Hamile Olmak Ya Da Olmamak…

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Tamer Yazar
Yazının Yazıldığı Tarih: 
27-7-2013

Tencere tava çalanları ihbar edin…

Köşe yazarlarına korku verin…

Medya’ya haddini bildirin…

Çapulcuları toplayın…

Twitter’i yasaklayın…

Yakın…

Yıkın…

Yeniden yapın… !!!

 

Türkiye’ye hoş geldiniz…

Ama içeri girmeden şu gaz maskesini takınız…

Bir de ne olur ne olmaz, yarım kapak limonu yanınızdan ayırmayınız…

Aslında abartma payı illa ki var, ama, bu defa yemeğin tarifine birebir sadık kaldım… !

Anlayacağınız ne tuzu fazla ne yağı…

Hatta ne gazı fazla ne de suyu…

Şiddeti de ayarında ateşi de…

Özgürlüğü de…

Tutukluluğu da…

Sahi, siyasetin günlük hayatımıza soktuğu onca kavram arasında yol alırken tökezleyip düşmemek elde mi?

Peki, sadece siyasetin mi?

Değil…

 

Ama bu kısma geçmeden önce biraz laflayalım…

Hatta biraz Ankara’yı çekiştirelim…

Kulakları çınlatalım…

Hatta kaşıyalım…

 

Sizi bilmem ama, toplumsal algılayışlarımıza her geçen gün daha fazla iliştirilmeye çalışılan siyasallaştırılmış İslam’ın arasında ilerlerken, bir şeyi düşünmeden edemiyorum…

Sahi, Ankara’daki iktidar sahipleri tam olarak ne yapmak istiyor?

Din’i temel alan sloganları ve beden dilini kullanarak neyin mesajını ama kime vermeye çalışıyor?

Arap Baharı ile bölgede yükselen siyasal İslam rüzgârının yelkenleri doldurmasına ilişkin bir şey mi bu yoksa?

Belki de, giderek güçlenen bu yapının, Türkiye’nin bölgesel liderlik hesaplarında yaratabileceği sarsıntıdır, asıl korkulan!

 

“Evet, nedeni bu”, demek zor gibi…

Hele ki bu “neden”e dair mevcutları yok pahasına elden çıkarma telaşındakileri izlerken…

Ve toplumsal çatışma noktalarına dini referans ögelerini koyarak, yeni çatışma alanları oluşturanlara şahitlik ederken…

Ama asıl olarak da, “Biz ve Onlar” kısmına “Din” başlığını koymaktan çekinmeyenlerin cesaretinde korkarken…

 

Ve son örneğimiz!

Aslında hem gülümseten hem düşündüren yeni Türkiyemiz…

 

Evet…

 

Tasavvuf Düşünürü ve Avukat Ömer Tuğrul İnançer, Devlet televizyonu TRT’de yayınlanan bir programda konuşurken, hamile kadınlara ilişkin değerlendirmelerde bulunmuş. 

“Hamileliği davul çalarak ilan etmek bizim terbiyemize aykırıdır” demiş…

“Böyle karınla sokakta gezilmez. Her şeyden önce estetik değildir” diye de eklemiş…

 

Ama illa ki de devam etmiş… !

 

“7-8 aydan sonra anne adayı biraz hava almak için beyinin otomobiline biner, biraz dolaşır. Sonra akşam üstü çıkarlar. Şimdi ise maşallah, kanatlısı kanatsızı televizyonlarda uçuşuyor. Ayıptır ayıp. Bunun adı realizm değildir. Bunun adı terbiyesizliktir.”

 

Estetik kaygı duyan (!) ya da duyduğunu iddia eden birinin, hamile olan kadınlara yönelik hiç de estetik olmayan ifadeler kullanması ilginç gelmeli mi?

Yoksa yaşananları, “hem gülümseten hem düşündüren yeni Türkiyemiz” başlığına mı eklemeli?

 

Aslında başlığımızın ne olduğu kısmını çoktan kaçırdık… !!!

Ya da en azından ben kaçırdım… !!!

Hele ki…

 

…'Ben evlendim, hamile kaldım...' Tamam iyi ettin de... Bunlar böyle karnını salına salına yürümenin gereği olarak gösterilemez. Görüntü estetik değil, hala da aynı şeyi söylüyorum. Niye anlamıyorsunuz? Bunlar muhterem şeylerdir. Muhterem şeyler saygı duyulacak şekilde saklanır.-…diye konuşan bir Tasavvuf Düşünürü tarafından ama Devlet’in ana haber kaynağından topluma empoze edilenleri izlerken.

 

Sahi, kadının kendi bedenindeki mucizesi, ne zamandır utanılacak bir şey oldu?

Tamer Yazar

iletisim@politikadergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.