Zekâ Akıl ve Kurnazlık

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Cengiz Özder
Yazının Yazıldığı Tarih: 
24 Kasım 2010

 

  
   Genç nesil, açıkça fark edileceği gibi bir önceki nesilden daha zeki ve akıllı! Bunun böyle olması doğal. Daha iyi sosyal ve fiziksel şartlar altında, teknolojinin de zenginleştirdiği daha zengin bir zihinsel ortamda yetişiyorlar ve bunun sonucunda daha beyin de anne ve babalarının çözemeyeceği problemleri çözecek şekilde gelişiyor. Peki, bu konuyu ve devamı bir dizi yazıyı neden ele alıyorum derseniz, gençliğin her ne kadar zeki olsa da, bundan hak ettiği faydayı çıkaracak şekilde durumların farkında olmadığını bildiğimden ve bazı şeyleri her ne kadar onlar gereksiz görecek olsalar da, onların iyiliği için anlatmanın faydalı olacağını düşündüğümdendir.
 
Gençlik çağı deli bir çağdır, ergen dönemin kontrolsüzlüğü henüz tam anlamıyla üzerlerden atılamamıştır. Genç kişi her şey anlayacak kadar bilgili ve akıllıdır. Örneğin, ellerindeki mizah dergilerine göz atacak olursanız, onların çoktan toplumu yöneten politikacıları çözdüklerini, ruhlarını bile okuduklarını anlarsınız. Ama yaş gereği belli konular üzerinde sonuna kadar dikkatlerini koruyacak ve gidecek yoğunluğa sahip olmadıklarından, sürekli bir konudan diğer bir konuya atlıyor oluşlarından, kendilerini baskılayan toplumu ve çevreyi yeterince anlamaktan uzaktırlar. Sonucunda kendilerinden daha az donanımlı olmalarına rağmen binlerce yılın birikimi olan kalıtımsal güdüleriyle davranan çevre tarafından hırpalanabilmekteler! Aynı yollardan biz de geçtiğimizden, ben en azından kendi tecrübelerimi çocuklarımla paylaşmak için fertlerin sosyal ilişkilerini irdelediğim bir dizi yazıyı, memorabilia anlamında kaleme aldım. Ama bu yazıyı sadece onlarla kısıtlı tutmak yerine, hoşgörünüze sığınıp sizlerle de paylaşmak istedim.
   Bir süre önce, denizden kaynaklanan bir kulak enfeksiyonu rahatsızlığım yüzünden bir kasabanın sağlık ocağında, kalabalıkla birlikte sıramı beklemekteydim. Yanımda oturan yaşlıca bir adamla selamlaşınca, adam meraktan beni sorgulamaya başladı.
‘Nerelisin? Kimlerdensin? Ne iş yaparsın?’
Adam beni açıkça kategorize ediyordu kafasında.
   Sabırla, karşımdakinin hafiften demansta olmasına aldırmadan güler yüzle cevapladım. Ama beni kafasındaki şablona uyduramamış olacak ki, bu kadarcık samimiyetten faydalanıp, üzerimde mahalle baskısı kurmaya kalkıştı:

