Portakalı Soydum, Başucuma Koydum (ve bu kez de), Ben Bir "Yalan" Uy-dur-dum

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Hayri Günel
Yazının Yazıldığı Tarih: 
1 Aralık 2010

 

Ben, şahsen kendi hesabıma, Politika Dergisi internet sitesinde yayınlanan “Portakalı Soydum, Başucuma Koydum, Ben Bir Nefret Uy-dur-dum” başlıklı yazımla Kerem Doksat defterini kapattığımı ve bu işi hallettiğimi düşünüyordum. Çeşitli kanallardan aldığım tepkiler de bu yöndeydi. Ama gelin görün ki, Kerem Doksat namlı bu şahısla ilgili olarak, üstelik de onca işin arasında ve gazeteyi yetiştirme telaşının tavan yaptığı bir sırada, artık kader midir nedir, yeniden yazıya oturmak varmış.
Yazılarımı okuyanlar bilirler, en sonda söylenecek olanları hep en başta söylerim ben. Ve yine öyle yapacağım...
Kerem Doksat namlı bu şahıs, yalan söylemektedir. Hem de gözünü bile kırpmadan, hoyratça, ama oldukça acemice, belki de “çocukça” ve bu da, profesör unvanlı bir bilim adamına asla yakışmamaktadır. Bilim adamı derken o kadar zorluyorum ki kendimi anlatmamın mümkünü yok.
Bu sitede yayınlanan ve yukarıda da vurgusunu yaptığım “Portakalı Soydum, Başucuma Koydum, Ben Bir Nefret Uy-dur-dum” başlıklı yazıma bu şahsın yaptığı yorumu buraya aynen alıyorum: “Bu seviyesizce ve hakaretamiz "yorumu" benim mekâna da yollamış. İşin içine neredeyse küfretmeyi de katıyordu ki, muhabereye hudut koydum. Saygılarımla...” (http://www.politikadergisi.com/okur-makale/portakali-soydum-basucuma-koy...)

O çok kötü yazısını eleştirirken yaptığım gibi, yine baştan almak istiyorum.
Buna göre;
 
1) Sayın “prof”, “senin mekana” (bu deyim sana ait ve çok da seviyeli (!)) gönderdiğim metin yorum değil, gördüğün gibi bir eleştiri yazısıydı ve galiba feci şekilde altında kaldın. Ne bu yazıya, ne de senin o çok bilimsel (!) yazına gelen tepkilere karşılık olarak bir tek cümle dahi kur(a)maman –hiç kıvırtma- galiba bundan olsa gerek.
 
2) “Senin mekan”da yayınlanan o eleştiri yazımın hemen altındaki o müthiş ve buram buram zeka (!) kokan (!) cevabına gelince… Şöyle diyorsun:
“Hiç müdahale etmedim, bâri küfretmemiş “ (Sondaki gülme işareti de sana ait)
(http://www.keremdoksat.com/2010/11/20/chp-nasil-yok-edildi/#more-4661 )
Bu cevabına benim verdiğim karşılığı da buraya aynen alıyorum: “ÇOK İSTİYORSAN EĞER, EDERİM HOCA… YETER Kİ SEN ÜZME KENDİNİ…”
Sonra sen; “Sınıra geliyor” diyorsun ve ben bu tuhaf duruma; “SINIRA GELİYOR” DEDİN YA HOCA, ARDINDAN BENİM GÖNDERDİĞİM ‘ÇOK BEKLERSİN, BEN SEN MİYİM’ DİYEN O KISACIK YORUMU NEDEN YAYINLAMADIN? KEREM DOKSAT AHLAKI BU MUDUR YOKSA, NE DERSİN” (http://www.keremdoksat.com/2010/11/20/chp-nasil-yok-edildi/#more-4661 ) diyerek bir son veriyorum ve bir daha da “mekan”a asla “uğramıyorum. Yani ne benim sana “küfretmek” gibi bir niyetim var, ne de senin “muhabereye hudut koyma”n gibi bir şey söz konusu. Neden yalan söylüyorsun?
 
