Yüksek Komutanlık Kemalizmi Unuttu mu?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu kadrolarını ve felsefelerini karalamak bugünlerde son derece moda olmuşken, onları koruyamamak ya da korumamak demode hale mi gelmiştir? Amiyane tabirle cumhuriyeti korumak out, ona saldırmak in oldu. Bu, zeka belirtisi gösteren her kişinin görebildiği bir durum; ancak bu noktadaki temel mesele yüksek komutanlığın, cumhuriyetin kurucularının kendilerine ve anlayışlarına sahip çıkıp çıkmamaları, bir başka deyişle, Kemalizmin Genelkurmay tarafından hala geçer akçe sayılıp sayılmadığıdır.

Gündemin devamlı ve hızla değişmesi algı ve eleştiri mekanizmamızı yok etmemeli. Burada, bellek çok önemli bir yere sahiptir. Hafızanın güçlü olması algı ve eleştiri gücümüzü artırır. Hatırlayalım bundan iki buçuk ay evvel Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan ve İlker Başbuğ arasında bir üçlü zirve meydana gelmişti. Bu zirveden sonra Tayyip Erdoğan basın üzerindeki baskı dozajını artıran sözler sarf etmiş ve ben de akabinde “Sivil Vesayet Tartışmaları” adlı makalemi yazmıştım. Şimdi o makaleden bir bölümü hatırlamakta yarar var,’ Birkaç gün önce Başbakan Tayyip Erdoğan medya patronlarına seslendi: “Karışamıyorum diyemezsin, senden maaş alıyorsa karışacaksın, o köşe yazarıdır, nasıl yaparım diyemezsin; karışacaksın.” Bu sözleri Tayyip Erdoğan'dan bu denli açık olarak daha önce duymamıştık; acaba bunun sebebi İlker Başbuğ, Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül arasındaki üçlü zirve midir? Çünkü üçlü zirvenin ertesinde iktidar odakları seslerini daha çok ve baskıcı biçimde duyurur hale geldi. Öyleyse aklımıza bir soru geliyor, tıpkı Dolmabahçe görüşmesinden sonra Yaşar Büyükanıt'ın susuşu ve iktidardakilerin kendi çiftliklerinde gibi hareket etmelerine benzer bir durum mu oluşmuştur bir kez daha? Bunu zaman gösterecek’.

Üçlü zirvenin yapıldığı tarihten bu yana iki buçuk ay geçti ve Türkiye’yi gerek içte gerek dışta ilgilendiren, küçük düşüren pek çok olay meydana geldi; fakat İlker Başbuğ ya da yüksek komutanlık ortaya kayda değer bir tepki koymadı. Bunlardan da önemlisi, ordunun üst kademelerinden Kemalizmin adını duymadık. İlker Başbuğ’un üçlü zirveden bu yana suskunluğunu, liberaller ya da Amerikancıların demokratizasyon hareketinin sonucu olarak görmeleri büyük bir falsifikasyon, bozma hareketidir. İnsanlarımızın algı mekanizmalarını yalanlarla doldurmaktır. Yaşar Büyükanıt’ı susturmaları hükümet için büyük bir tecrübe olmuştur, aynısını İlker Paşa üzerinde de uygulamak istediler ve gördüğümüz kadarıyla şu an bunda başarılılar.

Bu ağustosta, Yüksek Askeri Şura toplanacak ve ordu kademelerinde yeni düzenlemeler yapacak. Bunun öncesinde şu günlerde, 3.Ordu komutanı Saldıray Berk Paşaya hükümet yanlısı medya ve kuruluşlar tarafından gösterilen sert tepki ve karalamalar, Saldıray Berk Paşa’nın Kemalizme bağlı biri olduğunu gösterebilir mi? Sadece sormaktayım. Öte yandan, Saldıray Paşa’nın özgeçmişinde NATO’da bugüne kadar hiç çalışmadığı yazıyor. Kendilerinin Rusçası da pek iyiymiş. Bu topraklarda ABD ve İsrail dengelerinin istemediği ve istemeyeceği bir profile mi sahiptir Paşa? Sadece sormaktayım.

İlker Başbuğ’dan ve yüksek komutanlıktan Kemalizmi hatırlamalarını beklemek ne derecede gerçekçidir? 1980’den sonra ordu, basın ve yargı Kemalizmi tek tek terk ettiler ve bunu yaparken Kemalizmin yerine neyin ve kimin geldiğini biliyoruz. Kale terk etmek, kale yıkmaktır. Hala bu kalelere sahip çıkmalarını beklemek bir noktada da olsa gerçekçi bir duruştur.

Alphan TELEK
iletisim@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

TSK kemalizmi unutalı çok

TSK kemalizmi unutalı çok oluyor
artık bir nostalji onlar için..

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.