İçeriği Yazan: Mert ELEKÇİ Zaman: Cum, 02/12/2011 - 14:51
Sn. Çağrıcı
Temelde ayrıldığımız çok önemli bir konu var. Hatta yanlış bir tespitte bulunduğunuzu dahi düşünüyorum.
Eşitlik, adalet, özgürlük gibi kavramlar göreli kavramlar değildirler. Ne oldukları aslında çok belirgin kavramlardır. Bu kavramların göreli olduğunu iddia etmek kanımca 'hukuk bilimi'ni dışlamak olur. Burada bu kavramların anlamlarını uzun uzun anlatmaya kalksak, gerçekten çok yer kaplar ancak, bu saydığınız kavramlar anlamlarını birbirlerinde ve daha alt kavramlarda bulmaktadırlar. Bu sebeple, bu kavramların kapsadığı sınırın belirlenmesinde mahkeme içtihatları rol oynamaktadırlar. Örneğin Anayasa Mahkemesi 2008 yılında verdiği bir kararda, anayasanın ilgili maddesinde yazıldığı üzere, 'kimseye din, dil, ırk vs. sebeplerle ayrım yapılamaz' denmesine karşın, bazı uygulamarın toplumun zayıf kesimini korumak amacıyla bilinen en temel eşitlik ilkesinin sınırını genişletilebileceği yorumunu yapmıştır. Öte yandan başka bir kararında, (2004 yılı idi sanıyorum) Bağ-kur emeklilieri ile ilgili bir düzenlemede, eşitlik ilkesini 'aynı statüdeki insanların eşitliği' olarak yorumladı. Mahkemeyi bu yorumlara götüren ise, adalet ve özgürlük kavramlarından başkası değildi.
Hukuk, belli bir mekanizmayı ifade eder. Doalyısıyla bu mekanizma içindeki herhangi bir dişliyi diğer dişlilerden bağımsızbir şekilde anlamlandırabilir miyiz?
İkinci olarak;
1982 Anayasası neden tümden değişmeli?
Bu soru cevabını tarihsel sebeplerde bulmalı diye düşünüyorum. Çünkü, toplumların reaksiyonları bize şunu göstermiştir ki, hukuk metinleri, yürürlüğe girdikleri dönemle bir bütündürler. 'tarihsel yorumlama' dediğimiz bu yorum, ilgili hukuk normlarının yürürlüğe girdiği dönemde hangi amaçları taşıdığını bize anlatır. Görülüyor ki, toplum 82 Anayasası'nın geçmişi sebebiyle rahatsız... Bunun böyle olmasının en büyük sebebi elbette ki 82 anayasası aleyhine yapılan propaganda ama bu, bugün anayasadan insanların rahatsızlık duyduğğu gerçeğini değiştiremeyecek hiçbir zaman... Bu yüzden, Anayasalar, sadece birer metin olarak değil, hazırlanma süreci, çıplak metni ve uygulamasıyla bir bütün olarak algılanmalıdır. Bunlardan birinde ortaya çıkan rahatsızlık, anayasanın meşruiyetinde önemli yaralar açacaktır.
Tusiad'ın Anayasa taslağı ile ilgili olarak da aylar önce yazmış olduğum yazımı okumanızı tavsiye ederim.
Yorumlar
Sn. ÇağrıcıTemelde
Sn. Çağrıcı
Temelde ayrıldığımız çok önemli bir konu var. Hatta yanlış bir tespitte bulunduğunuzu dahi düşünüyorum.
Eşitlik, adalet, özgürlük gibi kavramlar göreli kavramlar değildirler. Ne oldukları aslında çok belirgin kavramlardır. Bu kavramların göreli olduğunu iddia etmek kanımca 'hukuk bilimi'ni dışlamak olur. Burada bu kavramların anlamlarını uzun uzun anlatmaya kalksak, gerçekten çok yer kaplar ancak, bu saydığınız kavramlar anlamlarını birbirlerinde ve daha alt kavramlarda bulmaktadırlar. Bu sebeple, bu kavramların kapsadığı sınırın belirlenmesinde mahkeme içtihatları rol oynamaktadırlar. Örneğin Anayasa Mahkemesi 2008 yılında verdiği bir kararda, anayasanın ilgili maddesinde yazıldığı üzere, 'kimseye din, dil, ırk vs. sebeplerle ayrım yapılamaz' denmesine karşın, bazı uygulamarın toplumun zayıf kesimini korumak amacıyla bilinen en temel eşitlik ilkesinin sınırını genişletilebileceği yorumunu yapmıştır. Öte yandan başka bir kararında, (2004 yılı idi sanıyorum) Bağ-kur emeklilieri ile ilgili bir düzenlemede, eşitlik ilkesini 'aynı statüdeki insanların eşitliği' olarak yorumladı. Mahkemeyi bu yorumlara götüren ise, adalet ve özgürlük kavramlarından başkası değildi.
Hukuk, belli bir mekanizmayı ifade eder. Doalyısıyla bu mekanizma içindeki herhangi bir dişliyi diğer dişlilerden bağımsızbir şekilde anlamlandırabilir miyiz?
İkinci olarak;
1982 Anayasası neden tümden değişmeli?
Bu soru cevabını tarihsel sebeplerde bulmalı diye düşünüyorum. Çünkü, toplumların reaksiyonları bize şunu göstermiştir ki, hukuk metinleri, yürürlüğe girdikleri dönemle bir bütündürler. 'tarihsel yorumlama' dediğimiz bu yorum, ilgili hukuk normlarının yürürlüğe girdiği dönemde hangi amaçları taşıdığını bize anlatır. Görülüyor ki, toplum 82 Anayasası'nın geçmişi sebebiyle rahatsız... Bunun böyle olmasının en büyük sebebi elbette ki 82 anayasası aleyhine yapılan propaganda ama bu, bugün anayasadan insanların rahatsızlık duyduğğu gerçeğini değiştiremeyecek hiçbir zaman... Bu yüzden, Anayasalar, sadece birer metin olarak değil, hazırlanma süreci, çıplak metni ve uygulamasıyla bir bütün olarak algılanmalıdır. Bunlardan birinde ortaya çıkan rahatsızlık, anayasanın meşruiyetinde önemli yaralar açacaktır.
Tusiad'ın Anayasa taslağı ile ilgili olarak da aylar önce yazmış olduğum yazımı okumanızı tavsiye ederim.
Teşekkürler...
http://politikadergisi.com/okur-makale/tusiadin-anayasa-taslagi-ve-degismez-hukumler [2]