3) Bak sana bir şey söyleyeyim hoca; O inanılmaz makalende sürekli yalan söyledin ve ona buna çamur atmaktan hiç çekinmedin. Ve hani nasıl derler, yazını okuyan hemen herkes tarafından çok çok özür dilerim ama, “ağzının payını”da aldın. Benim eleştirilerim de dahil olmak üzere hiç birine cevap veremedin. Onun yerine kalkıp benim yazımın dibinde, yorum adı altında yine yalan söyledin. Ben kaç zamandır, benimkiler de dahil olmak üzere, yazına gelen eleştirilere bir cevap verirsin diye beklerken, sen yine “yalan” söyleyerek o “makale”nden sonra bilim dünyasına yeni ve müthiş bir katkı (!) daha yaptın. Yukarıya aldığım ve aramızda geçen diyaloglarda ve dahi benim eleştiri yazımda ne tür bir seviyesizlik ve hakaret var? Keşke yine toptan ve baştan savma yazmak yerine bunları tek tek gösterme zahmetine katlanıverseydin. Ben seni eleştirirken yazdığın metnin üzerinden kelime kelime geçmiştim oysa.
 
4) Sahi unutmadan söylemem lazım, hiç üşenme ve Politika Dergisi’nde yayınlanan o yazına gelen tepkilere bir bak yeniden. Bir arkadaş (burada ad vermem gerekmiyor, isteyen ve merak eden senin yazını bulur ve kime olduğunu da öğrenir) gönderdiği yorumda; -Kılıçdaroğlu soyadını değiştirdikten sonra kılıcı eline aldı ve Müslümanları katletmeye yemin etti- türünden bir “yorum” (!) yazmıştı fakat site yöneticileri bu yorumu kısa bir süre yayında tutup sonra kaldırdılar (söz konusu arkadaşın bir tane yorumu daha var senin “yazı”nın dibinde yaptığı o yoruma çok benzeyen, o nedenle arkadaş kolayca deşifre edilebilir) Bunun üzerine ben de arkadaşa sormuştum, “Kılıçdaroğlu yemin ederken sen de orada mıydın?” diye ama bir cevap (!) alamadım. Şimdi bunları niye mi yazdım? Söyleyeyim; Görünen o ki, o arkadaş ve sen, mesnetsizce ve içi tamamen boş bir biçimde sağa sola saldırma hattında buluşmakta hiç zorluk çekmemişsiniz. Bir tek farkla… Sen “Kürt-Alevi-Ermeni ortalaması (“kırması” diye de okuyabiliriz herhalde, öyle değil mi?) derken o arkadaş da, “Müslümanları katletmeye yemin etti” demiş. Büyük bir ihtimalle “prof” olmamasına bağlıyorum ben bu aradaki farkı, sen ne dersin?
 
5) Yazdığın o makalen ve benim yazıma yolladığın yorumundan sonra bana sadece seni feci şekilde kınamak düşüyor hoca ve de öyle yapıyorum. Kınıyorum seni. Herkesi aptal yerine koyma pahasına, hepimizin gözlerimizin içine baka baka yalan söyleme cüretinden dolayı kınıyorum ve bu cesareti nereden bulduğunu da çok ama çok merak ediyorum.
 
