1982’de Türk milletine olağanüstü koşullarda ve silahların gölgesinde dayatılan darbe anayasasını değiştirmek için nihayet bir fırsat var önümüzde. Referanduma sunulan pakette neler olduğunu hatırlatalım öncelikle.
Özel surette korunması gerekenler için Pozitif Ayrımcılık Anayasaya girecek.
Kişisel verilerin korunması Anayasa teminatı altına alınacak.
Yurtdışına çıkış yasağı ancak hâkim kararıyla verilebilecek.
Devlet, çocuk istismarı, cinsellik ve şiddete karsı çocukları koruyucu tedbirleri alacak.
Memurlar ve diğer kamu görevlilerine, toplu sözleşme yapma hakkı verilecek.
Kamu Denetçiliği Kurumu kurulacak ve idarenin isleyişiyle ilgili şikâyetleri inceleyecek.
YAŞ’ın Silahlı Kuvvetlerden her türlü ilişik kesme kararlarına karsı yargı yolu açık olacak.
Askerlere sivil yargı yolu açılacak.
Anayasa Mahkemesi’nin yapısı değiştirilecek.
HSYK’nın yapısı değiştirilecek.
12 Eylülcülerin yargılanmasını önleyen anayasanın geçici 15.maddesi kaldırılacak.
Darbe ürünü olan bu anayasa mutlaka değişmelidir. Çünkü bu anayasa birey temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı bir anlayışla hazırlanmıştır. Anayasada temel hak ve hürriyetleri düzenleyen bölüme baktığımızda; vatandaşlarımızın temel hak ve hürriyetlerini ifade eden bir satırlık bir maddenin hemen altında özgürlükleri sınırlandıran koca bir paragrafın yer aldığını görürsünüz. Bu yaklaşım devleti merkeze koyan, vatandaşı yok sayan, insan mutluluğunu önemsemeyen jakoben bir anlayışın ürünüdür. İnsan hayatındaki her şey gibi devletin varlığı da insanı ve toplumu mutlu edebildiği oranda anlamlıdır. Bütün mantığı vatandaşa karşı devleti korumak olan bir anayasanın toplumu mutlu etmesi mümkün değildir.
12 Eylül 1980 darbesinin ürünü olan bu anayasa mutlaka kökten değiştirilmelidir. Çünkü bu anayasa darbecilerin ve mutlu azınlığın ayrıcalıklarını korumaya yönelik olarak hazırlanmıştır. Bu anayasa azınlığın çoğunluğa tahakküm etmesi için özel olarak dizayn edilmiştir. Bu anayasayla halkın çoğunluğunun oylarıyla seçilen ve icraatlarıyla ilgili her beş yılda bir halka sandıkta hesap veren yasama organı, yargı vesayeti cenderesine sıkıştırılarak etkisizleştirilmektedir. Halktan gücünü almayan organlara, yasama organı üzerinde sınırsız denetim yapma yetkisi verildiği yönetim biçimine demokrasi değil “oligarşik bürokrasi” denir. Çoğunluğun oylarıyla seçilen meclisin anayasa değişikliği yapmasına müdahale etmek; halka egemenliği sen kullanamazsın demekle eş anlamlıdır. Demokrasilerde egemenlik hakkı yalnızca millete aittir. Millet bu yetkisini yasama ve yürütme organları aracılığı ile kullanır. Memnun olmadığında da her beş yılda bir bu tercihlerini yeniler. Demokrasilerde kararları çoğunluk alır. Ancak çoğunluk tarafından azınlığın temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı düzenlemeler yapılması da asla benimsenmez. Demokrasiler bir yandan çoğunluğun iradesini gerçekleştirirken öte yandan da azınlıkta kalan vatandaşların hak ve hürriyetlerini güvence altına alırlar. Bugün karşılaştığımız durum ise bu söylediklerimizin tam tersidir. Toplumun çok küçük bir kesimi olan bir cunta grubunun hazırladığı bir anayasa, halk çoğunluğuna silah zoruyla dayatılmıştır. Bu anayasaya dayanılarak halkın büyük bir çoğunluğuna tahakküm edilmektedir. Temel hak ve özgürlükler kolayca ayaklar altına alınabilmektedir.
Sivil siyasetin önünün açılması, askeri vesayete ve yargı sultasına son vermek için mutlaka demokratik ve özgürlükçü yeni bir anayasa yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bugün yargı adeta bir siyasi partinin arka bahçesi gibi çalışmakta, tamamen taraflı ve ideolojik kararlar vermektedir. Anayasa mahkemesi fonksiyon gaspı yapmakta, TBMM’ye ait olan yasama yetkisini kullanmaktan da geri kalmamaktadır. Yapılacak yeni anayasa ile halkın yetki verdiği yasama ve yürütme organları ile didişmeyi görev edinmiş askeri bürokrasi ve yargı tarafsız hale getirileceğinden; kurumlar arası çatışma sona erecek, anayasal organlar arasında uyum sağlanmış olacaktır.
