Bağlantılar:
[1] http://www.politikadergisi.com/pd-uye/selvihan-cigdem
[2] http://www.politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/bilimkuramsal
[3] http://www.politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/tarih
[4] http://www.politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/toplumsal
Yorumlar
Felsefesizlik değil! Kalitesizlik.
Yazınızı okudum güzel kaleme alınmış ama eksik bilgilerle çevresini aydınlatamayan bir yazı haline dönüşmüş.
Ülkemizin eğitim sistemi 1995 yılında DEMOKRATİK EĞİTİM MODELİNE dönüştürüldü. Eğitimin merkezine birey konuldu. Birey merkezli demokratik modelde, demokrasi bilincine sahip bireyler yetiştirmek amaç edinildi.
Varoluşçuluğun etrafında ve ilerici yöntemlerin tercih edildiği sistemin uygulayıcıları ne yazık ki kaliteden, iletişimden, epistemolojiden, felsefeden, psikolojiden ve diğer bilimlerden yararlanamıyorlar.
Özetini yapmak ve özetini yaparken net ifadeler kullanmak gerekirse: Öğretmenlerin, ne yazık ki alt seviyelerden(5 yaş) başlayan eğitim hayatında bireyleri şekillendirmede ve bu şekillendirmenin temelinde bireyin farkındalığını ortaya koymada sıkıntılar yaşadığı inkar edilmemelidir.
Ezberci, notçu, iletişim gücü zayıf öğretmenlerin iyi bireyler yetiştirmesi beklenmemelidir.
Bu durumunda kaynağında da Yüksek Öğretim Kurumunun (YÖK) ilgisizliği olduğu unutulmamalıdır.
Öğretmenleri yetiştirenler Yök'e bağlı üniversiteler ve öğretim görevlileridir.
Öğretmenleri KPSS ilse seçen yine YÖK'e bağlı ÖSYM'dir.
Zaten Üniversite okuyabilirliğe YÖK kendisi ÖSS ile karar vermektedir. (yeni adı her neyse...)
Bu durumda seçilen, atanan öğretmenlerin bireyleri etkili ve bilinçli kılınması mümkünmüdür?
Not: Her sene ortalama 60 bin öğretmen ünvanıyla mezun veriliyor. yıllık ortalama 40 bin atama yapılıyor. Atanamayan 300.000 öğretmen var. 10 sene sonra 500.000 öğretmen adayı görev yapamayacak! Bununla bile ilgilenilmeyen bir ortamda bilinçli birey yetişmesi imkansız gibidir.
-Yorumun bu kadar uzun olması beni üzmüştür ama başka türlü de kendimi ifade edemiyecektim. TEŞEKKÜRLER.