Bu Çılgın Partiye Katılır mısınız?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Yaşanan son gelişmeler gösteriyor ki, erken seçim olsun ya da olmasın, siyasi partiler bu dönem seçim kavgalarına ve atmosferine erken girecekler. Siyasi partiler, halkın ilgisini çekebilmek ve oylarını alabilmek için siyasi kampanyalar, sloganlar üretecek; fakat bizler de her zamanki gibi takım tutma ve duygusal alışkanlıklarımızla bu ideolojik, hiçbir alt yapısı, programı olmayan partilere oyumuzu vermeye devam edeceğiz.

 

 

 


Bu süreçte benim değerlendirmek istediğim konu, bir siyasi partinin doğasına, kuruluş prensiplerine nasıl aykırı bir pozisyonda bulunduğunu ya da en doğru yaptığı şeyleri dahi halka anlatmaktan aciz olduğunu ya da böyle algılandığını göstermektir. Bunun adını, ülkenin teslim edildiği eller itibariyle, ben çılgınlık olarak koyuyorum ve hangi parti olduğunu sizlere bırakıyorum…

 

Bir parti düşünün ki;


Basit fakat halkın dilinden anlayan bir kampanyayla, yerel seçimlerde belediyeleri yüzde 90 gibi çoğunlukla kazansın, fakat daha sonra arkasından gelen genel seçimlerde bu gücünü kullanamasın ve hatta iktidar ortağı olduğu dönemde Sivas olayları yaşansın…


Bir parti düşünün ki;


Sosyal yapısı, iş gücü hareketli büyükşehirlerde çok rahat kazanabileceği seçimleri, toplumun tüm kesimleri tarafından saygı duyulan adaylarına rağmen kaybetsin ve hatta bu süreçlerde yöneticilerinin koltuk hırsı uğruna çok değerli aday adaylarını birbirine düşürerek bu kişilerin partiden ayrılmasına neden olsun…


Bir parti düşünün ki;


Genel Başkanı uzun yıllar siyaset hayatında bulunmasına rağmen, hiçbir yolsuzluğa, usulsüzlüğe bulaşmamış, Cumhuriyet tarihinde bir hükümeti suçüstü yakalayarak ilk defa yolsuzluk yüzünden düşürmüş; fakat bunu ne halkına, ne kendi partililerine anlatabilmiş ve hatta adı hizipçiye, kavgacıya çıkmış olsun.


Bir parti düşünün ki;


Seçimlere milletvekili adaylarının büyük çoğunluğunu, önseçimle yani genel başkan ağzından çıkan ya da tepeden inme bir anlayışla değil, üyelerinin oylarıyla belirleyip barajın altında kalsın, TBMM’ye giremesin ve hatta sonrasında Genel Başkanı başarısız olduğu gerekçesiyle istifa etsin, fakat kısa süre sonra ihtiyaç olduğu gerekçesiyle tüm üyeleri tarafından tekrar göreve çağrılsın…


Bir parti düşünün ki;


Terörist başı yakalandığı zaman, herkes sokaklarda idam sehpaları kurarken, bunu oy avcılığına dönüştürürken, o parti seçim atmosferinde gazetelere boy boy ilan vererek Avrupa Birliği kriterleri doğrultusunda, oy kaybetme uğruna, terörist başının idam edilemeyeceğini açıklasın


Bir parti düşünün ki;


Partilerin temel işlevlerinden biri olan üye kazandırma işlemini, milyonlarca üyesini üye yenileme adına bir anda silerek yapsın ve bu temel işlev birilerinin koltuk koruma kavgasına dönüşsün…


Bir parti düşünün ki;


Siyasetini yıllarca dini eksende ve bunun sömürüsü üzerine yapmış, halkı kin ve nefrete yönlendirmek amaçlı okuduğu şiir yüzünden hapse düşmüş, Cumhuriyetin kuruluş prensipleriyle kavgalı birisini demokrasi adına başbakan yapsın, fakat o kişinin ve partisinin en azılı düşmanı olsun…


Bir parti düşünün ki;


Ülkede Kürtlere özgürlüklerini kazandırma konusunda, herkesin bu konuyu konuşmaya bile korktuğu bir dönemde, demokratik sol anlayışıyla ilk adımları atsın, projeler hazırlasın; fakat daha sonra hiçbirisini sahiplenmesin ve hatta faşist bir partiyle aynı çizgide siyaset izlesin…


Bir parti düşünün ki;



Çok önemli bir bölümünü oluşturan tabanının en hassas olduğu bir konuda, PKK gibi terörist oluşum ve konjonktürle, hiç alakası olmayan bir konuda karşılaştırma yaparak, o insanların düşüncelerini anlamaktan aciz olsun ve hatta duygularını incitsin…

Değerli okurlar bu örnekleri böyle sıralamaya devam edebiliriz. Sayfalar alabilir, ama maalesef bu yaşananlar zihinlerin alamadığı, mantığın karşılık bulamadığı pek çok soruyu da ortaya koymaktadır. Bu siyasi partinin hangisi olduğu gayet açıktır aslında. Bizlerin de emanet olarak gördüğü, fakat çoğu zaman yaptığı çalışmalarla ve yaklaşımlarla, kurucusunun dahi kemiklerini sızlattığı bu partinin her şeye rağmen varlığının manasının farkında olan kişiler olarak, tek arzumuz yaşananlardan ders çıkarılarak, herkesi kucaklayan ve gençliğin sahiplenildiği, gençliğinde ona sahip çıkabileceği bir parti hüviyetine kavuşturulmasıdır.

Not: Bu süreçte yöneticileri aynı ideolojiye sahip ve yıllarca dava arkadaşları oldukları için bilinen iki siyasi parti aynı olarak değerlendirilmiştir.

 

iletisim@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

"Partilerin temel

"Partilerin temel işlevlerinden biri olan üye kazandırma işlemini, milyonlarca üyesini üye yenileme adına bir anda silerek yapsın ve bu temel işlev birilerinin koltuk koruma kavgasına dönüşsün…" bunun haricinde bir sorun yok bence.

bunun haricindede elbette

bunun haricindede elbette birçok sorun var ama bu gündem içerisinde en son tartışılması gereken bu parti değildir şuan herhalde....

bu partinin çözüm

bu partinin çözüm üretmeye,iktidar olmaya hala niyeti yok.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.