‘Bu Frenk sakalını neden bıraktın? Bu sünnete uyuyor mu? Hımm.’
Şaşırdım. Aramızdaki eğitim ve yaşam tecrübesi farkını görememesine rağmen, bana baskı uygulayacak kadar benden daha zeki olduğunu düşünebiliyordu!
İşte, biliyorum ki bu olgu aslında toplumda çok yaygın. Herkes bir diğerinden daha zeki olduğunu düşünüp diğerinin üzerinde baskı oluşturmaya çalışıyor nedense!
Aynı günün gecesi bu kez sosyalleşmek mecburiyetinde bir arada bulunduğumuz bir toplantıda, oluşturmak istediğim sohbet ortamının bu kez bilgi ve görgü açısından yetersiz bir komşu tarafından, sürekli sözüm kesilerek ve ak dediğime kara denilerek engellendiğine şahit oldum.
   Ne kadar da kendisinin benden akıllı ve zeki olduğunu sanıyordu?
Ergen yaşlardaki o anlamsız tartışmalardan beri, böylesine anlamsız bir tartışma ortamında bulunmamıştım! Tartışmanın da sohbetin de, kendine özel bir zekâsı vardı ve herkes buna sahip değildi ne yazık ki! Şimdi, bu örnekleri dile getirmekteki başlıca motif, siz akıllı ve zeki olan gençlere karşınızda bir ‘’ortak akıl’’ bulunduğunu hatırlatmak içindir. Sizler evrensel uygar bir dünyanın insanı olduğunuz için birer bireysiniz, zihniniz ve vicdanınız size ait. Ama her zaman karşınızda yukarıdaki örneklerde anlatıldığından çok daha karışık olan bir ortak akıl olacaktır. Ortak akıl sizin bireyciliğinizi sevmez! Ortak akıl geçmişin toplum düzeninin kalıntısıdır; ümmet, aşiret, cemaat vs. toplulukların geçmişten süzülerek gelmiş ortak davranış biçimleridir. Topluluğun içindekiler fazla enerji ve çaba sarf etmeden, homojen bir şekilde o toplumun çoğunluğunun sahip olduğu gibi düşünürler, aykırılık yoktur, düşünmek ve sorgulamak hoş görülmez! İşte bu olgu yaşam boyu değişik renk ve tonlarda sürekli olarak karşınıza çıkacak ve sizi de içine almak isteyecektir!
Bu örneklerden ve bu konuyu işliyor olmamdan, sakın benim zeki olduğum iddiasında veya düşüncesinde olduğumu düşünmeyiniz.
Bu yazıyı zekâ ile zekânın fonksiyonları ile ve zekânın kullanımı ile ilgili aklında soru işaretleri olanlar için kaleme aldım. Çoğu insan vardır ki, zekâsının farkında değildir ve farklı olanı yadırgayan ortalama veya ortalama altı insanlardan oluşan çoğunluk tarafından baskılanırlar! Zekâ her zaman sahibine avantaj sağlamaz ne yazık ki!
Şu anda ismini hatırlayamadığım bilge bir kişi: ‘İşe yaramayan zekâ acı verir!’ demişti.
   İnsanlar sürekli akıl ve zekâ’dan bahsederler ama gerçekte bunun ne olduğunu bilen çok azdır. Halk kesimi zekâ’yı çoğunlukla kurnazlıkla karıştırır. Onlar için kurnazlık zekânın ta kendisidir. Ama diğerlerini aldattıklarında nasıl açık verdiklerinin farkında değildirler.
Ne yazık ki Orta Doğu ve diğer üçüncü dünyada çok yaygın olan bu kurnazlık olgusu, modern dünyada, evrensel zihin dünyasında, yani bugün ki gelişmiş ülke insanlarının zihin yapılarında ayıplanır. Onlar bir kere aldanırlar ama ikinci kere aynı durumda karşılaştıklarında ellerinde genelde karşısındakini küçük düşürecek tedbirleri hazır olur!
Öyküyü bilirsiniz; maceracı ve içi öğrenmeye arzusu ile dolu küçük köpek, bir gün evinden uzaklaşıp, ormana dalmış! Neşe ile koşturup kelebekleri kovalar ve çiçekleri koklarken, öyle uzağa gitmiş ki ormanın derinliklerinde kaybolmuş!
Tam endişelenmeye başlayıp ta ne yapacağını düşünürken, o esnada
bir de bakmış ki, karşıdan avını arayan bir leoparın geldiğini görmüş.
Korkmakla birlikte donup kalmamış, etrafına bakınmış ve yerde etlerinden yeni temizlenmiş taze kemik parçaları görmüş.
Hemen arkasını leoparın geldiği yere doğru dönerek kemikleri kemirmeye başlamış ve bir yandan da kendi kendine söylenmeye başlamış:
- Ne kadar da lezzetli bir leoparmış! Acaba etrafta bundan bir tane daha var mıdır?
Bunu işiten leopar bir anda donmuş kalmış ve en yakındaki ağaca
tırmanarak dalların arasına saklanmış.
—Tam zamanında kurtuldum, az daha bu köpeğe yem olacaktım!
Diye düşünmüş leopar.