12 Eylül 1980 darbesinden sonra idam edilen, hapishanelere tıkılan, siyaset yapma hakkı elinden alınan, sürgüne gönderilen, fişlenen milyonlarca Türk vatandaşının mağduriyetini biraz olsun hafifletmek için elbette bu referanduma evet demek boynumuzun borcudur. Halkı sürü yerine koyan darbecilere haddini bildirmek için evet demekten başka yol gözükmüyor. Demokrasi şehidimiz, Türk halkının sevgilisi rahmetli Adnan Menderes’in ruhunun şad olması, kemiklerinin sızlamaması için elbette bu referanduma evet demek gerekir. Cumhurbaşkanlığına aday olmaması için askerler tarafından tehdit edilerek, yurtdışına gitmek zorunda kalan rahmetli Ali Fuat Başgil’in hatırasına elbette bu referanduma evet demek gerekir. Aydınlarımıza suikastlar düzenleyerek milletin bir kısmını diğer kısmına düşman ederek bulanık suda balık avlamak isteyen derin devlet çetelerine inat elbette bu referanduma evet demek gerekir. Referandumda hayır oyu kullanın diyen, elinde binlerce insanımızın kanı olan, İmralı’daki bebek katili terörist başının inadına elbette bu referanduma evet demek gerekir. 90’lı yıllarda faili meçhul cinayetler sonucu hayatını kaybeden on binlerce vatandaşımızın kanı yerde kalmasın diye elbette bu referanduma evet demek gerekir.
Bu Anayasa değişikliği referandum sonucunda onaylanırsa ilk kez 12 Eylül 1980 cuntasının ürünü olan darbe anayasasında köklü bir değişiklik yapılmış olacaktır. Bir sonraki adım mutlaka bu darbe anayasasından tamamen kurtulup Türkiye’nin hak ettiği sivil, demokratik ve özgürlükçü yeni bir anayasa yapılması olacaktır.
Daha çok hukuk, daha çok demokrasi ve daha çok özgürlük için bu anayasanın değiştirilmesine elbette evet diyorum. http://idrissaim.wordpress.com/2010/07/15/nicin-evet[2]
İdris Saim
Yorumlar
Darbeye Hayır !
1982’de Türk milletine olağanüstü koşullarda ve silahların gölgesinde dayatılan darbe anayasasını değiştirmek için nihayet bir fırsat var önümüzde. Referanduma sunulan pakette neler olduğunu hatırlatalım öncelikle.
Özel surette korunması gerekenler için Pozitif Ayrımcılık Anayasaya girecek.
Kişisel verilerin korunması Anayasa teminatı altına alınacak.
Yurtdışına çıkış yasağı ancak hâkim kararıyla verilebilecek.
Devlet, çocuk istismarı, cinsellik ve şiddete karsı çocukları koruyucu tedbirleri alacak.
Memurlar ve diğer kamu görevlilerine, toplu sözleşme yapma hakkı verilecek.
Kamu Denetçiliği Kurumu kurulacak ve idarenin isleyişiyle ilgili şikâyetleri inceleyecek.
YAŞ’ın Silahlı Kuvvetlerden her türlü ilişik kesme kararlarına karsı yargı yolu açık olacak.
Askerlere sivil yargı yolu açılacak.
Anayasa Mahkemesi’nin yapısı değiştirilecek.
HSYK’nın yapısı değiştirilecek.
12 Eylülcülerin yargılanmasını önleyen anayasanın geçici 15.maddesi kaldırılacak.
Darbe ürünü olan bu anayasa mutlaka değişmelidir. Çünkü bu anayasa birey temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı bir anlayışla hazırlanmıştır. Anayasada temel hak ve hürriyetleri düzenleyen bölüme baktığımızda; vatandaşlarımızın temel hak ve hürriyetlerini ifade eden bir satırlık bir maddenin hemen altında özgürlükleri sınırlandıran koca bir paragrafın yer aldığını görürsünüz. Bu yaklaşım devleti merkeze koyan, vatandaşı yok sayan, insan mutluluğunu önemsemeyen jakoben bir anlayışın ürünüdür. İnsan hayatındaki her şey gibi devletin varlığı da insanı ve toplumu mutlu edebildiği oranda anlamlıdır. Bütün mantığı vatandaşa karşı devleti korumak olan bir anayasanın toplumu mutlu etmesi mümkün değildir.
