Medyanın Öteki Yüzü

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Halit DURUCAN
Yazının Yazıldığı Tarih: 
25.02.2014

Medya ve basın denilince aklımıza ilk gelen haberlerdir. Basın ve medya organları, haber olma özelliğindeki tüm istihbarat bilgilerini gazetelerine ve televizyonlarına taşıyarak insanlarla paylaşır. Bazı haberler köşe yazıları ile bazı önemli haberler de birinci sayfadan verilerek okuyucunun dikkatine sunulur. Basın ve medya organlarının faaliyetleri sadece yurt içi haberler ile sınırlı değildir. Uluslararası haber ajanslarından aldıkları haber değeri yüksek bilgileri de gazeteleri ve televizyonları kanalıyla insanlara ulaştırır. Bu yönüyle basın ve medya organları için halkın üçüncü gözü diyebiliriz. Basın ve medya organlarının gücü çok büyüktür. Bir ülkede kaos yaratmak isterse mevcut yönetime, iş adamlarına, sanatçılara ve daha başka önemli kişi ve kurumlara karşı büyük bir karalama kampanyası başlatabilir. Böylece basın ve medya organları, üzerlerine yüklenen vazifeleri yerine getirerek hedeftekilerin itibarlarını bir anda yerle bir edebilir. Bu yönüyle medya ve basın organları; yasama, yürütme ve yargı organlarından sonra dördüncü kuvvet olarak önümüze çıkmaktadır.

Son günlerde medya ve basın organlarının nasıl bir bataklığa saplandığı hepimizce malumdur. Eminim ki; insanlarımız bugüne kadar medya ve basın organlarının birilerine yandaş olduğunu ve yandaş olduğu kuvvetlerin borazanı olduğuna şahit olmamıştır. Şahit olmadığı içindir ki; insanların basın ve medya organlarına olan güvenleri büyük bir hızla erozyona uğramaktadır. Kalemlerini, halkın haber alma özgürlüğüne adadığını ileri süren kimi kalemlerin büyük bir lüks ve saltanat içinde yaşadığına basından ve medyadan şahit olmaktayız. Bazı program yapımcılarının ve gazete genel yayın yönetmenlerinin itiraflarına bakıldığında da, borazanlık görevi süresince kendilerine büyük imkânların sağlandığını görebiliyoruz.

Her basın ve medya organının tepesinde bir üst yönetici vardır. Bu yöneticilerin pek çoğunun dış bağlantılı olduğunu da değişik bilgi kaynaklarından biliyoruz. Sermaye ve programları dış güdümlü olduğundan yüzde yüz milli bir çizgide olamazlar. Bunu anlamak için Türkiye’yi kuşatan saçma sapan dizilere, adına eğlence programları denilen bir kısım programlara ve reklamlara bakmamız yeterlidir. Bu diziler ve eğlence programları, ülkemizde dirliğin, ahlakın ve düzenin bozulmasına yöneliktir. Şiddet, ahlaksızlık, soygun, vurgun, kadın cinayetleri, rüşvet ve yalan üzerine kurgulanmış bu diziler ve filmler bu olumsuzluklara iyi birer örnektir. Değişik bilgi kaynaklarından edindiğimiz bilgilere göre; basın ve medya organlarının üst düzey yöneticilerinin pek çoğu masondur. Yerli gibi gördüğümüz basın ve medya organlarının ipleri esasen bu masonların elindedir. Masonların amacı ise; hedef ülkelerde Yahudilere ve Batı kültürüne uşak temin etmektir. Amaçlarına ulaşmak için sınırsız sermaye gücünü kullanırlar. Hedeflerine hizmet edecek olan uşaklarına makam ve mevki temin ederler. Böylece uşaklar, sahte bir cennetin sahibi olduklarına ve bu saltanatın sonsuza kadar devam edeceğine inanırlar.

Yandaş basın ve medyanın çalışmalarına bazı örnekler vermekte fayda vardır:

-Bazı basın ve medya organlarının talimatla haber yaptığını, anketlerle nasıl oynadığını gördük; hayret ettik.

-‘Alo Fatih’ ve ‘Medya Havuzu’ gerçekleri gündeme bomba gibi düştüğünde; din uykusuna yatırılmış insanlarımız, yandaş basının ve medya organlarının seçilmişlerin elinde nasıl oyuncağa dönüştüğünü umarım anlamıştır. ‘Alo Fatih’ ve ‘Ayakkabı kutuları ve para sayma makinaları’ kire bulanmış siyasete, basına ve medyaya çarpıcı örnekler olarak nesilden nesile anlatılacaktır. Ne yazık ki; yandaş basın ve medya organları bu gerçekleri bile utanmadan, sıkılmadan abdest suyu ile ve ‘Ya Allah Bismillah’ nidalarıyla arındırmaya çalışıyor. Böylece siyasetten ve basından nefret eder hale geldik!

-Bazı basın ve medya organlarının talimatla asılsız haber ürettiklerine şahit olduk, kahrolduk.

