İçeriği Yazan: Mehmet ÇAĞIRICI Zaman: Salı, 08/11/2011 - 22:02
Terörün ülkemizin en büyük ve can alıcı sorunu olduğunu sanırım çoğumuz paylaşıyoruz. Tartışmamız daha çok terörle mücadelede kullanılacak araç ve yöntemler üzerinde yoğunlaşmaktadır.
"Teröristle değil, terörle mücadele" şiarı doğru ve etkili bir yöntem olabilir. Bu daha çok nasıl yorumlandığına bağlı. Ülkemizde bu şiarın değişik yorumlarının ve uygulamalarının olduğu görülmektedir. En başta ana muhalefet partisi CHP'nin genel başkanı sayın Kılıçdaroğlu'nun temsil ettiği görüş ile yukarıdaki yazının sahibi Sayın İlker Ekici'nin de benimsediği görüş bu sloganı "... terörle mücadele, silahların gölgesinde gerçekleştirilecek bir süreç değildir." biçiminde yorumlamaktadırlar. Bu yorumun gerekçesi ise "mücadelenin silahlı boyutunun bir sonuç getirmeyeceği, aksine “dağa gidişleri teşvik edeceği" yönündedir.
Bu argüman gerçekleri tam yansıtmamaktadır. Elde sağlam ve tam güvenilir veri olmamasına rağmen, şimdiye kadar PKK ile mücadelede elde edilen bilgilere göre, PKK kadro ve militanlarının sadece yarısının Türkiye, diğer yarısının ise Irak, Suriye, İran ve Avrupa kaynaklı olduğunu göstermektedir. Yani PKK'nın Türkiye kaynağını tamamen kurutsak bile terör varlığını en az yarısı kadar sürdürebilecek kadro ve militan devşirecek kaynaklara sahiptir. O halde bu argüman tam geçerli değildir.
Terörle mücadelede öncelikle seçilecek yöntem ve araçların tesbitinde takip edilecek yol "bataklığı kurutma" anlamında önlem olarak terörün kaynağını kurutma olamaz. Çünkü terörün kaynağını kurutma orta ve uzun vadede, teröre bahane olan sosyal, ekonomik ve siyasi sorunların çözümleriyle ancak olanaklıdır. Diğer yanda terör ise acil ve yakıcı bir sorundur. Her gün can almaktadır. Bu nedenle terörle mücadelede seçilecek en doğru ve etkili yolu bulmak "terörün mantığını" iyice anlamaktan geçer.
Hangi amaçla yapılırsa yapılsın terör sonuçta bir siyasal araçtır. Terör, toplumun çoğunluk çıkarlarına, doğasına ve iradesine ters düşen herhangi bir siyasi amacı gerçekleştirmek için toplumda, halkta güvensizlik, korku, dehşet yaratarak toplumun kendi amacına ters düşen bu iradesini kırma işlevini yerine getirmek için uygulanır. O halde terörün işlevsel karakterini belirleyen çok önemli iki noktası vardır: 1)ŞİDDET 2) Şiddetin hedefi ise doğrudan HALK'tır.
Devlet, yasama, yürütme ve yargı erkleriyle, ordu ve polisiyle "meşru şiddeti" tekeline alan ve bütün toplumu kapsayan bir kurumdur. O halde devlet yaptırım ve şiddet uygulayan bütün organlarıyla teröre karşı daha yaman bir şiddet uygulamalı ki "el mi yaman bey mi yaman" şiarına göre terörü bastıra bilsin. Ancak teröre karşı devletin uyguladığı meşru şiddet yetmez! Çünkü terör halkı hedef aldığına göre, devlet te halkı bu konuda mutlaka yanına almak zorundadır. Bu da halkın terör konusunda bilgi sahibi olması, devletin halka terörle ilgili bütün önemli bilgileri aktarmasıyla mümkündür. İşte o zaman halk bilinçli tepkisiyle terörü işlevsiz kılacaktır. Çünkü terör halkı yıldıramadığını o zaman bizzat görecektir.
Avrupa'da terör sorunu yaşayan ülkelerin deneyimleri bu görüşümüzü desteklemektedir. İspanya’da Bask bölgesinde bağımsız bir devlet kurma uğruna ETA yıllarca terör uygulamaktadır. Sosyaldemokrat İspanya Başbakan'ı Sabatero ETA ile defalarca müzakere ettiği halde ETA silah bırakmadı ve teröre devam etti. En nihayet 12 Mart 2004 tarihinde ETA’nın Madrid'teki kanlı terörine karşı bir milyona yakın İspanya halkı yürüdü. İspanya’da halk kitlelerinin bu kararlı, tavizsiz ve görkemli anti terör gösterisi, terörist ETA’nın şiddet stratejisini değiştirmesine neden oldu. Ve bugün ETA tamamen silah bırakmış durumda. Neden? Çünkü ETA, kitleleri terörle yıldıramadığına kendi gözleriyle tanık oldu; umudu kırıldı; morali bozuldu; ister istemez terör yönteminden ve araçından vaz geçmek zorunda kaldı!
Şimdi bu görüş ve deneyimler ışığında AKP hükümetinin terörle mücadele programını yeniden gözden geçirelim.
1. ve 2. Maddeler, devletin kendi meşru şiddet tekelinden vaz geçerek kendi işini başkasına havale etmesi demektir. 3. ve 4. Maddeler ise halkı terör mücadelesinden uzaklaştırmaktır.