12 Eylül 1980 darbesinin ürünü olan bu anayasa mutlaka kökten değiştirilmelidir. Çünkü bu anayasa darbecilerin ve mutlu azınlığın ayrıcalıklarını korumaya yönelik olarak hazırlanmıştır. Bu anayasa azınlığın çoğunluğa tahakküm etmesi için özel olarak dizayn edilmiştir. Bu anayasayla halkın çoğunluğunun oylarıyla seçilen ve icraatlarıyla ilgili her beş yılda bir halka sandıkta hesap veren yasama organı, yargı vesayeti cenderesine sıkıştırılarak etkisizleştirilmektedir. Halktan gücünü almayan organlara, yasama organı üzerinde sınırsız denetim yapma yetkisi verildiği yönetim biçimine demokrasi değil “oligarşik bürokrasi” denir. Çoğunluğun oylarıyla seçilen meclisin anayasa değişikliği yapmasına müdahale etmek; halka egemenliği sen kullanamazsın demekle eş anlamlıdır. Demokrasilerde egemenlik hakkı yalnızca millete aittir. Millet bu yetkisini yasama ve yürütme organları aracılığı ile kullanır. Memnun olmadığında da her beş yılda bir bu tercihlerini yeniler. Demokrasilerde kararları çoğunluk alır. Ancak çoğunluk tarafından azınlığın temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı düzenlemeler yapılması da asla benimsenmez. Demokrasiler bir yandan çoğunluğun iradesini gerçekleştirirken öte yandan da azınlıkta kalan vatandaşların hak ve hürriyetlerini güvence altına alırlar. Bugün karşılaştığımız durum ise bu söylediklerimizin tam tersidir. Toplumun çok küçük bir kesimi olan bir cunta grubunun hazırladığı bir anayasa, halk çoğunluğuna silah zoruyla dayatılmıştır. Bu anayasaya dayanılarak halkın büyük bir çoğunluğuna tahakküm edilmektedir. Temel hak ve özgürlükler kolayca ayaklar altına alınabilmektedir.
Sivil siyasetin önünün açılması, askeri vesayete ve yargı sultasına son vermek için mutlaka demokratik ve özgürlükçü yeni bir anayasa yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bugün yargı adeta bir siyasi partinin arka bahçesi gibi çalışmakta, tamamen taraflı ve ideolojik kararlar vermektedir. Anayasa mahkemesi fonksiyon gaspı yapmakta, TBMM’ye ait olan yasama yetkisini kullanmaktan da geri kalmamaktadır. Yapılacak yeni anayasa ile halkın yetki verdiği yasama ve yürütme organları ile didişmeyi görev edinmiş askeri bürokrasi ve yargı tarafsız hale getirileceğinden; kurumlar arası çatışma sona erecek, anayasal organlar arasında uyum sağlanmış olacaktır.
12 Eylül 1980 darbesinden sonra idam edilen, hapishanelere tıkılan, siyaset yapma hakkı elinden alınan, sürgüne gönderilen, fişlenen milyonlarca Türk vatandaşının mağduriyetini biraz olsun hafifletmek için elbette bu referanduma evet demek boynumuzun borcudur. Halkı sürü yerine koyan darbecilere haddini bildirmek için evet demekten başka yol gözükmüyor. Demokrasi şehidimiz, Türk halkının sevgilisi rahmetli Adnan Menderes’in ruhunun şad olması, kemiklerinin sızlamaması için elbette bu referanduma evet demek gerekir. Cumhurbaşkanlığına aday olmaması için askerler tarafından tehdit edilerek, yurtdışına gitmek zorunda kalan rahmetli Ali Fuat Başgil’in hatırasına elbette bu referanduma evet demek gerekir. Aydınlarımıza suikastlar düzenleyerek milletin bir kısmını diğer kısmına düşman ederek bulanık suda balık avlamak isteyen derin devlet çetelerine inat elbette bu referanduma evet demek gerekir. Referandumda hayır oyu kullanın diyen, elinde binlerce insanımızın kanı olan, İmralı’daki bebek katili terörist başının inadına elbette bu referanduma evet demek gerekir. 90’lı yıllarda faili meçhul cinayetler sonucu hayatını kaybeden on binlerce vatandaşımızın kanı yerde kalmasın diye elbette bu referanduma evet demek gerekir.
Bu Anayasa değişikliği referandum sonucunda onaylanırsa ilk kez 12 Eylül 1980 cuntasının ürünü olan darbe anayasasında köklü bir değişiklik yapılmış olacaktır. Bir sonraki adım mutlaka bu darbe anayasasından tamamen kurtulup Türkiye’nin hak ettiği sivil, demokratik ve özgürlükçü yeni bir anayasa yapılması olacaktır.
Daha çok hukuk, daha çok demokrasi ve daha çok özgürlük için bu anayasanın değiştirilmesine elbette evet diyorum.
http://idrissaim.wordpress.com/2010/07/15/nicin-evet [2]
İdris Saim