İslamcılar! Aklınızı Kullanmayı Hiç Düşündünüz mü?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Serhat KUŞDOĞAN

İslamlık 1350 yıldır birbirini yemekten ‘Cihad’a fırsat bulamadı. Cihad çağrısı, yapanın elinde patladı. İslamlık hangi mezhebin daha Müslüman olduğuna karar veremeyince, bir türlü emperyal olamadı.

Dini kullanarak Mustafa Kemal’i eleştirenler, bizlere 65 yıllık İslamlaştırma projelerinin çöktüğünü haber veriyor.

Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı, 65 yıl boyunca yedi düvel bir araya geleceksin, Uygarlığın öncüsü bir milleti Araplaştırma projesini hayata geçiremeyeceksin.

Gülerim ağlanacak halinize...

Mustafa Kemal’in bu mezhep çatışmalarına son vermek adına geliştirdiği laiklik ilkesi, İslamlıkçıların birbirini yemesine mani olamadı. Biz Kemalistler, belki laikliğe karşı birlik olurlar diye bekledik; ama nerde? Hem laikliğe, hem birbirlerine karşı bu cemaatlere, insan sevgisini nasıl öğreteceksin?

Allah’ın emri “Dinini bölenlerden olmayın” pas geçiliyor. Hicret her yıl kutlanıp, anılırken; hicretin kabile savaşlarından perişan olan Medine’ye getirdiği huzur anlatılamıyor.

Hristiyan - Siyonistlerin hizmetinde Dünya hakimiyetine tam destek “dinler arası diyalog” ve eşbaşkanlıklarla İslamın adını kurtarmaya çalışıyorlar. Tabii, Arap ülkelerinin siz bizden değilsiniz çıkışına kulaklarını tıkayarak.

Laik olmadan, cihad anlayışı nasıl yıkılır? Dinler arası diyalog nasıl sağlanır?

İşte bu yüzden zurna da peşrev olmaz...

Kemalizmi silemeyeceklerini anlayınca;

“Atatürkçülük tarih sahnesinden silinmeye yüz tuttu” klişesini 40 kere söyleyince oluyormuş hurafesine kaptırdılar kendilerini...

Sonuçta hüsran, 65 yıllık mücadele yerlerde; gel de saldırma çirkin kelimelerle ATATÜRK’e...

Yazık ki; felsefe, sosyoloji, mantık, bilim ve ekonomi yerlerde,

Hurafelerle saldırıyorlar, saldırabildikleri kadar ATATÜRK’e...

Keşke 1919-1938 yıllarına ait kesin rakam ve belgeler ile bir tez üretebilseydiniz. Sürekli kızıyor, Mustafa Kemal’in söyledikleri birer birer gerçekleştikçe küplere biniyorsunuz. Kanunların sizlere sağladığı özgür düşüncelerinizi hakaretlerle süsleyerek ATATÜRK’e saldırıyorsunuz.

Bu hakaretleri okudukça sormak zorunda kalıyorum; İslamın güzelliği neresinde...

Ben bu ülkede çarşaflıya saldıran görmedim. İslamın kadınlara yasakladığı yerlere giden (dininin gereklerini yerine getirdiğini iddia eden) bayanlarımızı, devlet içeri almadı diye yaygara çıkaran bayanların hangi dine mensup olduklarını henüz bilmiyorum.

65 yıldır zorla okutuluyor İslam, Müslüman olmak zorunda bırakılıyoruz. Seçme hakkımız yok. Okuyup araştırıp karar verme yetimiz, kullandırılmıyor. Baskıcı bir anlayış ile İslamlaştırılıyoruz.

Adım başı dilenci, her TV kanallında duygu sömürüsü ile para kazanan vaizler, bir Yasin okumak adına alınan para; beni utandırıyor. Ezan saatinde dükkanından gidip ezanı okuyacak bir Müslüman, namazı kıldıracak bir ileri gelen, namazdan önce vaaz verecek mahallelinin bilgisine danıştığı bir büyük yok. Devlet dini hakim kılmak adına parayla yaptırıyor bu işleri, utanç verici değil mi?

Kıyafet bile tek tip oldu ülkemde; çıkar peşinde koşanların para kazanmak, toplum içinde itibarlı olmak için tek seçenekleri “tesettür”. Bu kıyafeti peygamberimizin eşi mi, kızı mı giyerdi.

