Türk’ün Değilse Kimin Kızılay’ı?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Alp Giray
Yazının Yazıldığı Tarih: 
7 Şubat 2014

8 Ocak tarihli gazetelerin bazılarında, pek çok kişiyi artık şaşırtmayan bir haber; şişesinde  yazan ve kaynağı olan Afyonkarahisar ile özdeşleşmiş; ancak Cumhuriyet’in ilk yıllarından bu yana Türk Kızılayı derneğinin bir markası olarak bilinen maden sularının, bundan böyle Türk’süz olarak, Türk sözcüğü telaffuz edilmeden satılacağı idi.

Tc ibarelerinin silindiği, şehit ve gazilerin, Pkk ile mücadelede efsaneleşmiş emekli askerlerin, ulustan, milli bilinçten bahseden herkesin aşağılandığı bir dönemde, bunun öyle pek de infial yaratmayacağı aşikâr. Ancak Türk Kızılayı’ının konu ile ilgili açıklaması da manidar: “Türk Kızılayı Maden Suyunun yenilenen imajı, birçok değişikliği de beraberinde getirdi.

Türk Kızılayı Maden Suyu olarak bizi biz yapan değerleri koruyarak, günümüz trendlerine uygun ve tüketici alışkanlıkları doğrultusunda bir değişime imza attık. Yaptığımız araştırmalardan yola çıkarak ve tüketici algısını da dikkate alarak Maden Suyumuzun ismini toplum genelinde benimsenen marka adıyla Kızılay Maden Suyu olarak değiştirdik.”

Söylenenlerin tutarlılığı, konuyla alakası tartışılır; ancak içinde önemli noktalar var; deniyor ki, Türk’ün markadan kaldırılışının arkasında günümüz trendleri var! Bunlar ne mi, biz söyleyelim; en net hali ile Kürt açılımı sürecinde yaşadığımız, Kürtleri kazanmak için, siyasi refleksleri dinsel mevzularla zayıflatılmış, ilkel bir kabile kültürüne alıştırılmış, geleneksel lider karizmasına köle edilmiş Türk milletinin ayağının altındaki zeminin yok edilmesi ve daha düne kadar kutsal diye bellenen vatan, millet, bağımsızlık, dışarıya karşı birlik algılarının artık çağdışı, Türkiye’nin gelişmesini, büyümesini istemeyen güçlerin söylemleri olarak insanlara kabul ettirilmesi!.. Otuz yıldır bitmeyen bir savaşın, otuz yıl daha sürmemesi için, yoksul, cahil kitlelerin ilkel benliğine hitap eden; şehit haberi almamak için, iki yıl önce sövdüğümüz Barzani’yle bile ortaklık eder, milletimize hizmete devam ederiz lafızları!..

Kabul edelim ki, bu pespaye süreç, halkın kafasında bir yer etti ve on sene önce bebek katili denilen zat, bugün Türkiye’de, Tayyip Bey, A. Gül, Gülen Hoca ile birlikte en önemli dördüncü siyasi figür ve kendi halinde yaşayan sıradan insanların gözünde, bu, çok da abes bir durum değil. Hangi Tv kanalını açarsa açsın başka bir şey duyamıyor zira insanlar; Andımız kaldırılırken, bunu siyaseten analiz edemediğinden, iyi oldu, çocuklar çok üşüyordu, deyip geçebiliyor. Ya da Diyarbakır’da Ne mutlu Türk’üm diyene tabelaları yıkılırken; biz zaten İslamlıktan kardeşiz, Türklük Kürtlük önemli değil, diye düşünüyor.   

İşte, günümüz trendleri bunlardır! Bu kadardır. Tabii ki tüketici denilen kitlenin, markette maden suyu alırken, üzerinde Türk yazan şişeyi elinin tersiyle itmesini kastetmiyoruz; üzerinde Türk yazan şişenin, Türk yazmayanlarla bir ve aynı sınıfa sokulmasını, piyasa koşullarına uyum için, simgesel değeri olan bir markanın yok edilmesini, kimsenin umursamamasını vurguluyoruz.