-Dış destekli basın ve medya organları, sahte belgeler ileri sürerek TSK mensuplarının hapse atılmasına sebep oldu; TÜBİTAK raporları açıklandığında bu haberi yapanları, yayanları ve bu kirli oyunlara teşne olanları lanetledik.

-Yandaş basın ve medya organları; yargının, emniyetin, MİT’in, HSYK’nın ve İnternetin hükümete bağlanması için çıkartılan yasaları ters yüz ederek insanlara yutturmaya çalıştılar; bu kirli çalışmaları yuhaladık. Bu haberleri yiyen yedi; yemeyen gargara yaptı, kimileri de kusup attı.

-Siyasiler ve yandaş basın-medya kurumları; 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarıyla yangın yerine dönen ülkemizi yine abdest suyu ile söndürme gafletine düştü; abdest suyunu kirlettiler!

-Yandaş basın ve medya; yolsuzlukla mücadele eden hâkimleri ve polisleri suçlu gibi göstererek aklımızla alay ettiler; ama yanıldılar!

-İzzeti nefislerini ve kariyerlerini para ile değiştiren kalemşorlar, birbiriyle savaşırken kendi ayıpları ortaya saçıldı; bu komediye hep beraber güldük.

-Kalemlerini ve kariyerlerini para ile değiştirenler; ülkenin en mühim meselelerine kalem oynatacakları yerde, basit konuları gündeme getirerek asıl meseleleri milletimizden sakladı.

-Yandaş basın ve medya organlarının şu anda yaptığı tek şey; insanların anlama, kavrama ve yorumlama kabiliyetlerini kendilerine has algı yöntemiyle köreltmektir.

-PKK’nın borazanlığını yapan satılık kalemşorlar; PKK ile yapılan müzakereleri allayıp-pullayarak insanlarımızı aldattı. Ülkemiz şu anda bölünme tehdidiyle burun burunadır. Yediden yetmişe herkes 30 Kasım 2014 tarihinde doğu ve güneydoğu Anadolu bölgemizde olacakları büyük bir tedirginlikle beklemektedir.

-Yandaş basın ve medya organları; yalan söyleyenleri, iftira atanları ve yolsuzluğa bulaşanları peygamber ilan etme gafletine düştüler. Yalakalık o kadar ayyuka çıktı ki; bir kısım düşkünler, yüceltmek istediği bir kişiyi Allah ile eşitleyerek büyük bir şirke saplandı. Heyhat; ne basından, ne medyadan ve ne de Allah yerine konulan kişiden bir kınama ve tövbe hamlesi görmedik, işitmedik.

-Yandaş medya ve basın organlarının pohpohlamasıyla; gerçeklerin saklanmasıyla birlikte ülkemizde rüşvet, yolsuzluk ve hırsızlık artık normal görünmeye başlandı. Sonuç olarak; rüşvet, hırsızlık ve yolsuzluk ülkemizin kurumlarını en kılcal damarlarına kadar kuşatmış durumdadır.

Yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarından birkaç hafta önce tüm kamu kurum ve kuruluşlarını sineklerin ve böceklerin istila ettiğini yetkililer söylemişti. Haşerelerle mücadele azminde olan ilgililer, derhal bir ekip kurdu ve ilaçlama faaliyetinde bulundu. Ne tuhaftır ki; bu ekipler ve seçilen ilaçlar haşerelerin yok olmasına değil de birden bire artmasına sebep oldu. Ülkemiz haşerelerden geçilmez oldu.

-İpleri Pansilvanya’da olan bir kısım basın ve medya organları; ‘Muhterem Hoca Efendilerini’ insanlarımıza büyük İslam düşünürü olarak takdim etti. Bu yandaş basın ve medya organları, Hoca Efendilerinin CIA, ABD ve Vatikan ile olan ilişkisinden hiç bahsetmedi. Hoca Efendilerinin Papa’nın elini eteğini öptüğünden ve Papaya yazdığı biat mektubundan da hiç bahsetmedi. İslam Dinini yozlaştırmayı hedefleyen Dinlerarası Diyalog saçmalığını ‘Dinler Kardeşliği’ güzellemesiyle Müslüman Türk Milleti’ne sundular ve inandırdılar.

-Yandaş basın ve medya organları; ABD, İsrail, Batılı ülkeler ve bir kısım Arap ülkeleri tarafından kurulup silahlandırılan ÖSO’yu Beşer Esat üzerine saldırtmayı bir misyon olarak gördü. ÖSO ve El-Kaide gibi dış destekli kan emici terör örgütleri Suriye’de iç savaşın başlamasına neden oldu. İç savaş esnasında pek çok Suriyeli hayatını kaybetti. Dış kaynaklı yandaş basın ve medya organları; Beşer Esat’ın sivil halka bomba attığı yalanını dünya kamuoyuna yaydılar ve insanların Beşer Esat düşmanı olmalarını sağladı. Bir kısım araştırmacılar, Suriye’de yaptıkları çalışmalarda, Beşer Esat’ın BOP destekli bir terör örgütüne karşı milli bir savunma yaptığını belirtti. Siyonist basın ve medya organları, gerçekleri dünya kamuoyundan saklamakla büyük bir insanlık suçu işledi.

