Hoşgörü Politikası!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Mert ELEKÇİ
Yazının Yazıldığı Tarih: 
8.12.2010

 

Hukuk, somut olayları soyut genel-geçer kavramlar üzerine oturtmaya çalışarak bir şekilde en doğru düzeni sağlamaya çalışır. Bu düzeni sağlamanın yolu hukuk bilimine göre soyuttan somuta doğru bir yöntem izlemektir. Yani soyut olan yasalar, somut olan olaylara yine yasadan daha somut olan genel hukuk ilkelerine göre uygulanacaktır. Bunu yaparken çoğu zaman bir tümden gelim yöntemini takip ederek, çerçeveyi daraltacak, yetemediği noktalarda karar vericinin takdir yetkisine başvuracaktır. Ancak şu da unutulmamalıdır ki bu süreç içerisinde hukuk biliminin en önemli süjesi insandır. Yasalar ve genel hukuk ilkeleri düşünüldüğünde, hukuk biliminin tek tipleştirmeye yönelik yöntemleri içerisinde barındırdığını söyleyebilir miyiz?
 
Elbetteki söyleyemeyiz. Ancak günümüzdeki hukuk sistemlerinin farklı olana bakış açılarına neresinden bakarsanız bakın, temelde önemli bir yanlışı barındırmakta. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yasaları bu yanlışlıklardan en uç noktada olanı. Bize en yakın olandan başlayalım.
 
Türkiye, nüfusunun yüzde 99'u müslüman olan laik, demokratik bir hukuk devletidir. Anayasamızda böyle bir ibare tabii ki yok. Zaten bu yazımın konusu da tam olarak bu...
 
Osmanlı imparatorluğu...
         
Osmanlı halkını müslimler ve gayrimüslimler olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Devlet yönetimi tamamen bu esasa göre düzenlenmemiş miydi? Halk dinlerine göre sınıflandırılmıştı. Buna rağmen Osmanlı imparatorluğunun 'gavur' lara hoşgörülü davrandığı tarihçiler tarafından hep söylenir. Zaten Osmanlı da bu yüzden yıkılmadı mı? Yanlış anlamış olabilirsiniz konumuz asimile etmek falan değil. Evet Osmanlı İmparatorluğu gayrimüslimlere göstermiş olduğu hoşgörüden ötürü yıkılmıştır. Çünkü Osmanlı'nın o dönemde yapmış olduğu bir hoşgörü politikası değil bir ötekileştirme politikasıdır. İşte bu yüzdendir ki Osmanlı'nın gayrimüslim diye adlandırdığı halk kesimi kendini hiçbir zaman osmanlı gibi hissetmedi. Benzer hatalar bugün de yapılmakta...
 
Türkiye Cumhuriyeti...
 
Lozan.. Azınlık konusu yine gündemde. Ruhban okulundan tutun da, Rum kesimin nüfus mübadelesine kadar. O gün dahi Türkiye'de yaşayan farklı dinlerdeki, farklı ırklardaki vatandaşlarımızın haklarından, ancak bizim sorumlu olabileceğimizi öğrenememişiz. Hala öyle bir bakış açısıyla bakıyoruz ki, müslüman ve Türk olmayan herkesi azınlık zannediyoruz. Öyleyse azınlık kimdir? Çok basit. Hiç bir üniter devlette azınlık diye bir kesim olamaz. Evet o devlet çoğulcudur. Çoğulcu olmayı azınlığın haklarını korumak olarak açıklarız. Ama buradaki azınlık, niceliğini subjektif niteliği bakımdan kazanmamakta, tersine fikirleri dolayısıyla bir objektif niteliğinden kaynaklanan nicelikteki azlıktan almaktadır. Yani burada subjektif nicelikten algılamamız gereken o grubun 'dili, dini veya ırkı' olabilir. Objektif nitelikse, sorunlara dayalı fikirleridir elbette. Laik, sosyal, demokratik bir hukuk devleti bu şekildeki subjektif niceliklerle çoğulculuk bakımından ilgilenmemelidir. Bu konu dar anlamda çoğulculuğu içinde barındırsa da geniş anlamda niceliğine bakılmaksızın ve niteliği ön plana çıkararak, bireylerin devletiyle olan, yalnızca hukuki olarak değil aynı zamanda manevi olarak da vatandaşlık bağlarını güçlendirici bir biçimde çözüme kavuşturulmalıdır.
 
Uzuncası biraz karışık olsa da sanırım kısacası şu; bir vatandaşa subjektif nitelikleri dolayısıyla sahip olması gereken hakkı, bir devlet hediye etmez. O hakkı, hakkı olana vermek devletin görevidir. Çünkü ancak bu sayede insanlar, vatandaşlık bağıyla bağlı oldukları devleti, manen de sahiplenebilirler. Yeter ki iki taraf da samimi olsun. Bunu yalnızca devlet erkanımız değil, herşeyden önce halkımız öğrenmelidir. Bunları öğrenebilelim ki haklarımızın nasıl ve ne şekilde kayıtlanması gerektiğini daha doğru bir zeminde tartışabilelim. 
 
Mert ELEKÇİ
iletisim@PolitikaDergisi.com  

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.