911 Dünyası” canlanır. Tarihte, her şeyden önce: “Evrensel Savaşlar ve Devrimler Çağı” olarak yer almış olan bu yüz yılı, “hiç yaşanmamış” gibi yok sayarak düşünenler, samimi değillerse başkalarını aldatmak istiyorlar; samimi iseler kendilerini aldatıyorlar, demektir.

 

Bugünkü Rusya, dünkü Lenin ve Leninci Parti’nin önderliğinde İşçi-Köylü-Asker Sovyetlerinin ayaklanmasıyla zafere ulaştırılan Ekim Devrimi’nin kurduğu “Sosyalist Rusya” değildir. Tam tersine, koca Sovyetler Birliği’nin 70 yıl boyunca yarattığı uçsuz bucaksız olanaklarını ve zengin mirasını yiyen, tıpkı eski “Çarlık” misali, iliklerine dek halk düşmanı olan, yeni bir sömürü ve tahakküm saltanatı kurup gününü gün eden, “anasının donunu” bile pazara çıkaracak kadar kişiliksiz, 1990’larda “yapay döllenme” ile doğurtulmuş bir avuç soysuz Parababasının egemen olduğu bir “Kapitalist Rusya” vardır. Bunların kuracağı bir “Birlik”ten yahut “Kutup”tan insanlık adına kime hayır gelir?

 

Dev gibi bir Sovyetler Birliği’nin mirasını yiyen bugünkü Rus Devleti de, dev gibi Kızıl Çin’in mirasını yiyen bugünkü Çin Devleti de, dünyada Amerikan-İngiliz-Yahudi Finans-Kapitalizminin elebaşılığını yaptığı Emperyalist Haydutlar 1990’larda Orta Avrupa, Balkanlar ve Afrika’yı kana boğarken, 2000’lerde Afganistan’ı, ardından Irak’ı, bugün de Libya’yı kana boğup aynı oyunu Suriye’ye taşırken, gülünç birtakım “Diplomatik” cambazlıklardan başka ne yaptılar?. “Birleşmiş Milletler Teşkilatı” denen “Milletlerin satışını meşrulaştırma” örgütündeki “Veto” yetkilerini kullanmak için olsun, neden kıllarını bile kıpırdatmadılar?  

 

Dünyada Sovyetler Birliği gibi son derecede önemli rol oynayan “büyük bir gücün” dağılması, kaçınılmaz olarak tüm toplumları ve insanlığı ilgilendiren birçok şeyde olduğu gibi  “Devletler Politikası” alanında da büyük değişikliklere yol açtı. Ne var ki, bu değişiklikler, öteki alanlarda olduğu gibi “Devletler Politikası” alanında da, hâlâ somut, elle tutulur, gözle görülür bir şekilde “yeni biçimler” almaktan uzaktır. Fakat Libya’da yaşananlar bir kere daha gösterdi ki, aradan geçen 20 yılda, bugün Putin’in hayal edip dile getirdiği, “kritik” bir yere gelinmiş, hatta “kıldan ince, kılıçtan keskin” bir yola girilmiştir.

 

Sovyetler Birliği gibi yalnız ezilen ve sömürülen İşçi Sınıfı ve Halkların değil, bütünüyle İnsanlığın ve Dünyanın alınyazısında son derecede önemli rol oynayan büyük bir gücün dağılmasının, her alanda yol açtığı boşluklar, yarattığı maddi ve manevi yıkımlar, teorik ve pratik sarsıntı ve sallantılar hâlâ devam etmektedir. Son 20 yıldır olduğu gibi bugün de, Evren Finans-Kapitalizminin ekonomik, politik, askercil, teknolojik, bilimsel, kültürel, dinî vs tüm alanlardaki bütün strateji ve politikaları, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla açılan bu sallantı ve sarsıntılardan, yıkım ve boşluktan sonuna dek “yararlanma” anlayışı üzerine kurulmuştur. Bu yirmi yıl içinde Afganistan, Irak, Sudan, Somali ve Libya gibi pek çok ülkeye, doğrudan Pentagon ve NATO Komutasında ve Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında Emperyalist Haçlı Ordularının bu kadar kolayca ve rahatlıkla Askercil saldırılar düzenleyebilmesinin esas ve en büyük nedeni budur.    

 

Günümüzden yaklaşık 100 yıl önce “Enternasyonal Programı”nda yer alan şu satırlar, içinde yaşadığımız, Putin’in de yeni bir “Kutup” yaratmayı düşlediği hâlâ “Çağdaş Dünya” denilen bugünkü Dünyamızın manzarasını ve alınyazısını tüm çizgileri ve basamaklarıyla anlatmıyor mu?

 

Emperyalizm, bütün dünyada, sömürge dünyasının en ücra köşelerinde olduğu gibi, kapitalist iktidarının anavatanında dahi, sayısız Proleter yığınlarını Finans-Kapital denilen bir avuç plütokrasinin (zenginler saltanatının) önünde boyun eğmeye zorluyor.”

“Emperyalizm, kapitalist toplumun bütün çatışmalarını daha kolay anlaşılır bir kesinlikle derinleştirir. Alt sınıfların ezilişini son haddine vardırır.”

Kapitalist Devletler Arasındaki dövüşü en yüksek kerteye dek sarplaştırır. Bütün var olan ilişkiler sistemini sarsan Evren Emperyalist Savaşlarını “zorunlu” duruma getirir ve toplumu dayanılmaz bir zorunluluk (zaruret) ile Dünya Proletarya Devrimi'ne doğru yürütür.” (“Enternasyonal Programı”, 1926 Fransızca Baskısı.)

