Ben Asıl Sizin Şaşırmanıza Şaşırıyorum

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Kerem Güner
Yazının Yazıldığı Tarih: 
26 Temmuz 2013
Tasavvuf düşünürü ve avukat Ömer Tuğrul İnançer' in, TRT'te yayınlanan ramazan programında hamile kadınlarla ilgili olarak, ''Kanunda bile doğumdan önce anne adayına, evinde otursun diye izin veriliyor. Sokakta gezsin diye değil.'' türünden açıklamalar yaparak, kadınlara gidin evde oturun demesine hiç şaşırmadım. Erkeğin kadın üzerinde kurmaya çalıştığı tahakküm yeni birşey değil çünkü. Primitif toplumlarda kadının doğurması ile cinsellik arasındaki bağın kurulmasından bu yana kadın bedeni üzerinde erkek egemen toplumun  iktidar kurma mücadelesinin süregeldiği bilinen birşeydir.  Aristo'ya göre kadınların vücudu erkeklerin tohumlarını ekeceği bir pasif varlıktı. Bakara Suresi 'nde yer alan "Eşleriniz sizin nesil yetiştiren tarlanızdır '' diyen ayetten yaklaşık bin sene evvel , Sofokles, kadınların sürülecek bir tarla olduğunu söylemişti .
Ortaçağın din adamlarına göre ise, kadın sıkı bir şekilde kontrol altında tutulmalıydı. Çünkü onlar erkeği günaha sevkeden yegane varlıklardı. ''Kadın şeytan suretinde gelir, şeytan suretinde gider. '' (Ahmed b. Hanbel) Ortaçağın katolik din adamlarının kadına bakışı ile hadisteki bakış açısındaki benzerlik dikkat çekicidir. İbnu'l-Arabî bu hadisi yorumlarken , kadına bakmanın şehveti tahrik edip arzuları harekete geçirdiğini, kadının şeytanın askerlerinden  biri olduğunu, bundan dolayı da peygamberin onu şeytana benzettiğini, şeytanın kendisine boyun eğdirdiği kişilere karşı yardım aldığı vasıtalardan birinin kadın olduğunu söylemektedir. Bu görüş Ortaçağ din adamlarında '' Kadın şeytana açılan kapıdır '' şeklinde ortaya konmuştur. Sonuç ; cadı olduğu düşünülerek yakılan , bakire olmadığına kanaat getirilerek fişlenen  ya da recm edilen kadınlar olmuştur. 
 
Eski Ahit 'in Genesis bölümü şöyle der ; ''Ve Yüce Tanrı erkeği çağırdı ve ona şöyle dedi: “Nerdesin?” Ve erkek de dedi ki: “Sesini bahçeden duydum ve korktum; çünkü çıplaktım ve saklandım.” Ve kadına şöyle dedi Tanrı: “Senin acılarını ve doğurganlığını artıracağım; çocuklarını acı içinde dünyaya getireceksin, arzuların kocana yönelecek ve seni o yönetecek.” 
 
 
''...Başkaldırmalarından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin. Onları yataklarında yalnız bırakın ve dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Allah muhakkak yücedir, büyüktür.''  ( Nisa:34 )
 
