Ne Yaptığını Bilmemek…

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
BURHAN İŞCAN
Yazının Yazıldığı Tarih: 
13.06.2012

“Başkalarının arzularına göre hayat yaşayan insan en sefil varlıktır.”

Ne yaptığını bilmeyen insan, kendini başkaların arzusu doğrultusunda iradeye teslim etmiş insandır.

Ülkemiz toplumu, artık ne yaptığını bilmeyen insanlar toplumu olmuştur.

Demokrasi çığlıkları atanların, sınıfsal tabakalaşma kutuplaşması içinde taraf olduğunu görmek bu gerçeğin delilidir.

Yine bu taraftarlığın da bilinçsiz bir destek olduğu da gerçektir.

Hükümet ÖYM leri kaldıracakmış..

Bu söylemin bile, bir demokrasi ve adil hukuk oluşumu beklentisi umutları vermesi ne yaptığının farkına varamamak, ne yaptığının bilincinde olmamayı  gösterir.

Yapılanlar yapılacakların teminatı olmuştur daima..

Kendi politikalarını, dayatmacıların dayatmaları doğrultusunda günlük oluşturdukları için ortaya somut bir politika koyamayanların da ne yaptığını bilmediğini rahatca görebilirsiniz.

ÖYM ler, ülkemiz toplumunu üçüncü seçeneğe razı etmeye zorlayan vasıtalardı.

Zor oyun bozar.

Bu seçeneğe zorlanan bir toplumun zorlanması ile patlaması kaçınılmazdır. İşte bu sonuçtan kaygılar; kendi siyasi emelleri için Türkiye’yi vazgeçilmez görenlerin kaygıları oluverdi birdenbire. Ve emir büyük yerden geliverdi.

Oysa bağlayıcı hukuk, yani uluslar arası sözleşmelerle oluşan amir hukuk; Türkiye için ÖYM leri değil, İHTİSAS MAHKEMELERİNİ zorunlu kılmıştı..

Ancak ülkemizde uygulanan Yolsuzluk Ekonomisi Politikaları İhtisas Mahkemelerini kendi için sakıncalı gördü. Altı yıldır bu oluşumu geciktirebilmek için türlü bahaneler ortaya atıldı. Tıpkı Yeni Borçlar Yasası ve özellikle şeffaflık ve güven oluşturacak Yeni Ticaret Yasasının gecikmesi gibi.

Bütün bu gecikmeler, tıpkı Yolsuzluk Ekonomisi  Politikaları ve onları kabullenip desteklemek gibi ne yaptığını bilmemenin sonucudur.

Ne yaptığını bilmemek o kadar ayyuka çıktı ki son günlerde, insanlarımız bu kadar mı bilinçsiz dememek elde değil.

Ceza Yasamıza ve Yargıtay yerleşik içtihat kararlarına göre, “ÖRGÜTLÜ SUÇ” tan veya SUÇ ÖRGÜTÜNDEN” bahsedebilmek için beş unsurun-şartın bariz belli olması gerekir.

Türk Hukukunda ve mukayeseli hukukta bir suç organizasyonu için zorunlu olan kavramsal kosullar nelerdir?

1-Saniklarin düsünce ve eylemlerinde süreklilik bulunmasi

2-Suç islemek için düzenli ve planli ortaklik bulunmasi

3-Yönetim, dayanisma ve disiplin bulunmasi

4-Belirli bir kastın varlığının olması

5-Çıkar ilşkisinin olması

Güya, ÖYM lerde bu koşullara uygun suç örgütleri yargılanmaktadır. Evet yargılananlar  ve örgütleri bu kıstaslara uymaktadır bu yeterliyse. Ancak öyle suçlar vardır ki; suçun ortaya çıkması ve yargılanması bir takım bilimsel yöntemleri gerektirir. İşte bunlar için ihtisas mahkemeleri ihtiyacı elzemdir.

Gelgelelim ülkemizde ihtisas hukuku oluşmamıştır.

Örneğin bir cerrahın nitelikli dolandırıcılık yapıp yapmadığını veya konusunda yolsuzluk yapıp yapmadığını en adil bir şekilde ihtisas mahkemesi yargılaması sonucu belirlemek mümkündür. ÖYM ler ihtisas mahkemesi olmadığı için adil karar veremezler. Verseler bile ihtisas hukuku oluşturan yazılı hukuk kurallarımız yani yasalarımız yok. Bu durumda, yasal boşluktan dolayı Butlan Hukuku oluşmuş durumda. Yani bu hukuk oluşmadan,adı ne olursa olsun mahkemenin vereceği karar butlan karardır.

Kamu oyunda oluşturulan peşin hüküm ve ön yargıya dayalı sabit fikir; hem yargısız infaz, hem de butlan hukukunu meşru gösterme adınadır.