Bütün bunlar olup biterken bir başka ağacın üstündeki bir maymun olanları izlemekteymiş.
Yapısında yalakalık olduğundan, bildiklerini kullanarak leopara yaranabileceğini düşünmüş.
Leoparın yanına giderek neler olduğunu anlatmış.
Leopar karizması çizildiği için çok kızmış! Maymuna:
- Atla sırtıma da, gidip şunu yakalayalım! Demiş!
Ancak köpek akıllıymış, olan biteni anladığından, başladığı blöfe devam etmiş! Yine kemikleri kemirmeye devam ederken bir yandan da söyleniyormuş:
- Bu aptal maymun da nerede kaldı? Yarım saat önce bir leopar
daha getirsin diye gönderdim hâlâ haber yok!

Bu sözleri işiten leopar biz kez daha süratle geri dönerken, hırsını sırtında hâlâ sırıtmakta olan maymundan almış ve onu paralamış!
   Kıssadan hisse: Parlak bir zekânın yanı sıra, içlerindeki korkuyu da bastırabilenler, en zor durumlardan bile kurtulmasını bilirler! Gerçi bu öyküdeki mesaj, kurnazlığa övgü gibi oldu ama neyse, ana fikir zekânın durum ve ortamlara çabuk ayak uydurma fonksiyonunun vurgulanmasıdır.
   Dikkat ederseniz, gerçekte en zeki olan insanlar çabuk düşünürler. Onlar öyle duvarlara bakıp ta, derin düşüncelere dalan insanlar değildirler.
Zeki insanlar genelde rutin uğraşısı içinde iken, diğerlerinin saatlerce düşünüp de içinden çıkamadığı zor sorunların çözümünü veya doğru kararları bir an içinde bulup çıkaran insanlardır.
Bu kişilerin gerçeğe daha yakın durduklarını düşünebilirsiniz.
Ama aslında gerçek sadece o anın gerçeğidir!
Bir konu daha vardır ki, Kuantum Fiziği düşüncesinde olasılıklar sürekli değişim içindedir. A. Einstein bile: ‘’Salt gerçek sadece bir an için vardır, ondan sonra yeni bir gerçeklik ortaya çıkar! ‘’ demişti.
Konunun bu tarafını da göz ardı etmemek kaydıyla, saplantılarının ve zihniyetinin esiri olarak saatlerce düşünenlerin yerine, analitik düşünen bir zekânın daha kısa sürede gelen değerlendirmesine güvenmek daha doğrudur!
Örneğin bir kurumun, bir şirketin veya bir siyasi partinin başındaki üst yöneticisi eğer o göreve güç odaklarının zoru ile gelmeyip; liyakat sahibi olduğu için, hak ederek gelmiş bir kişi ise genelde en zeki kişi olduğu düşünülebilir. Bu durumda lider en çabuk düşünen, sistemin ürettiği bilgiyi en kısa sürede özümseyip buna göre karar alabilen kişi olacaktır. Ama durum her zaman böyle değildir, önde gelen kişi siyasi bağlantıları tarafından o göreve yukarıdan atanmış ise veya salt sermaye çoğunluğunu temsil ettiği için, babadan oğluna devreden bir güçle o pozisyonda duruyorsa; bu durumda altındaki ondan daha zeki kişilerle çalışmak durumunda olduğunda, bilgileri özümseme çok yavaş yürüyeceğinden, diğerlerinden gelen verileri tekrar tekrar almak isteyecek, her seferinde anlayamadığı noktalar bulunacağı için, ondan beklenmekte olan karar bir türlü çıkmayacaktır! Sonuçta kurumun başarı performansının düşmesi de kaçınılmaz olacaktır.
Arapça kökenden gelen Zekâ yani yeni Türkçede Anlak, zihnin öğrenme, öğrenilenden yararlanabilme, yeni durumlara uyabilme ve yeni çözüm yolları bulabilme yeteneğidir. Başka bir deyişle anlak, zihnin birçok yeteneğinin uyumlu çalışması sonucu ortaya çıkan bir yetenekler birleşimidir. En geniş anlamıyla, genel zihin gücü olarak da tanımlanabilir. Zihnin algılama, bellek, düşünme, uslamlama, öğrenme gibi birçok işlevini içerir.
Kişinin zekâsını üç temel etken belirler:
Kalıtım: En temel faktördür, zeki anne ve babanın çocukları genellikle zeki olmaktadır.
Hamilelikteki fiziki ortam: Anne karnında iken iyi şartlarda gelişmiş çocuklar, noksan ve kötü beslenme ile stresli dış ortamdan etkilenmiş annelerin karnında büyümüş çocuklara kıyasla daha zeki olmaktalar.
