Kapitalizmin Sonu (Mu)?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Şu sıralarda, dünyada, ekonomik bir kriz yaşanmakta. Tabii ki kriz, daha çok finansal olarak yaşanmakta. Batılı ülkelerin banka sistemleri, finansal görünümleri, sarsılmakta ve gelecek için de umut vaat etmemekte. Gerçi Avrupa’nın belli başlı ülkelerinde yaşanan finansal krizin; faz hâlini, şuan için iktisadi boyuta geçirme ihtimali var mı, ben bu konuda kesin bir şey söyleyemem.

*
Burada asıl tehlikeli olacak husus, yaşanan finansal krizin; parasal ayaktan, üretim ayağına geçerek, ülkelerin reel ekonomilerini etkilemesi olasılığıdır. Yunanistan’da belirginleşen finansal kriz, daha çok kamu maliyesinin kötü yönetiminden kaynaklanıyordu. Eğer, yaşanan bu kriz hâli, genel bir ekonomik krize dönüşürse, bu durum, artık dünyanın geri kalanında da etkili olabilme potansiyeline sahip.
 
***
Amerika Birleşik Devletleri’nde...
Wall Street’te yaşanan gösteriler...
Amerikan halkının bir kısmının, WALL STREET’TE gösteri yapması, ülkenin büyük şirketlerinin CEO’larının aldıkları bol sıfırlı ücret veya primleri protesto etmesi, nasıl okunmalı?
Amerika’da yaşanan gösterilerden hareketle, KAPİTALİZMİN sarsıldığını veya sonunun geldiğini ileri sürmek, ne kadar doğru bir tespittir ya da gözlemdir?
Tersine, KAPİTALİZM, tüm dünyayı sarmalına almış vaziyette kendi ekonomik amentüsünü dayatırken, sosyalizm hayalleri kurmanın en fazla olsa olsa hayalcilikten öte fazla bir anlamı yoktur.
 
***
Amerika Birleşik Devletleri’nde, sembolleşen, bir grup işsizlerin gösteri/protesto hareketleri, Batı Avrupa’da da destek buldu.
Amerika’da yaşanan olay, sanırım işsizlerin gelir dağılımı adaletsizliğinden yakınmaları, hayatlarını idame ettirmekte zorlanmalarının sisteme olan tepkisidir. Amerika’da ve Avrupa’da yaşananlara bakarak; sokaklarda eylem yapan bir grup insana bakarak; kapitalizm sallanmaya başladı, diyebilir miyiz?
*
Buradaki insanların sorunu...
Kapitalizmin işleme mekanizmalarının düzeltilerek, kendilerinin de para kazanabilecekleri koşulların yaratılmasıdır.
Bugün sokaklardaki insanların derdi, sistem değil; daha fazla tüket(e)memek, harcayamamaktır.
 
***
KAPİTALİZM, halihâzırda sorunludur.
Evet, kapitalizm insanları kendi mengenesi içinde çiğnemekte ve tüm enerjilerini tüketmekte.
Küresel kapitalizm; hegemonyasını, tüm dünyaya dayatmaya çalışırken, kapitalizmin sonu geliyor demek...
Bugün, Arap coğrafyasında ve Afrika’da yaşananlar, daha liberal demokrasi ve ekonomi çabalarının ürünüdür.
Dünya kapitalist önde gelenlerinin, ürettiklerini, icat ettiği yeni ürünleri, pazarlama ve satma stratejileri içinde yeni arayışlar içinde oldukları, sır bir husus değildir.
Tabii ki vaka, Batı kapitalist hegemonyasının, kendi yaşam tarzını, tüm dünyaya dayatması olarak kolayca geçiştirilemez.
 
***
Yaşananlar, Batı merkezli kapitalist ekonomi düzeninin tüm dünyada uygulanmasıdır. Batının tüketim alışkanlıklarının, küresel sermaye vasıtasıyla tüm dünyaya; üçüncü dünyasından tutun da uzak doğu ülkelerine, Arap coğrafyasına kadar adapte edilmesidir.
Kültürel alışkanlıkların, tüketim alışkanlıklarının, ekonomik vasıtalarla daha fazla alanda dolaşıma sokulmasıdır.
Batı merkezli bir hayat tarzının, diğerlerine; ötekilerine de sunulması derdi yoktur, gelişmiş ülkelerin.
Ekonomik gelişmişlik ve kalkınma gözetilmeden, diğer küresel aktörlerin de daha fazla tüketime teşvik edilmesidir, mesele.
 
