Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- AKP dış politikası giderek çıkmaza giriyor.
- Sınırımızdaki Bir Tehlike(!)
- Bir Başka Suriye Analizi : Ne Babası Ne de Oğlu
- Bir Başka Suriye Analizi : Ne Babası Ne de Oğlu
- Millî Siyaset(!)...
- Yurtta Barış Dünyada Barış!
- Suriye'de ki Savaşın Galibi İsrail
- Türkiye-Suriye Savaşı Kaçınılmazdır
- Suriye'de Çatışan Kimler
- ABD'nin Suriye'ye Müdahalesi Kesinleşti
- Fethullah, Suriye, MİT
- Rusya Akdeniz'e Yerleşmenin Peşinde (1)
- Suriye’nin Geleceği Tarihinde Yazılı
- Suriye'ye Girsek mi?
- IŞİD mi, Esad mı?
Demokrat Parti'den AKP'ye Emperyalizmin Kıskacında ki Suriye
Demokrat Parti Dönemi’nde Türkiye Suriye İlişkileri:
Demokrat Parti Dönemi Suriye – Türkiye ilişkilerinin bugünkü duruma referans gösterilebilecek tarihsel bir süreçtir.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin faşizme karşı kazandığı başarılar II. Emperyalist Savaş sonrasında Arap halklarını etkilemiş ve onlar arasında antiemperyalist ve Arap birliğini sağlama amacı taşıyan Baasçılık’ı ortaya çıkarmıştır. 1953’te Suriye ‘de kurulan Baas Partisi daha sonra Arap Sosyalist Partisi ile birleşerek Arap Sosyalist Baas Partisi adını almıştır. İdeolojik ve siyasi olarak proletarya’ya dayanmayan ve bilimsel sosyalizmi savunmayan bu parti feodalizmle ve sömürü düzeni ile mücadele ederek ulusal solcu bir karakter kazanmıştır.
Bu süreçte : Suriye’ de 1954 yılında yapılan seçimlerde Baas’ın ve komünistlerin elde ettiği başarı üzerine iç politikada 1951-1952 Komünist Tevfikatları, darbe yapmayı amaçladığı öne sürülen 9 subayın tutuklanması gibi operasyonlarla antikomünist ve muhalefeti susturmaya çalışan; dış politikadaysa Kore Savaşı’na asker gönderme , NATO üyeliği gibi gelişmelerle ABD emperyalizmine bağımlı olan Adnan Menderes başkanlığındaki DP hükümeti Suriye’yi güvenliğini tehdit eden bir özne olarak görmeye başlamıştır.
DP hükümeti bu algı değişikliğinin sonucu olarak ABD’nin desteğini arkasında hissettikten sonra Suriye’ye karşı tavrını sertleştirmiş, Türkiye- Suriye sınırına silah ve asker yığmaya başlayarak Suriye’ye müdahale etmeye hazırlanmıştır.
Bu süreçte ne ABD’nin ne de diğer Arap ülkelerinin Suriye’ye müdahale tavrı göstermediklerini gören Menderes geri adım atmamış savaş çığlıkları atmaya devam etmiştir. Olaya BM’nin müdahil olması ve Dış İşleri Genel Sekreteri’nin tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır edasıyla arabuluculuğa soyunması üzerine Menderes Suriye ile ilişkilerini normale döndürerek sınırdaki askerlerini geri çekmiştir.
1990’lu yıllara gelindiğinde Hatay Sorunu , Soğuk Savaş’tan arta kalan gerginlikler , Suriye’nin PKK politikası , Su Sorunu’nun Arap milliyetçiliğine evrilmesi , Suriye’nin gıda güvenliği endişesi gibi başlıklar yüzünden Türkiye – Suriye diyaloğu gergin-güvensiz ve işbirliğinden yoksun bir eksende sürmeye devam etmiştir.
Yine bu yıllarda SSCB’nin dağılması Suriye’de Hafız Esad yönetiminin Ortadoğu’nun batıya karşı muhalif bir çizgide ilerleyen lider rolünü terk ederek ülkesinin liberal ekonomiye eklemlenmiş bir hale getirmeye yönelik ekonomi politikalarına yönelmesi Suriye dış politikasında da yeni dönemin açılışına işaret etse de , emperyalizmin hedefi haline gelmiştir.
SSCB’nin dağılmasının ardından küresel hegemonyasını güçlendirmek isteyen ABD Neo- Cons ( Yeni Amerikan Yüzyılı) projesini geliştirmiştir. ABD projesini yürütmek için gerekli finansmanı sağlamak düşüncesiyle savaş gücünü ortaya koymuş Suriye’de Beşer Esad muhaliflerine destek vermiş ve Lübnan Başkanı Hariri’nin öldürülmesinden de sorumlu tuttuğu Suriye’yi köşeye sıkıştırma politikası izlemiştir.
AKP Dönemi’nde Türkiye – Suriye İlişkileri:
ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin stratejik ürünü olduğu olgu olarak kesinleşen AKP dönemi’nde ; Adana Mülakatı, Esad’ın cenazesinde Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı düzeyinde temsil edilmesi, Beşar Esad’ın Türkiye’yi ziyaret etmesi, Asi Nehri Dostluk Barajı gelişmeleriyle olumlu bir karakter kazanan Türkiye – Suriye ilişkilerini yeni bir evreye girmiştir.
Suriye’nin , ABD’nin siyasi hedeflerini risk altında tutan önemli enerji havzalarına üzerinde hakim olarak Ortadoğu’ da kilit ülke pozisyonuna gelmesi ; halkçı , antiemperyalist ve antisiyonist tavrıyla kapitalist sisteme entegre olmaması gibi sebeplerle Suriye’yi doğrudan işgal etmeye hazırlanan ABD İran , Çin ve Rusya’nın olaya karışmasının yaratacağı riskleri dikkate alarak AKP’ye sana yaptığımız yardımların bedelini ödeme zamanı geldi diyerek AKP’yi harekete geçirmiştir.
Kendisini iktidara taşıyan ve himaye eden ABD ve İsrail’e borcunu ödemek ; İslami bir rejim kurarak toplumu dönüştürmek gibi ideolojik amaçlarını gerçekleştirmek ve de cemaat’in sıkıştırmasıyla Esad yönetimine karşı olan silahlı çeteleri Türkiye topraklarında eğiten , CIA görevlileriyle Türk yetkililer kanalıyla bu grupları silahlandıran AKP Suriye üzerinde kanlı ve kirli bir oyun oynamaya yönelerek , savaş naraları atmaya başlamıştır. Türkiye'ye ait bir uçağın Suriye tarafından düşürülmesi olayıysa bu kanlı ve kirli oyunun en son yaşanan bir parçasıdır.
Sonuç olarak ; AKP kanlı ve kirli oyununu oynamaya devam ederek dışarda Kore Savaşı sırasında Türk askerine 23 cent değer biçen ABD ve diğer batı ülkelerinin ; içerde ise cemaatle oluşturduğu iktidar cephesinin ideolojik çıkarları için bu ülkenin insanlarının kanını dökmeye hazırlanmaktadır. Bu durumda ülkemizin ilerici – yurtsever – aydınlanmacı insanları ABD’nin AKP eliyle uygulamaya çalıştığı bu emperyalist saldırıya karşı hem kazananların hem de kaybedenlerin halklarının açlıktan kırıldığı Suriye’de barışın sesinin savaşın sesinden daha gür çıkmasını sağlamak için mücadele etmelidir.
Faik ERYAŞAR
Yorumlar
Yeni yorum gönder