Güya kamu efkarını bilinçlendirme adına yapılan, bu maksatlı söylemler birer yanıltmadır.

Örneğin ÖYM lerde yapılan yargılanan örgütlerin suçsuz yargılandığı söylemleri. Ergenekoncular mesela..

Bunların suçsuz veya suçlu  olduğunu, duyumlara bağlı ön yargı ve peşin hükümle söylemek; birincisi adalete müdahele, ikincisi yargısız infazdır ve her iki sonuç ne yaptığını bilmemektendir.

Bu çeşit ne yaptığını bilmeme eylemlerinin çoğu; ülke gerçeklerine Fransız Kalmanın da  bir sonucudur.

Bu gün demokrasi çığlıkları atanların bir çoğu; bu bilinçsizlikle sınıfsal tabakalaşma üstünlerinin ortaya koyduğu güçlülerin adaletine destek vermektedirler. “Bana-bize kimse dokunamaz, yargılayamaz” anlayışına hakim güçlüler hukukuna destek vermek için insanın gerçekten aptal olması lazım.

Toplumun bu bilinçsizliğini kullananlar, yanlışı başka bir yanlışla telafi etmek için; bir yanlışın varlığını başka bir yanlışın oluşumuna zemin hazırlamak için işaret etmekteler.

İşte ÖYM örneği. ÖYM ler ne kadar yanlışsa, yerine; ihtisas mahkemeleri ve ihtisas hukuku oluşturmayan bir model önermek veya koymak da bir o kadar yanlıştır.

Özellikle örgütlü suçlar ve suç örgütleriyle mücadele özel ihtisas gerektirir.

Ülkemizde hepsinin üstünde bir yanlışlık vardır ki o devletcilik anlayışıdır.  Devlete olan güveni oluşturacak politika yerine parti politikaları; devlet politikası diye algılatılmaktadır. Aslına bakarsanız en büyük terör budur. Bunlara isyan devlete isyan terörü değildir, baskıya ve zorlamaya isyandır.. Fakat aksine devlete isyan diye  algılatılmaktadır.

Ülkemiz toplumu, uzun yıllar boyunca süre gelen sınıfsal tabakalaşma kutuplaşmasının hezeyanlarını yaşamaktadır. Bu hezeyanın ana sebebi devlet ve devlet politikasının olmayışlığıdır. 1960 devrimi ve 1961 anayasası ile oluşturulan devlet politikası oluşturma organı  senato; 1961 yılından itibaren başlayan Aristokrat- Harbiyelilerin mücadelesi sonucunda, Küresel Otoritenin bizim çocuklarınca yıkılmıştır. Yerine, ruhbanların cemaatci örgütlenmesine karşın vesayetci örgütlenmeye imkan veren sistem getirilmiştir.

Aslına bakarsanız hem  cemaatci örgütlenme, hemde aristokratların örgütlenmesi devlete karşı olan bir örgütlenmedir.

Peki devlet nerde ve devlet politikamız ne?

İşte ne yaptığını bilmeme bilinçsizliği bize bu soruyu sordurmuyor.

Şehitler niçin şehit, bunun bilincinde olanlar “kelle” demekte haksız mı?

Ya taraf olanlar, neyin niçin tarafı olduğunun farkında mı?

Söz gelimi Fenerbahce’nin içinde bulunduğu şike davasında birilerini suçlu veya suçsuz addedenler ne yaptıklarının farkın da mı?

Ya Ergenekoncu veya balyozcuların, ya da Hizbullahcıların yargılanmalarına itiraz edenler?

“Taraf olmayan bertaraf olur” diyenler, ilahi adalet karşısında bertaraf olacaklarının farkında mı caba?

İşte bu bilinçsizlikte sürdürülen YENİ ANAYASA tartışmalarına bir yenisi eklendi. ÖYM ler kaldırılsın mı kaldırılmasın mı.

Bu bir şapkadan tavşan çıkarma olayı değildir. Bu toplumdaki infiale karşı mola emridir. Yukardan gelen bir emirdir.

Bu bilinçsizce yapılan tartışmalar molanın süresini oluşturacaktır. Bu tartışmalar neye benzer; Her kes AKP iktidarının bir an evvel çekip gitmesini istiyor. İyi de yerine kim gelecek? Kimileri ezberlerde takılı, kimileri ehveni şer diye vesayetcileri istemekte. Kimse yeni bir yapılanma ile gerçek milli iradeyi ortaya koyacak yönetim biçimi önermiyorsa, işte ne istediğini bilmemek diye ben buna derim

Sonuç; alavere dalavere koy sepete…

Sebep; ne yaptığını bilmemek..

 

Burhan İŞCAN

iletisim@politikadergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.