Vesayete Sahip Olmalı Vekile Bırakılmamalıdır

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
BURHAN İŞCAN
Yazının Yazıldığı Tarih: 
10.06.2013

Kırklı yılların sonuna doğru oluşan Rus Tehdidi zamanın hükümetini Marshall Yardımı almaya ve ABD nin himayesi altına girmeye mecbur etmişti. Bu mecburiyet Marshall Yardımı almakla birlikte Türkiye’nin NATO’ya girmesini de sağladı. CHP bu tek partili dönemde çıkan kararların vebalinin büyük olduğu anlayışında çok partili döneme geçiş başlattı.

Çok partili döneme geçiş başlatıldı ama ortada herkesçe kabul görüp belirlenmiş bir devlet politikası yoktu. Devlet Politikası olarak kabul gören şey Atatürk’ün  devrim ve inkılapları olarak öngörüleriydi. Zamanla bunlara uygun kanunlar çıkartılıyordu.

DP iktidara geldiğinde de devlet politikası yoktu.

Ruhbanlardan aldığı desteğe uygun olarak parti politikaları geliştirdiler bunu uygulamaya koydular. İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan ekonomik krizleri atlatmak ve üretime destek vermek gayesi ile Amerika’dan borçlanmaya karar verildi.  İşte bu mecburiyetlerle birlikte “BORCA DAYALI PARA POLİTİKASI” ve beraberinde “yolsuzluk ekonomisi politikaları” devri başladı..

1960 ihtilalinin en büyük nedeni; parti politikalarının uyum göstereceği bir devlet politikasının olmayışı idi. Bu belirsizlikte laik devlet anlayışını bozan  ruhbanların öngörülerine uygun  politikalar geliştiriliyordu.

Devrimler cahilliğe ve ilkelliğe karşı yapılır. İslam dini, insanlığa  devrim yaşatan  bir dindir. Ancak münafıkların yaşantısı bir geriye dönüş anlamında olduğu için İRTİCA olarak nitelenmiştir. İrtica olarak kabul gören gerçek İslam Yaşantısı değildir, hiçbir zaman olmamıştır. Tüm tepkiler dini siyasete ve rant elde etmeye alet edenlere olmuştur. Atatürk bunun oluşmaması için laiklikle beraber İslam Dininin anlaşılması ve anlamında uygulanması için çalışmalar başlatmıştı.

Gerçek devrim, İslam’ı gerçek manada yaşamaktır. Allah’ın kitabında da belirtildiği gibi gerçek tek din İslam’dır ve bu Allah’ın gönderdiği son yaşam manifestosu  kitabı Kuran’a uygun yaşamdır.

Din de dahil olmak üzere hiçbir mefkure yoktur ki, anlatılarak kabul ettirilsin. Çünkü hayata geçmeyen her fikir ölüdür. İslam Dini;  Peygamber ve birlikte olduğu sahabe tarafından hayata geçirilen ve onları yaşantısında örnek alıp Kuran’a imanla amel edenler tarafından hayata geçirilen tek mefkuredir.

Kemalizm’de hayata geçirilmiştir. Ancak devam ettirilememiştir. Zira, mefkurenin hayatını devam ettirmesi ona inanların çokluğuna bağlıdır. Yine de Atatürk ütopyasını hayata geçirebilmiş önder tek liderdir.

Bir diğer ve en önemli kaide de özgürlüktür. Günde beş vakit ezanlarla insanlar özgürce salaha ve felaha davet edilirler. İslam dininde zorlama olmadığı gibi teokrat din devleti anlayışına  da yer yoktur. Çünkü özgürlüklerin olmadığı yerde beyinler ölüdür ve ölü beyinlerden yapıcılık beklenemez.

1960 inkılabını devrim yapan en büyük husus 1961 Anayasasıdır.

Müslümanların çok iyi bilmesi gereken şey, Rahman Suresinde bulunan (mealen) “Ben kainatı belirli bir ölçüye bağlı denge-(mizan-adalet) ile yarattım. Sakın mizanı bozmayın” ayetlerindeki; “sakın mizanı bozmayın” ayetidir.

