İçeriği Yazan: Mehmet ÇAĞIRICI Zaman: Salı, 09/07/2013 - 10:40
Transhümanizm, insanın sınırlı olan olanaklarını, modern teknolojinin kullanılmasıyla genişletmeyi amaçlayan bir düşünce akımıdır. Transhümanizmin ana bakış açısı, insanlığın ilerlemeye mecbur olduğudur. Tanınmış Transhümanizm lerden biri olan Eugeniker Julian Huzley, Transhümanizm felsefesini şu cümle ile ifade etmeye çalışmıştır.
“İnsan, insan olarak kalır, fakat yeni olanaklar gerçekleştirerek kendini ve kendi doğasını aşar.”
Son zamanlarda yeni bir felsefe akımı gibi sunulan Transhümanizm; kendi kökeninin rönanstan geldiğini iddia ederek, evrimci bir dünya görüşüne sahip olduğuna inanır ve Alman Filozof Friedrich Nietzsche’yi ise geçmişteki önder atası olarak görür.
***
Her ne kadar Transhümanizm, kendisini Hümanizmin bir kolu olarak değerlendirse de değildir. Çünkü Transhümanizm; hümanizmi, sadece insan aklına ve bilimine saygı duyan ve insanlığı ilerlemeye mahkum olarak gören bir düşünce akımı olarak yorumlamaktadır.
Oysa Hümanizm; insanın kendisinin, kişiliğinin ve yeteneklerinin gelişmesini, ancak onurlu bir biçimde ve özgür bir toplumsal ortamda gerçekleştirebileceğine inanan bir dünya görüşüdür. Yani Hümanizm’de onur ve özgürlük; insanın toplumsal evriminde çok önemli rol oynarken, Transhümanizm’de bu onur ve özgürlüğün rolünü teknoloji almaktadır.
Marks ve Lenin tarafından bilimsel ve gerçekçi bir temele oturtulan bilimsel sosyalizm, en hümanist bir toplum biçimidir. Çünkü toplumsal yaşamı yaratan en başta emekçiler, onlarla beraber hemen hemen bütün halk ve tek tek her birey, kapitalist üretim biçimindeki koşullar nedeniyle kendilerine ve kendi işlerine yabancılaşmış, onursuz ve tam özgür olmayan çalışma koşullarında yaşamaktadırlar.
Öte taraftan kapitalizmde bilim ve teknolojide gelişim ise korkunç bir hızla ilerlemekte, insanlar yeni yeni teknolojik harikalar yaratmaktadırlar. Fakat teknolojik bu ilerleme kapitalist toplumsal koşullar altında emekçilere ve halka; özgürlük, onurlu bir iş ve yaşam, kendini aşma ve geliştirme getirmediği gibi, tam tersine onların daha da fazla sömürülmesine, emeklerine daha da yabancılaşmalarına ve özgürlüklerini daha da fazla kaybetmelerine, işsiz kalmalarına vs. neden olmaktadır.
Görülüyor ki Transhümanizm gibi uydurma felsefi dünya görüşleri, aslında kapitalist sistemi ve onun insanlık onuruna aykırı koşullarını asla eleştirmemekte, sadece soyut bir biçimde bilim ve teknolojik ilerlemeyi yüceltmektedir. Kısaca bu tip düşünce akımların ana işlevi; aydın ve eğitimli insanların dikkatlerini, kapitalizmin eleştirisinden uzaklaştırarak; onların, teknolojik gelişmeye odaklanmalarını sağlamaktır.
İnsanlık için ilerlemenin özü, teknolojide değil, toplumsal alandadır. Kapitalizmden sosyalizme geçiş, insanlık için en büyük ilericiliktir!
Yorumlar
Gerçek İlericilik, Toplumsal İlericiliktir!
Transhümanizm, insanın sınırlı olan olanaklarını, modern teknolojinin kullanılmasıyla genişletmeyi amaçlayan bir düşünce akımıdır. Transhümanizmin ana bakış açısı, insanlığın ilerlemeye mecbur olduğudur. Tanınmış Transhümanizm lerden biri olan Eugeniker Julian Huzley, Transhümanizm felsefesini şu cümle ile ifade etmeye çalışmıştır.
“İnsan, insan olarak kalır, fakat yeni olanaklar gerçekleştirerek kendini ve kendi doğasını aşar.”
Son zamanlarda yeni bir felsefe akımı gibi sunulan Transhümanizm; kendi kökeninin rönanstan geldiğini iddia ederek, evrimci bir dünya görüşüne sahip olduğuna inanır ve Alman Filozof Friedrich Nietzsche’yi ise geçmişteki önder atası olarak görür.
***
Her ne kadar Transhümanizm, kendisini Hümanizmin bir kolu olarak değerlendirse de değildir. Çünkü Transhümanizm; hümanizmi, sadece insan aklına ve bilimine saygı duyan ve insanlığı ilerlemeye mahkum olarak gören bir düşünce akımı olarak yorumlamaktadır.
Oysa Hümanizm; insanın kendisinin, kişiliğinin ve yeteneklerinin gelişmesini, ancak onurlu bir biçimde ve özgür bir toplumsal ortamda gerçekleştirebileceğine inanan bir dünya görüşüdür. Yani Hümanizm’de onur ve özgürlük; insanın toplumsal evriminde çok önemli rol oynarken, Transhümanizm’de bu onur ve özgürlüğün rolünü teknoloji almaktadır.
Marks ve Lenin tarafından bilimsel ve gerçekçi bir temele oturtulan bilimsel sosyalizm, en hümanist bir toplum biçimidir. Çünkü toplumsal yaşamı yaratan en başta emekçiler, onlarla beraber hemen hemen bütün halk ve tek tek her birey, kapitalist üretim biçimindeki koşullar nedeniyle kendilerine ve kendi işlerine yabancılaşmış, onursuz ve tam özgür olmayan çalışma koşullarında yaşamaktadırlar.
Öte taraftan kapitalizmde bilim ve teknolojide gelişim ise korkunç bir hızla ilerlemekte, insanlar yeni yeni teknolojik harikalar yaratmaktadırlar. Fakat teknolojik bu ilerleme kapitalist toplumsal koşullar altında emekçilere ve halka; özgürlük, onurlu bir iş ve yaşam, kendini aşma ve geliştirme getirmediği gibi, tam tersine onların daha da fazla sömürülmesine, emeklerine daha da yabancılaşmalarına ve özgürlüklerini daha da fazla kaybetmelerine, işsiz kalmalarına vs. neden olmaktadır.
Görülüyor ki Transhümanizm gibi uydurma felsefi dünya görüşleri, aslında kapitalist sistemi ve onun insanlık onuruna aykırı koşullarını asla eleştirmemekte, sadece soyut bir biçimde bilim ve teknolojik ilerlemeyi yüceltmektedir. Kısaca bu tip düşünce akımların ana işlevi; aydın ve eğitimli insanların dikkatlerini, kapitalizmin eleştirisinden uzaklaştırarak; onların, teknolojik gelişmeye odaklanmalarını sağlamaktır.
İnsanlık için ilerlemenin özü, teknolojide değil, toplumsal alandadır. Kapitalizmden sosyalizme geçiş, insanlık için en büyük ilericiliktir!