***
KAPİTALİZMİN, sanırım daha gideceği yol bitmemiştir.
Hem, halihâzırda kapitalizmi ikame edecek, daha insancıl bir düzen veya siyasal proje var mıdır?
Ya da her şeye rağmen, emperyalistlere rağmen; küresel düzenin daha adile ve eşitliğe evrilmesi mümkün müdür?
Böyle bir şey evrimle mi olur; yoksa devrimle mi olur?
SOSYALDEMOKRASİ masalları yükselmekte, bazı köşelerden, yine sanırım eski günlerin hatırına!
Kapitalizm, belki daha eşit koşullarda rekabet edilebilir duruma getirilebilir veya getirilmelidir.
Lâkin, son kertede, kapitalizmin tasfiyesi hususu, yaşanan gelişmeleri okuyamama olarak telakki edilmelidir.
*
En azından dünya, çok hızlı değişim ve dönüşümler yaşamakta.
STEVE JOBS ismi artık, dünyada önemli bir yer edinmiştir.
Hatırlasanıza(!?)
20.yy. başlarında Henry FORD, bir devrime imza atarak, kitle üretimi vasıtasıyla geniş kesimleri otomobille tanıştırmıştı. Bu deneyimden önce, at arabasına göre, büyük bir değişimdi, yaşanan.
Kitle üretimi vasıtasıyla, standart üretim; yekpare düzende insanların “beğenilerine” sunuluyordu.
Aşırı uzmanlaşma ve...
İşbölümü...
Dev fabrikalar...
Yeni yeni kentleşme...
Sermaye ve emek arasındaki didişmeler...
Tüketim denen olgunun, modern dünyada, gerçek anlamını bulması, ve insanlara yeni ve farklı deneyimleri yaşatması...
 
***
Efendilik ve kölelik anlayışının anlam değiştirmesi...
Üretici ve tüketicinin bir pazarda, kurumsal bir pazarda bir araya gelmesi...
Bir yanda S.S.C.B. Bloğunun önolduğu komünist düzen...
Öte yanda KITA AVRUPASI VE AMERİKA’NIN yükselttiği/yükseltmeye çalıştığı kapitalizm...
*
Ne oldu? 
Hızlı değişimler ve gelişmeler yaşandı.
Üreticiler, efendiydi.
Tüketici, çok fazla seçme şansına sahip değildi.
Bundan 10-20 yıl önce, şimdi sahip olduklarımızın ne kadarı tahayyül edilebiliyordu?
Ne kadarının yaşamımıza kolaylık, hız veya renk katacağını düşünebiliyorduk-düşenebilirdik?
*
Nerede, FORDİST üretim modeli?
Nerede, ESNEK üretim modeli?
Kapitalizm ve üretim sistemlerinin, yönetişim zihniyetlerinin, pazar araştırmalarına dayalı ürün geliştirme aşamalarının,
Geldiği noktada...
Artık, tüketiciler belirleyici oldu.
Hantal ve farklılık sunmayan Fordist üretim yönteminden “tüketiciye” odaklı üretim modeline geçişle...
Hemen hemen her kitleye ulaşılmakta...
Her tabandan insanlara...
Tabanın içinden insana yönenilmekte ve ürün satılmakta.
Müşteri ve farklılık odaklı bir kapitalist zihniyet, dünyayı sarmakta, kendi kurallarını dayatmakta ve daha fazla tüketmen talep edilmekte.
*
Anlık değişimleri yaşamakta ve tecrübe etmekteyiz.
En güncel ve popüler(bilinirlik bakımından) örnek;
Steve Jobs adıyla da markalaşan APPLE gerçeğidir.
iPhone...
iPad...
iPod...
Ve diğerleri, hepsi başlı başına insanların yaşamlarında bir farklılık ve daha önce yaşanmamış bir “konforun” adlarıdır.
*
Kapitalizmin ahlâk sorununu ve vicdan mekanizmasını bir kenara koyarsak, sorun; kapitalizmin kendisi değil; sanırım işlemesi, işleyiş tarzı ya da işleyişinde ona yön veren “operatörlerin” aymazlıkları, ihtirasları, bencillikleri, benmerkezcilikleri, sahip oldukları dini ve kültürel değerlerin, evrensel yüksek erdemlerden üstte olması...
 
***
İnsanların, olan bitene kendi hayat merceklerinden bakması ve yorum getirerek, bir çıkarımda bulunması, çok doğaldır.
Ama, ya umutsuzluk ve karamsarlık belletmek, ne demektir?
Yolun sonuna mı geldik?
Görecek güzel günler bitti mi?
Gemi azıya mı aldı?
O zaman bunların müsebbibi kim?
(. . . . . . . .)     
 
Erhan SALMAN
iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Gerçeklik

Herkesin derin bir şekilde anlaması gereken bir konuda çok gerekli ve önemli bir yorum yapmışsınız. Kapitalizmi yok etmek, onu bitirmek, onu dağıtmak bu gibi kavramlar bana göre de çok tabanı olmayan fikirlerdir. Her ne kadar olsa bile dediğiniz gibi kapitalizmden başka bir ideoloji var mı şu an dünyada? Bizim gibi ülkelerde kendi burjuvamız ile daha eşitlikçi bir kapitalist düzen kurulabilir. Ama onu yok etmek kendi kendimizi yok etmek gibi bir olgudur.