İnsanların karşılıklı fayda sağladığı bu alışveriş mantıklı aslında; sen benim istediğim gibi giyin, ben de sana orta halli yaşama hakkı vereyim. İnsanlarımız bu alışverişten memnun “Hiç yoktan iyidir” diyor. Yaşanan süreç, rejimi değiştirmek isteyen sahte yüzlerin gizli mahalle baskısıdır. Medya ve basın ile geçmiş karalanır, komşumuza-kardeşimize karşı kin ve düşmanlığı diri tutar. Irk ve mezhep düşmanlığını tahrik eder. İnsanî yönümüz, aklımız, vicdanımız esir alınmıştır. Tarih öncesi kabilecilik anlayışı hakimdir artık...

Ben bu yüzden laiklik ilkesine sahip çıkmak zorunda hissediyorum kendimi...

65 yıldır, yozlaştırma projesi ile ortaya çıkan, hepimizin şiddetle eleştirdiği Cumhuriyet!

Önce Mustafa Kemal dönemini doğru analiz etmeliyiz. Bugünlere gelene kadar son 65 yıldır uygulanan baskıcı rejimin ülkemizi İslamlaştırma projesi olduğunu görmeliyiz.

65 yıldır İslamlaştırılanlar ve Kürt olmak zorunda bırakılanlar.

Dini/etnik zorunluluklardan ve hiyerarşik toplum düzeninin sağladığı mevkilerden kurtulmuş bireylerin %42 oyu, İslamlaştırma projesinin hissedarlarını korkuttu.

Alelacele görüşmeler, ABD’ye gitmeler, bölücü örgüt liderine siyasi kimlik kazandırmalar, bebek katilleri ile masaya oturmalar vs.

‘Ölüm’e, ‘kan’a tapan bir din yarattılar; kendinden olmayanların malları ve ailelerini kendilerine helal sayanların adam yerine konduğu bir din haline getirdiler. Kutsanmış ölümlerle, doymaz nefislerinin bitmeyen arzularına nefer ettiler insanları. Kur’an ayetlerini inkâr edercesine öldürdüler.

%99u Müslüman, değilse bile olmak zorunda...

Namaza gitmeyenden alışveriş etmediler, oruç tutma da gör... İslâmî kitapları almayana yağmurlu havada su yok. Dernekler, siyasî partiler, basın, sendikalar, okullar Müslüman olmak zorunda,

Hadi %99’unuz Müslüman olmasın da görelim?

Sadece “O”nun söylediğini tekrarlayacağız. Devlet eliyle yürütülen 65 yıllık İslamlaştırma – Kürtleştirme projesini yok sayacağız, Mustafa Kemal’e dil uzatarak, bugünlerin çatışma ortamını görmezden geleceğiz. Böylece Allah’ın sevgili kulu olacağız...

İslam dininde size söylenenden fazlasını öğrenmeye çalışmanız günah, gerçekler gizli, anlatılanlara inanmak zorundasınız. Papağan gibi sadece “repeat after me “ seviyesinde bilgi çok bile...

İnsan hak ve bireysel özgürlüklerini hiçe sayan, zulüm zemininde yaşanan İslamlaştırma baskısı, hedefine ulaşamadı. Çünkü; akıl, anlama yetisini bir başkasının kılavuzluğu olmadan yaradılışı gereği kullanabiliyor.

Düşünebiliyor musunuz? Memleketimin bir tarafında İslamlaştırma adına baskı, diğer tarafımda Kürtleştirme adına baskı var. Bir tarafta oy kullanan dışlanıyor ve eziliyor. Diğer tarafta “hayır” oyu veren dışlanılıyor ve yok sayılıyor.

İslam’ın zaaflarını tüm dünya biliyor. Hristiyanlığın, Museviliğin zaaflarını bildikleri gibi...

İslamlaştırma projesini sağlam temele oturtmak adına Hristiyanlığa methiye düzmeye başlıyorlar.

Siyasette “din” esas figür olarak kullanıyor, dininin zaaflarının konuşulmasına “saygısızlık” diyorlar. Tartışma ortamını başlamadan bitiren bu uygulamanın adı “dikta”dır.

İslamı kullanarak Kemalizme saldıran İslamcılara, Hristiyanlara, Musevilere bir hatırlatma: Dininizi kendi içinizde yaşayın, dininize saygım benim özgürlük alanıma girdiğiniz yerde biter.

Kemalizm, tam bağımsızlık mücadelesidir, dininiz ile uzaktan yakından alakalı değildir. Herkesin dinine saygı göstermek adına laiklik ilkesini benimsemiştir.