Yorumlar
Çivi çiviyi halkla birlikte söker!
Terörün ülkemizin en büyük ve can alıcı sorunu olduğunu sanırım çoğumuz paylaşıyoruz. Tartışmamız daha çok terörle mücadelede kullanılacak araç ve yöntemler üzerinde yoğunlaşmaktadır.
"Teröristle değil, terörle mücadele" şiarı doğru ve etkili bir yöntem olabilir. Bu daha çok nasıl yorumlandığına bağlı. Ülkemizde bu şiarın değişik yorumlarının ve uygulamalarının olduğu görülmektedir. En başta ana muhalefet partisi CHP'nin genel başkanı sayın Kılıçdaroğlu'nun temsil ettiği görüş ile yukarıdaki yazının sahibi Sayın İlker Ekici'nin de benimsediği görüş bu sloganı "... terörle mücadele, silahların gölgesinde gerçekleştirilecek bir süreç değildir." biçiminde yorumlamaktadırlar. Bu yorumun gerekçesi ise "mücadelenin silahlı boyutunun bir sonuç getirmeyeceği, aksine “dağa gidişleri teşvik edeceği" yönündedir.
Bu argüman gerçekleri tam yansıtmamaktadır. Elde sağlam ve tam güvenilir veri olmamasına rağmen, şimdiye kadar PKK ile mücadelede elde edilen bilgilere göre, PKK kadro ve militanlarının sadece yarısının Türkiye, diğer yarısının ise Irak, Suriye, İran ve Avrupa kaynaklı olduğunu göstermektedir. Yani PKK'nın Türkiye kaynağını tamamen kurutsak bile terör varlığını en az yarısı kadar sürdürebilecek kadro ve militan devşirecek kaynaklara sahiptir. O halde bu argüman tam geçerli değildir.
Terörle mücadelede öncelikle seçilecek yöntem ve araçların tesbitinde takip edilecek yol "bataklığı kurutma" anlamında önlem olarak terörün kaynağını kurutma olamaz. Çünkü terörün kaynağını kurutma orta ve uzun vadede, teröre bahane olan sosyal, ekonomik ve siyasi sorunların çözümleriyle ancak olanaklıdır. Diğer yanda terör ise acil ve yakıcı bir sorundur. Her gün can almaktadır. Bu nedenle terörle mücadelede seçilecek en doğru ve etkili yolu bulmak "terörün mantığını" iyice anlamaktan geçer.
Hangi amaçla yapılırsa yapılsın terör sonuçta bir siyasal araçtır. Terör, toplumun çoğunluk çıkarlarına, doğasına ve iradesine ters düşen herhangi bir siyasi amacı gerçekleştirmek için toplumda, halkta güvensizlik, korku, dehşet yaratarak toplumun kendi amacına ters düşen bu iradesini kırma işlevini yerine getirmek için uygulanır. O halde terörün işlevsel karakterini belirleyen çok önemli iki noktası vardır: 1)ŞİDDET 2) Şiddetin hedefi ise doğrudan HALK'tır.
Devlet, yasama, yürütme ve yargı erkleriyle, ordu ve polisiyle "meşru şiddeti" tekeline alan ve bütün toplumu kapsayan bir kurumdur. O halde devlet yaptırım ve şiddet uygulayan bütün organlarıyla teröre karşı daha yaman bir şiddet uygulamalı ki "el mi yaman bey mi yaman" şiarına göre terörü bastıra bilsin. Ancak teröre karşı devletin uyguladığı meşru şiddet yetmez! Çünkü terör halkı hedef aldığına göre, devlet te halkı bu konuda mutlaka yanına almak zorundadır. Bu da halkın terör konusunda bilgi sahibi olması, devletin halka terörle ilgili bütün önemli bilgileri aktarmasıyla mümkündür. İşte o zaman halk bilinçli tepkisiyle terörü işlevsiz kılacaktır. Çünkü terör halkı yıldıramadığını o zaman bizzat görecektir.
Avrupa'da terör sorunu yaşayan ülkelerin deneyimleri bu görüşümüzü desteklemektedir. İspanya’da Bask bölgesinde bağımsız bir devlet kurma uğruna ETA yıllarca terör uygulamaktadır. Sosyaldemokrat İspanya Başbakan'ı Sabatero ETA ile defalarca müzakere ettiği halde ETA silah bırakmadı ve teröre devam etti. En nihayet 12 Mart 2004 tarihinde ETA’nın Madrid'teki kanlı terörine karşı bir milyona yakın İspanya halkı yürüdü. İspanya’da halk kitlelerinin bu kararlı, tavizsiz ve görkemli anti terör gösterisi, terörist ETA’nın şiddet stratejisini değiştirmesine neden oldu. Ve bugün ETA tamamen silah bırakmış durumda. Neden? Çünkü ETA, kitleleri terörle yıldıramadığına kendi gözleriyle tanık oldu; umudu kırıldı; morali bozuldu; ister istemez terör yönteminden ve araçından vaz geçmek zorunda kaldı!
Şimdi bu görüş ve deneyimler ışığında AKP hükümetinin terörle mücadele programını yeniden gözden geçirelim.
1. ve 2. Maddeler, devletin kendi meşru şiddet tekelinden vaz geçerek kendi işini başkasına havale etmesi demektir. 3. ve 4. Maddeler ise halkı terör mücadelesinden uzaklaştırmaktır.