Kasım 2014

Çalışma Hayatının Aileye Etkileri

Yazar: 
Meçhulyolcu
Yazının Yazıldığı Tarih: 
30.10.2014

Çalışma Hayatı ve Aile Bütünlüğü Kişiler ailesine, çevresine, topluma ve kanunlara karşı sorumludur. Sorumluluk duygusuyla yaşayan kişiler, faydalı ve nitelikli bireyler olarak kabul edilirler. Kişiler, ailelerinin geçimini sağlamak için kazancının bir kısmını ihtiyaçları için harcarlar. Harcanan paraların bir kısmı vergilere, bir kısmı satıcılara ve bir kısmı da üreticilere gitmektedir. Böylece paralar, ekonomiye katılmış olur. Ekonomiye katılan paralar ne kadar çok olursa, ekonomik büyüme de o kadar büyük ve hızlı olur. Yeni istihdam alanları açılır ve işsiz sayısı azalır. Arz ve talep arasında kurulan dengeler, rekabeti artırdığı gibi üretime de olumlu yönde etki eder. Rekabet, kimi zaman merdiven altı üretimle, kimi zaman kaliteli üretimle kendini gösterir. Kuşkusuz kaliteli üretim, gelişmiş teknolojilerle ve üretim tecrübesiyle sağlanır. Vergi kaçırarak, sigortasız işçi çalıştırarak kalitesiz mal ve hizmet üretenler, para ve hapis cezasına çarptırmalı ve Türkiye’nin ‘yüzkarası işadamları’ olarak teşhir edilmelidir. Bu durumda; mal ve hizmet üretenler, kaçak işçi çalıştıramayacak, kalitesiz mal üreterek halkın sağlığı ile oynayamayacaktır.

Çocukla Suç İlişkisi ve Rehabilitasyonu (Çocuk Destek Merkezleri)

Yazar: 
Sedat Ergenç
Yazının Yazıldığı Tarih: 
20.10.2014

1.       Çocuk ve Bütçe


Hiçbir sorun yoktur ki Devlet çözümünde harcama yapmasın. Bu bakımdan konuya bütçe ile başlayacağız.


Toplam nüfusumuz içindeki çocuk nüfusunun payı %31 dir. TC Bütçesi içinde suçlardan arındırma eğitim, iyileştirme yapılması için ayrılan bütçenin %31’in çok altında olduğu görülmektedir.


TC.Bütçesi içerisinde çocuk cezaevi harcamaları 31 Milyon Tl. iken, çocuk gözetim ve iyileştirme işlemleri için ayrılan pay 5 Milyon Tl.dir. Çocuk iyileştirme için ayrılan payın çocuk ceza sistemi için ayrılan paya oranla çok düşük olduğu görülmektedir.

Rumların Alacakları Önlemler

Anastasiadis'in masadan kalkmak için üfürükten bir bahane yaratması ve Türk tarafını suçlaması sonrasında baryalarının (yakın dostlarının) ve Rum siyasi parti liderlerinin Türkleri cezalandırmak için önerdikleri önlemleri okuyorum ciddi ciddi.

Gülsem mi ağlasam mı, daha karar veremedim.

İşin doğrusu hangisine karar vereceğimi bir türlü saptayamadım.

Aslında tam bir komedi, yaptıkları bizleri cezalandırma önerileri. Her biri ayrı bir fıkra olabilecek düzeyde.

Hayalkırıklığı(?)

TÜRKİYE için fotoğrafı net olarak ortaya koymamız gerekir:

Ülkemizde “İleri Demokrasi” var değil mi? Yani, Türkiye’de ileri demokrasi vizyonu bağlamında demokrasi standartlarımız, uygar ülkelerin düzeyinde olmalı(?)

Ama, gerçekten de öyle mi? Öyleyse, neden gazeteciler, işlerinden ediliyor? Öyleyse, neden gazeteciler, özgür ve kendi vicdanları doğrultusunda gazetecilik yapamıyorlar?

Gazeteciler, neden gördüklerini ve duyduklarını hiçbir baskı altında kalmadan yazamıyor veya anlatamıyor? Ülkemizde gazetecilik faaliyetleri de düşünce özgürlüğü alanları da gerilemekte.

Bizim ihtiyaç duyduğumuz şeyler siyasetçilerden: Ülkemizin daha doğru düzgün yönetilmesi ve iktisadî kalkınmanın tüm topluma yansıyacak şekilde yürütülmesidir. Yoksa, bazı kesimlerin, ülkemizdeki ballı ve kayırmacı şartlardan ve fırsatlardan yararlanarak varsıllaşması, toplumumuzdaki huzursuzluğu ve nefreti bertaraf edemez…

Yeni Saray Yeni Türkiye

Yazar: 
Tamer Yazar

Tam tamına 1 milyar 370 milyon TL, eski parayla 1 katrilyon TL’nin üzerinde para harcanmış…

2015 senesi için bu SARAY denen AK noktasına ayrılan BÜTÇE’yi ise şimdilik es geçelim…

Ne de olsa her şeyden kısarken, 2015’te milletvekillerine ZAM’mı da konuşacağız yine…

Memur’a, İŞÇİ’ye ve tabi ASGARİ olana damlatırken, bunları yine taşıracağız…

Ama “ŞÜKÜR ETSİNLER”, ki “BU DA OLMAYABİLİRDİ” diyeceğiz…

Diğerleri için de “DEVLET BÜYÜĞÜDÜR” diye ekleyeceğiz…

Beslensin ki İYİ YÖNETSİN’e inanmayı sürdüreceğiz…

Cumhuriyet

CUMHURİYET, romantik insanların düşünebileceği ve hayata geçirebileceği bir projeydi, Osmanlı İmparatorluğunun varlık ve yokluk çizgisinden gidip gelirkenki sürecinde. Cumhuriyet, her türlü imkânsızlığa, muhalefete, içten içe zuhur etmiş umutsuzluğa, yılgınlığa, inançsızlığa başkaldırış ve onur duruşuydu. Cumhuriyet, olmazlıklardan olur yaratabilmekti. Emperyalist devletlerin, imparatorluk coğrafyasında paylaşım planları yaptığı süreçlerde, yeni bir ulusun inşasının hayaliydi.