Laiklik İslamın bölünmüşlüğüne bir çare olarak geliştirilmiştir.

1350 yıldır devam eden kardeş kanı dökme susamışlığından vazgeçiniz.

Kemalizm bir din değildir, bu yüzden ATATÜRK heykellerine kimse tapmaz. Dininizde bir yerlere tapınmak varsa, devlet törenlerini bu tapınma ayinlerine benzetiyor olabilirsiniz. Bu törenler devletin resmi törenleri olup, dünya kamuoyuna gövde gösterisi niteliği taşır. Amaç tapınmak değil; birlik ve beraberliğimizi ortaya koyarak, dosta güven, düşmana korku vermektir.

Zorunlu din derslerinin hangi tarihte yasallaştığını araştırmadan Kemalizme saldırmak, zorunlu din derslerinin Kemalizmin dayatması olduğunu söylemek, böylece Alevilerin yaşadığı 65 yıllık zulmün İslamlaştırma projesinin eseri olduğunu gizlemeye çalışmak, utanç verici...

İslam neye izin veriyor, neye izin vermiyor. Bayanların okumasına, devlet kurumlarında görev almasına, çarşı pazar dolaşmasına izin veriyor mu? Vermiyor mu?

Mahkemede kaç bayanın şahitliği, bir erkeğin şahitliğine bedel?

İslam kadına söz hakkı tanıyor mu? Yoksa susmasını mı emrediyor?

Ilımlı, radikal, sentezci İslamcılar kaç yıldır bu ülkeyi yönetiyor?

İslamcıların suskunluğunun sebebi bilgisizlikleri olmasın. Kemalistlerin söyledikleri gerçekleri duymaktan korkanların, “Kemalist çirkinlik” yaftası ile yok saydığı gerçeklerden bahsediyorum. Bedir Savaşının gerçeklerini öğrenmeden suskun kalmak zorundasınız.

“Repeat after me” nereye kadar?

“Kürt Meselesi” diye meydan meydan gezenler, Musul’un elimizden sahtekarlıkla alınmasına, suskun kalmak zorundalar. Eşbaşkanlık kolay değil!

Musul meselesinde, Türk Kurtuluş Mücadelesine, Kürt aşiretlerden nasıl bir destek beklendi? Bu desteğin sonucunda kurulacak federatif yapı, Kürt aşiretleri tarafından İngiliz oyununa nasıl geldi. Suskunluğunuz, bilgisizlikten midir?

Türkiye’de 65 yıllık baskıcı rejim, Güneydoğu’da yaşanan ırkçı bölücülüğe neden çanak tutuyor? İkisi de Hristiyan / Siyonist projelerdir de ondan...

Sonuç, Musul’dan farksız olmayacaktır. Küresel tekelci yapının egemenliğindeki ekonomik kaynaklar, bölge vatandaşları tarafından 3 kuruşa canı pahasına korunacak...

Dizginlenmiş insani hak ve bireysel özgürlük beklentileri; tek tip kıyafete bürünmüş, dini ritüelleri zorunlu hale getirilmiş, farklılıklara zulmü hak sayan kurumsal yapılar, devlet büyükleri...

Dünyevî ihtiyaçları karşılanmayan, ahirete ümit bağlamış insanların ilahlaştırdığı “Hocaefendiler”.

Ülkesindeki insana insan gibi davranmayan, ülkesi için canını ortaya koyan insanlara hakaret etmeyi marifet sayan zavallıların, yaranmak adına Hristiyanlığa övgüleri okunmaya değer. Yurttaşına faydası olmayanın kimseye faydası olmadığını bilen Hristiyanlar, bu sahte methiyeleri sabırla dinlemektedirler.

87 yıllık Cumhuriyetimizde yaşanan ve yapılabilen doğruları mı, yanlışları mı sorgulayacağız?

İslamın veya Kemalizmin güzelliklerini mi hayata geçireceğiz, düşmanlıklarını mı?

Son sekiz yılın ötekileştirme projesinin, bizi bir bütün olarak yutamayanların, hazır lokma haline getirme projesi olduğunu, ne zaman göreceğiz?

Ortak paydaları olan Türk milletinin huzur ve refahının Kemalizm ile mümkün olduğu gerçeğini yok sayarak, parça pinçik bir dinin, parça pinçik kabilelerine dönüşmek “ideal” mi?

Aklınızı kullanmayı hiç düşündünüz mü?

Serhat KUŞDOĞAN

Politikadergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.