Atatürkçülük (Batı'nın Deyimiyle Kemalizm)

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Samed KOCADEMİR
Yazının Yazıldığı Tarih: 
15.09.2011

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikalinin 73. yılını geride bırakacağımız bu günlerde hala millet olarak görüş ve düşünceleri hususunda anlaşamıyoruz.  Bunun başlıca sebebi Atatürk’ün bize Lenin, Hitler,  Mao vb. gibi arkasında ‘’kutsal kitap’’ bırakmamasıdır. O fikir ve eylemleriyle dünyada iz bırakmış büyük bir devlet adamı, savaş sanatı ustası ve fikir adamıdır. Arkasında bir "kutsal kitap" bırakmaması değerini azaltmıyor, bilhassa arttırıyor. Çünkü Atatürk geride kitap bırakmamasına rağmen peşinden bugün bile milyonları sürükleyen, ebediyete intikalinin her yıldönümünde hayatı durduran, insanların saygı ve sevgiyle andığı büyük bir önderdir.

"Bilindiği gibi, "Atatürkçülük" deyiminin ilk şekli Batılılar tarafından kullanılan "Kemalizm’" olmuş, 1929’da Dil Uzmanı Ahmet Cevat "Muhit" dergisinde "Kemalizm"  deyimini kullanınca, bu deyim ülkemizde çabuk tutunup yayılmıştır.[1]

İşte tamda bu nedenle kimi çevreler tarafından kabul görmüşse de kimi çevreler “Kemalizm” sözcüğünü kullanmaktan kaçınmıştır. Bu durum Atatürkçü düşünce sistemiyle tam anlamıyla çelişmektedir. Bu konuda en mantıklı çözüm Atatürkçü düşünce sistemi ışığında hareket eden  bütün çevrelerin “Atatürkçülük” deyimini kullanması olacaktır; çünkü “Kemalizm” sözcüğü batı kaynaklı bir sözcüktür. Milli birlik ve beraberlik duygusunun önemli bir yere sahip olduğu Atatürkçü düşünce sisteminde dışarıdan gelmiş tanımların yeri yoktur.

Atatürkçü düşünce sistemini anlamak için öncelikle “ideoloji” kelimesinin anlamını bilmek gerekir.  İdeoloji, bir düşünceler bütünüdür.  Bu bütün içindeki düşünceler, siyasal veya toplumsal bazı görüşlerden, inançlardan yahut bilimsel verilerden çıkabilir. Önemli olan, bu düşüncelerin birbirleriyle uyum içinde olması ve belli hedefleri gerçekleştirmek için kullanılmasıdır.  Sözlük tanımı ise; “Siyasi veya toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükümetin, bir partinin, bir sosyal sınıfın davranışlarına yön veren politik, hukuki, bilimsel, felsefi, dini, moral, estetik düşünceler bütünüdür.”[2]

Genelde ideolojiler yandaşı olan bilim ve siyaset adamlarınca eyleme geçirilmeden işlenir ve sağlam esaslara bağlanır. Bu noktada Atatürk, diğerlerinden ayrılıyor; çünkü “O” eyleme geçirmeden önce yazılı hale getirmemiş ve işlememiştir. Bu nedenle arkasında “kutsal kitap” bırakmamıştır ya da bırakamamıştır. Bakınız Atatürk Nutuk’ta belki de birçoğumuzun bildiği bir gerçeği nasıl belirtiyor: “… kararın bütün gerek ve zaruretlerini daha ilk gününde açığa vurup ifade etmek, elbette isabetli olamazdı. Uygulamayı birtakım safhalara ayırmak, olaylardan ve olayların akışından yararlanarak milletin duygu ve düşüncelerini hazırlamak ve basamak basamak ilerleyerek hedefe ulaşmaya çalışmak gerekiyordu.”[3]


[1] Atatürkçü Düşünce El Kitabı (Ortak Yayın), Atatürk Araştırma Merkezi Ankara 1995, Prof. Dr. İsmet Giritli., Sayfa: 1.

[2] Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu 1994, Sayfa: 476

[3] Nutuk I, (Zeynep Korkmaz tarafından sadeleştirilen baskısı) Ankara 1984, Sayfa: 10–11

iletisim@PolitikaDergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.