Ne O Taraf, Ne de Diğeri: Kılıçdaroğlu'na Ödünç Destek

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Barış ÖZGENÇ

Son günlerde Kemal Kılıçdaroğlu ve onun akisleri, Cumhuriyetçi kesimi adeta ortadan ikiye böldü. İşçi Partililer ve keskin ulusalcıların başını çektiği bir kesim Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kemalizm’i yıkmak amacında olduğunu, BDP’lilere (PKK hareketine) tavizkar davranacağını, Yeni CHP’nin Yeni AKP olacağını vs. söylüyor. Diğer bir kesim ise Kılıçdaroğlu hakkında çekincelerini, eleştirilerini belirtenlere ‘sus, otur yerine’ edasıyla Kılıçdaroğlu’yu ilahlaştırıyor ve bu kesimdekiler günden güne tahammülsüzleşiyorlar.

Halbuki doğru bu şekilde bulunmaz. Sosyal olaylarda keskin tavırlar değil, akılcı ve tartış(ıl)maya hazır mülahazalar muvaffak olmuşlardır… Tabii eğer arzu ettiğiniz Hitler’in yaptığı gibi toplumsal linç ortamı değilse…

Evvela Atatürk’ün takipçisi olduğunu söyleyen grup şunu bilmelidir ki, Atatürk devrimciyse de onların idrak ettiği şekilde devrimci değildir. Atatürk, zihninde beliren devrimleri, yaptığı çalışmalar ile fırsatlar yaratarak bir sürece oturtmuştur. Atatürk devrimci olduğu kadar da devrime giden yolda (ilkesiz değil ama) pragmatiktir.

Nereden mi çıkarttım bu lakırdıları?

Gazi M. Kemal, İstanbul’dan Ankara’ya geçene dek dengeleri gütmüş ve kendini çok riske atmamıştır. Zaten İngilizlerin Çanakkale sebebiyle O’na beslediği kin ve kuyrukacısı yüzünden sürülme ve yargılanma tehlikesi altındadır. O da büyük hedefine giderken gereksiz çıkışlar yaparak tarihin O’na biçtiği misyonu tehlikeye atmamayı yeğlemiştir. İngilizler hakkındaki nazariyesini geçiştirmiştir. Nitekim Saray’a karşı da tedbiri elden bırakmayarak ama o sırada istiklal hareketini planlamayı, tertip etmeyi de unutmayarak hedefine doğru yürümüştür.

Mustafa Kemal, İstiklal Harbi esnasında da dahilî mihrakları dikkatinden kaçırmayarak savaşı tehlikeye atmamıştır. Özerklik isteyen Kürtlerle dahi ilişkisini sağlam tutmaya hassasiyet göstermiştir.

Bunlar demek değildir ki Atatürk idare-i maslahatçıdır. Bunlar Atatürk’ün zekâsının alametleridir.

Peki tüm bunların Kemal Kılıçdaroğlu’yla ne ilgisi var?

Bu gün 1930’larda değiliz. Atatürk’ün ölümünden sonra, bilhassa 1950’lerden sonra iş başına gelen siyasilerin gaflet ve dalaleti ile maalesef milletimiz ve memleketimiz istilacı anlayışın kolları arasındadır. İstihbaratımız dış servislerin hakimiyetindedir. Basınımız sanki yurtdışından idare edilmektedir. Cemaatlerin tesiri çok kuvvetlidir. Malum bölgemiz ajanların ve teröristlerin etki alanındadır.

Bu tespitin ardından şu soruyu sormalıyız: Kemal Kılıçdaroğlu tüm bu realiteyi görmezlikten mi gelecek?

O zaman en fazla yapabileceği mümtaz siyaset adamımız Deniz Baykal’ın yaptığı kadar olabilir.

Demek ki iktidara ciddi bir aday olunacaksa birtakım dengeleri gözeterek ama hedefi unutmadan bir yol izlenmelidir.

İşte yazının ana fikri de buradan çıkıyor…

Kılıçdaroğlu’na şartlı destek verdiğimizi göstermeliyiz. O, bunun farkında olmalıdır. Kılıçdaroğlu, ona verilen oyların ödünç olduğunu bilmelidir. İktidara gelmesi durumunda, tarikat ve cemaatler ile ayrılıkçıların kuvvetlerini azaltacak adımlar atmalıdır. Eğer umduğumuzu bulamazsak bunu da sivil toplum olarak bizler sağlamalıyız.