Çocuklukta içinde bulunulan çevre: Çocuklarda zekâ içinde bulundukları ortamın zenginliğine koşut olarak gelişir. Örneğin iyi eğitimli ama zeki ebeveynlerin yanında ve yoğun dış veri ile büyüyen çocukların zekâsı daha ileri seviyede olmakta. (Bilim adamları çocukta zekânın %75 inin 4 yaşına kadar oturduğunu ama 20 yaşına kadar da gelişmeye devam ettiğini söylemekteler!
Buraya kadar eşit dağıtılmış olmadığını incelediğimiz zekânın ölçülebilir bir duruma getirilmesini sağlamak için bilim adamları konu üzerinde çalışmışlar.
Psikologlar kişilerin yaşlarına özel, testler hazırlamışlar ve deneklerini o testlerin sonucuna göre,100 standart olmak üzere sınıflandırmışlardır. Bu klasik çalışmada 90 ila 109 arası IQ değeri(zekâ katsayısı) normal olarak değerlendirilmiştir.
IQ uzun yıllar zekânın ölçü birimi olarak kabul görmekle birlikte, 1970 li yılların ortalarından itibaren çoklu zekânın anlaşılmasıyla, klasik IQ testlerinin ancak matematik ve mantık zekâsını ölçmekte faydalı olabileceği, Batı toplumlarının dışında farklı sosyal ve kültürel kökenden gelen toplumlarda çalışmadığı görülmüştür.
(Aslında en pratik yöntem, kişinin göz hareketliliğinin onun zekâsını gösterdiği şeklindeki genel kabuldür. Kişinin zihinsel yoğunluğuna paralel olarak gözlerdeki hareketlilik de artmaktadır. Halkın ‘cin gibi bakıyor!’ diye tabir ettiği kişiler böyle kişilerdir! Bunun yanı sıra sözel beceriler, yani halk deyimiyle: ‘Leb demeden leblebiyi anlayanlar’ ve ilk defa işitmiş olsa bile zor kelimeleri hatasız tekrar edebilenler de, bu kategoridendir!)
Yine aynı yıllarda, sadece mantıksal zekânın zeki sayılmak için yeterli olmadığı, özellikle duygusal zekâ (EI) ile tamamlanmaz ise, o insanın tam anlamı ile zeki sayılamayacağı kabul görmeye başlamıştır.
Duygusal zekânın ne olduğuna gelince;
Daniel Goleman, 1995 yılında yayınlanan "Duygusal Zeka" adlı kitabında "Duygusal zekayı kişinin kendi duygularını anlaması, başkalarının duygularına empati beslemesi, ve duygularını yaşamı zenginleştirecek biçimde düzenleyebilmesi yetisi" olarak tanımlamış.
Peter Salovey ve John Mayer, ise Duygusal Zekayı şöyle açıklamışlar: "Bir kişinin kendi ya da başkalarının hislerini ve duygularını yansıtabilme, onları ayırt edebilme ve kişinin düşüncesi ve eyleminde bu bilginin kullanılmasıdır."
Duygusal zekâ kavramının anlaşılmasından önce, personel ve özellikle yönetici alımlarında adaylara IQ testi uygulayıp buna göre eleman alan çoğu şirket, aslında klasik yöntemle yüksek zeka katsayısına sahip çoğu elemanın insan ilişkilerinde, yaratıcılıkta ve liderlik konularında nasıl da başarısız olduklarını görüp şaşırmışlardı.
Klasik eğitimde elinde iyi dereceleri olan ve zeki kabul edilen çok kişinin, çevre ile ilişkilerde ne ölçüde geride olduğu başlangıçta çok şaşırtıcıydı. İş hayatında hepiniz diğerlerine taciz ölçüsünde bağırdığı için yöneticilik basamağında alt sıralardan ileri gidemeyenleri, arkadaşlarıyla uyum sağlayamadığı için dışlanan nice yüksek lisanslıları veya erdem ve karakter denen olaya yabancı doktoralıları görmüş olabilirsiniz!
Duygusal zekâ önemlidir, hele mantıksal zekâ ile birlikteyse, sahibine mutluluk ve başarı yollarını açar.
EQ kısaltması ile ifade edilen duygusal zekâ niteleyici olduğundan, IQ gibi kantatif testlerle ölçülememekle birlikte, yine de aşağıdaki test örneğindeki gibi çalışmalarla duygusal zekâ mevcudiyeti test edilebilmekte ve deneğin duygusal zekâsı konusunda bir fikir sahibi olunabilmektedir.
   Duygusal zekâ testinden bir örnek:
   Telefonda kızgın bir müşteri ile karşı karşıyasınız; müşterinin alamadığını iddia ettiği bir servis hizmeti sebebi ile size bağırması haksızlık ama öte yandan bir müşteri kaybetmek şirketiniz için kayıp olacak, ona karşılık vermeniz ise bir şikayet durumunda işinizi riske sokacak. Bu durumda telefondaki temsilcinin takınacağı en iyi tutum aşağıdakilerden hangisidir:

a) Size şirketin ödediği ücret telefonda bu azarları işitmenizi karşılamaz.Telefonu anlayışsız müşterinin yüzüne kapatırsınız.
b)
Müşteriye böyle davranmasının haksızlık olduğunu, sizin sadece işinizi yapmaya çalıştığınızı ve böyle davranmazsa çok mutlu olacağınızı söylersiniz.
c) Bütün çabanızla şirketinizi ve görevli arkadaşınızı savunursunuz.
d) Müşteriye durumunu anladığınızı ve bunu telafi etmek için ne yapabileceğinizi söylemesini ve ona göre ilgili bölümle ne yapabilecekleri konusunda görüşebileceğinizi söylersiniz.
   Cevabınız (a) şıkkı ise, duygusal zekânızı kullanmadığınız anlamı çıkar. Tercihiniz(b) ise ne kadar doğru bir düşünce olsa da karşı tarafı anlama gayretiniz ve yetinizin olmadığını gösterir. (c)seçeneğindeki gibi savunma, genelde karşı tarafın kavga isteğini kamçıladığından, duygusal zekâ sahipleri bu şekilde davranmaktan kaçınırlar. Sonuç olarak karşı tarafı en iyi anlayan ve onu yönlendirebilecek davranış biçimi (d) şıkkındadır.
   Duygusal zekânın dışındaki çoklu zekâ örnekleri ise örneğin dil zekâsı(bazı insanların yabancı dil öğrenme yetisi diğerlerinden üstün),
müzik zekâsı(örneğin Mozart gibi bir dahi müzikçi eğer o dönemde IQ testi olsaydı, belki de başarısız çıkacaktı!),
resim zekâsı,
spor zekâsı(Neden az sayıda bazı futbolcu, o büyük ve keyif veren hareketlerini ne zaman ve nasıl yapacağına çabuklukla karar verebilirken, diğer bazıları ‘ne yapayım?’ diye düşünüp topu kaybediyor?)
   Son konu başlığımız ise akıl. Ne yazık ki akıl ve zekâ yanlışlıkla birbirleri ile karıştırılır ve aynı şey sanılır. Akılın ansiklopedik bilimsel açıklaması ise şöyle: Akıl doğru düşünce üretmekle ilgilidir. Zekâ ise genelde uygulayıcı olarak düşünülebilir. Akıl kuramlar ve kurallar ortaya çıkarırken, zekâ bunların pratikte uygulanmasını sağlar. Başka bir açıdan bakıldığında zekâ düşünebilme gücü ya da yeteneğidir. Doğru düşünceye ulaşmak ya da sahip olmak ise akılla olur. Gençler için akıl ve zekâyı daha iyi ayırt edebilmeleri için onların daha iyi anlayabilecekleri bir konudan örnek vereyim: Zekâ bilgisayarın işlemcisi gibidir. Akıl ise bilgisayarın işletim sistemi gibi düşünülebilir! Akıl okumakla, yaşamakla, izlemekle yaşam boyu geliştirilecek bir yetidir. Kişi eğer akıl sahibiyse, örneğin kendisine yaşam hedefi olarak mutluluk, başarı, toplum için çalışmak gibi hedefler ortaya koyup bunun paralelinde ahlaki ve estetik değerler geliştirebilir. Kolayca anlaşılabileceği gibi akılla dengelenmeyen zekâ faydasızdır.
Sonsöz: Zekâ, eğer duygusal zekâ ile desteklenirse sahibinin işine yarar. Hele bir de akılla birlikte olursa taçlanır!
 
PolitikaDergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.