Partiler ve politikaları demokrasinin olmazsa olmazlarıdır. Bunların toplum hayatında uygulamaları  da benimsemeye bağlıdır. Tüm toplumun hemen hepsinin bir parti politikasını benimsemesi  imkansızdır. Bu durumda uygulamada ya denge oluşturmak ya da baskı kurmak zorundasınız. İslam dini ve adaleti baskı kurmayı kabul etmemektedir.

Öyleyse sorun, dengeyi kurmak ve bu denge içinde politikayı özendirme ve beğendirici amellerle yavaş yavaş benimsetmeyle halledilecektir.

 Devlet politikası bu dengeyi oluşturan ve herkesçe benimsenip ortaya konan bu  politikadır.

İşte bu özelliğinden dolayı bu politikanın; herkesçe güvenilen bir kurum tarafından oluşturulup idame ettirilmesi ve parti politikalarının da buna uyumla yaşama geçirilmesi zorunluluğu vardır. Bu yüzden  bu kurum, siyasi kimlikten uzak  akil adamlar tarafından oluşturulmalıdır.

1961 Anayasası ile birlikte Cumhuriyet Senatosu bu amaçla kuruldu.

“Devlet işlerine karışmayanlara; kendi iş ve sorunlarının güçlüğü ile uğraşan sessiz yurttaş değil, hiçbir işe yaramayan gözü ile bakıyoruz. Bir politikayı ancak birkaç kişi ortaya koyabilir; ama hepimiz, onu yargılayacak yeteneklere sahip olmalıyız. Biz tartışmaya siyasal eylemin önüne dikilen bir engel değil, bilgece davranmanın ön hazırlığı olarak bakarız”-Perikles

Bir toplumdaki vatandaşların tümünün politikaları yargılayacak yetenekte bilgi ve tecrübe sahibi olması imkansızdır. Bu durumda bu yapıda kurumsal organların işletilmesi gerekir.

İşte 1961 Anayasasının bir diğer devrimsel özelliğide, Senato dışında kalmış akil adamlar tarafından  STK (sivil toplum örgütlerinin) ların oluşmasına ve devreye sokulmasına imkan tanımasıdır.

Yani 1961 yılında  ibda bir devlet politikası ortaya konmuş, bu politikanın inşası için çift meclisli yasama ve onları geliştirecek STK ların oluşumu için anayasa yapılmıştır.

Yukarıda Perikles’in sözlerindeki “Biz tartışmaya siyasal eylemin önüne dikilen bir engel değil, bilgece davranmanın ön hazırlığı olarak bakarız” kısmı hakikate şayandır.

Senato, TBMM içinde tartışılan parti politikalarının eseri kanunların  devlet politikasına uygunluğunu, ya da devlet politikasını geliştirecek yapıda olup olmadığını tartışıldığı, onaylanıp red edildiği kontrol mekanizması idi. Onu ortadan kaldıranların nedenleri de tartışmaların uzaması idi. Çünkü onlar acele ile iş bitirmek istiyorlardı.

Atı alanın Üsküdar’ı  geçmesine olanak sağladıktan sonra Anayasa Mahkemesi ile yasanın red edilmiş olması neyi hangi kaybı geri getirir1980 darbecileri Amerika’nın çocukları, ki bunlar 1961 den beri yürüttükleri eylemler le Aristokrat Yaşantıda Amerikancılığı savunanlardı; Türkiye’nin yarı müstemleke yapıda yönetilmesi için senatoyu yok edip 1982 Anayasası ile bu günkü sistemi ortaya koydular.

 İnternette Google arama motoruna 1962 subay ayaklanması yazın http://tr.wikipedia.org/wiki/22_%C5%9Eubat_1962_ayaklanmas%C4%B1 bunun haricinde bakın kaç tane başlık var.

