Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- Kadına Dair...
- Türk Dış Politikası'nda Ortadoğu: Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti; Bir Türkiye Deneyimi
- Ne Neo-Osmanlıcalık Ne de Post-Kemalizm, Türkiye, Türkiye'dir
- Erdoğan'ın İsrail Politikası
- Boş Kasım
- Başbakan'dan Teraneler
- Ahmedinecat Recep Bey'i Kandıramaz...
- Müslümanlığın Irkı Olur Mu?
- Suriye'nin Dostları ve Ne Oldum Delisi Olmanın Riskleri
- AB’deki Büyük Çatlaklar
- Putin’i Anlamak: Rus Politik – Ekonomisi
- Aziz Yıldırım Neden İçeride?
- Alaturka Demokrasi
- Seçime Doğru...
- Adı ve Sanıyla Kadın(!)
Dünyanın En Güçlü İnsanları, Neye Göre Güçlü(!?)
Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Hilary Clinton, “Türkiye’nin önünde bölge liderliği için eşsiz fırsatlar var...” gibilerinden bir açıklama yapmıştı.
Amerika Birleşik Devletleri Genelkurmay Başkanı da yine Hilary Clinton’unkine benzer açıklamalarda bulunmuş.
“Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. Türk halkının arkadaşımız olduğunu söylemekten onur duyuyoruz. Türkiye gerçekten güçlü bir arkadaş. (...) Şimdi dünyamız Türkiye örneği ve Türkiye’nin sorumlu liderliğine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyor. Türkiye, Arap Baharından sonra ülkelere olumlu örnek olabilir. (...) Gelecek yüzyıl Türkiye için bu yüzyıldan daha çok umut vaat ediyor. Eğer birlikte çalışırsak müşterek geleceğimiz de daha iyi olacaktır...” (Hürriyet, manşet haber, 3.11.2011)
* * *
Amerika Birleşik Devletleri’nde yayın yapan FORBES dergisi, “Dünyanın en güçlü insanları” listesini açıklamış.
Derginin yayımladığı ve 70 kişinin yer aldığı listeye göre, “Dünyanın en güçlü insanı” ABD Başkanı BARACK OBAMA olurken; Obama’yı, Rusya Başbakanı VLADİMİR PUTİN ve Çin Devlet Başkanı HU JİNTDO izlemiş.
Listede, Başbakan RECEP TAYYİP ERDOĞAN, 48. sırada yer almış.
Almanya Başbakanı Angela Merkel’in 4. sırada yer bulduğu listede; Microsoft’un kurucusu BİLL GATES 5. olmuş.
SUUDİ ARABİSTAN KRALI ABDULLAH BİN ADBUL AZİZ EL SUUD listede, 6. sırada yer almış. Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Lagerde 39. sırada, FACEBOOK’UN kurucusu MARK ZUCKERBERG 9. sırada yer alabilmiş.
* * *
Listede, Katolik Dünyasının ruhanî lideri Papa 16. Benedikten 7. sırada, ABD Merkez Bankası Başkanı Ben Bernanke 8. sırada, İngiltere Başbakanı David Cameron 10. sırada, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy 13. sırada, ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton 16. sırada, İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi 21. sırada, İran DİNİ LİDERİ AYETULLAH ALİ HAMANEY 26. sırada, Kuzey Kore Lideri Kim Jong-İl 37. sırada, BM GS Ban Ki-mun 38. sırada, TİBET’İN ruhanî lideri Dalay Lama 51. sırada, Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev 59. sırada, ABD eski Başkanı BİLL CLİNTON 50. sırada, İSRAİL Başbakanı BİNYAMİN NETANYAHU 25. sırada yer almış...
FORBES dergisi, listeyi hazırlarken 4 kriteri göz önünde bulundurduklarını belirtmiş.
(1) Etkiledikleri insanların sayısı.
(2) Kendi etki alanlarının ötesinde de güç yayabilmeleri.
(3) Önemli mali kaynakların kontrolünü elinde tutmaları ya da bu kaynaklara erişebilir olmaları.
(4) Güçlerini ne derecede etkili kullanabildikleri.
AA(Anadolu Ajansı)
* * *
Geçen hafta da Hürriyet gazetesinin 4’lüsü ülkemizdeki en etkili 10 kişiyi belirlemişti/seçmişti...
Haliyle, yazarların belirlediği listede, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, birinci olmuştu.
