Bağlantılar:
[1] https://www.politikadergisi.com/pd-uye/okan-yuksel
[2] https://www.politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/guncel
[3] https://www.politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/ic-siyasa
[4] https://www.politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/tarih
[5] https://www.politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/toplumsal
Yorumlar
Eklenti
1938'den sonra feodal mütegallibe ile resmi ideolojinin kaynaşması ve bu sınıfsal kökeni temsil eden Demokrat Parti'nin Köy Enstitülerinin kapatılması için yasa teklifi vermesi ve CHP'nin de bu teklifi olumlu bulup, Köy Enstitüleri'nin kapatılması için kabul oyu vermesi, Köy Enstitüleri'ni yok etmiştir. İsmet İnönü dik duramamış ve Nato Üyeliği için Köy Enstitüleri'ni feda etmiş ve feodal ağalara boyun eğmiştir. (İkinci Örnek: Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu)
Çok partili demokrasiye geçiş, Nato üyeliği, Kore'ye asker gönderme,Köy Enstitülerinin kapatılması içiçe geçmiş bir süreçtir.
Değişik bir bakış açısı:
Attila İlhan ise "Hangi Sol" kitabında Köy Enstitülerini ağır eleştiriler getirir. Köy Enstitüleri'nin, köylülerin kente göç etmesini engelleyerek,köylülerin proletereşmesinin önüne geçtiğini söylemiş ve Köy Enstitüleri'nin mevcut düzenin muhafazasını sağladığını söylemiştir.
Attila İlhan'ın bu görüşünü reddetmekle birlikte, Köy Enstitüleri'nin yıkılmasıyla "feodal" yapının devam ettiğini, köyden kente göçlerin artmasına rağmen "proleterleşme düzeyinden", "bilinçli proletarya düzeyine bir akış gerçekleşmediğini görmekteyiz.
Bunun sonucu olarakta, köyden kente göçler sayesinde proleterleşen kitlenin "mevcut düzenle" çatışmadığını ve sisteme en dibinden entegre edildiğini görmekteyiz. Bu entegrenin en önemli ayağı ise "din" veya "milliyetçilik"tir.