Türkiye, İsrail ve Emperyalizm

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Doğu Akdeniz’de yaşanan katliamdan sonra önümüzde incelenmesi ve sorumlunun bulunmasını gerektiren koca bir süreç var. Herkesin kafasında pek çok soru var:

Yaşananlar Türkiye-İsrail politikalarını nasıl etkileyecek?

Dünya buna nasıl tepki verecek?

İran ve Türkiye ilişkisi ve genel anlamda Ortadoğu’da Türkiye’nin planları ne olacak?

Türkiye’nin üstündeki emperyal baskı hafifleyecek mi?

Sonuç olarak Türkiye nasıl bir yola girmekte?

Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkilerin son üç dört içerisinde gitgide bozulmasına tanık olduk. İsrail Devleti 1948 yılında kurulduğunda bunu ilk tanıyanlardan hatta ABD’nin ardından ikinci olarak tanıyan ülke Türkiye olmuştu. Bunun dışında, Türkler ve Yahudiler arası ilişkilerin en az 600 yıllık geçmişi var.14. yüzyılda İspanya’dan kovulan Seferad denilen Yahudileri Osmanlı’nın kabul etmesi ve Sultan 1. Süleyman’ın Sarayda Yahudileri güçlü bir parti haline getirmesi iki kavim arasındaki bağlantıları artırmıştır. Seferad Yahudilerinden biri olan ve ailesi İzmir’e yerleştirilen haham Sabetay Sevi 17.yüzyılda “Mesihliğini” ilan eder ve sonrasında “Mesihliğine” karşı çıkan Osmanlı sarayı ve padişahı Sabetay’ı yargılamış ve sonucunda Sevi Müslümanlığa geçmiştir. Buna rağmen Sabetay Mesihlik iddiasıyla Osmanlı topraklarında olduğu kadar Avrupa’da da heyecan yaratan bir izleyici kitle yaratmıştı. Sevi Müslümanlığa geçtikten sonra müritlerine Yahudi yaşam tarzını devam ettirmesi emrini verdi. Sabetay ve izleyenleri en doğru tabirle o andan itibaren “sokakta Müslüman ve evde Yahudi”ydiler. Sabetay ve izleyenlerinin böyle bir gizli dinli yaşamı seçmesi tarihimizin çok zengin bir vakası olmuştur. Osmanlı’nın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kadrolarını etkileyen bir hadise olmuştur .Sabetayist denilen Sabetay’ın takipçileri arasında bugünlerden bildiğimiz kimler yok ki? İpekçi ailesinin Sabetayist bir aile olduğunu Cemil İpekçi’nin açıklamalarından biliyoruz ki Abdi İpekçi ve İsmail Cem İpekçi’yi de bu aileden tanımaktayız. Ek ama kısa bir bilgi vermem gerekiyor. Sabetay’ın takipçileri arasında da birtakım görüş farklılıkları doğmuştu böylece ortaya. Sabetayizm’den üç mezhep çıktı: Karakaşiler, Yakubiler ve Kapaniler. Bugün de dahil olmak üzere Türkiye’nin pek çok mekanizmasında yer alan Sabetayistler devlet, ordu, sermaye, sinema ve televizyonculuk, din, basın, alanında önemli mevki ve rollere sahipler. Mesela, Nazlı Ilıcak pek çok fırsatta dayısının Turhan Kapancı olmasıyla gurur duyduğunu söylüyor. Ya da yazar Orhan Pamuk New York’ta röportaj verirken Sabetayist olduğu yollu övünüyormuş. Basın ve akademi dünyasından tanıdığımız Eser Karakaş da var elbette.

Görüldüğü üzere Türkiye’de “İbrani kökenli” saydığımız ve sayabileceğimiz pek çok insanımız var.

Burada anlatmak istediğim bu insanların İbrani kökenli oluşları değil, İsrail’in Türkiye ile olan ilişkisinde dost ve hatta kavimdaş isimlerle karşılaştığıdır. Soner Yalçın’ın “Beyaz Türklerin Büyük Sırrı” kitabında da görebileceğiniz gibi İzmirli Sabetayist Evliyazade ailesiyle akrabalığı bulunan Adnan Menderes, Fatin Rüştü, Tevfik Rüştü Aras, Dr. Nazım gibi Cumhuriyet tarihimizde çok önemli isimler de var.