Kapitalizmi anlamadan krizine çare bulunmaz!

Erhan salman, kapitalizmin krizi ile ilgili makalesini bir yorum ve analizden çok, yaşanan son günlerin olaylarının bir raporu biçiminde kaleme almış. Kendisi de kapitalizmin geleceği ile ilgili belli, kesin kehanetlerde bulanmak istemediği için olacak herhalde, yazısında kapitalizmle ilgili sorduğu onlarca soruyu yanıtsız bırakmış.

Ancak yazısında kapitalist sistemle ilgili kendisinin düşüncesini özetleyen bir cümlesi var:
"Kapitalizmin ahlâk sorununu ve vicdan mekanizmasını bir kenara koyarsak, sorun; kapitalizmin kendisi değil; sanırım işlemesi, işleyiş tarzı ya da işleyişinde ona yön veren “operatörlerin” aymazlıkları, ihtirasları, bencillikleri, benmerkezcilikleri, sahip oldukları dini ve kültürel değerlerin, evrensel yüksek erdemlerden üstte olması..."

Erhan salman'a göre kapitalizmin kusuru insanların kusurundan kaynaklanmaktadır. Aslında bu kimsenin pek fazla itiraz edemiyeceği basit bir saptama gibi görünse de özünde bir çaresizlik ifadesidir.. İtiraz edilmeyecek nokta, kapitalizm bir toplum biçimi olduğuna göre, sonuçta kapitalizmde cereyan eden her türlü toplumsal olay insanların bilinçli veya bilincsiz karar ve eylemlerinin bir ürünü olması gerçeğidir. Elbette başarı da başarısızlık ta insanlara ait olacaktır.

Şimdi gelelim itiraz edilebilecek hususlara: Bir kez yukarıdaki saptanan bu gerçek sadece kapitalizm için değil, tarihte gelmiş geçmiş bütün toplumlar ve toplumsal sistemler için geçirlidir. Sonuçta her toplum insan toplumudur. O halde bu bağlamda özel olarak kapitalizmden bahsetmek anlamsızdır.

Asıl yanıt arayan temel soru, neden insanlar bencil, ihtiraslı, benmerkezcidirler?

Görüldüğü gibi bu temel soru aslında bir felsefi sorudur. Bu soruya çeşitli dünya görüşü açısından çeşitli yanıtlar verilebilir. Esasında Erhan salman da kendi cümlesinde kapitalizmi yorumlayan dünya görüşünü ortaya koymaktadır. Ona göre insanların bencilliği, açıkca belirtmese de doğaldır, doğuştandır. Dolayısı ile kapitalizme, krizlerine vs. gibi olumsuz toplumsal gelişimlere karşı yapılacak, değiştirilecek hiç bir şey yoktur. Ona göre sonuç "Böyle gelmiş, Böyle gider!"

Bu konu elbette küçük bir yorum köşesine sığdırılamayacak kadar çok geniş kapsamlıdır. Bu nedenle de bu dar alanda konuya öz ve genel anlamda sadece felsefi bir yanıt verilebilir. Bu yanıt ise kapitalizmi krize sürükleyen insanların bencilliği ve ihtirası "doğuştan" değil, kapitalizmin nesnel toplumsal koşullardan kaynaklanmasıdır.

Kapitalizmde üretim araçlarındaki özel mülkiyet sermayedar sınıfa onun yanında çalışmak zorunda kalan işçilerin emeğini sömürme fırsatı yaratmaktadır. Sermaye ise bu sömüreden elde ettiği karla zengin olmak, daha da büyük zengin olma hırsına kapılmakta, hatta kendi aralarındaki rekabet onu bu ihtirasa ve bencilliğe zorlamaktadır. Sonuçta kar hırsıyla sermaye sınıfı bir yanda emekçilerin ücretlerini ve maaşlarını zaman zaman kısarak, enfilasyon veya vergilerle vs. onların satın alma güçlerinin düşürilmesine neden olmakta; diğer yanda ise en geniş müşteri çevreleri olan, fakat gittikçe fakirleşen bu insanlara daha fazla mal ve hizmet satmaya çalışmaktadır. Bu çelişki kapitalizmde zaman zaman reel sektörde krize neden olmaktadır.

Günümüzde güncel olan finans krizinin ayrıntıda çok daha farklı nedenleri var. Ancak finans krizin temelinde de yine sermayedarların aşırı kar hırsı yatmaktadır.

Krize çözüm insanları kar hırsına motive eden, insanın insan tarafından sömüürüsüne neden olan toplumsal koşulları yok etmekte yatmaktadır. Kapitalizmde bunun anlamı, üretim araçlarındaki özel mülkiyetin kamulaştırılarak, ekonominin kamusal yarar için planlı ve bilinçli bir biçimde düzenlenmesidir. Bu düzene de sosyalizm denir.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.