İçeriği Yazan: Mehmet ÇAĞIRICI Zaman: Pzt, 06/02/2012 - 22:06
Sayın Gamze GÜNGÖRMÜŞ KONA; geçmişteki genel olarak bozuk olan Suriye Türkiye ilişkilerini AKP hükümetinin son dönemde Suriye'ye karşı takındığı sert tavra ve Suriye'nin iç işlerine karışmasına mazeret olarak göstermeye çalışmaktadır. Fakat bence bu mazeret AKP'nin Suriye'ye karşı takındığı sert, hukuksuz ve olumsuz tavrının bir açıklaması olamaz.
1990 öncesi Türkiye Suriye ilişkilerinin iki tarafın farklı askeri ve siyasi blokta yer almasından dolayı, bloklar arası soğuk savaş ortamından etkilendiği herkesce kabul görebilecek bir gerçektir. Ayrıca bu dönemde "Hatay", "su" ve "PKK" konularının da iki devlet arasında somut sorunlar olarak önemli rol oynadıkları da bir başka gerçektir.
Soğuk savaşın bitmesi; arkasından Apo'nun Suriye'yi terk etmesiyle iki devlet arasındaki ilişkiler zamanla düzelmiştir. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezerin baba Esad'ın cenaze törenine katılmasıyla da ilişkiler çok daha olumlu bir yönde gelişmeye başlamıştır.
Ancak Türkiye Suriye ilişkilerinin AKP'nin iktidar olduğu son on yıllık dönemide ilginç bir karakteristik göze çarpmaktadır. O da iki ülke arasındaki ilişkilerin seyri ve niteliği neredeyse ABD Suriye ilişkilerine paralel bir biçimde gelişmesidir. ABD Suriye ilişkileri iyi olduğu sürece AKP Suriye ile ticareti artırmış, iki devlet arasındaki vizeleri kaldırmış, Suriye ile Nisan 2009’da İsrail’i rahatsız eden ortak bir askeri tatbikat yapmış ve hatta 13 Ekim 2009’da Türkiye ve Suriye arasında iki ülkenin toplam on bakanının katılımıyla Halep ve Gaziantep’te Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi 1. Bakanlar Kurulu toplantısı yapmıştır.
Ne zaman ki "Arap Baharı" denen bir süreçte ABD Suriye ilişkileri bozulmuş, arkasından AKP 180 derece dönüş yaparak(Aynı tavrı Başbakan Libya'ya karşı da sergilenmiştir) ve de BM sözleşmelerine aykırı olarak Suriye'nin iç işlerine karışır; hatta Suriye'nin iç sorunlarını Türkiye'nin iç sorunu olarak tanımlar hale gelmiştir.
Türkiye bölgenin ne candarması ne de savcısıdır. Eğer konu bu komşu ülkeye demokrasi ve insan hakları götürmekse, AKP ve lideri Erdoğan önce kendi kapısının önünü temizlemelidir. Konser bileti sattı, Parasız eğitim istedi veya rektörünü eleştirdi diye yıllarca hapis cezasına çarptırılan gençlerin yaşadığı, milletvekillerinin, parti liderlerinin, gazetecilerin, subayların, aydınların, hatta Genel Kurmay Başkanının saçma sapan suçlamalarla yıllarca özgürlüklerinin gasp edildiği bir ülkenin Başbakanın bir başka komşu ülkeye demokrasi ve insan hakları dersi vermesi bizleri aptal yerine koymakla eş anlamlıdır!
Gerçek eleştiri her zaman gerçeklere dayanan eleştiridir. Gerçekler ise çoğu zaman hakkaniyetten yanadır!
Yorumlar
Kimse kimsenin iç işlerine karışamaz!