Arap Baharı esnasında, Arap sokaklarının direniş gösterdiği kanlı protesto ve ayaklanma süreçlerinde; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sokaktaki halkların yanında olmuş, ve onlara destek olmuştu. Despot yönetimlerin, eninde sonunda yenileceğini belirterek, yönetimi bırakmalarını salık vermişti. Bu bağlamda, Başbakanın Arap halkları arasındaki popülerliği artmış ve Batılılar tarafından da ilgiyle izlenmişti.
Ama, yukarıdaki liste, aslında Başbakan Erdoğan’ın bölge liderliği bağlamında hak ettiği yeri alamadığını göstermiyor mu?
* * *
Amerika’nın iki “çok önemli” yetkilisinin, Türkiye’nin öneminden bahsedip durmaları; ama Başbakan Erdoğan’ın basamak olarak en azından Hilary Clinton’a fazlaca yaklaşamamış olması, nasıl yorumlanmalı?
Mütemadiyen Amerikalı yetkililerden ülkemize yönelik pohpohlamalı açıklamaların bol bol işitilmesine rağmen; neden istenen işbirliğinin ve müttefik olmanın gereklerini, Amerika tarafından göremiyoruz?
En azından Türkiye, üstüne düşen “sorumluluklarını”, “paydaş” olmanın gereklerini, “misliyle” yerine getirmiyor mu?
* * *
Gerçekten de ABD’lerinin derin zihniyetini anlamak mümkün değil.
Gerçekten de benim kanaatime göre, ülkemizde siyaset kurumu içinde, Başbakan Erdoğan’a rakip olacak bir siyasal lider yok.
Ama, dünya arenasında, Başbakan Erdoğan’ın gazetelerde yazıldığı kadar da etkili olduğu söylenemez. En azından yukarıdaki listeye iyi veya “dikkatli” bakmak yeterli. Ama, şunu da belirtmek gerekir, geçmiş dönem hükümetlerine göre veya siyasi liderlerine göre, daha aktif ve siyaset üretmeye çabalayan bir siyasi lider olduğunu da belirtmek gerekir diye düşünmekteyim.
Erhan SALMAN
iletisim@politikadergisi.com
- Erhan SALMAN içeriği
- 14538 okunma
Yorumlar
Sayın Salman,Öncelikle
Sayın Salman,
Öncelikle yazınız için teşekkür ederim. Yaptığınız analiz, aslında önemli bir gerçeği ortaya çıkarması açısından önemli. Bu noktada dikkat çektiğiniz Tayyip Erdoğan'ın siyasi karizmasının söylendiği ile görülen arasındaki farkı aslında Türkiye'nin birçok durumu için geçerlidir. Fakat bazı noktalarda analiz hatasına düşmemek için bazı gerçekleri unutmamak gerekir diye düşünüyorum. Örneğin ABD'lilerce yapılan ve sizin çelişki yarattığını düşündüğünüz bu tür anketler, aslında belli noktalara dikkat çekmek için yapılır. Anketler, istatistiksel veriler üzerine yapıldığı söylenen objektif araştırma yöntemlerinden biri olarak görülür ve bu açıdan tamamen bilimsel olarak gösterilir. Fakat istatistik kelimesinin etimolojisi, içinde barındırdığı ve onun "devlet bilimi" anlamına geldiğini gösteren "stat" kelimesini bizlere göstermektedir. Bu noktada istatistik ilk olarak 18. yy.da bugünkü anlamına yakın olarak kullanılmaya başlanmıştır diyebiliriz.
Bizlerin 18.yy.dan beri, istatistik adına değişmediğini söyleyebilceğimiz tek şey ise kullanım amacıdır diyebilirim. Devletler bugüne kadar totatiler, otoriter, otokrat yönlerini hep istatistik biliminin verileriyle meşrulaştırmaya çalışmışlardır. Bugün ise Tayyip Erdoğan'ın çıktığı kürsülerde CAM-prompter kullanmasının sebeplerinden bir tanesi de budur. Sizin de sonuçlarını bizlerle paylaştığınız tarzda anketlerin de aslında bizelere bazı şeyleri yansıtabilmesiyle beraber, bu konuda referans almamız gereken tek kaynak olmaması gerektiği düşüncesindeyim.