Velhasılıkelam esen bu rüzgarı durdurarak bir yere varamayız. Önceliğimiz rüzgarı kendimize çevirebilmektir. Yeri geldiğinde Kemal Bey’i eleştirebilmeli ama fanatizmin her türlüsünden kaçınmalıyız.

Son günlerde Kemal Kılıçdaroğlu’nun çalışmalarına dair ortaya çıkan tez ve antitezlerden çıkarabildiğim sentez budur: Ödünç destek…

Yerine gelmezse geri alabileceğimizi hissettirerek tabii ki…

Barış ÖZGENÇ

Politikadergisi.com

 

Yorumlar

Barış Bey ! Tespit ve

Barış Bey !
Tespit ve izlenecek yol doğrudur.
Kılıçdaroğlu'na destek olmuyorsak, köstek de olmayalım.
Gün birleşme günüdür.Aklın günüdür.
Hesap vereceklerin sıralamasını da şaşırmayalım.
Barış dolu, sevgi dolu günlere

Sayın Barış ÖZGENÇ, Ana

Sayın Barış ÖZGENÇ,

Ana fikrinize katılıyorum.

"Sosyal olaylarda keskin tavırlar değil, akılcı ve tartış(ıl)maya hazır mülahazalar muvaffak olmuşlardır…"
cümleniz ile
"Evvela Atatürk’ün takipçisi olduğunu söyleyen grup şunu bilmelidir ki, Atatürk devrimciyse de onların idrak ettiği şekilde devrimci değildir. "
cümleniz de ortaya koyduğunuz keskin tavır çelişki oluşturmaktadır.

Hepimiz belirli konularda keskin tavırlar sergileriz.
Bu bizim kişiliğimizdir.
Belirli konularda tartışmaya ve eleştiriye açık tavrımız ise ortak paydamız.

Ortak paydaları yakalamak adına makalenizdeki fikirlere katılıyorum.

Birbirimizin keskin çizgilerini eleştirmekle bir yere varamayız.
Ortak paydalarımızı görebilmeliyiz.

Tarikat / Cemaat / Etnik kimlik, ülkemizin gerçeği haline geldi. Yokmuş gibi davranarak, yok etmeye çalışarak bir yere varamayız.
Tarikat / Cemaat / Etnik kimlik sayesinde ait olma bilincinin heves ve arzularını tatmin eden halkımız; mevcut imkanlar ile artık yetinmemektedir.
Sosyal ihtiyaçlara, insani beklentilere cevap veremeyen, geleceği aydınlatan icraatlar sergileyemeyen bu yapılar;halkımızı şüphe ve endişeye sevk etmektedir.

Atatürk milli mücadeleye birçok kuvvetli görüş ve yaklaşımın vektörel gücü olarak başlamıştır.
Farklı görüş ve yaklaşımları, ortak payda da toplayabildiği için başarıya ulaşmıştır.

Bugün Atatürk'e yöneltilen eleştirilerin tamamı; Dava arkadaşlarından kendi görüş ve yaklaşımlarını ön plana çıkarmak isteyenleri tasviye etmesidir.
Bu ülke kurulduğu günden beri farklı görüş ve yaklaşımları, farklı kültürleri ortak paydada vektörel güç olarak hareket ettirmeye başladığında, emperyalistlerin yoğun baskı ve bölücülüğü ile karşılaşmış, sendeleye sendeleye bugünlere gelmeyi başarmıştır.

Bugün sorun Siyasal İslam'ın kendi görüş ve yaklaşımlarını Devletin her kademesinde hakim kılmaya çalışmasından kaynaklanmaktadır.

Siyasal İslam tek bir görüş ve yaklaşımı benimsemiş, tartışmasız ilkelere sahip olsaydı; emin olun sorun olmazdı.
Kanunlara ve nizamlara mutlak itaat etmeyi vatandaşlık görevi bilen Türk halkı "hakkaniyet ve İnsan Onuruna saygı" temel değerlerine sahip yönetsel yaklaşımları desteklemiştir.

Siyasal İslam; Hukuk tanımaz yaklaşımları, kayırmacı yönetim anlayışı ile Tarikat / Cemaat / Etnik Kimlik konularında hassas vatandaşlarımızı kaygılandırmakta, geleceye yönelik endişeye düşürmektedir.

Kemal KILIÇDAROĞLU için birçok eleştiri getirebilirim.
Fakat, zaman Kemal KILIÇDAROĞLU'nun doğrularını, bizim yanlışlarımızı konuşma zamanıdır.

Kendinize iyi bakın...

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.