Yandaş Parlamentoların Siyaseti Böyle Oluyor…

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Ekonomi küreselleştikçe aynı kurallar bütün dünyaya egemen oluyor. Bu kuralların vardıkları nokta ise tabii ki küresel çetenin daha fazla rant elde etmesi yönündedir. Küresel çete ve onların denetimindeki çok uluslu şirketler sürekli daha fazla kazanmak zorundadırlar. Zira kirli kazançlarına aracılık edenler sürekli daha fazla bahşiş istemektedirler. Bu da onların dünyayı daha fazla sömürmesine yer altı ve yer üstü zenginlikleri daha acımasızca talan etmelerine yol açıyor.

Onların bu kirli kazançlarına aracılık edenler ise bilindiği üzere az gelişmiş veya daha açık deyim ile fakir ülkelerin köle parlamentolarıdır. Bu parlamentoların birbirinin benzeri özellikleri taşımaları şaşırtıcı değildir. Çünkü birinci vazifeleri ülkelerinin ve ülke insanlarının efendiler tarafından sömürülmesine aracılık, taşeronluk etmektir.

Sözde bir parlamentoda birkaç parti vardır. Biri iktidar diğerleri isim olarak muhalefet olan bu taşeronlar sözde hep bir kavga içindedirler. Baktığınızda sanki birbirleri ile hiç anlaşamıyormuş gibi görünürler. Hatta oynadıkları oyuna kendilerini bazen o kadar kaptırırlar ki, parlamentoda küfürler, yumruklar gırla gider. Biraz sonra kendi maaşları veya yan ödenekleri ile ilgili bir konu gündeme geldiğinde iki dakikada hep birlik olup kabul ederler.

İstatistiklere baktığımızda Türk insanının gayrı safi milli hâsıladan aldığı pay yaklaşık 15 000 dolar gibi görünür. Bu oranlama büyük ölçüde kandırmacadır. Zira en yüksek %10 un kazancı, en düşük %20 nin kazancının 19 katıdır. Bu istatistikler, tepedeki ufak bir mutlu azınlığın dışında korkunç bir borç batağı ve fakirliğe sürüklenmiş insan yığınlarını gösterir. Hadi biz yine ortalama paya dönelim. Ortalama insanın bir yılda kazandığından fazlasını bu gün meclisteki siyasiler aylık ve yan ödemeler olarak ceplerine indirmektedirler.

Bu oran kendimizi layık gördüğümüz sınıfa baktığımızda en yüksektir. Bunun kabaca anlamı ise Türk insanı sınıfındaki diğer ülke insanlarından çok daha fazla sömürülmektedir. Siyasi taşeronlar efendilerine ne kadar çok rant sağlıyorlarsa ceplerini de o kadar çok doldurmak isteyeceklerdir. Aslında muhalefet görünümündekilerin seslerinin daha çok çıkmasının sebebi, direk suyun başında olmamalarındandır. Kendi aylıklarını acımasızca yükseltirken hiç birinin sesi çıkıyor mu?

Ekonomik sömürünün doruklara ulaşabilmesi ve devamlı olabilmesi için de siyasi sömürü gerekir. Bunun için de iktidarlar en önemli rolü üstlenirler. Halklarını her konuda sürekli kandırırlar. Bu kandırma işinde ahlak aramanın anlamı yoktur. Bazen etnik köken, bazen ırk, bazen milliyet, insani duygular, merhamet, hatta din kullandıkları oyuncaklardır.

Bu değerler ülkenin her yerinde aynı kalem olarak kullanılamayabilir. Mesela iktidarımızın İzmir’de “din” kandırmacasını iyi kullanamadığı ortadadır. Bu yüzden medya desteğine ihtiyaçları vardır. Medya kurumlarına önce başka ticari işler yapma izni verilir. Medya kurumları hızla büyük holdinglerin bir kolu haline dönüştürülür.

İş bundan sonra kolaydır. İktidar medyayı kendi isteği doğrultusunda haber ve propaganda yapmaya mecbur eder. Eğer yapmazsa maliyeciler şirketlerde inceleme başlatıverir. Bu şirketlerin hiçbiri zaten temiz değildir. Temiz bile olsa onları kirli gibi göstermek iktidarlar için çok kolaydır. Silivri davalarında ortada dolaşan yığınla düzmece delil bu şirketler için bir uyarı niteliğindedir. Bunu bilen ve kesesinden başka bir şey düşünmeyen, bu halleri ile de siyasilerle aynı çizgideki patronların gazeteleri iktidarın söylediğini yazar, istemediğini yazmaz. Hatta gerçeği onlara yaranmak için ters bile çevirir. Reyhanlı katliamında bu durumu daha iyi görüyoruz. Gazetelerde sadece iktidarın dikte ettiği söylemler. Oysa Suriye düşmanı Avrupa basını bile bizimkilerin tam tersi haber ve resimler, videolar yayınlıyor.

Bizim yaştakiler 1970 li yıllarda onbeş kişiden oluşan işçi partisi muhalefetinin meclise tam hâkim İktidar partisine dünyayı nasıl dar ettiğini geri adımlar attırdığını hatırlayacaktır.

Bu günkü muhalefet gerçek muhalefet olsa bu iktidar mecliste bir gün bile kalamaz. En son olayda görüldüğü gibi, Reyhanlıda bir katliam olmuş iktidara göre 51 yabancı basına göre yüzün üzerinde insanımız ölmüştü. Başbakanın yapacağı en doğal şey bakanlarını yanına toplayıp derhal Reyhanlı’ya gitmek, olayları yerinde incelemek, varsa bütün gezilerini iptal etmek ve yas ilan ederek sorumluların derhal yakalanması için çaba sarf etmekti. Halkına saygısı olan bir başbakandan bunlar beklenirdi. Bizim başbakan ise suçu derhal Suriye’ye yıkıp acaba bir askeri hareket izni ve desteği alır mıyım diye acele ABD ye uçtu. Muhalefet sadece bu davranışın nedenlerini halka gerçekten, demagoji, laf kalabalığı yapmadan anlatsa iktidarı yerle bir edebilirdi.

Maalesef uydu parlamentoların iktidarı da muhalefeti de böyle oluyor.

İzmir 2013.

 

Cem Osman TAMTÜRK

cem.tamturk@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.