Gazze'nin Trajedisi ve Ateşkes

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Mehmet Şükrü Özen
Yazının Yazıldığı Tarih: 
29.11.2012

Bilinç düzeyim hayatı anlamlandırabilecek, ülkemizde ve pek tabii yerküremizde yaşanan olayları az çok muhakeme edebilecek kıvamda olduğundan beri neredeyse televizyonu açtığım her gün, sınırlarımızın civarında ya da coğrafyamızın epey uzağında bulunan kaotik bölgelerde planlanan amansız çatışmaların gölgesindeki masum ömürlerin çaresiz görüntülerine tanık oldum. Eminim ki insanın tüylerini diken diken eden bu vahşet tablolarını yalnızca ben izlemedim. Uluslararası gelişmelerin söz konusu can yakıcı trajedilerini, gündemin olağan haber akışını takip eden hemen herkes üzüntü yüklü gözlerle seyretmiştir.

Öyle ya hangimiz, dünya görüşlerimizdeki, fikriyatlarımızdaki, hayat tarzlarımızdaki farklılıklar bir yana, kanlı namluların ucunda korkudan titreyip ölüm anını bekleyen çocukların, kadınların göğe yükselen feryatları eşliğinde zalimce katledilmeleri karşısında hissiz, kayıtsız kalabilirdik? İsrail'in yaklaşık bir hafta evvel sonlandırdığı Gazze saldırısı sırasında yine onlarca hatta yüzlerce bebek, küçük, yetişkin Müslüman, sırf başka inançtan, milletten geldiği için İsrail'in "acımasız ve orantısız" bombalamalarıyla Ortadoğu'nun kederlerle örülü topraklarına karışıp aramızdan ayrıldılar. Peki ya arkalarında kalan akrabaları, sevenleri ne olacak? Hiçbiri değer verdikleri, üzerlerine titredikleri yakınlarıyla bir daha el ele tutuşamayacak, mutlu hatıraları paylaşamayacak. Hangi "ateşkes" geri getirecek zorla diz çöktürülüp infaz edilen zararsız canları?

Zaten bu "ateşkes" kavramını oldum olası sempatik bulmamışımdır. "Ateşkes" içerikli cümleler, sloganlar bana daima büyük bir patlamanın ve ya sarsıntının ardından enkaz altında kalıp kurtarılmayı bekleyen kazazedelerin tam güneş ışığına kavuştukları esnada ufuktaki muhtemel artçı şokları adeta enselerinde hissetmelerini anımsatmıştır. "Ateşkes" anlaşmalarının belleğime kazıdığı, birbirine düşmanlaşmış devlet yapılarının, ülkelerin kendilerince karşıt addettikleri nihai hedefleri genelde teğet geçip çoğunlukla günahsız yığınları nişan tahtasına oturtmalarıdır. Olasıdır ki hepimiz, son "ateşkesin" arkasından benzer düşüncelerle İsrail'in katliamlarını kınayıp Gazze'de yitip giden nefesler için ancak temiz niyetlerimizle dua edebileceğiz. 

Kısmen yazımın girişinde de belirttiğim gibi önceleri yalnızca ekranlarımızın başına oturup seyirci kaldığımız kan ve ağıtla harmanlanmış Ortadoğu filminin güncel bölümlerini artık geleneksel haber alma metotlarına ilaveten internet gazetelerinden de sosyal medyadan da izleyebiliyoruz. Çağımızın görsel teknolojik unsurlarının hayatımıza böylesine çeşitlilik kazandırması bize her zaman eğlence temalı kayıtlar aktarmıyor ne yazık ki. Asırlık savaşların göbeğinde sıkışıp kalmış halkların günün birinde tarih kitaplarının utanç sayfalarına kazınacak matemleri de "yeni bir sekme" kadar yakın şimdi dimağlarımıza.

Evet, bir "ateşkes" fırtınası daha ardında bıraktığı "yürekleri dağlayan toz bulutuyla" koskoca insanlığın kusurlu hafızasına "eninde sonunda unutulmaya meyilli" bir ayıp olarak işlendi. Umarım hem burukluk hem öfke duygularıyla gönül ve ruh ortaklığı yaptığımız Filistin hüznü, bir yanıyla da kendi ulusal birliğimizi kalıcılaştırma adına hepimize olgunluk katar. Yıllardır şehit haberleriyle kavramlar dünyası istilaya uğramış ülkemizin umutlarını ayakta tutma çabasındaki evlatlarıyız. Medeniyetimizin bütün renkleriyle kardeşçe yaşamanın ebedi yollarını bulup hayata geçirmeliyiz. Biliyorum, üyesi olduğumuz beşeriyetin en ızdıraplı örneklerinden dem vurup kendimize "olabildiğince pozitif" payeler çıkarmak ve bu istikamet hizasında sağlıklı bir gelecek perspektifi çizebilmek çok zor.

Bir elimizin Avrupa'da öbürünün ise Ortadoğu'da yer alması tamamen böyle bir diyalektik farkındalık ve misyon katıyor ama. Burada iki kere iki her zaman dört değil, arada buçuklar ve küsüratlar da gırla mevcut. Bunların tamamını hesaba katıp post-modern bireyselleşme sürecinin "anında öğrenip ansızın duyarsızlaşabilen" kişiliğiyle, Mezopotamya'nın "acıyı bal eylemiş" vakurluğunu sahici bir sosyal uzlaşıyla bütünleştirmemiz, barışı arzulayan hayallerimiz için "acil eylem planı" statüsünde.

Güzel günler görebilmek dileğiyle, geç kalmadan...

 

Mehmet Şükrü ÖZEN

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.