Bir diğer önemli nokta da şu; maden suyundan başlayarak, sıranın asıl olarak derneğe de geleceği. Pek yakın bir tarihte, yıkılmazsa eğer bu iktidar, Türk Kızılayı’nın da tarih olacağı, tarihi, sembolik değeri, Kızılhaç gibi belirsiz bir sivil toplum örgütüne dönüşeceğidir. O zamanki açıklamayı da ben şimdiden yazayım: “İnsani ve evrensel değerler gereği, ülkemizin ve bölgemizin ihtiyaç sahibi insanlarına yardım için faaliyet yürüten bu oluşumun, belirli bir etnik topluluğa ait olduğu algısı yaratan Türk sözcüğünün kaldırılmasına karar verilmiş, çağın koşullarına…”

Tabii, işin başka boyutları da var ki, o bence daha vahim. Bu olay vesilesi ile düşünürken, bilmem kaçıncı kez farkına vardım ki, bu parti, Akp, yeni ve büyük Türkiye inşası sürecinde, doksan yıllık bir ülkenin tüm kurum ve geleneklerini yapı-söküme uğratıp ortaya başka bir şey çıkarırken, asıl değişimi tek tek bireylerin ya da kolektif hafızanın içinde yarattı. Bakın bu üzerine pek düşülmeyen bir konu. Tamam, siyasete bulaşmayın; ama ey kalem ehli yurttaş, bari şu mevzuya bir el atın. Doksanlarda çocuk ve genç olmuş insanların, nasıl olup da bu zamana, zamanın ruhuna bu denli kolay alıştığına ben şaşıyorum. Atari salonlarında jeton kuyruğuna girmiş birinin, PlayStation salonlarına anında ayak uydurması nasıl bir iştir? Daha neler ve neler…

Bu Kızılay maden suyu da oradan süzülüp gelen bir hatıradır. (Biz zaten ona Türk Kızılayı maden suyu demeyiz ki, trend lafı ile isim değişikliğini mazur gösteren açıklamayı yazan sevgili yalancı!) Dededen, babadan kalma bir sodadır zaten o. (Soda dememiz ağız alışkanlığından.) Mustafa Kemal’in, kaynağını 1926’da derneğe tahsis ettiği ve şişeleyip satmasını istediği maden suyunun kaç nesle eşlik ettiğini ve tarihsel seyrini bir düşünün. Ağzının tadını bilenin, maden suyundan anlayanın müptelası olduğu bu leziz içecek; şişe tasarımlarıyla vs. aklımızın hep bir köşesinde kazılıdır. Bölgeden uzaklaştığınızda, ufak tefek market, bakkallarda bulunmaz; çünkü, buralarda civar illerdeki firmaların, zenginleştirilmiş mineralli su, bilmem neli soda diye sattığı ve maden suyu özelliklerini çok da taşımayan içecekler vardır. Kızılay içebilmek için, büyük süper marketleri tercih etmek gerekiyor. Üzerinde adı yazan şehir de sizin memleketiniz veya komşu şehrinizse hele; Kızılay, gurbette bir nefes su, bir damla serinlik oluyor.

Şişe tasarımları yine değişti, daha önce de değişmişti ya; sadece Afyonlular değil, civar illerde, Isparta, Burdur, Denizli’de yaşayanlar da bilirler, bir de piyasaya dağıtılmayan, kahvelere verilen depozitolu şişeler vardı eskiden, koyu yeşil ve kahverengi renkli. Gayet kalın ve şık tasarımlıydı bunlar. Üzerlerinde küçük karakterlerle Afyon, büyük karakterlerle Karahisar yazar; bunun altında kocaman bir ters hilal bulunurdu. Taş oynarken elektrik kesilirse de, ağzına mumlar konulup yakılır ve oyuna devam edilir ki,  göze, en güzel şamdandan daha güzel görünürdü.

Şimdi yok. Anılarımızdan bir parça daha koparıldı. Üstüne bir maden suyu içeceğiz, çaresiz. İşin üzücü tarafı mı; bu yine bizim Kızılay olacak; bu sefer Türk’süz Kızılay ama.

 

Alp Giray - 7 şubat 2014

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.