1982 Anayasası, “yolsuzluk ekonomisi politikalarına ve politikacılarına” fırsatlar oluşturduğu için hemen herkes bu anayasadan mağdur olmuş ve şikayetçi olmuştur.

Bu anayasanın diğer bir özelliği de; yarı müstemlekeliğin  suçlu ezikliğinde kabulünü sağlayan suçlular toplumu oluşturmasıdır.

1982 Anayasası toplum bilinçlendirmesini sağlayan STK ların işlemlerine de kısıtlama getirmiş bunun için korku salacak yasların öncülüğünü de yapmıştır.

Tüketiciler Birliği ve bağlı dernekler bu gün sistemin kalbi bankalara ve onların haksız eylemlerine karşı çalışmalar yürüten gerçek anlamda tek STK dır.

Siyonist Kapitalist Emperyalizme bağlı Yeni Dünya Düzeni Otoritesinin çalışmaları önünde iki engel vardır.

Birincisi gerçek İslam Yaşantısına uygun adil hukuk sistemi. Diğeri de vahşi kapitalizmin kuralsızlıklarına karşı kurallar oluşturan devlet politikaları.

Sistem her ikisine de yani Allah’a karşı savaş açmıştır.

Dine, karşı din oluşturmak adına sitemin beyni belamlar ile diyologçuluğu (ihlasta küsur yoktur);   devlet politikası oluşmaması için de aşırı özgürlükçü demokrasiyi savunmaktadır.

Bütün bunlar karşısında biz yarı doğrudan demokrasi hükümet modelini ve devlet politikası oluşturacak e-devlet yapısı ile çift meclisli yasamayı istiyoruz.

Kontrolsüz güç güç değildir ilkesine bağlı olarak;  güçlülerin bize kimse dokunup yargılayamaz anlayışındaki butlan hukukunu oluşturan temel sebep  senatör ve milletvekillerinin dokunulmazlıklarının olmamasını da istiyoruz.

Vatandaşın  bilinçlenmesinin önünü açan STK ların çoğaltılması için kurulmalarının kolaylaştırılması illegal örgütleşmenin de önünü kesecektir anlayışında; STK bilinci şuurunun yerleşmesini istiyoruz.

İşte bu hususlar TBMM içinde partilere dinanizm kazandıracaktır.

“Ya iktidar partisinin hükümetine, ya da bize mecbursunuz” anlayışının ve ehven-i şer seçiminin  belini kıracaktır.

Böylece sistemin, iktidar seçkinleri için seçip atama yapmasının da önüne geçilecektir ki en önemlisi de budur.

Yani yarı doğrudan hükümet sistemi araçlarından olan referandumun, STK ların bilinçlendirmesi ile ve  e-devlet yapısı içinde şeffaflıkta kullanılmasıyla; seçmen vatandaş siyasete bilfiil katılıp siyasilere rakip olarak kanun önerecek ve kanun veto edebilecektir.

Yeni anayasa çalışmaları bu şekilde yapılmalı ve bu ortamı oluşturmalıdır;  aksi takdirde neler mi olur?

Parti politikaları devlet politikası olur.

En güvenilen parti politikası uygulandığında bakın neler oldu:

2001 Krizlerini gösterip, "ekonomi batarsa hepimiz batarız" sloganı ile iktidar oldular. Batmamak için de İTHAL Kemal Derviş Politikaları'na sımsıkı sarıldılar. Dış Borçlanma yerine (kredi bulamadılar) iç borçlanmayı seçtiler. Çünkü süregelen yapıda politik illüzyonda prestijleri kredi temin etmelerine bağlıydı. Bankalardan kredi alabilmek için bankaların vatandaşı, devleti, vatanı ipotek altına almasına müsade ettiler. Ceza Yasasını değiştirdikleri halde, ceza yasasında bulunmayan suçtan dolayı cezalandırmayı sağlayan çek yasasının değiştirilmesini tam beş yıl geciktirdiler. Kredi kartı ve karşılıksız çek mağdurları oluşturdular. Faizleri düşürdüler elbet bu doğru. Ama bir şeyleri de çok artırdılar ki o da borcu borçla kapatmamızı sağlayan cari açık ve istihdam açığıdır. Yani üretim açığıdır, üretim durdu. Çiftçi iflas etti. İflas etmeyenler borcu borçla kapatmak için borç bulabilme peşinde. Ve şimdi bu durumu oluşturanlar utanmadan millete şantaj yapıyorlar. Milleti illüzyona kapılmaya zorluyorlar. 2006 Yılında IMF den kota artırımı istendi. IMF kota artırımını kabul etti. Bunlar güle oynaya IMF nin kapısını çalıp borç artırımı için yeniden yapılandırma talep ettiler. IMF den en az 60 Milyar Dolar Kredi istiyorlardı.  IMF mevcut borcun üzerine sadece 20 milyar kredi verebileceğini söyleyince IMF yi iç borçlanma ile tehdit ettiler. IMF evet borç veriyordu ama borcu sağlam kazığa bağlıyordu. Harcamaların yatırıma dönüşüp dönüşmediğine yani alacağının garantisine bakıp borç veriyordu.

http://www.mahfiegilmez.com/2012/06/imf-hakkndaki-sehir-efsaneleri.html

 Bankalar ise riski ipotek ile kapatıyor, teminat olarak ipotek alıyordu.  Yani IMF ye borcu ödeyemezsen yapabileceği tek yaptırımı kredi notunu düşürmek; oysa Bankalara borcu ödemezsen ipoteği paraya çevirmek için haraç mezat satıyorlar. İşte özelleştirme olmazsa bu durum olacak. Yani 5 liralık mal ipotekli ise bankalar iki liraya satacak, ama siz özelleştirme ile 3 liraya satıp 5 liralık borcun 3 lirasını kapatıyorsunuz. Kardasınız yani!!  Yani bankalardan her  iç borçlanma karşılığı ödeme açığı yaşıyorsunuz. Burda bir de zamanlama söz konusu. Zamanlamayı da Amerika'nın direktiflerini yapıp para transferleri yaparken al şapka ver külah oyunuyla ayarlıyorlar. Örneğin Libya ya uçak dolusu giden para. Nerden geldi nereye gitti?. Tüketici kredi borcu 4 milyardan 240 milyar liraya çıkmış.

70 kat artmış.Millet boğazına kadar bankalara borçlu ama..

Devletin IMF ye borcu sıfırlanmış.

NE GAM(E).... OYUNA BAKIN SİZ.

Borçlular iktidarı desteklemezlerse alayı iflas, haciz, sürünme tehdidi altındalar. Sorgulanmıyor ve sorgulattırmıyorlar. Günah Keçisi de faiz lobisi olup çıkıyor. Bak hele.

Sorgulamayan insan cahildir.

“İnsan zalimdir çünkü o çok cahil bulunuyor.” Ahzab 72.

Sorgulatmayan insan zaten zalimdir. Zalimler asla iflah olmaz ve onların kurdukları tuzaklar çok zayıftır.

SÖZDE MÜSLÜMAN HALKIM BUNLARI DESTEKLİYOR. SORUYORUM HİÇ Mİ KURAN OKUMAZSINIZ BE İNSANLAR, HİÇ Mİ ONA İMANINIZ YOK?

İKTİDARLARI İÇİN VATANI, VATANDAŞI, DEVLET MİLLET MALINI BANKALARA PEŞKEŞ ÇEKİYORLAR. MİLLET TE BU İLLÜZYONLA ŞAPKADAN ÇIKAN TAVŞANA KANIYOR. ALLAH DÜŞÜNEMEYENİ KURAN'DA NASIL TARİF EDİYOR EY MÜSLÜMANLAR?

“Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.”

Araf 179.

“Allah tüm pislikleri aklını kullanmayanlara müstehak kılar” Yunus 100

 

Burhan İŞCAN

burhan.iscan@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.