***

Batı Avrupa ülkelerinin endüstri devrimiyle zenginleştikleri, gözlerinin açıldığı, refahlarının palazlandığı, birbirleriyle çekişme içinde oldukları, elde ettikleri zenginliğin ve refahın yetmediği, hammadde ve pazar arayışları içinde bir kaosa sürüklenme merhalelerinde, Avusturya-Macaristan İmparatorunun Sırp bir genç tarafından öldürülmesiyle baş gösterecek cihan harbinin kıvılcımlarından, onurlu ve mağrur bir parlayışın eseriydi, Türkiye Cumhuriyeti...

Rumların Yanlış Stratejisi (1/4)

 
Yakın tarihe baktığım vakit Kıbrıslı Rum yöneticilerin veya da politikacıların, bazı çok kritik dönemlerde basiretlerinin bağlandığını ve yapılmaması gereken çok vahim hatalar yaptıklarını gözlemliyorum.  Yaptıkları "Vahim hata" ise hep aynı; "Türkiye'yi yok saymak."
 
Nedense politik havanın kızıştığı çok kritik dönemlerde Türkiye'yi yok sayarak bir takım kararlar alıyorlar ve gelecekte ne olabileceğini iyice araştırmaya gerek duymadan da bu buram buram kahramanlık tüten (!)  kararları doğrultusunda korkusuzca adımlar atıyorlar. Kendilerine olan güvenleri de tavan yapıyor…
 

ABD, Ülkemizde Misafir mi ki Misafirperverliğimizi Sorguluyor!

Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyeleri İstanbul’da Amerikan askerlerinin başına çuval geçirdi. Eylem, Türkiye’nin gündeminde geniş yer buldu. TGB ’liler Sarayburnu’na demir atan ABD savaş gemisine ait askerlerin, Eminönü’nden para çekmek için bankamatiğe gittikleri sırada “Yankee go home” sloganlarıyla başlarına çuval geçirdiler.

ABD askerlerinin başına çuval geçiren ve aralarında İşçi Partisi Öncü Gençlik yöneticilerinin de bulunduğu TGB’liler, dün (12.11.2014) öğle saatlerinde ise yine aynı yerde olayla ilgili basın açıklaması yaptılar. Gençlerin sloganları, “Atatürk Gençliği görev başında”, “Çuvalı geçirdik denize de dökeriz”, “Titre ABD Türk Gençliği geliyor”, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları attılar.

Rumların Yanlış Stratejisi (2/4)

Makarios, bu yanlış politik kararın ve stratejik hatanın bedelinin çok ağır olduğunu anlamıştı ama uzaklardan adayı karıştırmaya ve Türkiye'yi yok saymaya devam eden Yunanistan'daki yönetimin başında olan kişiler, namı diğerle askeri cunta ve sivil danışmanları hala daha anlamamışlardı. 

Tarihten de ders almamış olan bu kişiler, aradan 4 yıl geçtikten sonra yeni ve büyük bir hata daha yaptılar, Türkiye'yi yok sayarak.  Bunun da bedeli hem Yunanistan, hem de Kıbrıs Rum Yönetimi için çok ağır oldu. 

General Grivas, Yunanistan'dan gönderilen Tümen'e çok güveniyordu. O yüzden adayı Türklerden bu tümenin yardımı ile nasıl temizleyeceğinin planlarını en ince ayrıntısına kadar yapmıştı.  Nede olsa Türklerden bir kuyruk acısı vardı Grivas'ın. 9 Eylül 1922 tarihinde arkasına bakamadan İzmir'den ayrılan Yunan ordusunun içindeki birasteğmenolan Grivasyenilgiyi hiç hazmedememişti. Şimdi Kıbrıslı Türklerden "Küçük Asya Felaketi"nin intikamını almanın zamanı gelmişti. Zaten kendini, güçlü, dokunulmaz ve yenilmez bir komutan olarak görmüştü hep...

Dünden Bugüne Egemenlik ve Milli İrade Anlayışı

Yazar: 
Meçhulyolcu
Yazının Yazıldığı Tarih: 
10.11.2014

Genel olarak milli irade, halkoyu ile seçilerek parlamentoya girip, ülkeyi yönetme yetkisini ele geçirmek şeklinde izah edilmektedir. Milli iradenin anlamını ve uygulanış şeklini görmek için tarihin sayfalarını birer birer aralayıp, günümüze kadar irdelememiz gerekmektedir. İyi bir araştırma yaptığımızda, milli irade anlayışının göründüğü gibi uygulanmadığını; geçmişten günümüze kadar, egemenlik ve milli irade kavramlarının nasıl yorumlandığını ve kimler tarafından nasıl akamete uğratıldığını görebiliriz.

Bilindiği üzere; 15. ve 17. yüzyıllar, Avrupa’nın Rönesans ve reform hareketleriyle sarsıldığı yıllardır. Tüm Avrupa’yı kuşatan bu iki önemli gelişme, egemenlik ve milli irade anlayışının ortaya çıkmasına neden olmuştur. İtalya’da başlayan Rönesans hareketlerinin temel amacı, Orta Çağ anlayışı ile yenilikçi (Reformist) anlayış arasında bir köprü kurmak olmuştur.