Abdullah CÖMERT’e Dair…

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Tamer Yazar
Yazının Yazıldığı Tarih: 
6-7-2013

Taksim Gezi’nin maliyetini paylaşanlar, bize kaç araç yandığından bahsetti…

Kaç dükkân camının kırıldığından…

Ne kadar para kaybettiğimizden…

Ama resmi açıklamalar arasında istatistik hale gelen 4 ölü ve 7 binin üzerindeki yaralıdan bahseden çok az Ankaralı Politikacıya denk geldik…

Hele ki bu kanlı bilânçoya eklenen biber gazının miktarına ise çok fazla ulaşamadık…

Sahi, Devlet’e maliyetimiz ne oldu?

Merak etmiyor değilim…

Demokrasimiz için değil ama, biber gazımız için şu ana dek ne kadar para harcadık?

Kaç galon su sıktık?

Ya mermi?

Ondan kaç tanesini hedefe savurduk?

Peki ya tüm bunlar olurken, ama bilânçonun maliyetinde, kaç sorumlu tespit ettik?

Kaç politikacı bunca ölüm ve yaralanma adına çıkıp da özür diledi?

Toplumun getirildiği öfke noktası adına kaçı utandı?

Ya bugün, “parkı çiçeklendiriyoruz” diyenler, sahi onlar ne hissetti?

Ağaçlar kesilmesin derken biber gazının hedefinde tutulanlar adına o çiçeklere ne anlam yükledi?

 

Tüm bunlar konuşulurken, o ölümlerden biri adına bir tartışma yapılıyor Antakya’da…

Ama sessiz sedasız, hani fısıltı halinde ya da seçim öncesi “strateji” noktasında…

 

Denildiğine göre, Antakya Belediyesi, Taksim Gezi olaylarının Antakya ayağındaki eylemler sırasında öldürülen Abdullah Cömert için bir sokağın isminde değişikliğe gidecek!

Ya da bu isim bir şekilde şehrin bir noktasında yaşatılacak!

 

Bu fısıltılar ne kadar doğru bilinmez ama, demokratik eylemlerin hala kaba kuvvetle bastırılmaya çalışıldığı bir ülkede bu tavır ne yazık ki çok da samimi gelmeyecek bir çoğumuza.

Hatta belki de ters tepecek…

Kabul edilmeyecek…

Ama her şeye rağmen, buna dair atılacak olası bir adımın, Hükümet’in eylemlere ve eylemcilere bakış açısı ile çelişeceğini söylemek de abes olmayacak.

O yüzden de bu fısıltı sahiplerinin gemileri yakma anlamına gelecek bu adım için yeterli cesarete sahip olduğunu düşünmüyorum.

Düşünen var mı?

 

Bu arada, bugüne kadar yaşanan demokratik eylemlerin Taksim Gezi ile kimlik bulduğunu söylemek yanlış olur mu?

Bence olmaz…

Çünkü bugün politik çevreler tarafından tartışılmaya devam edilen o kimlik, Ankara tarafından ötelenmiş ya da kabul görmemiş de olsa, toplumun çok farklı kesimlerini “istenmeyen” bir şekilde bir araya getirdi.

Sanırım bir araya getirmekle de kalmadı, korkuttu da…

Çünkü bu, garip bir uyanış oldu…

Ya da kendini fark ediş…

 

Belki de bu yüzden yasaklamalar ardı ardına geliyor!

Önce İçişleri Bakanı Muammer Güler konuştu…

Parklarda ve genel yollarda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenemeyeceğini belirten Güler, "Oralarda toplantı gösteri ve yürüyüşlere izin vermeyiz" dedi ve Taksim Gezi Parkı’nı yasaklı bölge ilan etti…

İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ise Taksim’de toplanmanın hukuksuzluğundan bahsetti…

Tam da bu arada noktada Hatay Valisi bir açıklama yaptı ve o da benzer bir liste yayınladı, “yaşasın diye oksijen çadırlarından beklettiğimiz” demokrasimiz için!

O listeyle birlikte mi?

Bu demokratik eylemlerin en doğal adresleri olan Saray Caddesi, Hürriyet Caddesi, Ulus Meydanı ve Mydonose Kafe civarı, gösteri ve yürüyüşlere kapatıldı…

Yeni gösteri ve yürüyüş güzergâhları belirlendi…

Demokrasi adına “yer tespit tutanağı” da böylelikle tamamlandı…

 

Buna dair “resmi” bahanemiz mi?

 

“Yapılan basın açıklamaları ve diğer etkinliklerden dolayı,iş yerlerinin maddi kayıplarının olduğu, eğitim-öğretim amaçlı faaliyet gösteren özel dershanelerdeki öğrencilerin eğitimlerinin olumsuz yönde etkilendiği, cami ve kiliselere ibadet amacıyla gelen vatandaşların ibadetlerinin sağlıklı ortamda yerine getirilemediği ve ilimize gelen turistlerin oluşan gerginlikten dolayı olumsuz etkilendikleri yapılan müracaatlardan anlaşılmaktadır. Basın açıklaması adı altında başlayan etkinlikler; zaman zaman katılım sayıları 5 bini bulan, fiilen mitinge ve kanunsuz gösteri yürüyüşüne dönüşmektedir.”

 

Ne diyelim ki, demokrasiyi koruma (!) adına demokrasiyi yasaklayan bir ülkede yaşamak giderek zorlaşıyor.

Yok, halen nefes alıyoruz…

Tamam, haklısınız…

Buna da ŞÜKÜR… !

 

Tamer YAZAR

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.