Öte yandan sadakati tamamıyla bu topraklara olan İbrani kökenlilerimizi eleştirmek hatasına düşenleri uyarmalıyız. Bu ülkenin bir Halide Edip’i vardır ki o Türk kadınını gözümde yücelten en mümtaz şahsiyetlerden birisidir. Kurtuluş Savaşına katılan, yazan, Sultanahmet Mitinginin devrimci kadını Halide Edip’tir o. Hiç bir zaman İbrani kökenli kimliğini ön plana koymamıştır. Bu topraklara çalışmıştır ama bugün sadakati Türkiye’ye değil de İsrail’e olanlar Türkiye halkı için büyük bir derttir.

Bu kısa ama gerekli tarih bilgisinden sonra son günlerde yaşananlara dönecek olduğumuzda ise bir devlet terörü ile yalnızca Türkiye’nin değil bütün dünyanın karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Dünyanın çeşitli yerlerinde bir yardım konvoyuna uluslararası hukuku yok sayarak saldıran İsrail’e karşı protestolar yapılmaktadır.

Türkiye’de de benzer tepkiler ortaya konmuştur. Aslında Türkiye solunun bu meseleyi sahiplenip İsrail’i protesto eden eylemler düzenlemesi gerekiyor. Bunu sadece Türkiye’deki başka gruplara bırakmak hata olur. Unutmayalım ki 70’li yıllarda Filistin’e FKÖ’ye Arafat’ın yanına İsrail’e karşı savaşmak için nice solcumuz gitmiştir. Bunları hatırlamalı Türkiye solu.

Hükümet ne yapmaktadır peki? Bütün bu olanların yaşanabilirliğini önceden bilmemekte miydi? Bilmeme ihtimali akıl dışıdır. İsrail büyükelçisi Gaby Levy 5N1K programında “kararlı biçimde, durduracağız” diyor. Bu hükümetin diplomatları, istihbarat örgütleri yok mudur? İsrail’in böylesi bir katliama girişeceği ihtimalinin yüksek oluşunu nasıl es geçerler? “Bir şey yapamazlar efendim” anlayışı sonucu gönderilmesine izin verilen gemilerden şu an bildiğimiz kadarıyla 9 insan yaşamını yitirdi. Daha bir hafta önce İstanbul, Sirkeci’de demirli bulunan Mavi Marmara şu an İsrail’in elinde, 360 vatandaşımızı hapse attılar. Yaralılar var. İsrail, korkuları ve daha da önem teşkil eden bölgedeki güç imajından dolayı böylesine bir harekete girişti.

Peki hükümet ne yapmalı ve/veya ne yapacak?

Geçmişte İsrail ile Türkiye hükümeti arasında gerçekleşen bir hadiseyi anlatmalıyım.

Siyaset arenasına çıktığından beri İslamist çizgiyi izlemeyi hiç bırakmayan Necmettin Erbakan aynı zamanda her fırsatta anti-Siyonist olduğunu ve Yahudi devletine karşı olduğunu açık açık söylüyordu. Bir antisemitik bile sayılabilir mi? Fakat 1996 yılında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olduğunda ilk iş olarak İsrail ile ortak savunma antlaşması imzaladı.

Türkiye’nin kaderini ellerinde tutan kurum ve kişiler emperyalist ve İsrail yanlısı çizgiden çıkamadıktan sonra dış politikada Türkiye ABD ve İsrail güdümünde kalır.

İran meselesinde ABD’nin sözünden dışarı çıkmadığını Dışişleri Bakanı Davutoğlu acı bir biçimde açıklamıştır. İsrail’e karşı sarf edilen sert sözler maddi bir sonuçla bağlanmadıktan sonra, ki bundan kastım antlaşmaların feshi, politika değişikliği, hükümetin sert tepkileri, Erbakan’ınki gibi göstermelik ve seçim tabanını etkileyen bir iç seçim malzemesi olarak kalır.

 

Alphan TELEK
iletisim@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.