-BOP Eş başkanlığının bir Siyonist proje olduğunu yandaş basın ve medya organları yıllarca milletimizden sakladı. BOP projesi kapsamında İslam ülkelerinin başına gelen yıkımlardan hiç bahsetmeyerek Allah katında büyük bir vebal altına girdiler. Eş başkanlık vazifesini gururla açıklayan siyasetçilerin elleri maalesef Müslüman kanına bulanmıştır.

-İşsizlik, yoksulluk, rüşvet, yalan, talan, ihale hırsızlığı, eğitim sistemimizdeki çöküntü, sağlık sektöründeki sıkıntılar, cinnet getirenler, ardı arkası kesilmeyen kadın cinayetleri ve uyuşturucu bağımlılığı yaşının 12 yaş aralığına kadar inmiş olması mason ve Siyonist basın ve medya organlarınca önemsiz haberler olarak değerlendirildi. Bu can acıtan gerçekleri irdelemek yerine haber değeri olmayan fısıltıları birinci sayfadan, büyük puntolarla milletin gözüne gözüne soktular. Masonlar ve Siyonistler işlerini yaparken acaba bizim yetkililerimiz ne ile ilgileniyordu? Bu başıbozuk düzen içinde koca bir devletin yönetilmesi ve kalkındırılması acaba ne kadar mümkündür; hiç düşündük mü?

İşte tüm bu çalışmalar net olarak gösteriyor ki; rezillikleri paçalarından akan yandaş basın ve medya organlarının ipleri masonların ve sorosçuların elindedir. Ülkemiz; batı emperyalizminin kıskacındadır. CIA, ABD ve MOSSAD basın, medya, vakıf, dergi, dizi ve reklamlarıyla ülkemizi ve asil Türk Milleti’ni dönüştürmek amacındadır. Bu şer güçler; ülkemizde birliği, dirliği, sağlığı, eğitimi, ordumuzu, ekonomimizi, iç ve dış siyasetimizi kontrol altına almıştır. Bu şer güçler; AB uyum yasaları aldatmacası ile madenlerimizi, limanlarımızı ve topraklarımızı satın almıştır. Bu şer güçler, ülkemizde işsizliğin artmasına neden olmuştur. Bu şer güçlerden olan para ve faiz lobileri; Türkiye ekonomisini muğlak temeller üzerine kurdurmuştur. Borsa, Faiz ve Dolar! Ülkemize yatırım adı altında sürekli sıcak para girmektedir. Faiz lobisi borsamız üzerinden milyarlarına milyarlar katmakta; devletimize verdikleri milyar dolarlık krediler üzerinden de milyarlarca faiz geliri elde etmektedir. Böylece; milletimizin ve devletimizin tüm kazanımları bu faizcilerin-tefecilerin cebine girmektedir. Para baronları, ülkemize sıcak para girişini durdurduğunda ülkemizin büyük bir ekonomik felakete düşeceğini alenen söylemektedir. Bu tehlikeleri çok defa iktisat profesörlerimiz dile getirmiş; yetkilileri bu konuda uyarmıştır. Ülkemizin güçlü bir ekonomiye kavuşabilmesi için Türk Ekonomisinin sürekli üretmesi ve büyümesi gerekir. Böylece istihdam sorunu da aşılmış olur. Bu tespitleri yapan iktisatçılarımız, mason olmayan basın ve medya vasıtasıyla bilgilerini ve tecrübelerini hem kamuoyuna ve hem de ilgililere aktarmıştır.

Sonuç olarak; ülkemiz her ne kadar masonların ve Siyonistlerin kontrolünde olursa olsun, onların karşısında milli duruş sergileyen, önce vatanım diyen, önce milletimin ve devletimin menfaatleri diyen, bu ülkeyi böldürtmeyiz diyen, milli çizgide hareket eden siyasetçilerimiz ile basın ve medya organlarımız vardır. Sayıları az olsa da sesleri gür çıkmakta, haykırışları da her zaman hak ve hukuk adına olmaktadır. Bu bozuk ve çarpık düzene baktığımızda; “hak ve hukukun olmadığı ülkelerde zorbalar, düzen bozucular ve ahlaksızlar söz ve karar sahibi olurlar” gerçeği ile yüzleşiyoruz. Şu tarihi bir gerçektir ki; goygoycular, şakşakçılar ve ‘padişahım çok yaşa’ diyerek sahiplerine kibir yükleyenler, farkında olmadan sahiplerini büyük bir felakete sürükleyerek sahiplerinin cellatları olmuştur. Bu böyle biline!

25.02.2014

 

Halit DURUCAN

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.