Ayette geçen “kavvamun” kelimesi “kayyum” un çoğuludur. Kayyum; reis, hakim, terbiye edici demektir. Yani erkek bir tür kadın terbiyecisidir. Elbetteki erkekten beklenen adaletli bir terbiyecisi olmasıdır. Eşine karşı sevecen, ödevlerini de yerine getiren iyi bir yöneticidir bu. Ama özünde bir yöneticidir. Bir dikkat çekici nokta ise kadın psikolojisinin atlanmasıdır. Zaten kadındaki bu erkeğe uyum( eklemlenme ) durumu hadislerle de sağlamlaştırılmıştır.  Örneğin "Size cennetlik kadınları tanıtayım mı? Onlar bir hata ettikleri veya kocaları tarafından bir haksızlığa uğratıldıkları zaman kocalarına karşı: "Seni hoşnud etmedikçe uyumayacağım diyebilen kocalarına düşkün kadınlardır." hadisinde kadının en önemli görevlerinden birinin erkeğini hoşnut etmek olduğu belirtilmiştir. Yalnız erkeğin hoşnutsuz olma hakkı varken, kadının  bu hakkı pek yoktur. 
"Kişi karısını yatağa çağırdığı zaman (bir özrü olmadan) kadın gelmekten kaçınır, kocası da bu sebeple ona kırgın olarak gecelerse, melekler sabaha kadar o kadına lanet ederler." hadisi de Meşhur Vasfiye Teyze 'nin  ''ne çektin be kadın ? ne yapıcaksın..mecbur...'' repliğini hatırlatır niteliktedir. Burada kadın psikolojisinin pek bir önemi yoktur. Bu durum sadece İslam için geçerli değildir. Musevilik, Hristiyanlık, İslam ve günümüz toplumu (modern) toplum da kadın  noktasında sınıfta kalmıştır. İncil'de birden fazla kadınla evlenmeyi yasak eden bir hüküm yoktu velhasıl. Hatta bu yüzden XVI. asra kadar Hristiyanlarda çok evlilik normal birşeydi. Hatta filozof Herbert Spenser'e göre, XI. asırda İngiltere'de kadının başka bir erkeğe belli bir süreyle ödünç verilebileceği hakkında kilise kanun çıkarmıştı (Mustafa es-Sibâî, el-Mer'e beyne'l-Fıkh ve'lKânun, s. 210 vd). Ve nihayetinde Hz. Peygamber de çok evli idi. 
 
Erkeğin çok evlilik yaparken kadınların erkeği kıskanma durumu göz ardı edilmiştir örneğin. 
Kadınlar çiçektir ama dikeni olmadığı sürece sevilebilir. Kadının çok eşli olmasına yönelik bir eleştiriyi islam yorumcuları ''erkeğin bünyesi kaldırmaz , kıskanır '' şeklinde cevaplar. ya kadın ? işte buna cevap yok. Var da cevap, cevap niteliğinde değil. O cevap ne midir ? '' Kadınlar çiçektir..'' 
 
Yazının başında Primitif dönemlerden, Orta Çağa kadar olan süreçte kadın üzerindeki tahakkümün biçimlerinden bahsettik. Peki günümüzde durum nedir ? 
 
Sudan'da herhangi bir erkeğin yoldan geçen bir kadını durdurup, neden dine uygun giyinmediği konusunda sorguya çekmesi serbesttir. Aynı biçimde kadın sünneti, yani klitorisin küçük yaşlarda bir müdahaleyle kesilip ufaltılması ,vajinanın küçültülmesi Sudan,  Mısır, Mali ve Gambia 'da Müslümanlığın gereği olarak kabul edilip uygulanıyor. Böylece zevk almadığı için kocasına orgazm taklidi yapan kadınlar çıkıyor ortaya... Düşünsenize ABD'de kadin her 15 saniyede bir dayak yiyor. Zambiya'da her hafta 5 kadının eşi, sevgilisi ya da aile bireyleri tarafından öldürülüyor. Fransa'da her yıl 2500 kadının tecavüze uğruyor vs. Neden mi ? 
 
Çünkü yüzyıllardır süregelen erkek egemen kültürden aldığı yetkiyle  şunu ilan eder er kişi: Yalnız Bir Özne vardır ve yalnız bir Ben; kadın nesnedir, Ötekidir...
 
Son olarak yazımı Fransız Feminist okulu kadın düşünürlerinden biri olan Luce İrigaray 'ın bir sözü ile noktalamak istiyorum. '' Yalnız babanın kanunu düzeni sağlayabilir. Anneden kopuşun üstesinden Tanrı kavramı ile gelinir. Bu nedenle Tanrı erkektir '' 
 
Ve elbette ; '' Tanrı öldü ama penis dimdik ayakta...''
 
Neden şaşırıyorsunuz ki ? Şaşırmayın..!
 
Kerem GÜNER
 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.