Yunanistan (Gerçekten de Hristiyan Türklermiş)

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

1.Gün

Saat 11 civarı uçağımız Atina Elefteros Venizelos havaalanına iniyor. Önce etrafıma bakınıyorum, bizim Atatürk havaalanından çok daha küçük bir havaalanı burası. Daha önceden  aldığım tavsiye üzerine otobüse bilet alıyorum, 

havaalanından şehrin merkezi Syntagma’ya direkt giden bir otobüs bu. Ancak özel bir hat olduğu için daha pahalı, bir bilet 5€ ediyor.  Aslında biraz gerginim, çünkü hiç bilmediğim bir yerde tek başıma bu saatte otelimi bulmaya çalışacağım.

Otobüs yol alırken ben de camdan dışarısını izliyorum. Türkiye’den hiçbir farkı yok, Yunan alfabesiyle yazılmış tabelalar dışında burasının. Otobüs nihayetinde Syntagma’ya varıyor ve otobüsten iner inmez turist görünümlü (en azından elinde bavul taşıyan) hemen hemen tüm yolcular taksici akınına uğruyor. Bütün taksiciler müşteri kapma telaşında, adeta bir pazar yeri  hissiyatı uyandırıyor.

(Syhntagma Meydanındaki Parlamento Binası)

Bir taksici yanıma yanaşıyor, kendisinin taksi şoförü olduğunu ve nereye gideceğimi soruyor. Koukaki bölgesine gideceğimi söylüyorum ve Syntagma’dan Koukaki’nin ne kadar tutacağını soruyorum. O da “ Taksimetre var ne kadar yazarsa, tahminen 12-13 €” diyor. Bana biraz pahalı geldiğinden taksiye binmekten vazgeçiyorum ve tramvay durağına yöneliyorum.

Syntagma meydanı, Atina’nın merkezi denilebilir. Pek çok otobüs hattının son durağı burası. Yunan parlamento binası burada bulunuyor. Televizyon’larda gördüğümüz, hükümet karşıtı protestoların yapıldığı Syntagma meydanı da zaten parlamento binasının hemen karşısı. Ama benim gittiğim sıralarda ( 26 Ağustos- 4 Ekim) Yunanistan, Troyka’dan ek yardım paketini aldığı için, henüz protestolar yoktu.

Dönelim oteli bulma maceramıza. Tramvay durağındaki yolculardan birine bu tramvayın Koukaki’den geçip geçmediğini soruyorum , bilmediğini söylüyor bana. (Sonradan öğrendim ki geçiyormuş) Bunun üzerine yol kenarında bekleyen iki motosikletli polis memuruna Koukaki’ye nasıl gideceğimi soruyorum. Onlar da bilmiyorlar ama beklememi söylüyorlar, zira yanlarındaki haritayı çıkartıp aralarında bir şeyler konuşuyorlar ve sonra tarif ediyorlar bana nasıl gideceğimi.

Onların tarifiyle elimde bavul ve harita, koyuluyorum yola.  Birkaç büfe ve taksiciye daha soruyorum. (Sora sora Bağdat bulunurmuş) Özellikle açık gözlü taksiciler hemen “yürüyerek mi yoksa taksiyle mi?” diye soruyorlar bana. Yunanistan’a gidecek okurlarımıza tavsiyem, kesinlikle taksiden uzak dursunlar. Çünkü özellikle Atina’da (bilhassa turistik bölgeler için)her yere metro, otobüs ve tramvayla ulaşım var. Hatta benim gibi İstanbul gibi büyük bir şehirde yaşayan ve yürümeye alışkın olanlar için, bunlara bile gerek yok. Yürüyerek maksimum 30-40 dakika ile pek çok yere gidebiliyorsunuz, ben genelde hep yürümeyi tercih ettim – gece geç saatlerde bile-  ve başıma da hiçbir şey gelmedi.

Neyse efendim, yaklaşık 20-25 dakikalık yürüme ile Koukaki’ye varıyorum lakin bu sefer de oteli bulmak bir dert, zira herkes bilmiyor. Haritaya bakıyorum ancak krokiden öyle şıp diye bulmak da pek kolay değil. Birkaç kez aynı sokaklardan geçiyorum (hatta yanlış yöne gidip Akropolis Müzesi’nin önünden bile geçmişim, ertesi günü farkına varacağım üzere) ve sonunda açık bulduğum bir bar-kafede masada oturanlara soruyorum, ancak bilmediklerini söylüyorlar oteli. Sonra yanıma orta yaşlı sakallı bir adam yaklaşıyor ve ben biliyorum oteli, buradan birkaç sokak ötede diye tarif ediyor bana.- Yunanlar gerçekten çok güler yüzlü ve yardım severler-   Sonra şıp diye buluyorum oteli, odama çıkıyor üstümü değiştiriyor ve saatime bakıyorum;  gece 1.30 civarı.