 

Putin’in hayal edip önerdiği gibi kurulacak “Birlikler”, ancak “Kapitalist Devlet İttifakları” olacaktır. Böyle kurulan ittifakların ne insanlığa, ne halklara hiçbir yararı olmayacaktır. Bununla birlikte, Putin’in bu önerisi, içinde yaşadığımız bugünkü dünya gerçekliğini daha iyi kavramamıza bir vesile olmaktadır. Halkımızın “Söyleyene bakma, söyletene bak” dediği sözün yeri, tam da burasıdır. Demek ki, bugünkü dünyada, hiç değilse artık “Kıtalar ölçüsünde” büyük Emperyalist Devletlere egemen olan Finans-Kapital çeteleri yörüngesinde yan yana gelebilen Kapitalist Devletler, kendi aralarında yeni yeni “Birlikler” yahut “İttifaklar” kuracaklardır. Bu gerçeklik, yeryüzünde özellikle “Kıtalar ölçüsünde” daha güvenli ve kârlı bir şekilde Tekelleşmiş Parababası Saltanatlarını ayakta tutmak zaruretinden doğmaktadır. Bu zaruret, hem ilk kök saldıkları topraklarda, hem de tümüyle yeryüzünde Finans-Kapitalist Şirketlerinin sömürü ve vurgunlarını artırmak kadar güvence altına almak için de, bugün artık kaçınılmaz bir şart; çare olarak kalan ve tutulması gereken “tek yol” haline gelmiştir. Yani, tıpkı “Birleşik Devletler” adını almasa da, hiç değilse bulunduğu Kıta ölçüsünde irili ufaklı birçok devleti “midesine indirerek” ayakta duran Avrupa Finans-Kapitalizminin yörüngesinde kurulmuş “Avrupa Birliği” gibi başka başka “Kapitalist Devletler Birliği” kurulacak, Emperyalizm arasında gitgide kızışan “Kutuplaşmalar” ve çeşitli biçim ve araçlarla yürütülen irili ufaklı “Savaşlar” artacaktır. 

 

Bu savaşların Askercil güç ve araçlarla, daha kanlı ve yıkıcı biçimlere girip giremeyeceği, girerse ne zaman ve nasıl böyle korkunç biçimler alacağı, ayrı konudur. Fakat son yıllarda dilden düşürülmeyen “Kriz” sözünün ardındaki olaylar da, bugün Avrupa’yı koca koca devletleri “iflasa” sürükleyecek kadar çalkalayan olaylar da, genelde (hatta Tarihin bir “cilvesi: ironisi” olarak “Müttefik” gibi görünseler de) “doğası” gereği Emperyalizm arasında kızışmış çelişkilerden ve kutuplaşmadan kaynaklanan, özel olarak “$:Dolar” ile “€:Euro” saltanatlarının çarpışması biçiminde “Finans Silahları”ndan atılan “kurşunlarla” yürüyen kıyasıya bir savaşın sonucudur..

 

“Emperyalizm, tüm evreni Finans-Kapitalin bukağıları (pranga zincirleri) ile zincirler.

“Bütün dünyanın, bütün milliyetlerin ve bütün ırkların işçilerini, kanla, demirle, açlıkla kendi boyunduruğu altında eğilmeye zorlar ve iktidarı hemen ele geçirmek göreviyle yüz yüze getirdiği İşçi Sınıfının işletilip soyuluşunu, ezilişini, kullaştırılmasını korkunç surette ağırlaştırır.”

“Böylelikle de, işçilerin sınır, milliyet, kültür, dil ve ırk, cins, meslek farklarına bakmayarak şekilleşmiş bir Bütün Dünya Proleterleri'nin biricik Enternasyonal ordusu halinde sıkı bir kaynaşma ve elbirliği etme zorunluluğunu yaratır.”

“…ve toplumu dayanılmaz bir zorunluluk (zaruret) ile Dünya Proletarya Devrimi'ne doğru yürütür.” (“Enternasyonal Programı”, 1926 Fransızca Baskısı.)

 

Demek ki, bugünkü dünyamızda 21. yüzyılın Ekim Devrimleri ile dünkü Sovyetler Birliği’nden daha ilerde ve daha sağlam bir “Sosyalist Devletler Birliği” kurulmadıkça, İnsanlık için “Barış” da, yeryüzündeki Halklar için “Huzur” da mümkün olmayacaktır. Bununla birlikte en başta İşçi Sınıfı gelmek üzere tüm ezilen ve sömürülen Halk yığınlarının, böylesine kokuşmuş ve kokuştukça azgınlaşan bir Sınıflı Toplumlar dünyasında Devrimci Sınıf Savaşı her gün biraz daha gelişerek zaferler kazanacaktır. Ve Tarih yolunda yürüyen ezilenlerin ve sömürülenlerin tüm yeryüzünde kendi elleriyle kurup kendilerinin yönettiği Sosyalist Dünya er geç gerçekleşecektir.

 

Ahmet Erdal AKSUNGUR

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Böyle aklıselim bir yazıyı

Böyle aklıselim bir yazıyı tam ihtiyaç anında yazmanızdan ötürü sizi tebrik ederim.Putin'in ve post-sovyet dönemde Rusya'nın nasıl halk karşıtı olduğunu ortaya koymak gerekiyordu.Öte yandan anladığım kadarıyla Rusça bilmektesiniz, Rus komünist partisinin oylarını artırdığını gördük ve bunu da açıklayabilen bir yazıyı ele alırsanız çok seviniriz.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.