Bu noktada yukarıda dikkati çektiğim hususlara istinaden şunu söyleyebilirim ki, "güçlü lider" yaratma konusunda bazı çok daha önemli noktalara bakmak gerekir diye düşünmekteyim. Öncelikle kişilerin güçlerini ne derece hukuka dayandırdıkları... Öyle ya o zaman Kral Abdullah'ın aldığı iyi sıranın çok daha yukarıda olması gerektiği gibi, günümüzde diktatör olarak sınıflandırdığımız kişilerin de güçlü kişiler oldğunu söyleyip, propogandalarını yapıldığına şahit olmamız gerekirdi. Bunun dışında ise liderlerin ne kadar güçlü ülkeler yarattıkları ve ülkelerindeki politika ve gündem oluşturma durumlarının ne halde olduğuna da bakılmalıdır diye düşünüyorum. Bu açıdan baktığımızda Tayyip Bey'in 48. sırada olması veya olmaması beni çok enterese etmemekle beraber, sadece birkaçını saydığım önemli kıstasta sınıfta kaldığı gayet açıktır. 2002'den beri iktidarda olan bir kişinin bir ülkeyi güç, demokrasi ve gelişmişlik konusunda nereye getirdiğine bakmak ve o ülkenin insanlarının ne kadar güçlendiği görmek önemlidir. Öyle ya liderler, kitlelerin temsilcisi olarak seçiliyorlar... Bugüne kadar Amerikan Başkanları, Amerikalılara dünyada ne kadar çok imkan sağladı, Tayyip Erdoğan ülkesindeki insanların durumunu ne kadar iyileştirdi?
Bu noktada istatistiksel veriler, sadece nicelik üstünden gidip, niteliğe hiç önem vermeyip, camlardan okunabilen veriler sunduğuna göre, bana kalırsa Tayyip Erdoğan'ın Türkiye adına yarttığı hiçbir güç yoktur. Tabi eğer sahip oldukları kişisel mali kaynaklara göre bir güçten bahsedeceksek, o konuda bir şey diyemem ama bu durumda dünya sıralamasında 48. değil de ilk 10'da yer alırsa hiç mi hiç şaşırmam.
Not: "Arap Baharı" yaşadığı söylenen ülkelerde, sizin de gönderme yaptığınız, T.Erdoğan'ın pozisyonuyla ilgili dilerseniz şu yazımı okuyabilirsiniz: http://politikadergisi.com/makale/arap-bahari-gercekleri
Saygılarımla
Edgar ŞAR
Fikir Teatisi
SAYIN ŞAR, ben de size teşekkür etmek isterim...
Öncelikle beni ciddiye alıp, yazıma değerlendirme yaptığınız için. Ben de ülkedeki gidişata ve bazı hukuksal ve vicdani gayrimeşruluklara, haksızlıklara üzülmekteyim... Ülkemiz, pekala çok iyi yönetilmeyebilir... Belki, görünen şeyler "zahirde"dir... Bir de ben ülkemizdeki yaygın alışkanlığın dışında, hiçbir parti, siyasal hareket ve ideolojiye gözünkör bağlanmış ve angaje olmuş biri değilim... Ben, sadece yazı yazma, ülke siyasetine ilgi duyan, dili döndüğü, kafası basabildiği kadarıyla da bir şeyler yazarak, geniş kitleler ile paylaşma derdindeki bir yazma idealisti, işçisi, artık ne denirse; ama yazma ve okuma hayatın %99'unu teşkil eden, siyasete meraklı; yine ama aktif politikaya değil yazma ve entelektüel boyutta olan siyasete ilgi duyan biriyim... Bu bağlamda; Ak Parti, olumlu birşey yaparsa, bunu belirtirim, söylemekten çekinmem, aynı şekilde negatif uygulamalarını, icraatlarını da eleştirmekten kalmam; aynı şey, Cumhuriyet Halk Partisi için de geçerlidir... BAŞBAKAN'IN ülkemizdeki siyasal düzlemdeki alternatifsizliği konusunda netimdir. Recep Tayyip Erdoğan'ın ülke siyaset kurumu içinde RAKİBİ yoktur... Dünyadaki popülerliği de konjonktürel dalgalanmalara göre değişebilmektedir... Neyse, çok uzatmayayım... İlginiz, yazıma gösterdiğiniz alaka için teşekkür ederim; linkini verdiğiniz yazıyı en kısa sürede okuyacağım... Fakat, ben, burada okuyucu kategorisinde yazsam da bu işi profesyonel anlamda yapmaya gayret eden biriyim... Yani, bu işi, yazı yazma işini çok ciddiye alan biriyim... Ayrıca, haberkaramursel.net sitesinde de burada yazdığım gibi düzenli siyasal makaleler yazmaktayım...
Saygılarımla,
Erhan Salman
Asıl maksatları Erdoğan'ı gaza getirmektir!
Yeni yorum gönder