"Sahip Çıkarsan, Bu Vatan Batmayacaktır!.."

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Mehmet Halil ARIK

T.C. Anayasası ilk 4 maddesi ile, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, ülkesi ve milletiyle bölünmez; demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olma ilkeleriyle donatmış ve kötü niyetlere karşı korumaya almıştır. Bunları değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez olarak ilkelendirmiştir.

Anayasa Mahkemesini de bu ilkelerin bekçisi kılmıştır. Önüne getirilen başvuruları bu ilkelere aykırılık veya uygunluk yönünden denetlemesi onun asli görevidir. Bu incelemeyi yapmazsa görevini yapmamış olur. Şekil denetimi dışına çıktığı, esasa girdiği yönündeki eleştiriler iyi niyetli değildir. Çünkü ilk işi bu maddelere uygunluk denetimidir. İçerik orasıdır; denetimin kalbidir!

İçeriğe girerek, Anayasa Mahkemesinin anayasal suç işlediğini iddia edenlerin neye ve kime hizmet ettiklerinin ve niyetlerinin arka planlarının  gözden geçirilmesi gerekmektedir!..

Ülkeyi, cumhuriyeti, onun temel ilkelerini ve hukukunu korumak için gerektiğinde özüne inmesi, kısaca içeriğine girmesi, düşman ve hainlerden başka kimleri rahatsız eder ki!?

Cumhuriyetin temel ilkelerinin, bölünmez bütünlüğünün garantisi olan hükümlerin korunmasını istemek her vatandaşın asli görevi olmalı, değil mi!?

AB’nin, ABD’nin ve emperyalizmin temel ilkelerini anayasalarına, yasalarına koymuş ülkelerin görüş ve tavsiyelerini baz almak ve yasal düzenlemeleri onların taleplerine göre yapmak ülke yararına mıdır? Daha dün Sevr’i dayatanlar onlar değil miydi? 

Ülkenin bölünmüş haritasını çarşaf çarşaf gözümüze soka soka yayınlayanlar yayınlatanlar onlar değil mi? Dilenciler gibi, kapılarında bekletenler, bakanları bile görüşmelere sokmayanlar, üzerlerini aratanlar, maç izlemek bahanesiyle kapılarda başbakan bekletenler, “aman süpürmeyin delikten, kullanın!” diye yalvartanlar onlar değil miydi!?.Unutuveriyoruz!. Ne var ki; unutkanlığın bu kadarı sağlıklı bir durum değil!

Ülkede herkes üstlendiği görevin gereğini yapıyor..  Kimi, terörle savaşıyor şehit oluyor, kimi ülkeye yeni sınırlar çizmeye çalışıyor... Kimi eşbaşkanlık yapıyor, kimileri de ona yardımcılık ve yandaşlık...  Kiminin payına yurtseverlikten sanık, mahpus olmak düşmüş... Kimi, gizli tanıklık yaparken kimileri de gizli tanıklara alkış tutuyor, cesaret ve malzeme pompalıyor!.. Kimisi de, “son Osmanlı” hanedanı üyesinin cenazesine Devlet ve hükümet adına bakanlarıyla omuz verip, onların bıraktıkları nimete minnet borcunu ödeme görevini yerine getiriyor.

Kimileri de aynı gün, gariban bir şehidin cenazesinde son görevlerine getiriyor. Ne yazık ki, hükümet üyeleri cümbür cemaat, “Osmanlı”ya minnet borcu edasında!(?) Şehit cenazesinden azadeler!.. Gazetelerde yan yana iki resim: “Osmanoğlu”nun tabutunda bayrak(?) şehidinki gibi.. Hadi birisi bayrağı kanıyla hak ettti, ya öteki? İlhan Selçuk’a bayrağı çok gören Ardıç kuşları buna mutlaka bir açıklık getirecektir.

Devam ediyor görevler. Kimi ölüyor; kimi günden güne yoksullaşıyor; kimi emek kavgası veriyor; kimileri de devletin elinde kalan son üç beş serveti, mülkü, değeri, ganimeti, gitmeden nasıl satar da hana hamama, gemiciğe altına havuzlu köşklere çeviririm kaygısında!..

Kimilerinin eşlerine de Arap şeyhlerinin düğünleri için özel devlet uçakları tahsis edilmekte

Herkes görev başında!..Hepsi görevinin gereğini yapmakta.

Artık, vatandaş kararını vermek durumundadır!..  Şu soruyu mutlaka sormalıdır kendisine:

    - Yerim neresi, kimin yanı?..  Bu nedenle önümüzdeki referandum “on genel seçimden” daha önemlidir!..

Ey halkım, derim ki;

Ne suçluyu koru ne suça katıl! Ama suçu ve suçluyu bil!..   

Anayasa Mahkemesini, önüne getirilen kanunları milli iradeyi hiçe sayarak iptal etmekle  ve hatta anayasayı çiğnemekle itham edenler, suçlunun anayasaya aykırı kanun yapmakta ısrar edenler olduğunu görmezlerse  gerçek suçlu saptanabilir mi?

Yasama erki sahipleri, anayasaya, aykırı bunca kanunları  çıkarmakta niçin ısrarcıdırlar ki? Vesayet kapma kaygısından olmasın! Kıvırmadan cevaplanması gereken asıl soru bu.

“Yola devam!..” Bu  slogan, birilerini son ve tek vasi yapıncaya kadar sürdürülecek ısrarın bir işareti bir talimatı olmasın!

Ne var ki, vasi için ilk koşul ruh sağlığının yerindeliğidir.

    

Şayet, açılım, ülkenin beka sorununu karşısına almışsa, ve bu halktan gizleniyorsa, kardeşlik sözcüğü, yeni ayrışmalar yaratacak şekilde dizayn edilmişse,

“Ordu lağvedilsin” sözleri günlük tartışmalara kadar indirgenmişse, hukuk “benim hukukumu korursa hukuktur!” anlayışının arkasına hayâsızca saklanılmışsa,

Yapılan sosyal ve hukuksal değişiklikler vesayeti yıkmak adına,“kendi vesayetini” kurma çabası görüntüsü yaratırsa, her ihalenin altından pis kokular gelirken bunun adı da alay edercesine şeffaflık konmuşsa;

Ve ülkede kaos hakimse, zararı devlet çeker, millet öder!

Ülkedeki her bireyin üstlenmesi gereken görev ciddi. Sorun; ülkenin bekası, (geleceğe kalıp kalmama) sorunu. Karar günü gelip çatmıştır!..

Ey halkım unutma!...Atalarından ödünç aldığın  vatanı her şeye rağmen, sağlam, bütün, lekesiz, teslim aldığın gibi tertemiz,  üç beş çapulcuya ve yandaşlarına pabuç bırakmadan torunlarına teslim etmek zorundasın!.. Yoksa yakana yapışacak ellerden seni “Hayır” demekten başka hiçbir sevap kurtaramaz!..  

Özetle;

“Sahipsiz vatanın batması haktır /  Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır!..”                                                                                              

                                                                                                                                                               

Mehemt Halil ARIK
MehmetHalilArik@gmail.com
iletisim@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.