6) Senin makalen için;
-“ Youtube videolarıyla dolu çakma bir makale. Ayrıca kimsenin etnik kimliğini sorgulamak kimsenin haddine değil , sizin de haddinize düşmez.”
-“Hocam ben de Kemal Kılıçdaroğlu'nu tenkit ettim ama siz fazla abartmışsınız...”
-“Böyle bir yazıyı Kerem Doksat'a yakıştıramadım. Atatürk milliyetçisi bir insan olarak, yazıda ırkçı ifadeler bulunması ayrı, videolarda Yılmaz Güney'in Kürtçü söylemlerinin, yazıda iddia olunduğu aksine olmayışı ayrı,”
-“Profesör ünvanlı bir bilim adamından, daha bilimsel, sağlıklı ve objektif bir makale beklerdim.”
-“Yazı baştan aşağı "Kahve edebiyatı" kokuyor, hiçbir bilimsel yanı yok ! Gayet subjektif duygularla yazılmış, baştan aşağıya nefret kokan bir yazı..”
-“Eğer yanlışlık değilse, veya birileri bir şekilde yazdığı makaleye adınızı eklediyse mesele yok. Değilse size hiç yakışmayan bir makale olmuş. Yoksa biz sizi yanlış mı tanıdık?”
-“Çok önyargılı olduğunu düşünmek için bu olaylardan haberdar olmaya da gerek yok. Çünkü akademik çalışmalarda yapılan alıntılar doğruluğu otoritelerce kabul edilen kaynaklardan seçilir. Youtube/Wikipedia ve benzeri video ve bilgi platformları, akademik önyargının (bias) kullanılmasıyla, siyasi yanlış yönlendirmeye (political spin) götürür. Bu sebeplerdendir ki bu çalışma ne akademik, ne bilimsel ne de doğruyu yansıtmaya muktedirdir.”
-“Bence chp yi buradan eleştirmek saçmalık. Kemal Kılıçdaroğlu ‘nun başka yönleri dururken eleştirilmesi gereken buradan vurmak popülizmdir. Ahmet Kaya polemiğine girmeyeceğim, fakat Yılmaz Güney’e atıp tutanların biraz sinemadan anlaması gerektiğini düşünüyorum. Evet kabadayı ve popüler filmleri su götürmez bir şekilde piyasa için yapılmıştır. Fakat Sürü, Yol, Duvar, Umut, Düşman filmleri Türk sineması açısından birer başyapıttır. Bu filmleri dikkatlice izlemek gerekir.
Ayrıca Yılmaz Güneye vatan haini zırvalıklarıyla saldırmak küçük işlerdir.Siyasi fikirlerini eleştireceksiniz biraz daha araştırma yapmanız gerekiyor. Tabii ki Youtube’ dan değil... Saygılarımla...”
-“Baştan aşağı çöp. Yazdıklarına şaşırmadım da, şaşıranlara şaştım. Çizgisi bellidir zira Doksat'ın, zihniyeti meydandadır. Şu yazdıklarına bakında düşünüp de yazamadıklarını hesap edin!”
-“Prof. Doksat'ı, yazısından dolayı kınıyorum ve özür dilemeye davet ediyorum.”
 
demiş okuyanlar. Peki sen bir şey demeyecek misin? Anladığım ve gördüğüm kadarıyla adı “çamur at, izi kalsın” olan bir oyun oynamıyoruz öyle değil mi? Bilim adamı olan sensin. Biz değil! Yalana devam etmek yerine, bir şeyler söyle, “çürüt” bizi… Çürüyelim… Ama sadece “çürüt”… güldürme emi… “Allah’da seni güldürsün” dedirtme bize ne olur… Heyecanla bekliyoruz hoca…
 
Hayri Günel
iletisim@PolitikaDergisi.com

Yorumlar

Tebrik

Elinize aklınıza sağlık lakin vaktinize yazık! Sizin yaptığınızı ben de düşündüm ama yapmadım çünkü değecek hal yok.

Aslında sırf 'Kürt-Ermeni-Alevi ortalaması' diye ortaya attığı FAŞİST-IRKÇI cümlesi bile 1000 özürle telafi edilecek halde değildir.

Malum hoca hazretleri kendi yazdıklarından bir haber, sizin eleştirinize 'hakaretamiz' yaftası yapıştırıp ne denli incindiğini ve hassas kalbinde kırıklar oluştuğunu hissettiriyor ve bildiriyor tahtından! Bildirsin, bizde anlıyoruz hazret eleştirilere tek bir yanıt bile veremezken, aslında memleketimizde prof olmakda hoca olmakda ne olduğunu.
Az buçuk ünüversite kapısından geçmiş olanlar bilir. Hoca olmak ne attır, ne devedir. Bunlar öyle uzaydan ışınlanmış değillerdir ve dahi çitasında da değillerdir.
Memleketimiz eğitim konusunda hala gelişmişliğin gerisinde olduğundan halk üzerinde normal bir kompleks oluşmuştur eğitimlilere karşı. Ayrı bir yere, statüye oturturuz, yanlışda dese bir bildiği vardır zihniyetiyle ha babam palazlandırırız. Onlarda da nasıl bir tükenmez ego varsa, bu iyi niyeti iliğine kadar sömürürler. Kendilerini bilginin hakimi zanneder kulaklarını tıkamayı unutmadan var gücüyle yağıp gürlerler.
taa ki eğitim ağacından budanacakları zamana kadar!

Teşekkürler

Sayın Sevda EĞER'e bende katılıyorum;vaktinize yazık fakat isminin önünde ''prof''sıfatı bulanan kişinin etnik üzerinden bir sanatçıyı eleştirmesi kabul edilemez ve aslında üzerine gidilmesi gereken bir olay.
Güzel bir yazı yazarak benim adımada Doksat'ın bu kabul edilemez yazısını eleştirdiği için teşekkürler Sayın Günel.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.