Eh diyorum, bir gece keşfi yapılabilir pekala otel ve çevresi için. Resepsiyondaki görevliye, yakınlarda içki içebileceğim güzel bir yer var mı diye soruyorum, iki sokak aşağıda güzel bir yer olduğunu söylüyor bana, ben de koyuluyorum yola.

Resepsiyon görevlisinin dediği yere gidiyorum ve trafiğe kapalı, yaya yolunun ortasında tretuvarla çevrili ağaç-çalı kaplı, güzel ufak , deyim yerindeyse bir mini barlar sokağına rastlıyorum. Dhrakou sokağı burası. Bir ucunda Syngrou-Fix metro istasyonu ( Güzel Yunan biralarından birisi olan FIX’in üretim yeri eskiden o bölgede olduğundan ismi buymuş)diğer ucu ise takip edildiğinde Filopappou Tepesi’ne  varılan bir yer.

Orada görüntüsü hoşuma giden, hoş müzik çalan bir bara oturuyorum. Burasının ismi SVOURA. Atina’ya gidenlerin mutlaka uğramasını tavsiye ederim, çünkü iki gencin işlettiği bu yer gerçekten nezih, güzel müzik çalan ve çocukluğumuzun o mahalle dizilerinde –Süper Baba’daki Nihat’ın Kahvesi misali- rastlayabileceğimiz türden arkadaş çevresinin, hoşsohbet ve iyi niyetli insanların takıldığı bir cafe-bar burası. 

(Svoura ve sahibi Spiros)

O gece barın ortaklarından birisi olan Akilis ile sohbet ediyoruz ve ona elimde haritamla bazı yerlere nasıl gidebileceğimi soruyor, yol tarifi alıyorum. Biraz da havadan sudan  sohbet ediyoruz ve sonra odama dalıp, otelimi bulmuş olmanın da verdiği tatlı bir güven hissiyle, uykuya dalıyorum.

asim.us@politikadergisi.com

Yorumlar

ÇAKMA TÜRKLER DE TÜREMİŞ.

batı trakyadaki türkler türk değil.
kerkük ve musuldaki türkmenler de türk değil.
sincan özerk bölgesindeki uygurlu türkler de türk değil.
bulgaristandaki muhacırlar türk değil.
kıbrıstaki yes be annem ciler de türk değil.
ama yunanistandakiler türk müş.
hemde hiristiyan olanından.
hadi yaaaaaaa.
sanki türklere sahip çıktık ta.
bir tek , yunanistandaki hiristiyan türkler kaldı.

sanatçılarımızdan fedon çıktı kameralar karşısına.
ben FED 10 , dedi.
ben türk oğlu türküm , dedi.
benim dedem çanakkalede ŞEHİT , dedi.
siz ne kadar türk milliyetçisiyseniz.
bende o kadar türk milliyetçisiyim , dedi.
biz şimdi fedona ne diyebiliriz ki.
sen türk olmakla gurur duyamazsınız fedon , nasıl deriz.

türkiyede türk olmak suç olmaya başladı.
okullarda TÜRKLÜK andımız kaldırıyorlar.
dağlara taşlara yazılan.
BİR TÜRK DÜNYAYA BEDELDİR
TÜRK ÖĞÜN ÇALIŞ GÜVEN
yazıları silinmeye başlandı.
TÜRK kelimesinden taravmatik olanalar çoğaldı.
NE MUTLU TÜRKÜM demek bile , nerdeyse suç olacak.

mustafa filmi yapılmıştı.
Mustafa Kemal Atatürk ismi çok uzun bulunmuştu.
mustafa diye , kısacık bir başlık attılar.
Atatürk ün çocukluğunu oynatacak ,
bir türk evladı çocuk aktör bulamadılar ya.
gittiler yunanistana , aradılar buldular.
aleksandr adlı bir artiz çocuğa ,
Atatürk ün rolünü verdiler.
ATA yı küçük düşürecekler , TÜRK ü küçük düşürecekler.
ama şuda iyi bilinmeli.
güzelim vatanım türkiyemde ,
NE MUTLU TÜRKÜM diye gurur duyanlar hiç bitmeyecek.
ölmez bu dava , ölmez bu sevgi.
_____(üçbeş_köyün_tiriviri_yazarı)______semerci_köylüüü

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.